EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
22. BÖLÜM |
Alimler, fiillere dönen müştak (türemiş) isimler hakkında da
izahlar yapmışlardır. Halik (Yaratan) Razık (rızık veren), Muavvir (şekil
veren) v.b.
Bir gurup alim dediler
ki: Ezelde "Halik" (yaratıcı) olmakla vasfedilir.
Çünkü kendini öyle vasfetmiştir. Çünkü Halik
(yaratıcı) sözünün manası, "yaratacak" fiili manasında kullanımı Arap
dilinde varid olmuştur. "fail (yapan)'ın "yapacak" manasında kullanımı çoktur. Nitekim
Allah Teala meleklere, Adem'i yaratmadan
"Muhakkak ki ben çamurdan bir beşer yaratacağım"(Sad,
71) demiştir. Sanki manası, "Muhakkak ki yaratacağım" isim Kadim,
Vasıf Baki, Daim, fiil ise hadistir. Fiil gerçekleştiğinde isim yenilenmez.
Bunu kavrayın doğruya erersiniz.
Bir gurup alim de şöyle
dediler: Hayır, vasfedilmez. Şunu da iddia ettiler,
"Şayet Allah'ın sıfatları olsaydı fiillerinin (eylem) olması da
gerekirdi."Bir kısım Alimler ise, yüce yaradanın
isimlerinin müştak olabileceğini kabul etmemişlerdir. Çünkü isimleri müştak
olsaydı fiile (eyleme) delalet ederdi. Bu ise sıfatlarda hüdus
(sonradan meydana gelme) gerektirir. Yüce Yaradan'ın hadis olan şeylerle vasfı
muhaldir. Bu görüşü ise Allah Teala'nın kendi zatına isnad ettiği geçmiş ve gelecek zamanı fiiller reddeder.
Dedi ki: Bildi, bilecek, tevbe etti-tevbe edecek, irade etti- irade edecek ... Bunların benzeri
Kur'an'da çoktur. Bu fiillerin hepsi mastardan
türemiş ve mastar manasını da ifade etmektedir. Hal böyle olunca bu durum Cehm ve taraftarlarının dediği gibi "Yüce yaradanın muttasıf olmayacağına delalet eder mi?"
Allah batıl ehlinin dediklerinden çok yücedir. Bilakis bu lafızlar, yaratılanın
yaratandan gelenleri kavramaya birer vasıta ve delildir. Dolayısıyla bu lahzları, yaratılan ile yaradana isnad edilmesi halinde akli deliller ile manaları
arasındaki farkı bildikten sonra çeşitli kalıplara çevirmemizde, tasrif
etmemizde bir mahzur yoktur.
Ebu Hamid (rahimehullah)
dedi ki: "Halik" iki manada kullanılır; Biri: Kesinlikle ezelde sabit
olan. İkincisi: Kesinlikle menfi olan. Bunlarda ihtilafın bir temeli yoktur.
Zira kılıç, kınındayken bile kesmekle vasfedilebilir.
Boynu vururken de kesmekle vasfedilir. Kınında,
özellik olarak kesen, boğazlarken fiilen kesendir. Su da bardaktayken kandırır.
Ancak bu özellik açısındandır. Mideye indiğinde ise fiilen susuzluğu giderir.
Suyun bardakta susuzluğu gideriyor olmasının manası, mideye inmesi halinde
susuzluğu giderme sıfatına (özelliğine) sahip olması manasındadır. Bu ise su
olma özelliğidir. Kılıç da kındayken "kesen"dir,
yani özellik olarak ki bu da keskinlik sıfatına sahip olmasıdır. Zira kesmek
için yeni bir vasfa sahip olmaya ihtiyacı yoktur.
Binaenaleyh Bari Teala, "Su bardaktayken de susuzluğu giderir"
diye beyan edilen mana ile yaratıcıdır. O da yaratmanın ve fiilin sahih
olmasına yol açan sıfat ile ... İkinci manaya göre "Yaratan değildir"
yani henüz kendisinden yaratma fiili sadır olmamıştır. Aynı şekilde o, ezelde
de kendi zatını isimlendirdiği gibi Alimdir, Kuddustür.
Ebedde de böyledir. Başkası bu ismi vermiş olsun veya
olmasın öyledir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: