EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

17. BÖLÜM

 

Derim ki: Allah Teala hakkında mühendislik gerektiren bir lafız kullanmak caiz değildir. Şafiilerin cahilleri "Leyla, Su'de" gibi isimler kullanırlar. Bu isimlerin Allah için kullanılması muhaldir. Çünkü bu konuda ilahlarına müennes lafızlarla hitap eden kafirlere benzeme vardır. "Lat'ı, Uzza'yı ve diğer üçüncü olan Menat'ı"(Necm, 19-20)

 

Şöyle denmez: "Zat" lafzı kullanılmıştır. Halbuki müennestir. Çünkü şöyle diyoruz: Allah Teala için, ancak kendisinin, resulünün ve ümmetin kullandığı ifadeleri kullanabiliriz. Zat lafzını kullanmak da ihtilaflıdır. Bazı Alimler caiz görmüşler bazıları ise menetmişlerdir. İmam Ebu Muhammed Abdullah b. Ahmed b. Ahmed b. Ahmed b. el-Haşşab el- Bağdadi (rahimehullah), İskenderiye meselelerine cevaplarında şunu zikreder: Bilmiş ol ki bu lafız (zat) "Kelam" diye isimlendirilen dalın Alimlerinin kullandığı şekilde Bari Teala için kullanılmıştır. Hakkında buna cevaz verecek bir nas da varid olmamıştır. Arap kelamında da kelamcıların kullandığı şekliyle de bir kullanımı yoktur.

 

İbn Barhan el-Esedi en-Nahavi olarak bilinen Ebü'l-Kasım Abdulvahid b. Ali (rahimehullah) de bu kullanımı reddetmiştir. Kendisi lügat ilminde kökleşmiş, imamlarından biri konumunda idi. Dedi ki: kelamcıların "Allah'ı" kastederek "zat" demeleri cehaletlerindendir. Çünkü Allah Teala bilenlerin en bilenidir. Bununla beraber ona "Allam" denir, daha mübalağalı olmasına rağmen "allame" denmez. Çünkü "Allame" lafzında müenneslik tası vardır.

 

Derim ki: Anlatıldığına göre Ebu Ali el-Farisi (rahımehullah)'e Allah'ın sıfatlarına bu "ta"nın getirilmesi caiz midir, diye soruldu. Değildir dedi. Delil olarak şunu zikretti: "Ta", Allah'ın kendisine nispet edilmesini zemmettiği müennes ismin özelliklerindendir. "Onlar (Allah'ı) bırakıp ancak bir takım dişi (müennes) putlardan medet umuyorlar."(Nisa, 117) Bundan dolayı sıfatlarına 'ta'nın getirilmesi caiz değildir.

 

Denilirse ki: "Zat" lafzı Hubeyb ve daha başkalarının sözlerinde varid olmuştur.

Denilir ki: Bundan kastedilen mana yani "zat" ifadesini kullanmaları Allah'a itaat manasındadır. Yüce Mevla müennes bir lafızia anılmaktan münezzehtir. Kaldı ki Allah Teala kafirlerden haber vererek buyurur ki: "Rahman'ın kulları olan melekleri dişiler (Müennes) saydılar."(Zuhruf, 19) gördüğün gibi meleklere dişi demelerini reddetmiştir. Halbuki yaratılmış varlıklardır. Buna rağmen melekleri bundan tenzih etmiş, teşrif etmiştir. Çünkü müenneslik bir noksanlık sıfatıdır. Yüce Yaradan'a bunu kullanmak nasıl caiz olsun. Dolayısıyla bu ismin Bari Teala'nın ismi olması batılolmuştur.

 

Derim ki: Günümüzde cahil sofilere Leyla'nın Su'de'nin manası nedir? Desek, Utanmadan şunu söyleyecekler: O ki, kudretiyle tecelli ettiğinde beni var eden, celaliyle tecelli ettiğinde beni yok edendir. Dedikleri mana sahihtir. Ancak bunun için Leyla, Sude isimlerini kullanmaları çok çirkindir. Allah onları kahretsin.

 

İbnü'l-Arabi (rahımehullah) dedi ki: "Zat" lafzı ne Kur'an'da ne de sahih sünnette peygamber buyruğu olarak varid olmamıştır. Bilakis Mekke'de esir düşen Hubeyb'in şiirinde varid olmuştur. Onu öldürmek üzere helal bölgeye çıkarttıklarında şöyle demiştir: Zira benim katlim, 'ilahın zatı" içindir ki, dilerse lime lime olmuş bedenimi bereket ve feyze kavuşturur.

 

Yine şair Nabiğa'nın şiirinde gelmiştir: Mahalleleri (yerleri) İlahın zatı, dinleri de kavimdir. Onların tek ümidi akıbetteki hayattır.

 

Hubeyb'in sözünde mana, İlaha has olan haslet yani ona itaat uğrundadır demektir. Nabiğa'nın sözünde ise mana, Beytülmakdis ve ürdün topraklarıdır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

18. BÖLÜM