MUKADDİME
Kur'an Okuyanın ve
Kur'an Hamilinin Kur'an'a Karşı Göstermesi Gereken Ta'zim ve Saygı:
et-Tirmizı el-Hakim Ebu Abdullah,
Nevadiru'l-Usul adlı eserinde şunları söylemektedir: (Kahire, 1408/1988, 2,
391-397)
Aşağıdaki hususlara
riayet etmek Kur'an-ı Kerim'e saygı göstermenin ifadesidir.
1- Kur'an-ı Kerim'e
abdestsiz dokunmamak ve ancak abdestli olarak Kur'an'ı okumak.
2- Misvak kullanmak,
dişlerinin arasındaki kırıntıları ayıklayıp ağzının hoş olmayan kokusunu
gidermek. Çünkü ağız Kur'an'ın geçtiği yoldur. Yezid b. Ebi Malik der ki:
Ağızlarınız Kur'an'ın geçtiği yollardandır. O bakımdan oraları gücünüz
yettiğince temizleyin iz ve ayıklayınız.
3- Bir hükümdarın
huzuruna girmek için elbise giyildiği gibi elbise giyilsin. Çünkü o kendisi ile
Rabbi arasında özel bir şekilde konuşacaktır.
4- Kur'an okumak için
kıbleye yönelmek. Ebu'l-Aliye Kur'an okuyacağı vakit sarık sarar, elbiselerini
giyinir ve kıbleye yönelirdi.
5- Balgam çıkardığı her
seferinde ağzını çalkalamak. Şu'be, Ebu Hamza'dan onun da İbn Abbas'tan
rivayetine göre, İbn Abbas'ın önünde bir bardak bulunurdu. Balgam çıkardı mı
ağzını çalkalardı. Sonra da zikre (Kur'an okumaya) devam ederdi. Balgam
çıkardığı her seferinde ağzını çalkalardı.
6- Esnemesi geldiği
zaman Kur'an okumayı kesmek. Çünkü Kur'an okuduğu vakit, o Rabbine hitap
etmekte ona seslenmektedir. Esnemek ise şeytandan gelir. Mücahid der ki: Kur'an
okurken esneyecek olursan, esnemen geçinceye kadar Kur'an'ı ta'zim etmek üzere,
Kur'an okumayı kes. İkrime de böyle söylemiştir. Bununla böyle bir uygulamada
Kur'an-ı Kerim'e ta'zim ve saygı ifadesi olduğunu anlatmak istemektedir.
7- Kur'an okumaya
başladığı sırada şeytan-ı racim'den (kovulmuş şeytandan) Allah'a sığınmak ve
eğer sürenin başından yahut daha önce okuyup da durduğu yerden okumaya
başlayacak olursa "bismillahirrahmanirrahim" demek.
8- Kur'an okumaya
başladığı takdirde, zorunlu olmaksızın arada bir insan kelamı ile okuyuşunu
kesmemek.
9- Kur'an okurken yalnız
başına bir yere çekilmek. Böylelikle birisi gelip onunla konuşarak okumasını
kesmez ve okuması ile cevabını birbirine karıştırmaz. Çünkü böyle yapacak olur
ise, başlangıçta çektiği istiazenin himayesi son bulur.
10- Kur'an-ı Kerim'i
sükunetle, ağır ağır ve tertil ile okumak.
11- Kendisine yapılan
hitabı iyice kavramak üzere zihnini ve bütün kavrayış gücünü toplamak.
12- Allah'ın va'dinin dile
getirildiği ayette durmak ve Yüce Allah'tan bunu arzulayıp lütfundan bu va'de
nail olmasını dilemek. Tehdidin sözkonusu edildiği ayet üzerinde durup o
tehditten Allah'a sığınmak.
13- Kur'an'ın verdiği
misaller üzerinde durmak ve bu misalleri gereği gibi anlamak.
14- Kur'an'ın garip
lafızlarını (anlamını bilmediği kelimelerini) araştırmak.
15- Sözler tamamıyle
açık ve seçik bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar her bir harfin hakkını
eksiksiz olarak vermek. Çünkü her bir harf karşılığında onun için on hasene
vardır.
