EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
29- EL-MUHSİ |
Kur'an'da fiil, hadiste isim olarak varid
olmuştur. Allah Teala buyuruyor ki: "Her şeyin
sayısını ihsa etmiştir (tutmuştur)"(Cin, 28)
"Biz her şeyi yazılı olarak ihsa ettik (kayıtlı
tuttuk)''(Nebe, 29) "Her şeyi apaçık bir kitapta
ihsa ettik (kayıtlı tuttuk)."(Yasin, 18) ümmet
de üzerine icma etmiştir. İhsa:
Saymak, sayısını tutmak manasındadır.
İbnü'l-Hassar der ki: Alimler
bu ismin manası konusunda ihtilaf etmişlerdir. Denildi ki: İhsa
ilimdir, yani bilmektir. el-Muhsi
de bilendir. Allah Teala'nın: "Allah ihsa etti, onlar onu unuttu."(Mücadele, 6), "Her
şeyin sayısını ihsa etmiştir."(Cin, 28),
"Allah'ın nimetini saysanız ihsa
edemezsiniz."(İbrahim, 34), "Onları teker teker
saymış ve sayılarını ihsa etmiştir."(Meryem, 94)
buyrukları "bilmek" manasındadır. Resulullah'ın
esma-i hüsna hakkındaki "bunları ihsa eden" buyruğu bir izaha göre bu manadadır (yani
bu isimleri bilen). Denildi ki: Manası saymaktır. Allah Teala'nın:
"Her şeyi sayısını ihsa etmiştir" buyruğu
da bu manadadır (yani her şeyi tek tek saymıştır). Resulullah da Mekke'de ashabına daha Medine'ye hicret
etmemişken şöyle dedi: Bana müslüman olanların ve islamın kelime-i şehadetini
yerine getirenlerin sayısını ihsa edin." Denildi
ki: Saydık baktık ki 600 ile 700 kişi arasındadır.
Denildi ki: Manası el-Kaviy, yani güçlü olandır, Allah Teala'nın,
"ihsa edemeyeceğinizi bildi."(Müzzemmil, 20) buyruğu bu manadadır (yani güç
yetiremeyeceğinizi). Resulullah da şöyle buyurmuştur:
"İstikamet üzere olun. İhsa de
edemezsiniz." manası: size yüklenen her ameli veya üzerinizdeki her hakkı
ifa etmeye güç yetiremeyeceksiniz. Ebu Bekr b. Arabi, Allah'ın ilminin
malumata keşf ve izah olarak taalluk ederse ilim,
sayısını, sınırını bilmek açısından taalluk ederse bunun saymak ve ihsa etmek olduğunu tercih etmiştir. İhsa
da malumatın hepsini ve cümle sıfatını, ortan ve eksilenlerin sayısını varlık,
yokluk, değişim hallerini bilmek demektir.
İsferayını der ki: el-Muhsi, çokluğun kendisini
bilmekten meşgul etmez olmakla mahsustur. Işığın aydınlığı, devam edegelen övgüler, dalından düşen yapraklar. Bunların
hepsini teker teker bilir. Yaratan hiç bilmez
mi?"(Mülk, 14)
Halimi der ki: el-Muhsi, mahlukatın miktarını bilen.
Kulların ilimlerinin kuşattığı kuşatmadığı ne varsa hepsini bilir. Nefesler,
yapraklar, taatler, masiyetler
yağmur damlaları, kum, çakıl, nebat, hayvan türleri, ölü arazi. Mevcudatın hepsi kalanı ve öleni.
Derim ki: Allah Teala'nın: "Gaybın
anahtarları onun yanındadır.
Onları ondan başka kimse
bilmez karada ve denizde olanı bilir. Dalından düşen her yaprağı kesinlikle
bilir. Yerin karanlıklarında olan hiçbir tane yoktur ki, yaş ve kuru hiçbir şey
yoktur ki apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın."(En'am,
59) buyruğu bu manayı ifade eder.
Binaenaleyh her
mükellefin Allah'ın her şeyi cümleten ve tafsilen ihsa ettiğini bilmesi, sözlerinden, amellerinden, itikaflarından büyük veya küçük her şeyin hesabını görüp
karşılığını vereceğine inanması vaciptir. Bunların hepsini sayıyor, kaydediyor
ve karşılığını verecektir. Allah Teala şöyle
buyurmuştur: "Gerçekten biz, ölüleri diriltiriz. Takdim ettikleri
amelleri, geriye bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz. Zaten her şeyi açık
bir kitapta (imam-ı Mübin, levhi
mahfuz) ihsa etmişizdir."(Yasin, 12),
"Eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, küçük büyük bırakmayıp hepsini toplamış
(ihsa etmiş) onlar bütün yaptıklarını hazır
bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez."(Kehf,
49) Ayrıca lehine ve aleyhine olan şeyleri de bilmelidir. Resülullah'ın
"Vasiyet edecek bir şeyi olan bir Müslümanın
vasiyeti yanında yazılı olmadan iki gün geçirmesi hakkı değildir."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: