EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
10- ES-SEYYİD |
Halimi ve başkaları bu
ismi zikretmişlerdir. Dedi ki: Bu Kur'an'da varid olmamış bir isimdir. Fakat Nebi (s.a.v)'den
aktarılmıştır. Ebu Davud'un
Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şıhhir'den
rivayet ettiğine göre dedi ki: übey şöyle dedi: Amiroğulları heyeti içinde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e
gittim. Ona dedik ki: Sen bizim "Seyyid'imizsin.
Buyurdu ki: Seyyid olan Allah'tır. Dedik ki: O zaman
en faziletlimiz, iyili en büyük olanımızsın. Buyurdu ki: Bu sözünüzü veya bir
kısmını söyleyin, Şeytanın sizleri sürülmesine de müsaade etmeyin."
ibnü'l-Arabi der ki: Seyyid
ismi Kur'an'da geçmektedir. Ancak ibn
Abbas "Rabbil-alemin"(Fatiha,
2) buyruğu hakkında şöyle der: Manası:
"Seyyid'ül-alemin"dir.
Hocamız Ebü'l-Hasen da bu
izahı tercih etmiştir. Kul için kullanılması da caizdir. Allah Teala kulu ve peygamberi Yahya hakkında şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kelimesini, tasdik eden (olarak) ve seyyid
olarak."(Al-i İmran, 39) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
şöyle buyurmuştur: "Bu benim oğlum var ya o muhakkak Seyyid'dir.
iftihar etmiyorum." izahı da gelecektir. Kızı Fatima (r.anha)'ya da şöyle
demiştir: "Cennet ehlinin kadınlarının "seyyide"
efendisi olmak istemez misin."
Seyyid: Kavmini yöneten onlara liderlik ve önderlik edendir.
İbnü'l-Arabi der ki: Seyyid,
Reis olandır. Her şeyin de seyyidi onun en şerefli
olanıdır. Kur'an'da, kelamın "seyyidi"dir. Allah'da mahlukatın seyyidi'dir. Alimlerin "Seyyid"
isminin manası ile alakalı on sekiz farklı izahı vardır. Dahhak
dedi ki: Seyyid, Halim demektir. Şöyle dediği de
rivayet edilir: Seyyid, Takiy,
yani takva ehli olan demektir. Mücahid de der ki: Seyyid, rabbi nezdinde Kerim (değerli) olandır. İbn Cübeyr de der ki: Rabbine itaatkar olandır. "Hakim"
olandır. Dediği de rivayet edilir. Said b. Müseyyeb der ki: Seyyid, fakih, Alim demektir. İkrime der ki:
Öfkelenmeyendir. Süfyan der ki: Hased
etmeyendir. Zinnun der ki:
Hasedçi seyyid olamaz. Denildi ki:
Kısmetine kanaat edendir. Şöyle de denildi: Allah'ın takdirine rıza
gösterendir. Ebu Bekr el- Verrak böyle demiştir. Tirmizi
Muhammed b. Ali der ki: Allah'a tevekkül edendir. Ebu
Yezid el-Bistami der ki:
Nefsine dünyalık ve Kadir kıymete sahip olandır. Denildi ki: Cömert olandır.
Halil der ki: Seyyid, itaat edilendir. Zeccac der ki: Seyyid, hayırda
kavmini geçen onlara üstün olan demektir. Denildi ki: Güzel ahlaklı olandır. Seyyid yine "reis" demektir.
Şair der ki:
Bizim "seyyid"imizsen bizi yönetirsin
Hayır değilse git boşa
işgal etme
Seyyid aynı zamanda kadının kocasıdır.
Şair A'şa
der ki:
Kocasının yerine o
(kadının) yanında yattım
O'nun da seyidinin de
(kocasının da) seyyidi (efendisi) oldum.
Yine "Seyyid" malik olandır. Denilir ki; Falan, cariyenin seyididir.
Yani sahibidir. Bu
şekilde bir vasıf Allah Teala için caizdir. Zira
Allah, alemlerin seyyidi
yani maliki-sahibidir. Lügatte de seyyid, köle
sahipleri için kullanılır. Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
köleye sahibine "Seyyidi ( efendim)"
demesini emretmiştir. "Mevlam" demesini de
yasaklamıştır. Bu izaha göre Allah'ın seyyid ile vasfedilmesi zat sıfatları kabilinden olur. Dolayısıyla bu
zatındaki bir manaya ve sıfatlarının kemaline döner. Çünkü dilde "seyyid" sü'ded yani şeref
sahibine denir. Buna göre bu isim hem zat hem fiil sıfatlarından olur.
