HAKİM

el-Müstedrek

NEBİ VE RESULLER’İN TARİHİ

 

1582- Musa ve Harun A.S.

 

4147- ... Bize Seleme b. el-Fadl tahdis etti. Bana Muhammed b. İshak tahdis edip dedi ki: Sonra Yakub'un oğlu Yusuf'un oğlu Mişa'nın oğlu Musa dünyaya geldi. İleri sürdüklerine göre İmran'ın oğlu Musa’dan önce İsrailoğulları arasında peygamber oldu ama bu hususta kesin kanaat sahibi olan kimselerin söylediklerine göre ise bu kişi kendisinden ilim öğrenmek maksadıyla alim olan şahsı arayandır. Nihayet o gemiyi delen, çocuğu öldüren, duvarı bina eden o alime yetişti. Bütün bunları yaparken de Mişa'nın oğlu Musa onunla beraberdi. Sonra ondan ayrıldı ve nihayet ulaşacağı yere kadar ulaştı.

 

Hakim dedi ki: Muhammed b. İshak böylece zikretmekte ve sahih olarak Sabit olmuş şu hadisi delil göstermektedir: Amr b. Dinar’dan, o Said b. Cubeyr’den şöyle dediğini nakletti: Ben İbn Abbas'a: Nevf el- Bikali, Hıdır ile arkadaşlık yapan Musa'nın İsrailoğullarının peygamberi olan İmran oğlu Musa olmadığını, onun bir başka Musa olduğunu ileri sürüyor dedim. İbn Abbas: Allah'ın düşmanı yalan söylemiştir dedi. Bize Ubey b. Ka'b tahdis ettiğine göre o Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ı şöyle buyururken dinlemiştir: "Musa b. İmran, İsrailoğulları arasında hutbe vermek üzere ayağa kalktı. .. " deyip hadisi uzun uzadıya zikretti.

Bu ise Buhari ve Müslim'in sahihlerinde rivayet edilmiş bir hadistir. Bunu zikretmeye beni iten husus ise daha önce benim bu hadisi ortada zikretmeyi terk etmiş olmamdır.

 

 

4148- *Kelimullah İmran oğlu Musa'ya gelince ... Bize Abdullah b. Tahir b. Yahya er-Razi tahdis etti. Bize babam el-A'meş'ten tahdis etti. O Abaye el-Esedi’den şöyle dediğini nakletti: Abdullah b. Abbas (r.a.)'ı şöyle derken dinledim: Allah kitabında İmran oğlu Musa'ya: "Ey Musa seni risaletlerimle ve (seninle konuşmamla) seçip insanlara üstün kıldım. Şimdi sana verdiğimi al ve şükredenlerden oL" (el-Araf, 144) buyurduğu nu zikretmektedir. Yine şöyle buyurmaktadır: "Bir de ona levhalarda her şeye ait bir öğüt ve her şeye dair açıklamayı yazdık." (el-Araf, 145) (Devamla) dedi ki: Musa tıpkı sizin alimlerinizin sizin için tespit ettikleri her bir şeyin tespit ettikleri gibi olduğunu gördüğünüz şekilde onun için de her şeyin tespit edilmiş olduğunu görüyordu. Musa denizin kıyısına varınca o alim zat ile karşılaştı. Onunla konuştu ve ilminin üstünlüğünü kabul etti. Bununla birlikte onu kıskanmadı. Musa ona -onunla birlikte olmayı arzu ederek-: "Sana öğretilen doğru ilimden bana da öğretmen için sana tabi olayım mı?" (Kehf, 66) dedi. O ilim sahibi kişi, Musa'nın kendisi ile arkadaşlığa güç yetiremeyeceğini bildiği hususlara sabredip katianamayacağını bildiğinden ötürü alim kişi ona: "Sen iç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanacaksın?" (Kehf, 68) dedi. Musa mazeret beyan ederek ona: "İnşallah sen beni sabredici bulacaksın, sana hiçbir işte karşı gelmeyeceğim." (Kehf, 69) diyerek cevap verdi. İlim sahibi kişi Musa'nın arkadaşlığına güç yetiremeyeceğini bildiği hususlara tahammül edemeyeceğini bildiğinden ötürü ona şöyle demişti: "Bana uyarsan sana o hususta (gerçeği) söyleyinceye kadar bana hiçbir şey sorma." (Kehf, 70) dedi. Her ikisi de gemiye bindiklerinde ilim sahibi zat o gemiyi deldi. Gemiyi delme sinden ötürü Allah razı olmuş Musa ise kızmıştı. İlim sahibi kişi o çocuk ile karşılaştı, onu öldürdü. Onu öldürmesine Allah razı olmuştu ... Sonra kıssanın bir kısmını ve söylenen sözleri zikretti, bunu naklederken de İbn Abbas'tan ileriye gitmedi. (Yani peygamberin söylediği söz olarak merfu bir hadis şeklinde nakletmedi.)