16- Okumasını
bitirdiğinde Rabbini tasdik etmek, Rasülünün tebliğ ettiğine dair şahitlik
etmek, bunun hak olduğuna dair tanıklık yapmak. Bunun için şöyle der:
"Doğru söyledin Rabbimiz. Peygamberlerin tebliğ etmiştir. Biz buna
tanıklık edenlerdeniz. Allah'ım, bizi hakka tanıklık eden şahitlerden ve
adaleti uygulayan kimselerden kıL." Sonra da bazı dualar yapar.
17- Kur'an okuduğu
vakit, her bir süreden birkaç ayet seçip okumamak.
Çünkü Rasülullah
(s.a.v.)'dan bize kadar ulaşan rivayete göre o, bir gün her bir süreden az bir
miktar okuyan Hz. Bilal'in yanından geçer. Ona bir süreyi tamamıyle okumasını
emreder. Rivayet böyledir ya da buna benzer bir şekildedir.
18- Mushafı koyduğu
zaman açık bırakmamak, onun üstüne herhangi bir kitabı koymamak. Böylelikle
Kur'an-ı Kerim ilim kitabı olsun, başka bir şeye ait olsun her zaman için diğer
bütün kitaplardan yüksekte olmalıdır.
19- Kur'an'ı okuduğu
vakit onu göğsüne yakın tutmak veya önündeki herhangi bir şeyin üstüne koymak,
yere koymamak.
20- Tahtaya yazdığı
vakit, tükürükle silmemek, su ile yıkamak.
21- Su ile yıkadığı
vakit, necasetin bulunduğu yerlerde ve çiğnenip geçilen yerlerde yıkamaktan
korunmak. Çünkü Kur'an'ın yazısının yıkandığı bir suyun da kendine göre bir
hürmeti vardır ve bizden önce gelen seleflerden kimisi bu gibi suları şifa
niyetiyle kullanırdı.
22- Bir sahife
yıprandığı veya okunmaz hale geldiği vakit, başka kitapları korumak için
kullanmamak. Çünkü böylesi Kur'an'a büyük bir saygısızlıktır. Fakat bunun
yerine yazıyı su ile siler.
23- Mushafa bir defa
olsun bakmaksızın hiçbir gün geçirmemek. Ebu Musa şöyle derdi: Her gün Rabbimin
fermanına bir defa olsun bakmamaktan haya ederim.
24- Gözlerinin de ondan
payalmasını sağlamak. Çünkü gözler ruha götürür. Ruh ile göğüs arasında bir
perde vardır. Kur'an ise göğüstedir. Kişi ezberden okuduğu vakit, kulağına
işittirir ve bu ruhuna ulaştırır. Hattına da baktığı takdirde bu sefer bu işin
gerçekleşmesinde göz ve kulak ortaklaşa hareket ederler. Bu ise bu işin daha
güzel bir şekilde yerine gelmesini sağlar. Böylelikle göz de kulak gibi payını
almış olur.
Zeyd b. Eslem'in Ata b.
Yesar'dan rivayetine göre, Ebu Said el-Hudri şöyle demiş: Rasülullah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Gözlerinize de ibadetteki paylarını veriniz." Ashab: Ey Allah'ın
Rasülu, gözlerin ibadetteki payı nedir, diye sorunca, şöyle buyurdu:
"Mushafa bakmaları, Kur'an üzerinde tefekkür ve hayret verici gerçeklerden
söz ettiği vakit de gereken ibreti almak."
Mekhul, Ubade b.
es-Samit'ten şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"ümmetimin en faziletli ibadeti bakarak Kur'an okumaktır. "
25- Dünya işlerinde
herhangi bir durum ile karşı karşıya kaldığında onu te'vil etmemek. Burada
te'vilin ne anlama geldiği biraz sonra açıklanacaktır.
