HAKİM el-Müstedrek |
MA’RİFETU’S-SAHABE |
2685- Rasulullah (s.a.v.)'ın Azatlısı Zeyd b. Sa'ne'nin
Müslüman Olmasına ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Hilmine Dair |
6606- * ... Bize
el-Velid b. Müslim tahdis etti, bize Muhammed b. Hamza b. Yusufb. Abdullah b.
Selam babasından tahdis etti. O dedesinden, o Abdullah b. Selam (r.a)’dan şöyle
dediğini nakletti: Şanı yüce ve mübarek olan Allah Zeyd b. Sa'ne'ye hidayet
vermeyi murad ettiğinde Zeyd b. Sa'ne şöyle dedi: Nubuvvet alametleri arasında
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın yüzüne baktığım takdirde tanımadığım
(görmediğim) hiçbir nubuvvet alameti yoktur. Henüz bu hususta kendisini
denemediğim iki şey müstesna. (Bunların biri) acaba hilmi cehaletinin önüne
geçer mi, (diğeri de) ona karşı ileri derecede cahillik onun hilminden başka
bir şeyini arttırır mı (halleridir). Bu sebeple ben de ona karşı dikkatli
davranıyor eğer onunla bir arada bulunursam hilmini cehaletinden
ayırabileceğimi kabul ediyordum.
Zeyd b. Sa'ne dedi ki:
Bir gün Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberinde Ali b. Ebi Talib
(r.a) da bulunduğu halde odalarından dışarıya çıktı. Bedeviyi andıran bir adam
devesi üzerinde ona geldi ve şöyle dedi: Şüphesiz ki Busra filan oğullarının
şehridir. Onlar teslim oldular ve İslam'a girdiler. Ben de daha önce
kendilerine şöyle söylemiştim: Eğer Müslüman olacak olurlarsa rızıkları bol bol
gelecektir diyordum. Şimdi onlara bir kıtlık ve bir darlık isabet etti, yağmur
da yağmıyor. Bu sebeple ey Allah'ın Rasulü ben İslam'a tamahkarlıkla girdikleri
gibi yine tamahkarlık sebebiyle İslam’dan çıkacaklarından korkuyorum. Eğer
onlara bu hallerine destek olsun diye bir şeyler göndermeyi uygun görüyorsan
yap. Yanındakinin Ali olduğunu zannettiğim bir adama baktı. Adam: Ey Allah'ın
Rasulü ondan geriye bir şey kalmadı dedi. Zeyd b. Sa'ne dedi ki: Bu sefer ben
ona yaklaştım ve dedim ki: Ey Muhammed filan oğullarının bahçesinde belli
miktardaki bir hurmayı şu şu vadeye bana satmaya ne dersin? O şöyle buyurdu:
"Hayır, ey Yahudi ama ben sana miktarı belli bir miktar hurmayı şu şu
vadeye satarım ama filan oğullarının bahçesi diye de tayin etmem." Ben
olur dedim. O benimle alışverişi yaptı, ben de kesemi çıkartarak şu şu vadeye
belli miktardaki hurma karşılığında seksen miskal altın verdim, o da o altını
gelen adama verdi. Adama: "Onlara adaletle davran ve bu para ile onlara
(kıtlık hallerine karşı) yardımcı ol" buyurdu.
Zeyd b. Sa'ne dedi ki:
Vadenin dolmasına iki ya da üç gün kala ona gittim.
Gömleğini ve ridasının
yakalarını tuttum, ona haşin bir yüzle bakarak şöyle dedim: Ey Muhammed hakkımı
neden bana ödemiyorsun. Allah'a yemin olsun ki ey Abdulmuttalib oğulları sizler
kötü bir şekilde borcu ödemenin borcu savsaklamak olduğunu bilmiyor musunuz?
Ben sizinle oturup kalkmanın ne olduğunu biliyordum. Bu sırada Ömer'e baktım.
Gözleri yüzünde yuvarlak bir felek (dairesel yörünge) gibi dönüyordu. Sonra
bana şiddetlice baktı ve şöyle dedi: Ey Allah düşmanı Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'a duyduklarını söylüyor ve yaptıklarını ona yapıyorsun öyle
mi? Onu hak ile gönderene yemin olsun ki eğer onun gücünden çekinmeyecek
olsaydım kılıcımı başına vururdum. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise
sükunetle, vakarla ve gülümseyerek bakıyordu. Sonra şöyle dedi: "Ey Ömer
onun da, benim de bu yaptığından başkasına daha çok ihtiyacımız vardır. Bana
borcumu güzel bir şekilde ödemeyi emretmeni, ona da alacağını güzel bir şekilde
istemeyi emretmene ihtiyacımız daha çoktur. Onu al götür ey Ömer, ona hakkını
ver ve yirmi sa' hurma da ona fazla ver." Ben: Bu fazlalık da ne oluyor ey
Ömer? dedim. Şu cevabı verdi: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim
sana öfkemin yerine daha fazla vermemi emretti dedi. Ben: Beni tanıyor musun ey
Ömer? dedim. O: Hayır, kimsin? dedi. Ben Zeyd b. Sa'ne'yim dedim. O: Haham olan
mı? dedi. Ben: Evet haham olan dedim. Ömer sordu: Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'a o yaptıklarını yapmaya, söylediklerini de söylemeye seni iten
neydi? dedi. Ben ona şu cevabı verdim: Ey Ömer onun ne kadar nubuvvet alameti
varsa hepsini mutlaka Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a baktığım zaman
yüzünde görmüşümdür. İki tanesi müstesna bunları onda denememiştim. Acaba hilmi
(cahilce davranışlara karşı tahammülkarlığı) cehaletini geride bıracak mı?
(Diğeri ise) aşırı cahillik onun hilminden başka bir şeyini arttıracak mı? Ben
bunları da denedim. Ey Ömer seni şahit tutuyorum ki ben Rabb olarak Allah'tan,
din olarak İslam’dan, Nebi olarak da Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’dan
razıyım. Malımın yarısının da -ki ben aralarında malı en çok olan kişiyim-
yarısını Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın ümmetine sadaka verdiğime de
seni şahit tutuyorum. Bu sefer Ömer (r.a):
Yahut onların bir
kısmına (de) çünkü senin malın hepsine yetmez. Ben de: Yahut onların bir
kısmına diye tamamladım. Zeyd Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın
yanına dönerek şöyle dedi: Şahadet ederim ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur
ve yine şahadet ederim ki Muhammed onun kulu ve Rasulüdür.
Böylece Zeyd ona iman
etti, onu tasdik etti, ona bey'at etti, onunla birlikte pek çok savaşa katıldı.
Sonra Zeyd Tebuk gazvesinde geri kaçan birisi olarak değiL, ileri atılan birisi
olarak vefat etti. Allah'ın rahmeti Zeyd'in üzerine olsun.
Bu senedi sahih bir
hadis olmakla birlikte Buhari ve Müslim bunu tahriç etmemişlerdir. Bu hadisin
en parlaklarındandır (değerlilerindendir). Muhammed b. es-Serri el-Askalani de
sika bir ravidir.
Diğer Tahric: Ebu
Nuaym, Delailu'n-Nubuvve, 232; İbn Mace, 2281 muhtasar olarak; Ebu'ş-Şeyh, s.
81; İbn Hibban, Sahih, 288; Beyhaki, es-Sünenu'l-Kübra, VI, 278; Taberani,
Kebir, 5147; elAhadisu't-Tıval, 6.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
2686- Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın Azatlısı Sefine