HAKİM el-Müstedrek |
BAĞİY’LERLE SAVAŞ |
1100- Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'ın Kavmi Kureyş ile Barış Yaptığı Sıradaki Yazışması |
2704- * ... Bize Yahya
b. Suleym ve Abdullah b. Vakid,
Abdullah b. Osman b. Huseym'den tahdis
etti. O Abdullah b. Şeddad b. el-Had'dan
şöyle dediğini nakletti: Aişe (r.anha)'ın yanına gitmiştim. Bizler Ali ile savaşıldığı. gecelerde Irak'tan dönüşünden sonra onun yanında oturuyorken
dedi ki: Ey Abdullah b. Şeddad sana soracağım hususta
sen bana doğruyu söyleyecek misin? Ali'nin öldürdüğü o topluluk hakkında bana
anlat.
Ben: Ben sana ne diye
doğruyu söylemeyeyim ki? dedim. O dedi ki: Bana
onların başından neler geçtiğini anlat? dedi. Dedim
ki: Ali, Muaviye ile yazışıp iki hakem tayin
edilince, insanların iyi Kur'an bilenlerinden sekiz
bin kişi ona karşı çıktı (huruc etti). Kufe'nin yan tarafında Harura
denilen bir yere çekildiler. Onun yaptığını kabul etmeyerek şöyle dediler:
Allah'ın sana giydirmiş olduğu ve onunla seni yüceltmiş olduğu bir gömleği üzerinden
çıkarmış oldun sonra da Allah'ın dini hususunda başkalarını hakem yaptın. Halbuki Allah'tan başkasının hükmü (hüküm verme yetkisi,
hakemlik hakkı) yoktur. Onların kendisini tenkit edip o sebeple ayrıldıkları
husus Ali'ye ulaşınca bir emir verdi ve birisi şu ilanı yaptı: Müminlerin emirinin huzuruna Kur'an hafızı
olanlardan başkası girmesin. Bulundukları ev Kur'an
hafızları ile dolunca büyükçe bir mushafın
getirilmesini istedi. Ali onu önüne koydu. Eliyle o mushafa
vurarak şöyle demeye başladı: Ey Mushaf! Haydi, insanlarla konuş. İnsanlar ona
seslenerek dediler ki: Ey müminlerin emiri! Sen mushafa kendisinden neyi soruyorsun ki? O birtakım
yapraklar ve mürekkepten ibarettir. Biz ise ondan neyi görüyorsak öylece
konuşuyoruz, ne istiyorsun? Ali dedi ki: İtaatin dışına çıkan (baş kaldırıp,
ayaklanan) arkadaşlarınız ile benim aramda Allah'ın kitabı hüküm versin. Aziz
ve celil olan Allah bir kadın ile bir erkek hakkında: "Eğer aralarının
açılmasından endişe ederseniz o vakit erkeğin akrabasından bir hakem, kadının
ailesinden bir hakem gönderin." (Nisa, 35) buyurmaktadır. Muhammed ümmeti
bir kadın ve bir erkekten çok daha saygın ve değerlidir. Onlar bana Muaviye ile yazışarak Ali b. Ebi Talib diye yazmamı tenkit ediyorlar. Halbuki
biz Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Hudeybiye'de
kavmi Kureyş ile birlikte barış yaptığında Suheyl b. Amr geldiğinde Allah Rasulü ile birlikte idik. Rasıllullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Rahman, Rahim Allah'ın adıyla" yazınca, Suheyl:
Rahman, Rahim Allah'ın adıyla diye yazma dedi. Allah Rasulü:
"Peki nasıl yazayım?" diye buyurunca, Suheyl:
Adınla Allah'ım diye yaz dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"(Öyle) yaz" buyurdu. Sonra: "RasuluIlah
Muhammed'den diye yaz" buyurdu. Onlar: Senin Allah'ın Rasulü
olduğunu bilseydik sana muhalefet etmezdik dediler. Bu sefer şunu yaz(dır)dı: "Bu Abdullah oğlu Muhammed'in Kureyşliler
ile yaptığı barış antlaşmasıdır." Yüce Allah da kitabında şöyle
buyurmaktadır: "Andolsun ki sizin için Allah'ı
ve ahiret gününü ümit eden kimseler için Rasulullah da güzel bir örnek vardır." (el-Ahzab, 21) Ali b. Ebi Talib bunu onlara (Haruradakilere)
gönderdi. Ben de onlarla birlikte çıkıp gittim. Nihayet onların karargahlarının ortasına geldiğimizde İbnu'l-Kevva ayağa kalkarak insanlara bir hutbe verip dedi ki: Ey Kur'an hafızları işte bu Abdullah b. Abbas'tır. Bunu
tanımayan varsa şunu bilsin ki ben onu Allah'ın kitabından tanıyorum. Bu
kendisi ve kavmi hakkında: "Hatta onlar düşmanlığı yol edinmiş bir
toplulukturlar." (Zuhruf, 58) dediği kimsedir.