Bize Amr b. Ziyad
el-Hanzali anlattı: Bize Huşeym b. Beşir Muğire'den, o İbrahim'den rivayetle
dedi ki: Dünya işlerinden herhangi bir husus arız olduğunda Kur'an-ı Kerim'den
herhangi bir buyruğun (ona dair) te'vil edilmesi kerih görülüyor idi. Te'vil
ise, mesela yanına gelen bir kişiye: ''Bir takdir üzere geldin ey Musa
"(Taha, 40) demek ve yemek ve benzerlerinin hazır olduğu bir sırada:
''Geçmiş günlerde işledikleriniz sebebiyle afiyetle yiyin için.
"(el-Hakka, 24) demek gibi.
26- Nahl süresi, Bakara
süresi, Nisa süresi gibi şu süresi bu süresi demeyip bunun yerine: İçinde şu şu
hususlardan sözedilen süre demek.
Ben (Kurtubi) derim ki:
Hz. Peygamber'in şu hadisi bu iddiaya aykırıdır:
"Bakara süresinin
sonlarındaki iki ayeti bir gecede okuyan kimseye bu iki ayet yeter."
(Buhari, F.Kur'an 10, 27; Müslim, S.Müsafirin 255)
Bu hadisi Buhari ve
Müslim Abdullah b. Mes'ud'dan rivayet etmişlerdir.
27- Ne kadar becerikli
ve maharetli olduğunu göstermek gayesiyle çocuk öğreticilerinin yaptığı gibi
kafasını eğerek Kur'an okumamak. Çünkü bu şekilde hareket etmek, aykırı bir
harekettir.
28- Şu bid'atçi, olmadık
hemzeleri kıraate ilave eden, kelimeleri çıkartmakta aşırılığa giden,
kendilerini zorlaya zorlaya okuyan, kokmuş, pis ağızlı kimselerin yaptığı gibi
kıraatinde aşırıya kaçmamak. Çünkü böyle bir okuyuş sonradan bid'at olarak
ortaya çıkmıştır. Şeytan bunu onlara telkin etmiş, onlar da böyle bir okuma
şeklini benimsemişlerdir.
29- Kur'an-ı Kerim'i
fasıkların nağmeleri gibi şarkı nağmeleriyle, hıristiyanların nağmeleriyle veya
rahiplerin figan ve inilti nağmeleriyle okumamak. Çünkü bütün bunlar bir
sapıklıktır. Buna dair açıklamalar daha önceden yapılmıştır.
30- Kur'an'ı yazdığı
takdirde, açık ve seçik yazmak. Ebu Hukeyme'den rivayete göre Kufe'de mushaf
yazarmış. Ali (r.a) yanından geçerken, onun yazdığına bakmış ve: Kalemini
incelt, demiş. Bunun üzerine kalemimi alıp yanında güzelce yonttum. Sonra
ayakta durmuş yazıma bakan Hz. Ali'nin önünde yazdım. Bu sefer şöyle dedi: İşte
böyle, onu nurlandır. Aziz ve celil olan Allah'ın onu nurlandırdığı gibi.
31- Kur'an okuma
esnasında bir kimsenin sesini ötekinden yükseltmemesi. Çünkü böyle yaparsa
okuduğu anlaşılmaz olur, sonunda işittiğinden hoşlanmaz hale gelir. Ve bu bir
çeşit anlamsız bir yarış şeklini alır.
32- Kıraatler hususunda
tartışmaması ve mücadele etmemesi. Arkadaşına bu böyle değildir, dememesi.
Çünkü o kıraatin de Kur'an-ı Kerim'den sahih ve caiz olma ihtimali vardır. O
takdirde de Allah'ın Kitabı'nı inkar etmiş duruma düşer.
33- Pazarlarda, gürültü
olan yerlerde, boş işlerle uğraşılan yerlerle ayak takımı kimselerin toplantı
yerlerinde Kur'an okumamak. Yüce Allah'ın, Rahman olan Allah'ın kullarını
sözkonusu edip onların boş sözlerle karşılaştıklarında şerefli bir şekilde
geçip gitmelerinden övgüyle söz ettiğine dikkat etmek gerekir.(bk. el-Furkan,
72)
Burada kişinin kendisi
adına geçip gitmesi sözkonusu edilmiştir. Ya boş işlerle uğraşan kimseler
arasında ve ayak takımının toplantı yerlerinde Kur'an okunursa ne olur?
