EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

14- EL-BARİ'

 

Kur'an ve sünnette geçmiştir, ümmet de üzerinde icma etmiştir. el-Bari, yokta vareden, misli olmaksızın yaratandır. Bundan dolayı Allah'tan başkası bu isimle ne isimlendirilir ne de vasfedilir. Bu mana dışında kullanılacak olursa kul için kullanımı caiz olur. Bu konuda darb-ı meselde şöyle denir: Yayı, bariine (yeni imal edene) ver. Allah mahlukatı "ber' etti" yani yarattı denilir. "Berie" de Allah'ın yarattığı her şeydir. Kelimenin sonu tüm kullanımlarında hemzelidir. Kıraat imamları da "el-Bari'u"(Haşr, 24), "Bariikum"(Bakara, 54) ayetlerinde geçen bu ismi hemze ile okumak konusunda ittifak etmişlerdir. Ancak "hayrul-berie" ve "şerrül-berie" kullanımlarında ihtilaf etmişlerdir. Bunun sebebi ise -Allah doğrusunu bilir- "el-Bariu" ismi "be-re-e" fiilinden türemiştir. Bu da hemzelidir. Berie ise toprak manasına gelen "bera" kelimesinden türemiştir. Bu durumda topraktan olan her varlığa mahsus olur. Binaenaleyh Allah Teala'nın "Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenler var ya işte onlar "hayrul-beriyye"dir."(Beyyine, 7) buyruğunda geçen kelime hemzesizdir. Melekler de bu ifade dışında kalır, çünkü onlar nurdan yaratılmışlardır. Şeytanlar da dışında kalır, çünkü onlar da ateşten yaratılmışlardır. İlk tevile göre ise melekler de başkaları da o kapsama girer. Çünkü hepsi yaratılmıştır. Hemzeli okumayanların hemzeyi tahfif ederek okumuş olmaları da muhtemeldir.

 

Bu kelime "beriyye" düzeltmek, düzgün bir şekil vermek manasında da alınmış olabilir. Bu manayı ifade eden "be-ra" fiili de hemzesizdir.

 

Bu isim herhangi bir miktar veya şekil ifade etmeksizin sadece icad etme manası verir. Bu yönden öncesindeki "el-Bediii" ve sonrasındaki "Ez-Zariu" isimlerinden ayrılır. "Halik" geneldir, delaleti de her mahlukta vardır. Bari' de yine yaratılan her şeyde geneldir. Yaratılan şey, yokken var edilendir. Delalet itibariyle "Halik"tan daha hususidir. Şu açıdan; herhangi bir miktar belirtmeksizin mutlak icad yani var etmeye delalet etmiştir. Halik ise her ikisini kapsar. "el-Bariu" hem tek hem mürekkep cevherleri ve manaları kapsar. Musavvir ise sadece sureti olan mahlukatı kapsar. Cevherleri ve arazları ancak terkip halinde içine alır.

 

Halimi der ki: Bu isim iki manaya gelebilir. İlik: İlminde var olan türlü mahlukatı icad eden. Yüce Mevla'nın: "Ne yerde ne de nefislerinizde bir müsibet başa gelmez ki biz onu yaratmazdan evvel o bir kitapta yazılmış olmasın,"(Hadid, 22) buyruğunda geçen (ve "yaratmaz" manasında tevil edilen) "nebreaha" bu manaya işaret etmektedir. Bari Teala'ya ibda' sıfatını ispat ve ikrar şüphe yok ki öncesinde bir ilim bulunmadan yarattı manasını asla ifade etmez. Bilakis ne yaratmışsa yaratmadan önce onu biliyor olduğunu ifade eder. Yaratma sırasında ona Bedii ismi vacip olduğu gibi, Bari ismi de vacip olmuştur.

Diğeri ise: Bari'den maksat dört temel unsuru yaratan demektir.

 

Yani o, suyu, toprağı ateşi havayı yoktan var etmiştir. Sonra da bunlardan cisimleri yaratmıştır. Şöyle buyurmaktadır: "Her canlıyı sudan yarattık."(Enbiya, 30), "Muhakkak ben çamurdan bir beşer yaratacağım.''(Sad, 71), "Varlığının ve birliğinin delillerinden biri de sizi topraktan yaratması..."(Rum, 20), "İnsanı nutfeden yarattı. Bakarsın ki o, apaçık bir hasım olmuştur."(Nahl, 4), "İnsanı yanmış kerpiç gibi çamurdan yarattı. Cinleri de yalın, dumansız bir ateşten yarattı."(Rahman, 14-15), "Andolsun ki biz insanı süzülmüş özlü bir çamurdan yarattık. Sonra onu sağlam bir karargahta (rahımde) yerleşen bir nutfe kıldık. Sonra nutfeyi kan pıhtısı haline getirdik. Kan pıhtısını bir çiğnem et yaptık. Bir çiğnemin eti kemiklere çevirdik. Kemiklere et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir varlık yaptık. Var edenlerin en güzeli olan Allah ne yücedir."(Mü'minun, 12-14) Buna göre manası, "be-re-a"l-kavs" (yayı imal etti) sözündeki kullanım ile aynıdır. Yani onu, ona ait olan maddelerden imal etti demektir. Onlardan imal edilmiş ancak şekli farklıdır. Allah Teala'ya "ibda"ı ikrar, ilk başlatmayı itirafı da gerektirir. Çünkü itiraf eden kendi nefsinden, halden hale nakledildiğini, nihayetinde itikat ve itiraf etmeye kudreti olan bir varlığa dönüştüğünü bilir.

 

Binaenaleyh her mükellefin mutlak olarak Allah'tan başka Bari' (var eden) olmadığını bilmesi vaciptir. Temel unsurları, eserleri, arazlar dahil olmak üzere her şeyi yaratmıştır. Çünkü kul hiçbir zaman emir ve nehiylere muhatap olmaktan bunlar neticesinde de övgülere veya sitemlere maruz kalmaktan hali olamaz. Ayrıca kul kendini beğenmeyi bırakmalıdır. Zira kendisi ilk olarak topraktan ikinci olarak da nutfeden yaratılmıştır. Başı toprak sonu leş olanın hakkı sadece tevazudur.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

15- EZ-ZARİU