 

Bu senedi sahih bir hadis olmakla birlikte Buhari ve Müslim bunu tahriç etmemişlerdir.

 

Haberi Suyuti, ed-Durru'l-Mensur, III, 22S'te kaydederek yalnızca Hakim tarafından rivayet edildiğini belirtmekte ve Zehebi bunun zayıf olduğunu söylemiştir demektedir. Derim ki: Telhis'teki ifade şöyledir: Asla (mim, nun) Zehebi'nin senedin durumu hakkında açık seçik olmayan ifadeleri de vardır. Doğrusu ise "her ikisi de Rafızidir" şeklindedir. O Abdullah b. Dahir'in biyografisini zikrederken şöyle demiştir: Habbad ile Yahya hiçbir şey değildir. Lisanu'l-Mizan'da da III, 182 hayırlı bir insan onun hadisini yazmaz demektedir. er- Rukayli'de: Çok kötü bir Rafızidir demiştir.

 

 

 

4149- ... Bize Hamza ez-Zeyyad, Ebu İshak'tan tahdis etti. O Said b. Cubeyr’den, o İbn Abbas'tan, o Ubey b. Ka'b (r.a)’dan şöyle dediğini nakletti:

Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah'ın rahmeti üzerimize ve Musa'ya olsun" diyerek kendisinden başladı. Eğer sabretmiş olsaydı (Allah) bize onun haberini (daha geniş) anlatırdı ama bunun yerine o: "Eğer bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle arkadaşlık etme. O takdirde tarafımdan mazur sayılırsın." (Kehf, 76) dedi."

 

Bu Buhari ve Müslim'in şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte bunu tahriç etmemişlerdir.

 

 

 

4150- ... Bize Abdulmun'im b. İdris b. Sinan el-Yemani babasından tahdis etti. O Vehb b. Münebbih’den şöyle dediğini nakletti: İbrahim'in oğlu, İshak'ın oğlu, Yakub'un oğlu, Lavi'nin oğlu, Kahed'in oğlu, İmran'ın oğlu, Musa'nın doğumu ile Allah'ın düşmanı Firavun'un Mısır'da işlerinde İsrailoğullarını köleleştirdiği zaman ile Musa ve Hızır'ın durumuna dair anlatılanlar.

Vehb dedi ki: Musa'nın annesi Musa'ya gebe kalınca bütün insanlardan durumunu gizledi. Allah'ın yarattıklarından hiç kimse onun gebeliğini öğrenemedi. Bu ise Allah'ın ona gizlice söylemiş olduğu bir husustan ötürü olmuştu. Çünkü Allah onunla (Musa ile) İsrailoğullarına lütuf ta bulunmayı dilemişti. İmran oğlu Musa'nın doğduğu sene Firavun doğum yaptıran kadınları gönderdi ve onların yanına giderek bundan önce bu şekilde araştırıp, teftiş etmediği bir şekilde kadınları araştırdı. Musa'nın annesi Musa'ya gebe kaldı. Karnı büyümedi, teninin rengi değişmedi, sütü bozulmadı ama doğum yaptıran ebeler de hiç ona bakmıyordu. Musa'nın doğacağı gece de vakti gelince annesi onu doğurduğu halde yanında onu gözetleyen kimse de yoktu, bir ebe de yoktu. Kız kardeşi Meryem dışında hiç kimse onu görmedi. Allah annesine şunu vahyetti:

Ona süt emzir. Onun için korktuğun takdirde onu suya bırak ve korkma ve üzülme çünkü biz onu sana geri çevirecek ve onu rasullerden yapa-ağız. (Vehb devamla) dedi ki: Annesi üç ay boyunca onu gizledi. Kucağında onu emziriyor, o ise ağlamıyor, hareket etmiyordu. Annesi Musa'ya Ye kendisine gelecek tehlikeden korkunca onun için kapalı bir kutu yaptı "e kutunun içini ona göre hazırladı. Sonra da Allah'ın ona emrettiği gibi geceleyin onu denize bıraktı. O kutu (tabut) denizdeki gemiler şeklinde yapılmıştı. Beş karışa beş karış idi. Bununla birlikte ziftle sıvanmamıştı. Sanduka su üzerinde geldi ve deniz sandukayı gece yarısında kıyıya attı. Sabah olunca Firavun Nil'in kıyısında mutat yerinde oturdu. Sandukayı görünce etrafındaki hizmetçilere: Bu sandukayı bana getirin dedi. Onlar da sandukayı ona getirdiler. Sanduka önüne koyulunca onu açtılar, içinde Musa'yı gördü. (Vehb) dedi ki: Firavun onu görünce ben düşmanlarından iken bu nasılolur? Bu işin çok büyük bir iş olduğunu kabul ederek bundan ötürü öfkelendi ve: Bu çocuk nasıl olur da kesilmekten kurtuldu. Halbuki ben bütün ebelere doğan hiçbir çocuğu gizlememelerini emretmiştim dedi. (Vehb) dedi ki: Firavun İsrailoğullarından bir kadını nikahlamıştı. Ona Müzahim kızı Asiye deniliyordu. Sayılı en hayırlı kadınlardan ve enbiyanın kızlarındandı. Müslümanlar için bir anne (gibi) idi. Onlara merhamet eder, onlara tasadduk eder, bir şeyler verir, onlar da O'nun huzuruna girerlerdi. İşte bu kadın Firavun'a yanında oturuyor iken şöyle dedi: Bu küçük çocuk bir yaşından büyüktür. Sen ise bu yıl doğan çocukların öldürülmesini emretmiştin. Onu bırak da benim ve senin için bir göz aydınlığı olsun. Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur yahut onu evlat ediniriz. Halbuki onlar onun eliyle helak olacaklarının farkında değillerdi. Firavun'un hep kız çocuğu oluyordu. Bu sebeple onun hayatta kalmasına razı oldu ve onu (yerinden) kaldırdı. Allah Musa'ya sevgisini, ona şefkat ve merhameti Firavun'un kalbine saldı. Firavun karısına: Belki bizzat sana faydası dokunur, ben ise onun faydasını istemiyorum dedi.

Vehb dedi ki: İbn Abbas dedi ki: Şayet Allah'ın düşmanı Musa hakkında karısının dediği gibi belki bize faydası dokunur demiş olsaydı Allah Musa'yı ona faydalı kılardı. Ancak o bunu istemedi. Buna sebep ise Allah'ın onun aleyhine yazmış olduğu bedbahtlık idi.

Allah Musa'ya geceli gündüzlü sekiz gün boyunca sütannelerinin sütlerini almayı haram kıldı. Ne kadar sütanne getirildi ise onun memesini almayı kabul etmedi. Firavun ona karşı yumuşadı, acıdı ve ona sütanne getirilmesini istedi ve Musa'nın annesinin kederini, onun için ağlayışını da zikretti. Nerede ise onun durumunu annesi açıklayacaktı. Sonra Allah rahmetini ona eriştirdi, kalbine sebat verdi. Nihayet Musa'nın haberi annesine ulaştı. Kız kardeşine: Tanınmayacak bir kılığa gir ve sen de insanlarla birlikte git, ona ne yaptıklarını gör dedi. Kız kardeşi sair ebelerle birlikte Müzahim'in kızı Asiye'nin yanına girdi. Onların Musa dolayısıyla kederlerini, ona olan sevgisini, ona karşı şefkat ve merhametlerini görünce kız kardeşi: "Sizin için ona bakacak hem de ona iyilikte bulunacak bir aile göstereyim mi?" (el-Kasas, 12) dedi. Nihayet çocuk annesine geri döndü. Musa annesi kendisini sütten kesinceye kadar yanında kaldı. Sonra onu Firavun'a geri verdi. Musa Firavun'un ve onun karısının himayesinde büyüdü. Onu kendi elleriyle yetiştiriyorlardı. Onu evlat edindiler. Mus2 Firavun'un önünde oynarken elinde hafif bir küçük sopa vardı. O sopaYl2 oynuyordu. Derken sopayı kaldırıp Firavun'un başına vurdu. Firavun kendisine vurana baktı hatta onu öldürmeye kalkıştı. Müzahim kızı Asiye: Ey hükümdar kızma, bu sana ağır gelmesin. Nihayet o aklı ermeyen küçük bir çocuktur. Arzu edersen onu dene. Şu leğene bir kor ateş ve bir altın koy, bakbakalım hangisini tutacak dedi. Firavun da bunların hazırlanmasını em retti. Musa altını tutmak üzere elini uzatınca onunla görevli olan melek elin: tuttu ve kor ateşe götürdü. Musa da o kor ateşi yakalayıp ağzına attı, hararetini hissedince de onu ağzından dışarı attı. Bunun üzerine Asiye Firavun'a. Ben sana bunun aklı hiçbir şeye ermez, hiçbir şey bilmez dememiş miydin: dedi. Firavun da ona ilişmeyip, Asiye'yi tasdik etti. Halbuki daha önce öldürülmesini emretmişti. Denildiğine göre Musa'nın dilindeki düğüm işte ağzına attığı bu kor ateşin etkisi ile oluşmuştu.

 

Vehb b. Münebbih dedi ki: Musa en güçlü, kuvvetli çağına erip, kırk yaşına varınca Allah ona ilim, hikmet ve anlayış verdi. O bu haliyle 12 yıl İbrahim'in dinine ve şeriatına, İshak ve Yakub'un dinine davet edip durdu. İsrailoğullarından bir kesim ona iman etti. Sonra da kıssayı uzun uzadıya zikretti.

 

 

4151 - ... Bize İsmail b. Zekeriya, Asım el-Ahvel’den tahdis etti. O İkrime’den, o İbn Abbas (r.a)’dan şöyle dediğini nakletti: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah Musa'yı kelamı ile seçip, üstün kıldı. İbrahim'i de halillik ile"

 

Bu Buhari'nin şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte Müslim ile bunu tahriç etmemişlerdir.

 

 

 

4152- * ... Bize el-Mu'temir b. Süleyman İsmail b. Ebi Halid'den tahdis etti. O Abdullah b. el-Haris’den, o Ka'b el-Ahbar’dan şöyle dediğini nakletti: Aziz ve Celil Allah kendisini görmeyi ve kelamını Muhammed ile Musa arasında paylaştırdı. Muhammed onu iki defa gördü, Musa da onunla iki defa konuştu.

 

 

4153- * ... Bize Ebu Zufur, Abdusselam b. Mutahhar tahdis etti. Bize Cafer b. Süleyman, Sabit el-Bunani'den tahdis etti. O Enes b. Malik (r.a.)'den rivayet ettiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İmran oğlu Musa Allah'ın seçkin (peygamber) idir" buyurdu.

 

Bu Müslim'in şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte Buhari ile bunu tahriç etmemişlerdir.

 

 

 

4154- * ... Bize Haccac, Ebu Ma'şer'den tahdis etti. O Ebu'l-Huveyris, Abdurrahman b. Muaviye’den şöyle dediğini nakletti: Allah Musa ile konuştuktan sonra kırk yıl süreyle onu kim gördüyse mutlaka ölüyordu.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1583- Musa'nın Yüce Rabbini Görmeyi istemesi ve Tecelli Ettiği Esnada Yere Baygın Düşmesi