HAKİM

el-Müstedrek

NEBİ VE RESULLER’İN TARİHİ

 

1574- Salih (a.s)'ın Dişi Devesinin Kesilmesi, Semud Kavminin Helak Edilmesi Kıssası ile Dağın Göğe Uçması

 

4123- * ... Bize Haccac b. Muhammed, Ebu Bekr b. Abdullah'tan tahdis etti. O Şehr b. Havşeb'den, o Amr b. Harice'den naklederek dedi ki: Biz ona (Amr'a) Semud kavminin hadisini anlat dedik. O şöyle dedi: Ben size Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'tan Semud hakkında söylediklerini tahdis edeceğim. Semud, Salih (a.s)'ın kavmi idi. Allah onlara dünyada uzun bir ömür vermişti. Ömürleri o kadar uzadı ki onlardan birisi kilden yapılmış kerpiçlerden bir ev yapıyor, aralarından bunu yapan kişi hayatta olduğu halde o ev yıkılıp gidiyordu. Onlar bu hali görünce dağlardan şımararak evler edindiler, dağları yonttular, deldiler, içlerini oydular. Bol bir geçime sahip idiler. Bu sebeple: Ey Salih! Rabbine dua et de bize senin ra sul olduğunu bileceğimiz bir mucize çıkarsın dediler. Salih de Rabbine dua etti, onlara dişi deveyi çıkardı. Dişi devenin su içtiği belli bir günü vardı. Onların da su içtikleri belli bir günü '-ardı. Dişi devenin su içme günü gelince, deveyi suyla baş başa bırakırlar ve onun içtiği suyu ondan süt olarak sağarlardı. Böylelikle bütün kaplarını, kırbalarını, çanaklarını doldurdular. Allah da Salih'e: Senin kavmin dişi deveni kesecek diye vahyetti. Salih onlara bunu deyince onlar: Hayır, böyle bir şeyi yapmayacağız dediler. Salih: Onu sizler kesmeseniz dahi pek yakında aranızdan onu kesecek birileri dünyaya gelecek dedi. Onlar: Bu dünyaya gelecek kişinin alameti nedir? Allah'a andolsun ki onu bulursak mutlaka öldüreceğiz dediler. O: Kumral mavi arası, saçları da siyah kırmızı arası bir çocuktur dedi. (Amr b. Harice devamla) dedi ki: O şehirde güçlü kuvvetli, kimsenin kendilerine zarar veremeyeceği yaşlı iki zat vardı. Bunlardan birisinin evlenmek istemeyen bir oğlu, diğerinin ise dengini bulamadığı bir kızı vardı. Derken bir mecliste bir araya geldiler. Biri diğerine: Neden oğlunu evlendirmiyorsun? dedi. O: Ona denk birisini bulamıyorum dedi. Diğeri:

Benim kızım ona denktir ve ben kızımı oğluna veriyorum, dedi. Böylelikle onu evlendirdi. İşte bu ikisinden o çocuk dünyaya geldi. Şehirde yeryüzünde fesat çıkartıp, Allah ıslah etmeyen sekiz kişi vardı. Salih onlara. Bu dişi deveyi aranızdan doğacak birisi kesecek dedi. Bu sözü üzerine kasabalarından kadınlara doğum yaptıran sekiz kadın seçtiler, onlarla beraber bekçiler görevlendirdiler. Bunlar kasabayı dolaşıyorlardı. Doğum sancıları çeken bir kadın buldular mı onun ne doğurduğuna bakarlar, eğer erkek doğurmuşsa o çocuğun ne şekilde olacağına bakmak üzere bekliyorlardı. Eğer kız doğurmuşsa onu beklemezlerdi. Doğum yaptıran kadınlar nitelikleri anlatılan çocuğu bulunca kadınlar bağırdılar ve: İşte Allah'ın Rasulü Salih'in aradığı çocuk budur dediler. Görevli bekçiler onu almak istediklerinde onun anne ve baba tarafından dedeleri buna engel olup, Salih bunu öldürmek isterse biz de onu öldüreceğiz dediler. O çocuk en şerli bir çocuk oldu. Bir gün de başkalarının bir haftada büyüdüğü gibi büyüyor, bir hafta da başkalarının bir ayda büyüdüğü kadar büyüyordu. Bir ayda ise başkalarının bir senede büyüdüğü kadar gelişiyordu. Sonunda yeryüzünde fesat çıkartan ve asla ıslah etmeyen o sekiz kişi ile o iki yaşlı zat bir araya geldiler ve şöyle dediler:

Bu delikanlının konumu ve dedelerinin şerefi dolayısıyla onu bize başkan yapacağız. Böylece dokuz kişi oldular. Salih ise kasabada onlarla birlikte uyumuyor, bunun yerine Salih'in mescidi diye anılan çöldeki bir mescitte gecesini geçiriyordu. Sabah olunca onların yanına gider, onlara öğüt verir, akşamı edince de oradan çıkar bu mescide gelerek gece orada kalırdı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Salih'e tuzak kurmak istedikleri vakit yola koyuldular ve Salih'in yolu üzerindeki su içme yerine gittiler. Sekiz kişi orada saklandı ve (kendi aralarında) şöyle dediler: Çıkıp yanımıza geldiğini görecek olursak onu öldürür üz sonra onun ailesinin yanına gider, geceleyin onlara da baskın yaparız. Allah yere emretti, yer de onların önünde dümdüz oldu. Bir araya gelip dişi devenin yanına gittiler. Deve su havuzunun başında dikilmiş duruyordu. Aralarındaki bedbaht kişi birilerine: Haydi onun yanına git ve onu kes dedi. O da devenin yanına gitti, ancak yapacağı bu işin çok büyük olduğunu anlayıp bu işten vazgeçti. Bir başkasını gönderdi, o da aynı şekilde bu işi büyük bir iş gördü. Kimi gönderdiyse mutlaka dişi deveye bu işi yapmayı çok büyük bir iş olarak kabul etti. Nihayet kendisi devenin üzerine yürüdü (ayakları üzerine) yükselerek onun (ayak bileği ile) bacağı arasındaki (damarını) kesti. O da yere çırpınarak düştü. Onlardan bir adam Salih'e giderek: Dişi deveye yetiş çünkü o kesilmiş bulunuyor dedi. Salih hemen geldi. Kavmi ise onu karşılamaya çıkarak Ey Allah'ın Nebisi! Bu deveyi filan kişi kesti. Bizim günahımız yok dediler. Salih: Bakın bakalım onun yavrusuna yetişebilecek misin? Ona yetişebilirseniz belki Allah üzerinizden azabı kaldırır dediler. Yavru annesinin çırpınmakta olduğunu görünce elGara denilen yüksek olmayan bir dağa gitti. O dağa çıktı, onu yakalamak üzere gittiler. Allah da dağa vahyedince, dağ da semaya kuşların dahi ulaŞamayacakları bir yüksekliğe uçtu. (Nebi -s.a-) devamla) buyurdu ki: Salih kasabaya girdi. Deve yavrusu onu görünce gözlerinin yaşı akıncaya kadar ağladı. Sonra Salih'i karşılayarak bir defa böğürdü sonra bir defa sonra defa daha böğürdü. Bunun üzerine Salih: Her bir böğürmesinin bir günlük bir vadesi vardır. Bu sebeple yurdunuzdan üç gün süreyle yararlanın. İşte bu Allah'ın yalan çıkarılmayacak bir vaadidir dedi (devamla şunları söyledi):

Haberiniz olsun ki azabın(ızın) belirtisi şu olacaktır: Birinci gün yüzleriniz sararmış olarak sabahlayacaksınız, ikinci gün kıpkırmızı kesilecek, üçüncü gün de simsiyah olacaksınız. Sabah olunca adeta yüzleri küçükleri büyükleri, erkekleri ve dişileriyle (zaferandan yapılmış) haluk denilen koku sürülmüş gibi olmuştu. Akşamı ettiklerinde hepsi de: Bilin ki belirlenen vadenin bir günü bitti ve azap size yaklaştı dediler. İkinci günü sabahında yüzleri kanla boyanmışçasına kıpkırmızı kesildi. Bağırıp çağırarak feryat ettiler, ağladılar. Artık azabın geldiğini iyice anladılar. Akşam olunca hep birlikte:

 

Bilin ki vadenin iki gün geçti ve azap size yaklaştı dediler. Üçüncü günü sabahında yüzleri zift ile boyanmışçasına simsiyah kesilmiş olarak uyandılar. Hep beraber: Bilin ki artık azabınız gelmiş bulunuyor. Haydi, kefenlerinizi giyiniz, kefenlerinizi kokulandırınız dediler. Onların kullandıkları kefen kokuları (hanud) sabr ve murr denilen (oldukça acı) iki bitki idi. Kefenleri ise deridendi. Sonra kendilerini yere attılar ve gözlerini bazen semaya, bazen yere dikiyorlardı çünkü azabın kendilerine nereden geleceğini bilmiyorlardı. Semadan üstlerinden mi yoksa yerden ayaklarının altından mı gelecek? Korku ve dehşet içindeydiler. Dördüncü günün sabahı üzerlerine -emadan bir çığlık geldi. O çığlıkta her türlü yıldırımın, yerde ses çıkartan her bir şeyin sesi vardı. Göğüslerinde kalpleri paramparça oldu, yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahı ettiler."

 

Bu Semud kavminin helak edilmesini sözkonusu eden kapsamlı bir hadistir. Bunu Şehr b. Havşeb tek başına rivayet etmiştir. Bunun bundan başka bir isnadı da yoktur ama bu hadisi tahriç etmemek de olmazdı. Ayrıca bu hadisin sahih bir senet ile muhtasar bir şahidi de bulunmaktadır. Bu da Müslim'in şartına göre bu uzun hadisin sıhhatine delildir.

 

 

 

4124- * ... Bize Haccac b. Muhammed tahdis edip dedi ki: İbn Cureyc de dedi ki: Bize Ebu'z-Zubeyr tahdis edip dedi ki: Cabir b. Abdullah'ı şöyle derken dinledim: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hicr'e geldiği vakit Allah'a hamd-u sena ettikten sonra şöyle buyurdu: İmdi, sizler de rasulünüzden ayetler (mucizeler) göstermesini isteyiniz. İşte Salih'in kavmi rasullerinden ayet (mucize) istediler. Bunun üzerine Allah da onlara dişi deveyi gönderdi. Bu dişi deve işte bu yoldan suya gelir, bu yoldan suyunu içtikten sonra dönerdi. Su içme günü onların sularının tamamını içerdi."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

1575- Şuayb A.S. VE Kavminin Rüzgar ile Helak Edilmesi