HAKİM

el-Müstedrek

MA’RİFETU’S-SAHABE

 

2684- Müslüman Olmadan Önce Selman-ı Farisi'nin Karşılaştığı Rahipler ve selman-ı Farisi'nin Kölelikten Kurtarılıp, Hürriyetine Kavuşmasına Dair

 

6603- *Bize adaletli Ali b. Hamşaz ile Muhammed b. Ahmed b. Ahmed b. Baleveyh el-Cellab tahdis edip dediler ki: Bize Ebu Bekr Muhammed b. Şazan el-Cevheri tahdis etti. Bize Said b. Süleyman el-Vasıti tahdis etti. Bize Abdullah b. Abdulkuddus, Ubeyd el-Muktib'den tahdis etti. Bana Ebu't-Tufayl tahdis etti, bana Selman el-Farisi tahdis edip dedi ki: Ben Ceyy ahalisinden bir adam idim. Benim kasaba halkım ablak atlara ibadet ederdi. Bense onların (bu ibadetleriyle hak namına) bir şey üzere olmadıklarını biliyordum. Bana şöyle denildi: Senin aradığın din ancak batıdadır. Bunun üzerine ben de kasabamdan çıkıp Musul'a geldim. Oradakilerden en fazilet sahibi olan kimseyi sordum. Bana bir manastırdaki bir adam gösterildi. Onun yanına gittim. Ona şöyle dedim: Ben Ceyy ahalisinden bir adamım. (Doğru) ameli arayıp, ilmi öğrenmek üzere geldim. Bu sebeple beni yanına aL, sana hizmet edeyim, seninle birlikte arkadaşlık edeyim. Allah'ın sana öğrettiğinden de bana bir miktar öğret. O: Peki, dedi. Ben de onunla arkadaşlık yaptım. Kendisine verilenin aynısını o da bana verdi. Ona sirke, zeytinyağı ve taneli şeyler veriliyordu. Ölüm gelip, ona çatıncaya kadar onunla birlikte kaldım. Ölümü esnasında başı ucunda oturup ağladım, neden ağlıyorsun dedi. Ben ona şöyle dedim: Ben kendi şehrimden hayın bulmak amacıyla çıktım. Allah bana seninle birlikte olmayı nasip etti. Sen de bana ilim öğrettin, bana güzel arkadaşlık yaptın. Şimdi de ölüm sana gelip çatmak üzeredir, nereye gideceğimi bilemiyorum.

Bana şöyle dedi: Cezire'de filan filan yerde benim bir kardeşim var. O da hak üzeredir, onun yanına git, benden ona selam söyle ve benim (seni) ona tavsiye ettiğimi, sana da onunla arkadaşlık yapmanı tavsiye ettiğimi bildir.

Adam ruhunu teslim edince (Musul’dan) çıktım ve bana niteliklerini söylediği adamın yanına gittim. Ona durumu haber verip, arkadaşından ona selamını bildirdim. Onun vefat ettiğini de haber verip, onunla arkadaşlık yapmamı emrettiğini söyledim. O da beni yanına aldı, diğeri ile birlikte bana verilen (erzak)ın benzerini bana verdi. Allah'ın dilediği kadar bir süre onunla da arkadaşlık ettim. Sonra ölüm ona da gelip çattı. Ölüm döşeğinde iken başının ucunda oturup ağladım. Bana: Neden ağlıyorsun dedi. Şu cevabı verdim: Hayır isteyerek ülkemden çıktım, Allah bana filan kişi ile arkadaşlığı nasip etti. Bana güzel arkadaşlık yaptı, bana öğretti ve ölümüne yakın da bana seni tavsiye etti. İşte ölüm de sana gelmiş bulunuyor. Nereye yöneleceğimi bilemiyorum.

Bana şöyle dedi: Benim Darb er-Rum (Bizans yolu) üzerinde bir kardeşim var. O da hak üzeredir. Onun yanına git, benden ona selam söyle, onunla arkadaşlık yap çünkü o da hak üzeredir. O da ruhunu teslim edince yola çıktım ve o adamın yanına geldim. Ona durumumu ve ondan önceki diğerinin tavsiyesini haber verdim.

(Selman devamla) dedi ki: Bu da beni yanına aldı ve daha önce bana verilen (erzak) gibi verilmeye başlandı. Bunun da ölümü yaklaşınca başı ucunda oturup ağladım. Bana: Neden ağlıyorsun dedi. Ben de ona hikayemi anlatarak şöyle dedim: Yüce Allah bana seninle arkadaşlık yapmayı nasip etti. Bana güzel bir arkadaş oldun. Şimdi de ölümün yaklaşmış bulunuyor. Nereye gideceğimi bilemiyorum.

Şu cevabı verdi: Din kalmadı ve benim bildiğim kadarıyla yeryüzünde Meryem oğlu İsa -salat ve selam ona-'nın dini üzere kimse kalmamıştır ama şu zaman Tihame'de bir nebinin çıkacağı zamandır yahutta çıkmıştır. Sen yol üzerindesin. Yanından geçen herkese mutlaka onu sor. Onun çıktığı haberini alırsan şüphesiz ki o İsa'nın A.S. müjdelediği nebidir. Bunun alameti de onun kürek kemikleri arasındaki nubuvvet mührüdür, ayrıca o hediyeden yer ama sadakadan yemez.

