MUKADDİME
Yedi Kıraat:
ed-Davudi, İbn Ebi Sufra
ve onlar gibi birçok ilim adamımız şöyle demektedir: Bu Kur'an kıraatinin yedi imamına
nisbet edilen yedi okuyuş, ashab-ı kiramın geniş bir çerçeve içerisinde ele
aldığı yedi harf (okuyuş şekli) değildir. Çünkü sözünü ettiğimiz bu yedi okuyuş
şekli ashab-ı kiramın kullandığı yedi şekilden sadece birisine racidir. Bu bir
şekil ise Hz. Osman'ın Kur'an'ı toplatırken esas aldığı şekildir. Bunu İbn
en-Nahhas ve başkaları zikretmektedir.
Meşhur olan okuma
şekilleri ise, Kur'an okuma imamlarının tercihleridir.
Çünkü onların her
birisi, kendisince daha güzel ve daha tercihe değer kabul ettiği kendisinin
rivayet edip şeklini öğrendiği bir seçime dayalıdır. O, bu konudaki bilgi ve
tercihine dayanarak belli bir okuma şekline bağlanıp bu okuma şeklini
başkalarına öğretmiş ve bu da ondan nakledilerek şöhret kazanmıştır. Bu kıraat
şekli, onun okuyuşu diye bilinip ona nisbet edilir olmuş, o bakımdan
"Nafi' harfi ve İbn Kesir harfi (okuyuşu)" gibi ifadeler kullanılmaya
başlanmıştır. Onlardan herhangi birisi, ötekinin tercihini yasaklamadığı gibi,
ona karşı tepki de göstermiş değildir. Aksine uygun ve caiz görmüştür. Bu yedi
imamın her birisinden de iki veya daha fazla bir tercih şekli rivayet
edilmiştir. Bunların hepsi sahihtir. Müslümanlar bu çağlarda bu imamlardan
sahih olarak gelen ve onlar tarafından rivayet edilen kıraat şekillerine itimad
ettiler ve bunu ilgili eserlerde kaydedip yazdılar. Bu doğru şekil üzere icma,
kesintisiz olarak devam etti ve Yüce Allah'ın vadettiği "Kitabının
korunması" vadi yerini buldu. Kadı Ebu Bekr b. et-Tayyib, et-Taberi ve
bunlara benzer mütekaddimimamlar ve faziletli muhakkıklar da bu kanaattedirler.
İbn Atiyye der ki: Yedi
kıraat çağlar boyunca ve her yerde kabul görmüş bulunmaktadır. Bu kıraatlerden
birisi okunarak namaz kılınır. Çünkü bunlar icma ile sabit olmuştur. Şaz
kıraatlerle ise namaz kılınmaz. Çünkü insanlar bu kıraat üzere icma etmiş
değildir. Ashab-ı kiramdan ve tabiin alimlerinden gelen rivayetlere gelince, bu
konuda sadece onların bu rivayeti yaptıklarına inanılır. Ebu's-Semmal ve
benzerlerinden gelen rivayetlere ise güven duyulmaz.
İbn Atiyye'den başkaları
da şöyle demiştir: Mütevatir mushaflardan ayrı olan şaz kıraatler, Kur'an
değildir ve bunlar Kur'an'dandır kabul edilerek onlarla amel edilmez. Bunlara
dair yapılacak en güzel açıklama, bu okuma şekillerinin nisbet edildiği kişinin
ayetin te'vilinde izlediği bir yol olarak kabul edilmesidir. Mesela Abdullah b.
Mes'ud'un: "üç gün oruç tutmak" (el-Bakara, 196; el-Maide, 89)
buyruğunu "peşpeşe, aralıksız olarak" anlamına gelen (mevcut)
ilavesiyle okuması gibi.
Şayet ravi, bu farklı
kıraati Resulullah (s.a.v.)'dan işittiğini açıkça ifade ederse, ilim adamları
bunun gereğince amel edip etmemek konusunda olumlu ve olumsuz kanaat belirterek
farklı görüşler ortaya atmışlardır. Olumsuz kanaat belirtenlerin görüşleri
şöyle açıklanır: Ravi bunu, rivayet ve haber vermek sadedinde değil de
Kur'an'dır diye rivayet etmektedir. Bu ise, (Kur'an'dan olduğu tevatüren) sabit
olmadığından kabul edilmez.
İkinci görüşün
açıklaması da şöyledir: Bunun Kur'an'dan olduğu sabit olmasa bile, sünnetten
olduğu sabittir. Bu ise, diğer ahad haberlerde olduğu gibi gereğince amel
etmeyi gerektirir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
Hz. Ömer ve
Hişam ile ilgili Hadisin Anlamı