Bu sebeple onu sahibinin (onu gönderen arkadaşının) yanına geri çeviriniz ve
Allah'ın kitabı hususunda onunla anlaşmaya kalkışmayınız. (Abdullah b. Şeddad) dedi ki: Ancak onların konuşmacıları ayağa kalktı
ve: Hayır, Allah'a yemin ederiz ki Allah'ın kitabı hususunda onunla
tartışacağız. Eğer bizim bildiğimiz hakkı bize gösterirse biz de ona itaat
ederiz ve eğer batıl ile karşımıza çıkarsa o batılı sebebiyle onu azarlar ve
onu arkadaşının yanına geri döndürürüz. Üç gün süreyle Allah'ın kitabı üzere onunla
tartıştılar. Aralarından dört bin kişi hepsi de tövbe ederek geri döndüler
(tutumlarını bırakıp, vazgeçtiler). Bunlardan birisi de İbnu'l-Kevva idi. Nihayet (İbn Abbas)
onları Ali'nin huzuruna çıkardı. Ali geri kalanlarına haber göndererek dedi ki:
Bizlerle sizin bildiğiniz kimseler arasında gördüğünüz şeyler oldu. Nerede
dilerseniz orada durunuz ta ki Muhammed ümmeti bir araya gelinceye kadar.
Dilediğiniz yerde de konaklayabilirsiniz, bizimle sizler arasında bir yol
kesmediğiniz yahut bir kan talebinde bulunmadığınız sürece mızraklarımızın
zararından sizleri koruyacağız ama bunları yapacak olursanız o takdirde
adaletli bir şekilde (aranızdaki ateşkesi kaldırır) size savaş ilan ederiz.
"Şüphesiz Allah hainleri sevmez." (el-Enfal,
58)
Aişe (r.anha) ona: Ey İbn Şeddad ama onları öldürdü,
dedi.İbn Şeddad şöyle dedi:
Allah'a yemin ederim yol kesmeye kalkışıp, Allah'ın hakkı olmaksızın kan
dökmeden, İbn Habbab'ı
öldürüp, zimmet ehlinin çiğnenmesi yasak olan haklarını çiğnemeden onlara
(savaşmak üzere) kimseyi göndermedi.
Aişe: Allah aşkına öyle mi? dedi. Ben: Kendisinden başka hiçbir
ilah bulunmayan, Allah adına (böyledir) dedim. Aişe
(r.anha) dedi ki: Peki Irak ahalisinden bana
aralarında konuştukları ve Züssediy Züssediy dedikleri bir şey vaL O
neyin nesidir? dedi. Ben ona dedim ki: Ben o adamı
gördüm. Ali ile birlikte de öldürülmüşler arasında onun başında durdum. Ali
(r.a.) insanları çağırarak dedi ki: Bunu tanıyor musunuz? Gelenlerin çoğu şöyle
diyordu: Ben bunu filan oğullarının mescidinde namaz kılarken gördüm, ben onu
filan oğullarının mescidinde namaz kılarken gördüm. Sözüne güvenilir kaç kişi
geldiyse ancak böyle diyordu. Aişe (r.anha) dedi ki:
Peki Iraklıların dedikleri gibi onun başında durunca Ali ne
demişti? Ben şu cevabı verdim: Onu Allah ve Rasulü
doğru söylemiştir derken dinledim. Aişe (r.anha): Peki sen ondan başka bir şey söylediğini de duydun
mu? diye sordu. Ben: Kesinlikle hayır dedim. Aişe: Evet, Allah ve Rasulü doğru
söy-" lemiştir, dedi.
Bu Buhari
ve Müslim'in şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte züssediye'nin
sözkonusu edilmesi dışında bu hadisi tahriç etmemişlerdir. Onu Müslim pek çok senetle tahriç etmiş bulunmaktadır.
Diğer Tahric: Hadisi İmam Ahmed, Müsned'inde tahriç etmiştir.
Hafız İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, VII, 307'de
senedinin hasen olduğunu belirtmekte ve şunları
söylemektedir: Bunu İmam Ahmed, Müsned'de
münferid olarak rivayet etmiştir. Derim ki: Hadisin
çeşitli bölümlerinin -Hakim'in -Allah'ın rahmeti
üzerine olsun- de buna dikkat çektiği gibi- çeşitli şahitleri bulunmaktadır. Mecmau'z-Zevaid, VI, 237'de Ebu Ya'la, Müsned'de
tahriç ettiğini belirtmekte ve ravilerinin
sika olduklarını söylemektedir.
2705- * ... Bize İsrail,
Muhammed b. Kays’dan tahdis
edip şöyle dediğini nakletti: Malik b. Haris'i şöyle derken dinledim: Ali
(r.a)'ın Nehrevan günü kolu
olmayan kişiyi aradı, onu bulamadı. Bundan dolayı alnı terlemeye koyuldu ve
kedere boğuldu. Sonra onu bir yerde buldu, hemen secdeye kapanarak: Allah'a
yemin ederim ne ben yalan söyledim, ne de bana yalan söylendi, dedi.
Bu Buhari
ve Müslim'in şartına göre sahih bir hadis olmakla birlikte şükür secdesini sözkonusu ederek tahriç
etmemişlerdir. Bu da şükür secdesi hususunda garib,
sahih bir hadistir.
Diğer Tahric: Evet, bu hadis Buhari ve
Müslim'de şükür secdesi de sözkonusu edilerek
kaydedilmemiştir. Ayrıca bk. Buhari, 3415; Müslim,
166; Ebu Davud, 4767; Nesai, VII, 119
2706- * ... Bize Abdulmelik b. Ebi Nadra babasından tahdis etti. O Ebu Said el-Hudri
(r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'a
bir miktar mal gelmişti. O da eliyle rastgele alıp
sağına ve soluna veriyordu. Aralarında elbiselerini toplamış, özel bir siması
olan, gözleri arasında secde izleri bulunan bir adam da vardı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eliyle sağa sola dağıtmaya koyuldu ve mal bitene
kadar devam etti. Mal bitince arkasını dönüp gitti. O adam: Allah'a yemin
ederim bugün adaletli yapmadın diyordu. (Ebu
Said) dedi ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
elini evirip çevirirken şöyle diyordu: "Eğer ben adalet yapmayacak olursam
benden sonra kim adalet yapacak ama şunu bilin ki öyle bir kesim ortaya çıkacak
ki bunlar dinden okun hedefini delip çıktığı gibi çıkacaklar sonra da ok yayda
yerleştirildiği yere geri dönünceye kadar geri dönmeyeceklerdir. Kur'an'ı okuyacaklar ama Kur'an
köprücük kemiklerinden aşağıya geçmeyecektir. Sözleri güzel ama fiilleri kötü
olacaktır. Onlarla kim karşılaşırsa, onlarla savaşsın. Onları öldürene en üstün
mükafat vardır. Onların öldürdüğü kimseye de en üstün
şehitlik vardır. Onlar yaratılmışların en şerlileridir. Allah onlardan beridir.
İki kesimden hakka en yakın olan kesim onları öldürecektir."
Bu sahih bir hadis
olmakla birlikte Buhari ve MÜslim
bunu bu lafızlarla tahriç etmemişlerdir. Abdulmelik b. Ebi Nadra ise Basralılar arasında hadis rivayeti en az olan
kimselerdir. Ben de bundan başka ona kadar ali bir
senetle ulaştığım bir hadis rivayet ettiğimi bilmiyorum.
Diğer Tahric: Hadis Buhari ve Müslim'de
hatta diğer kaynaklarda da bu şekilde bulunmamaktadır. Ancak bunu Buhari, 3414; Müslim, 1064; İmam Malik, Muvatta,
l, 204; Ebu Davud, 4764; Nesai, V, 87; İbn Mace, 16S, 1 7S'te zikretmişlerdir. Birkaç hadis önce
farklı bir lafızia geçmiş bulunmaktadır. (Bk. 2697 ve
2698 numaralı hadisler -Çeviren .. )
2707- ... Bize Meymun b. Mehran, Ebu Umame (r.a)’dan şöyle dediğini tahdis etti: Sıffin'de bulundum. Yaralı dÜşmÜş
olanın işini bitirmiyorlar, kaçanı öldÜrmÜyorlar, öldÜrdÜkleri bir kimse Üzerindeki değerli eşyaları
almıyorlardı.
Bu, bu hususta senedi
sahih bir hadistir. Bunun sahih bir şahidi de vardır.
Sahih bir hadistir.
2708- * ... Bize Şerik,
es-Süddi’den tahdis etti. O
Yezid b. Dubay'a el-Absi'den şöyle dediğini nakletti: Cemel
günü insanlar geri dönüp gitmişken Ammar'ın münadisi
şöyle seslendi: Haberiniz olsun! Hiçbir yaralının işi bitirilmeyecek, geri
dönüp kaçan öldürülmeyecek, silahını bırakan güvenlik altında bulunacak. Bu
(emir) bize ağır gelmişti.
Bu konuda müsned bir hadis de rivayet edilmiş bulunmaktadır.
Senedi zayıftır.
Sonraki sayfa için aşağıdaki
link’i kullan:
1101- Bu Ümmet
Arasından Bağilerin (Meşru Yöneticiye Baş
Kaldıranların) Hükmü