EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
11. BÖLÜM |
Bazen bir mana için iki
veya daha fazla isim varid olabilir. Birini vermek caizken diğerini vermek caiz
değildir. "Cevad" ve "Sahiyy", "Akil"
"Alim" isimlerinde olduğu gibi. Nekkaş (rahImehullah) der ki:
"Ey Sahiyy" demen yakışık değildir. Çünkü Allah kendini bu lafız ile
vasf etmemiştir. "Ey Cevad! Ey Rahm!" dersin. "Ey Rafik"
dersin ama "Ey Rakık" demezsin. Aynı şekilde "Ey Kaviyy"
dersin "Ey Celd" demezsin. "Ey Cemil" dersin lakin "Ey
Melih" demezsin.
Akleşi (rahimehullah):
Bazı Alimler Allah Teala'nın "Sahiyy" olmakla vasfedilemeyeceğini
belirtmişlerdir. Bu konuda şunu delil getirirler. "Seha"
"Sehavet" kökünden türer. Sehavet ise toprağı yumuşak arazi demektir.
İnsanın "Sahiyy" diye isimlendirilmesi bundan kaynaklanır. Çünkü
kendisine ihtiyaç duyulduğunda yumuşar, yumuşak davranır. Allah Teala'nın
yumuşaklık ile vasfedilmesi caiz olmayınca aynı manaya gelen isimle de
vasfedilmesi caiz olmamıştır.
Yine Akleşi
(rahimehullah) der ki: Onların bu dedikleri lazım gelmez.
"Sahiyy"
kelimesinin iştikakı zikredilen mana olsa da ancak artık cömert, ikram ehli
olan her ferdin vasfı olmuştur. Nasıl ki Allah Teala Cevad, Kerım isimleriyle
vasfediliyorsa, şayet şeri naslarda varid olmuşsa "Sahiyy" olmakla da
vasfedilir. Burada iştikakın aslına iltifat edilmez. Nitekim bunun benzeri olan
"Sabır" gibi isimlerle iştikaka iltiyat edilmediği gibi.
İbnü'l-Arabi
(rahimehullah) dedi ki: Bu konuda Ehl-i Sünnet'in şeyhi (imamı) Ebü'l-Hasen
el-Eş'ari (rahimehullah) ile Cübbai arasında münakaşa olmuştur. Şöyle ki Cübbai
dedi ki: Bari Teala'yı "Cevad" olmakla vasfederim ama
"Sahiyy" olmakla vasfetmem. Ebü'l-Hasen (rahimehullah) ona dedi ki:
Peki neden? Dedi ki: Çünkü bu isim "Şehavetli bir yer" yani yumuşak,
düz manasından alınmıştır. Dedi ki: Ben de ona dedim ki: O zaman
"Cevad" da deme çünkü bu isim de "Cevad olan bir at" yani
adım atan at manasından alınmıştır.
Yine Cübbai der ki: Bari
(Teala), "Mukin" olmakla vasfedilmez.
Çünkü yakin, şekki izale
eden ilimdir. Allah'ın ilmini ise şekk izale etmez. İmam da ona dedi ki: O
zaman "Alim" de deme. Çünkü Alimin de bildiklerinde şüphe etmesi
caizdir. Veya ilmi şüpheden sonra hasıl olmuştur. İki durumu birbirinden
ayırmak mümkün değildir. Bu ancak bu konuda sözün ona dayandırılması ile
ortadan kalkar. Bu da şunu ispat eder ki, Allah Teala'nın isim ve sıfatları
vahiyden ve nastan alınmıştır. İctihad veya yorumlardan değildir.
Ensari (rahimehullah)
el-Mukni' adlı kitabında der ki: Bu konuda illet, izin bulunmamasıdır. Şayet
anlatmak için olsaydı -muhalifin dediği üzere- o zaman "Akil" ismini
menettiği gibi "Alim" ismini de men etmeliydi. Çünkü
"Rahim", şefkatten gelir. Aynı şekilde "Latif" ismi de
böyledir. Çünkü letafet (incelik) kalınlığın zıddıdır. Ayrıca Allah Teala
dışında yergi manasında kullanılan her ismi de menetmeliydi.
"Cebbar", "Mütekebbir" gibi, yine "Rahman"
ismini, Allah Teala dışındakilere kullanmayı vacip görmeliydi.
Şayet denilirse: Eğer
illet iznin bulunmaması ise o zaman Allah'ın zatı ve sıfatları için denen
"Kadim" ifadesini kullandınız? Halbuki bu konuda bir nas
bulunmamaktadır.
Deriz ki:
"Kıdem"e dair nas varid olmuştur. O da Allah Teala'nın "O evvel
olandır"(Hadid, 3) buyruğudur. Bu konu daha sonra tekrar ele alınacaktır.
Ayrıca icma da bu konuda delildir.
Derlerse ki:
Mu'tezile'den Ma'mer b. Müsenna bu konuda muhaliftir.
Deriz ki: O, kendisinden
önceki icma ile mağluptur. Ayrıca kendisi icmaya muhalefet etmek istememiştir.
Yalnız bu ismin (Kadım) "Atik" (eski) manasına geldiği vehmine
kapılmıştır. Kaldı ki Allah Teala'nın evvel ve ebed olarak vacib'ul-vücud
olduğu sabittir.
Denilse ki: Türkler,
Hintliler ve şair acemler gibi farklı dillere sahip milletlerin Kur'an ve
sünnetten bir izin varid olmasa da Allah Teala'yı tazim ifade ettiğine
inandıkları farklı isimlerle isimlendirilmeleri güzel olmaz mıydı?
Deriz ki: Bu konuda
ümmetin icma, şeriat sahibinin rızası vardır. Bu da tevkif türlerinin en
kuvvetlisidir.
Denilirse ki: Bize
hakkında icmanın sabit olduğu isimlerle sabit olmayanları izah edin.
Deriz ki: Hakkında nas
varid olan isimlere gelince bunları saymaya ihtiyaç yoktur. Bu konuda kaide
şudur: Zahiri ile Rab Teala'nın münezzeh olduğu mantığına yol açan, bu manaları
ima eden her lafız; icma edilen şeri bir dayanak olmadan Allah Teala için
kullanılması caiz değildir. Manası sahih olan lafızlara gelince, şayet şeriatta
bunu yasaklayan bir delil varsa men eder, kullanmayız. Şayet şeriatten ne için
ne de yasak varid olmamışsa tevakkuf ederiz.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: