EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

20. BÖLÜM

 

Hak Teala'nın, mahlukatından mutlak olarak farklı olduğunu, Hak Teala'nın mevcudat ile bunlara "OL" deyip onların da onun iradesi, ilmi ve kudreti ile olması dışında bir nispeti bulunmadığını bilen kimsenin Allah'ın izni olmadan mahlukatın isimlerinden ve sıfatlarından herhangi birini Allah Teala'ya kullanmaktan kaçınması vacip olur. Muhakkak ki Allah Teala şeref ve değer bahşetme adına eliyle yarattığı kuluna lütuflarda bulunmuştur. Ona hayat, ilim, kudret, irade, işitme, görme, keH'ım, gazap, rıza, mülk, mülkiyet v.s sahip olmadığı nice sıfatları onda yaratarak büyük ihsanlarda bulunmuştur. Bu sıfatlarda asla pişmiş çamurun özelliği değildir. Bundan dolayı bazı arifler Resulullah (s.a.v.)'ın "Muhakkak ki Allah Adem'i sureti üzere yaratmıştır. " buyruğu hakkında şöyle derler: Bu, işte sayılan bu sıfatlara işarettir. Suretten maksat et ve kan sureti değildir. Tıpkı şair Nabiğa'nın dediği gibi:

 

Görmez misin ki Allah sana öy le bir suret verdi. (Yani mülk, iktidar)

Bakarsın ki her hükümdar o suretin altındadır.

 

Allah Teala nasıl ki kullarına, yaratılmış oldukları çamurun özelliklerinden olmasa da en güzel sıfatları ihsan ettiyse ... Katında en kamil olan da bu sıfatların hepsine haiz olan olunca ... zira bu sebeple kullarından seçtiği kulunu Muhammed ve Ahmed isimleriyle isimlendirmiştir. Onu mü'minlere karşı Rauf (şefkatli), Rahim (merhametli) olarak sıfatlandırmıştır. Bundan dolayı Allah'ın bu konudaki maksadını anlayan da şöyle demiştir:

 

Onu yüceltmek için isminden isim bahşetti

Arşın sahibi Mahmud (övgülere layık olan) Buzat da Muhammed (övülen) 

 

İşte bu saydığımız lütuflarda bulunduğu gibi, bazı sıfatlarını, bu sıfatların manalarını haiz kimselere vermeye izin vermiştir. Her ne kadar kulların sıfatlarıyla Allah'ın sıfatları aynı cinsten olmasa da ... Alimler bu konuda hangi kullanımın hakikat hangisinin mecaz olduğu konusunu ele almışlardır. Bazıları hakikat kullanımının da kulların sıfatları için olduğunu söylemişlerdir. Bazı alimler de aksini belirtmişlerdir.

 

İbnü'l-Arabi (rahimehullah) bazı hocalarından bu konuda farklı ve mütereddit görüşler aktarmıştır. Her birinin de belirttiği görüşün dayanağını vermeye çalışmıştır. Ancak bu zorlamadır. Hakikat ve mecazı bilmen bunu incelemek yerine kafi gelir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

21. BÖLÜM