HAKİM

el-Müstedrek

DEHŞETLİ OLAYLAR

 

3619- Nurun insanların Amellerine Göre Paylaştırılması

3620- illiyyun'da alacaklara Dair

 

8789- * ... Bize Abdusselam b. Harb tahdis etti, bize Yezid b. Abdurrahman Ebu Halid ed-Dalani tahdis etti. Bize el-Minhal b. Amr, Ebu Ubeyde’den tahdis etti. O Mesruk'tan, o Abdullah b. Mesud (r.a)’dan Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın şöyle buyurduğu nu rivayet etti: "Allah kıyamet gününde insanları toplayacak, bir münadi şöyle seslenecek: Ey insanlar! Sizi yaratan, size şekil veren, size rızık veren Rabbinizin her bir insana dünyada ibadet ettiği, veli ve dost edindiği şeyi ona dost etmeye razı mısınız? Bu sizin Rabbinizin adil bir hükmü olmaz mı? Onlar elbette diyecekler." (Devamla) buyurdu ki: "Bu sefer sizden her bir insan dünyada iken veli (mabud) edinmiş olduğu şeye doğru gidecek. Dünyada kendisine ibadet ettikleri varlıklar onlara müşahhas olarak görünecek. İsa'ya ibadet edenlere de İsa'nın şeytanı görünecek, Uzeyr'e ibadet edenlere Uzeyr'in şeytanı görünecek. Hatta ağaç, sopa, taş dahi onlara müşahhas olarak görünecek ama Müslümanlar dizleri üzere çökmüş kalacaklar. Onlara: Neden diğer insanların gittiği gibi siz de gitmiyorsunuz. Ne oluyor size diyecek, onlar: Bizim bir Rabbimiz var henüz onu göremedik diyecekler. Onlara: Peki onu görecek olursanız onu ne ile tanıyacaksınız diyecek. Onlar: Bizimle onun arasında bir alamet var, onu görürsek biz de onu tanırız diyecekler. O alamet nedir diyecek, onlar bacaktır diyecekler. Bacağın üzeri açılacak." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "Sırtının omurgası hareket eden herkes eğilip secdeye kapanacak, geriye ise sırtları inek kuyruklarını andıracak hale gelmiş bir topluluk kalacak. Bunlar secde etmek isteyecekleri halde edemeyecekler. Sonra onlara emir verilmesi üzerine başlarını kaldıracaklar. Amellerinin miktarına göre kendilerine nurları verilecek. Kimilerine verilecek nurları önünde dağ gibi duracak, kimilerine nurları bundan daha az olarak verilecek, kimilerine nuru sağında hurma ağacı gibi verilecek, kimilerine ise bundan daha az verilecek. Nihayet kendilerine nuru verilecek en son kişinin nuru ayağının başparmağı üzerinde bulunacak, bazen aydınlatıp, bazen sönecek. Nuru aydınlanınca ayağını ileriye atacak, sönünce de ayakta kalakalacak. Sonra sıratın üzerinden geçecekler. Sırat kılıç gibi keskindir, oldukça kaygandır. Onlara: Nurunuz kadar kurtulunuz denilecek. Onlardan kimileri yıldızların kayışı gibi hızlıca geçecek, kimileri göz açıp kapatma hızıyla geçecek, kimileri rüzgar gibi geçecek, kimileri bineğin hızı gibi koşar adımlarla geçecek. Hulasa amelleri miktarına göre geçebilecekler. Sonunda nuru ayak başparmağında bulunan kişi [yüzü, elleri ve ayakları üzere emekleyerek geçecek] (köprüden geçerken) bir elini çekecek, diğeri ile asılı duracak, bir ayağını çekecek, diğeri ile asılı kalacak. Ateş onun yanlarına isabet edecek. (Devamla) buyurdu ki: "Sonra oradan kurtulacaklar. Kurtulacakları vakit biz seni (eyateş) gördükten sonra bizi senden kurtaran Allah'a hamdederiz. 

İşte Allah bize hiç kimseye vermediğini vermiş bulunuyor. Sonra cennetin kapısının yanında derin olmayan bir suyun yanına gidecekler. O(rada) kapıları kapalı cennetin en yakınında bir konak (görecekler)dir. Rabbimiz o konağı bize ver diyecekler. Onlara: Benden -o konağın kapıları kapalı olduğu halde- cenneti istiyorsunuz öyle mi? Halbuki ben sizi ateşten kurtarmıştım. İşte bu kapı (kapalı olduğu için) cennettekilerin sesini işitmezler. Onlara:

Muhtemelen onu size verecek olursam siz benden başkasını da isteyeceksiniz diyecek. Onlar: İzzetine yemin ederiz ki ondan başkasını senden istemeyeceğiz. Hem bundan daha güzel hangi konak olabilir ki diyecekler. Sonra onlara bu konak verilecek, bu sefer onun önünde kendilerine bir başka konak gösterilecek, kendilerine daha önce verilmiş olan konak o gördükleri yeni konağa göre basit bir rüya gibi görünecek. Onlara: Muhtemelen bunu size verecek olursam benden daha başkasını isteyeceksiniz diyecek, onlar: Hayır, izzetine yemin ederiz ki senden başkasını istemeyeceğiz. Hem bundan daha güzel hangi konak olabilir ki diyecekler. Bu konak da onlara verilecek sonra onlar da susacaklar. Onlara: Ne oldu size, niye benden bir şey istemiyorsunuz? buyuracak. Onlar: Rabbimiz senden hep istedik sonunda utandık diyecekler. Onlara: Dünyayı yarattığım günden, onu yok ettiğim güne kadarını ve onun on mislini size vermeme razı gelmez misiniz? buyuracak."  (Ebu Ubeyde) dedi ki: Mesruk dedi ki: Abdullah hadisi naklederken buraya vardı mı mutlaka gülerdi. (Mesruk) dedi ki: Bir adam bunun üzerine ona: Ey Abdurrahman sen bu hadisi daha önce de (bize) defalarca nakletmiş idin. Hadisin burasına vardın mı mutlaka gülüyorsun (acaba sebebi nedir?) (Mesruk) dedi ki: Abdullah şu cevabı verdi: Ben de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı bu hadisi defalarca naklederken dinlemiştim. Hadisin burasına vardı mı mutlaka bademcikleri görünceye ve azı dişlerinin en sonuncusu dahi görününceye kadar gülerdi. Buna sebep ise insanın:

Sen el-Melik (mutlak malik ve egemen) iken benimle alay mı ediyorsun? demesidir. (Devamla) dedi ki: "Şanı yüce ve mübarek olan Rabb şöyle buyuracak:

Hayır ama ben buna güç yetirenim. Haydi, benden isteyin. Onlar: Rabbimiz bizleri (cennetteki) diğer insanlara kat diyecekler. Allah onlara: Haydi, siz de diğer insanlara katılın buyuracak. Cennete koşarak gidecekler. Sonunda onlardan birisine içi oyulmuş bir inciden yapılmış bir köşk görünecek. Derhal secdeye kapanacak, ona: Başını kaldır denilecek, başını kaldırınca: Bu senin konaklarından (sadece) bir konaktır denilecek. Oraya gidince bir adam onu karşılayacak. Sen melek misin diyecek, ona hayır bu senin hizmetkarlarından bir hizmetkar, kölelerinden bir köledir denilecek. Onun yanına gidince o kişi: Ben senin bu saray üzerinde sorumlu kahyalarından bir kahyayım. Benim elimin altında da hepsi benim başlarında bulunduğum kadar kişinin başında bulunan bin kahya daha vardır diyecek. O vakit onunla gidecek ve nihaye sarayaçılacak. Saray ise oyulmuş bir inciden olup, onun perdeleri, kapıları kilitleri, anahtarları da hep ondandır. Sarayona açılınca kırmızı astarlı, yeşil bir mücevher onu karşılayacak. Boyu yetmiş zira boyunda olup, altmış kapısı bulunacak. Her bir kapı ayrı bir mücevhere açılacak ve birinin rengi diğerinden farklı olacak. Her bir mücevherin içinde yüksek döşekler (karyolalar) ve zevceler ve hizmetçiler olacaktır. İçeri gireceği vakit üzerinde yetmiş tane elbise bulunan ve elbiselerinin arkasından bacağının kemik iliği görülen, ciğeri kendisine ayna, kendisinin ciğeri de o huriye ayna olacak olan iri gözlü bir huri ile karşılaşacak. Gözünü ondan bir defa çevirecek olursa onun gözünde bundan önceki ne göre yetmiş kat (güzelliği) artacak. O: Andolsun ki gözümde (güzelliğin) yetmiş kat arttı diyecek. O da ona aynı şeyi söyleyecek." (Devamla) buyurdu ki: "Yukarıdan mülküne bakacağı zaman onun yüz yıllık bir mesafe olduğunu görecek."

 

(İbn Mesud) dedi ki: Ömer tam bu sırada şöyle dedi: Ey Ka'b, İbn Um Abd'ın (Abdullah b. Mesud'un) bize naklettiği hadisi duyuyor musun? Cennetliklerin en alt mertebede olanlarına verilecek bu iken ya onların en üstlerinde olana neler verilecek dedi. Ka'b: Ey müminlerin emiri hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği şeyleri. Şüphesiz Allah arşın üstünde ve suyun üstünde kendi zatı için eliyle bir yurt yarattı. Onu diledikleriyle süsledi ve orada dilediği meyve ve içecekleri var etti. Sonra onu kapattı. Onu yarattığı günden bu yana yarattıklarından kimse orayı görmedi. Ne Cebrail, ne de başka bir melek sonra Ka'b: "Kendileri için gözleri aydınlatan ne nimetler gizlendiğini hiçbir kimse bilemez." (es-Secde, 17) buyruğunu okudu. Yüce Allah bundan başka iki cennet de yarattı. Onları diledikleriyle süsledi, onlarda zikretmiş olduğu ince ve kalın ipekten, halis ipekten giyecekler koydu, bu iki cenneti yarattıkları arasından meleklerden dilediklerine gösterdi. Kitabı illiyyin'de bulunan kimse o evde görülür. İlliyyin ehlinden olan bir adam mülkünde bineğine binecek olursa cennet çadırlarından birisine konakladıkça mutlaka onun yüzünün aydınlığından da oraya gider. Öyle ki onlar onun kokusunu içlerine solurlar ve: Vay bu hoş koku ne de güzel derler. Yine şöyle derler: Bugün bizim yanımıza illiyyinden bir adam geldi.

Ömer dedi ki: Ey Ka'b ne oluyor sana bu kalpler başını alıp gitti. Sen onları tut, Ka'b: Ey müminlerin emiri cehennemin öyle bir köpürmesi var ki mukarreb ne kadar melek, ne kadar nebi varsa dizlerinin üzerine çöker. Hatta İbrahim halilullah dahi: Rabbim nefsim nefsim diyecek. Hatta senin amelinle birlikte yetmiş nebinin ameli dahi senin olsa ondan kurtulamayacağını düşünürsün.

 

Bu hadisin ravilerinin tamamı sikadırlar. Ancak Buhari ve Müslim Ebu Halid ed-Dalani'nin sahihlerinde herhangi bir rivayetini tahriç etmemişlerdir. Buna sebep ise ashabın sözkonusu edilmesi halinde sünnetten saptığına dair söylenenlerdir. Önceki İmamlara gelince, hepsi de Ebu Halid'in sıdk ve itkan sahibi bir ravi olduğuna tanıklık etmişlerdir. Hadis sahih olmakla birlikte Buhari ve Müslim bunu tahriç etmemişlerdir. Ebu Halid ed-Dalani ise rivayet ettiği hadisleri Kufelilerin imamları arasında toplanan kimselerden birisidir. 

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3621- Dört çocuğu Ölen Her iki Müslüman (Karı Kocay)ı Allah Mutlaka Cennete Koyar