34- Mushafa yaslanmamak,
dayanmamak. Arkadaşına vermek istediği takdirde onu uzaktan atmamak.
35- Mushafı oldukça
küçük yazmamak. el-A'meş'in İbrahim'den, onun Ali (r.a)'dan rivayetine göre Hz.
Ali: "Mushaf küçültülmesin" demiştir.
Ben (Kurtubi) derim ki:
Rivayete göre Ömer b. el-Hattab (r.a), birisinin elinde küçük bir mushaf görür.
Bunu kim yazdı? diye sorar. Adam: Ben, deyince elindeki sopa ile ona vurur ve:
"Kur'an'ı ta'zim edin" der. Resulullah (s.a.v.)'dan rivayet
edildiğine göre o, "mescidcik veya mushafcık" denilmesini nehyetmiş.
36- Kur'an'dan olmayan
birşeyi mushaf içinde yazmamak.
37- Altın ile mushafı
süslememek ve altın ile yazısını yazmamak. Çünkü o takdirde dünya süsü ona
karışmış olur. Muğire'nin İbrahim'den rivayetine göre o, mushafın süslenmesini,
altın ile yazılmasını yahut ayetlerin başında alamet konulmasını veya
küçültülmesini hoş görmezmiş. Ebu'd-Derda'dan rivayete göre Resulullah (s.a.v.)
şöyle buyurur: "Mescidlerinizi süslemeye başladığınız, mushaflarınızı
tezyin ettiğiniz zaman, helak yakanıza yapıştı demektir." (Azizi,
Siracu'l-Munir, 1, 127)
İbn Abbas da gümüş ile
süslenmiş bir mushaf görünce şunları söyler: Siz bunu çalsın diye hırsızı
teşvik ediyorsunuz. Halbuki bu Kur'an'ın zineti kendi içindedir.
38- Yere ve sonradan
yapılmış mescidlerde olduğu gibi duvara yazmamak.
Bize Muhammed b. Ali
eş-Şakiki, babasından rivayetle anlattı. Abdullah b. el-Mubarek, Süfyan'dan, o
Muhammed b. ez-Zübeyr'den dedi ki: Ben Ömer b. Abdülaziz'i şöyle derken
dinledim: Resulullah (s.a.v.) yolda geçerken yerde bir yazı görür.
Huzeyllilerden bir gence: "Bu ne?" diye sorar. Allah'ın Kitabı'ndan
bir bölüm. Onu bir yahudi yazdı, der. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Bunu
yapana Allah lanet eylesin. Allah'ın Kitabı'nı korunması gereken yerden başka
yere koymayın."
Muhammed b. ez-Zübeyr
der ki: Ömer b. Abdülaziz, oğullarından birisinin duvar üzerine Kur'an-ı
Kerim'i yazdığını gördü ve bu sebepten dolayı onu dövdü.
39- Bir hastalıktan şifa
bulmak kastı ile, onun yazısı(nın suyu ile) yıkanan bir kimsenin bu suyu
çöplüğe veya necaset yerine, çiğnenip gidip gelinen yere dökmemesi. Bunun
yerine insanların üzerinden geçmediği bir tarafa dökmeye ya da temiz bir çukur
kazarak oraya akıtmaya gayret etmelidir. Böylelikle vücudundan o çukura doğru
su akıtılsın, sonra üstünü örtsün. Veya büyükçe bir akarsuya gidip onun suyuna
karışıp akmasını sağlasın.
40- Kur'an'ı hatmettiği
her seferinde tekrar Fatiha'dan başlamak. Böylelikle Kur'an terkedilmiş gibi
olmaz. İşte bundan dolayı Resulullah (s.a.v.) Kur'an'ı hatmettiği vakit,
Kur'an'ın baş tarafından -Kur'an terkedilmiş gibi olmasın diye- beş ayet kadar
bir miktar okurdu.
İbn Abbas'ın rivayetine
göre, bir adam gelip: Ey Allah'ın peygamberi, hangi amel daha faziletlidir?
diye sormuş. Hz. Peygamber ona şu cevabı vermiş:
"Sana konup göçen gibi
olmanı tavsiye ederim." Adam: Konup göçen ne demektir, diye sorunca Hz.
Peygamber şu cevabı verir: "Kur'an okuyan kişi, başından başlar, sonuna
gelince tekrar başına geçer. Her konduğunda hemen göçer." (Tirmizi, Kıraat
11)
Ben derim ki: Kur'an'ı
hatmettiği vakit, ailesini bir arada toplaması müstehaptır. Ebu Bekrel-Enbari
anlatıyor: Bize İdris haber verdi: Bize Halef anlattı: Bize Veki' Mis'ar'dan, o
Katade'den naklederek dedi ki: Enes b. Malik Kur'an'ı hatmettiğinde aile
halkını toplar ve dua ederdi.
Bize İdris haber verdi.
Bize Halef anlattı. Bize Cerir, Mansur'dan, o el-Hakem'den rivayetle dedi ki:
Mücahid ve Ebu Lübabe'nin oğlu Abde ve bir grup kimse, mushaftan Kur'an'ı hatmederlerdi.
Hatmin sonuna geldiklerinde bizlere: Yanımıza gelin, çünkü Kur'an hatmedildiği
sırada rahmet iner, diye haber gönderirlerdi. Bize İdris haber verdi, bize
Halef anlattı. Bize Huşeym, el-Avvam'dan, o İbrahim et-Teymi'den rivayetle dedi
ki: Sabah saatlerinde Kur'an'ı hatmeden kimseye, melekler, akşamı edinceye
kadar dua eder. Akşamın ilk vakitlerinde Kur'an'ı hatmeden kimseye de melekler,
sabahı edinceye kadar dua ederler. O bakımdan onlar Kur'an-ı Kerim'i gecenin
veya gündüzün ilk saatlerinde hatmetmeyi seviyorlardı.
41- Teaviz (Allah'a
sığınma ayeti) yazarak bunlarla birlikte tuvalete girmemek. Ancak bir deri,
yahut gümüş veya buna benzer bir kap içerisinde olması hali müstesna. O
takdirde Kur'an-ı Kerim'i hıfzettiğin halde de öyle bir yere giriyor gibi
olursun.
42- Kur'an'ı yazdığı
veya yazılan yerden yıkamasından biriktirdiği suyu içtiği vakit, her bir
nefeste Allah adını anıp bu konuda niyetine gereken tazimi göstermesi. Çünkü
Allah ona niyeti kadarını verecektir.
Leys'in rivayetine göre
Mücahid şöyle demiştir: Kur'an'ı bir yere yazıp sonra onun suyunu hastaya
içirmende bir mahzur yoktur. Ebu Ca'fer der ki: Kalbinde katılık hisseden bir
kimse, zaferan ile bir bardağa "Yasin"i yazsın, sonra da onu içsin.
43- Ben derim ki: Küçük
süre denmemesi de Kur'an'a hürmetin gereğidir.
Ebu'l-Aliye küçük veya
büyük süre denilmesinden hoşlanmazdı. Böyle bir söz söylediğini duyduğu
kimseye: Sen ondan da küçüksün. Kur'an ise hepsi büyüktür, diye çıkışmıştır.
Bunu Mekki (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) teyid etmiştir.
Derim ki: Ebu Davud buna
aykırı bir rivayet kaydetmektedir. Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da
dedesinden rivayetine göre şöyle demiştir:
"Kur'an-ı Kerim'in
mufassal bölümünün küçük olsun, büyük olsun bütün surelerini namazda insanlara
imamlık yaparken Resulullah (s.a.v.)'ın okuduğunu iş itmişimdir." (Ebu
Davud, Salat 128-129)
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
Re'y e Dayanarak
Kuran'ı Tefsir, Buna Kalkışmak ile ilgili Tehditler ve Müfessirlerin Mertebeleri