(Selman devam ederek) dedi ki: Yanımdan bir kişi geçerse mutlaka ona onu soruyordum. Mekke halkından bazı insanlar yanımdan geçti, onlara sorunca evet aramızda kendisinin nebi olduğunu iddia eden bir adam çıktı dediler. Onlardan birisine şöyle dedim: Arasıra beni (bineğinize) bindirmeniz ve ekmek parçalarından yedirmeniz karşılığında birinizin kölesi olmama ne dersiniz? Siz kendi ülkenize vardığınız takdirde eğer beni satmak isterse satsın, beni köle edinmek isterse edinsin.

Onlardan bir adam ben dedi, ben de onun kölesi oldum. Nihayet beni Mekke'ye götürdü. Beni kendisine ait bir bahçeye o bahçede bulunan bazı Habeşlilerle birlikte yerleştirdi. Dışarı çıkıp sordum. Kendi topraklarımın ahalisinden bir kadın ile karşılaştım ve ona sordum. Onun aile halkının İslam'a girmiş olduklarını gördüm, bana şöyle dedi: Nebi Mekke'de bir kuş öttüğü zaman ashabıyla birlikte Hicr'de oturur. Sabah fecir aydınlanınca dağılırlar. Ben de bahçeye geri döndüm. Zaman zaman çıkıp gidiyordum. Habeşliler bana: Neyin var dediler. Ben kamımdan rahatsızım dedim. Böyle yapmamın sebebi ise Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına gidecek olursam benim ortalıktan kaybolduğumu fark etmemelerini sağlamaktı. Kadının bana nebinin arkadaşlarıyla birlikte oturduğunu söylediği vakit gelince çıkıp gittim. Nihayet Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı gördüm. Arkadaşları etrafında bulunduğu halde o da oturuyordu. Arka tarafından yanına gittim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim maksadımı anladı. Bu sebeple elbisesini gevşetti. Kürek kemikleri arasındaki mührü ne baktım. Allahu ekber bu bir dedim sonra geri dönüp gittim. Bir sonraki gece bir miktar hurma buldum sonra onu alıp Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a götürdüm, bu hurmayı önüne bıraktım. "Bu ne?" dedi. Ben: Sadakadır dedim. Etrafındakilere: "Yiyin" buyurdu ve kendisi yemedi. Sonra Allah'ın dilediği kadar bir süre kaldım, arkasından önceki gibi hurma tedarik edip, onun yanına gittim yine o hurmayı önüne koydum. O: "Bu ne?" dedi. Ben: Hediye deyince, o ondan yedi, etrafındakilere de: "Yiyin" buyurdu. Bunun üzerine ben de:

Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve senin Allah'ın Rasulü olduğuna şahitlik ederim dedim. Bana durumumu sordu, ben de ona haber verdim. Bunun üzerine o: "Git ve kendini satın al (kölelikten kurtul)" buyurdu. Ben de sahibime gittim, bana kendimi sat dedim. O da: Bana yüz hurma ağacı yetiştirmen karşılığında olur dedi. Yeşermeyen tek bir hurma ağacı kalmadı. Ben de Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına gittim ve ona hurma ağaçlarının yeşerdiğini (yetiştiklerini) bildirdim. Bana bir altın parçası verdi. Ben de onu alıp terazinin bir kefesine koydum, diğer kefesine de bir hurma çekirdeği koydu. (Selman) dedi ki: Allah'a yemin olsun ki o altın parçası yerden hareket etmedi. (Selman): Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yanına gelip ona bunu haber verince o da beni hürriyetime kavuşturdu dedi.

 

Bu senedi sahih bir hadis olmakla birlikte manaları birinci isnattaki rivayete yakındır.

 

 

 

6604- * ... Bize Said b. Muhammed el-Verrak, Musa el-Cuheni’den tahdis etti. O Zeyd b. Vehb’den, o Selman (r.a)’dan şöyle dediğini nakletti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir." Yine Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Dünyada insanlar arasında en uzun tok olanlar kıyamet gününde en çok aç kalacak olanlardır."

 

Bu senedi sahih, garib bir hadis olmakla birlikte Buhari ve Müslim bunu tahriç etmemişlerdir.

 

Diğer Tahric: İbn Mace, 3351'de muhtasar olarak; Ukayli, ed-Duafa, s. 330; Taberani, 6183; Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, ı, 198; İbn Ebi'd-Dünya, 1, 2.

 

 

 

6605- ... Bize Kays b. er- Rabi, Ebu Haşim er- Rummani’den tahdis etti. O Zazan’dan, o Selman (r.a)’dan şöyle dediğini nakletti: Ben ey Allah'ın Rasulü Tevrat'ta yemeğin bereketi ondan öncesinde ve sonrasında abdest almaktadır (elleri yıkamaktadır) diye okudum dedim.

 

Diğer Tahric: İmam Ahmed, Müsned, V, 441; Ebu Davud, 3743; Tirmizi, 1907; Beğavi, Şerhu's-Sünne, 1933; Ebu Davud et-Tayalisi, Müsned, 1674 (senedi) hakkında tenkit ve bir parça zayıflığı vardır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

2685- Rasulullah (s.a.v.)'ın Azatlısı Zeyd b. Sa'ne'nin Müslüman Olmasına ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hilmine Dair