Cevheri ve İbn Faris Kısal'den
şunu aktarırlar: "Seyyid" keçilerde seyyid yaşlı demektir. Hadiste şöyle buyurulur:
"İki Yaşındaki koyun, keçilerden yaşı büyük olanlardan hayırlıdır."
Şu şiiri şahid olarak getirir:
Onun için farketmez, misafire ikram için
Ha bir yaşında koyun ha seyyid (yaşı büyük) bir koyun boğazlamış.
Dolayısıyla bu lafız
müşterek bir lafızdır. Binaenaleyh "seyyid"
kavminde üstün olan, ona ihtiyaç duyulan ve arkasından gidilen demektir. Allah Teala da bu vasfı almaya en hak sahibi olandır. Çünkü
mutlak olarak kendisine ihtiyaç olunun O'dur.
İnsanların seyyidi de kendisine müracaat ettikleri,
görüşüne göre hareket ettikleri, sözüne göre yol aldıkları kaşlarıdır. O halde
madem ki melekler, insanlar ve cinler Allah Teala'nın
mahlukatıdır. Var olurken de O'ndan bir
bağımsızlıkları yoktur. Çünkü onları var etmeseydi varolmazlardı.
Var ettikleri sonra da bırakmasaydı duramazlardı. Var iken yaşadıkları ne varsa
onun yaratması olmasa yaşayamazlardı. Madem öyle bu durumda "seyyid" olması onun hakkıdır, onların da onu "seyyid" bilmeleri vazifeleridir. Halimi bu şekilde
izah etmiştir.
Binaenaleyh her
mükellefin seyyidlik ve şerefin mutlak olarak
Allah'ın olduğuna inanması vaciptir. Mahluka ait ne şeref ve seyyidlik varsa O'ndandır. Varlık aleminde hangi varlığa bir efendilik koymuş ve onu seyyid (efendi) diye isimlendirilmiş ise bu onun lütuf ve
ikramıdır. Gerçek seyyidliği yaratanında görmelidir.
Ayrıca kendisine ödünç olarak verdiği efendilikle övünmemelidir. Nitekim alemin efendisi böyle yapmıştır. Kendisine "sen bizim
seyidimizsin" denildiğinde, "seyyid"
olan Allah'tır. (Her şeyin maliki, yöneticisi ve efendisi) buyurmuştur. Yani bu
vasıf kemal vechiyle ve hakikat olarak ancak Allah'a
aittir. Kullardan hiç kimsenin değildir. Rabbimin lütfundan
kendisine ikram edilen seyyidlikten bahsedip
"ben ademoğullarının seyyidiyim.
iftihar etmiyorum." derken Allah'ın kendisine
ihsan ettiği seyyidlik lütfunu
ümmetine bildirmek istemiştir. iftihar etmediğini de
söylemiştir, çünkü insanın kendinden olmayan bir şeyle iftiharı yakışır
değildir.
Sonra mükellefin,
kavminin efendisi olmak için seyyidliği elde etmeye
çabalaması gerekir. Bunun yolu güzel ahlak hasletlerini elde etmeye çalışmak,
güzel fiiller işlemek, taatlere yapışıp
muhalefetlerden kaçınmaktır. Bu yolla gerçekten seyyidliği
tahsil etmiş olur. Şiirde der ki:
insanların efendisi (seyyidi) şerefiyle seyyid olandırÖyle ki ne soy ne
de makamla değil.
Kulun efendiliği, efendisinden
takva üzere olmasındadır. Muttaki de ademoğulları
içinde gerçekten efendi olandır. Efendiliği böyle olmayan makam sahibi olsa da
gerçek efendi (seyyid) değildir. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Bazı kavimler
var; Ya cahiliyedeki atalarıyla iftihar etmekten
kaçınırlar yahut Allah nazarında burnuyla necaset süren gübre böceğinden daha
değersiz olurlar." ibn Abbas dedi ki: Bana
ulaşan habere göre üseyd b. Abdullah şeybanoğullarından bir adama şöyle dedi: Aldığım malumata
göre sü'ded (şeref, efendilik) onlarda oldukça
ucuzdur. Sonra şöyle dedi: Bizler ise ancak bineğini altımıza veren,
malını bizimle paylaşan, taşkınlıklarımıza Tahammül eden birini seyyid yaparız. Dedi ki: Sizde seyyid
olmak gerçekten pahalıymış (zormuş), Ömer b. Hattab
(r.a.) da dedi ki: Seyyid olmadan fıkıh sahibi olun,
yani makam sahibi, ileri gelen olmadan ...
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: