HAKİM

el-Müstedrek

HİCRET

 

1669- Suffa Ehlinin Birbirleriyle Geçimi

1670- Sütün Çoğaltılması Mucizesi

1671- Ebu Hureyre (r.a)'ın Sabrı

 

4348- ... Bize Mücahid, Ebu Hureyre (r.a)’den şöyle dediğini tahdis e:ti: Suffa ehli İslam'ın misafirleri idi. Onların yanında kalacakları aileleri de sahip oldukları malları da yoktu. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin ederek söylüyorum açlıktan ciğerimi yere dayıyor yine açlıktan karnıma taş bağlıyordum. Bir gün çıkıp gittikleri yolun ortasında oturmustum. Ebu Bekr yanımdan geçince ona Allah'ın kitabından bir ayete dair soru sordum. Ona soru sormamın tek sebebi ise bana arkamdan gel demesini ümit edişim idi. Yanımdan geçti ama böyle bir şey yapmadı. Sonra Ömer geç Ona da yüce Allah'ın kitabından bir ayete dair soru sordum. Ona soru socmamın tek sebebi bana arkamdan gel demesini ümit etmem idi. O da geçti ama böyle bir şey yapmadı. Sonra Ebu'l-Kasım (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geçti. Beni görünce gülümsedi ve: "Ebu Hureyre" buyurdu. Ben buyur ey Allah'ın Rasulü deyince o: "Haydi katıl" buyurdu ve yürüyüp gitti. Ben de onun arkasından gittim. Evine girdi, ondan izin isteyince bana izin verdi. Bir kapta bir süt bulune "Bu süt size nereden geldi?" diye sordu. Filan kişi bize onu hediye gönderdi denilince, Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Hureyre!" buyurdu. Ben buyur deyince o: "Suffa ashabına yetiş, onları çağır. Onlar İslam'ın misafirleridir, onların yanlarına gidecekleri aileleri yoktur, hiçbir malları da yoktur" buyurdu. (Bu sebeple) ona bir sadaka geldi mi o sadakayı onlara gönderir, kend=ondan hiçbir şey almazdı. Ona bir hediye geldi mi de onlara haber gönderir kendisi de o hediyeden yararlanır, onları da buna ortak ederdi. Bu hal (bu sefer) hoşuma gitmedi ve: Bütün Suffa ahalisi arasında paylaştırılacak olursa bu kap kime yetecek ki? dedim ama ben Allah Rasulünün onlara gönderdiği elçi idim. O bana kabı üzerlerine dolaştırmamı emredecek, bundan bana isabet edecek miktar ne olacak ki? Halbuki açlığımı giderecek kadar ona bir şeyler isabet edeceğini ümit etmiştim ama Allah'a ve Allah'ın Rasulüne itaat etmek kaçınılmaz bir şeydi. Onlara gittim, onları davet ettim. Huzuruna girdikleri ve herkes yerine oturduğu vakit o: "Ebu Hureyre kabı al ve onlara ver" buyurdu. Ben de kabı aldım, onu bir adama vermeye, o da doyuncaya kadar içmeye koyuluyordu. Sonra onu bana geri veriyor, ben de onu bir diğerine uzatıyordum, o da içiyordu. Nihayet kabı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a takdim ettim. Hepsi de kana kana içmişlerdi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabı aldı, ellerinin üzerine koydu. Sonra başını kaldırıp gülümsedi ve ey Ebu Hirr! (Hureyre) dedi. Ben buyur ey Allah'ın Rasulü! dedim. "Otur da iç" buyurdu, ben de içtim. Sonra "İç" buyurdu yine içtim. Sonra tekrar: "İç" buyurdu, ben yine içtim. Ben içtikçe o "İç" diyordu. Nihayet: Seni hak ile gönderene yemin ederim ki artık onun gidecek bir yerini bulamıyorum deyince, kabı benden aldı, Allah'a hamd edip, besmele çektikten sonra içti.

 

Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih olmakla birlikte her ikisi de bu hadisi bu anlatım ile tahriç etmemişlerdir.

 

Diğer Tahric: Buhari, 6246; Tirmizi, 2477; İbn Hibban, Sahih, 6535. Hadis Buhari'de bu şekildedir. Hadis ile ilgili değerlendirmesinde Hakim yanılmıştır.

 

 

 

4349- ... Bize Muhammed b. Sabık tahdis etti, bize Malik b. Miğvel, Fudayl b. Gazvan’dan tahdis etti. O Ebu Hazim’den, o Ebu Hureyre (r.a)’den şöyle dediğini nakletti: Suffa ashabı yetmiş adam idiler, onların ridaları (belden yukarısını örtmek için elbiseleri) yoktu.

 

Bu Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte bunu tahriç etmemişlerdir.

Hakim dedi ki: Suffa ehli hakkında varid olmuş bu haberleri iyice tetkik edince onların vera, aziz ve celil olan Allah'a tevekkül, Allah'a ve Rasulüne hizmet hususunda ashab-ı kiramın büyüklerinden olduklarını gördüm. Yüce Allah'ın onlar için seçtiği şeyin kendi nebisi için seçtiğiyle aynı olduğunu gördüm. Fakirlik, yoksulluk, aziz ve celil olan Allah'a ibadet için yalvarıp yakarmak, dünyayı dünya ehline terk etmek gibi. İşte onlar ardı arkasına gelen nesiller boyunca sufilerin kendilerine müntesip oldukları kesimdir.

 

Bu sebeple dünyayı terk etmek, fakirlik ile ünsiyet kazanmak, dilenmeye kalkışmayı terk etmek üzere onların izinden gidip, onlar gibi bu hususlara sabredip katlanan kimseler her asırda Suffa ehline uyan ve kendilerini yaratan Allah'a tevekkül eden kimselerdir. Asrında tasavvufun şeyhi olan Ebu Muhammed Cafer b. Muhammed b. Nusayr el-Huldi bize tahdis etti. Bize Ebu Muhammed el-Cureyri tahdis edip dedi ki: Ben Sehl b. Abdullah et-Tusteri'yi şöyle derken dinledim: Aziz ve celil olan Allah Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı peygamber olarak gönderince dünyada yedi sınıf insan vardı. Krallar, ziraatle uğraşanlar, hayvancılık yapanlar, tüccarlar, zenaat erbabı, ücretle çalışan işçiler, zayıflar ve fakirler. Onlardan hiçbirisine içinde bulunduğu halden başka bir duruma geçmesini emretmedi ama onların hepsine ilim sahibi olmayı, yakin sahibi olmayı, takvalı olmayı, içinde bulunduğu bütün hallerde tevekkül etmeyi emretti. Sehl -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- dedi ki: Akıl sahibi olan bir kimsenin şöyle demesi gerekir: Ben senin kulun olduğumu bildikten sonra senden başkasından ümit beslememem, ondan herhangi bir şey beklememem gerekir. Senin hakkında da birtakım vehimlere kapılmamalıyım. Çünkü sen beni yarattın ve bana sana kulolmak üzere suret verdin. Beni kendi nefsime bırakma yahut sakın işlerimi başkasının eline verme (demelidir).

Hakim dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu taifeyi diğer taifeler arasında yüce Allah'ın kendilerine vermiş olduğu özel nitelikleri ile nitelendirmiş bulunmaktadır. Kim de o nitelikler bulunacak olursa bunlar sebebiyle o "(mu)tasavvuf" ismini almayı hak eder.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1672- Etraflı Bir Şekilde Suffa Ehlinin Nitelikleri