EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
15- EL-CEMİL |
Alimlerin çoğu bu ismi zikretmiştir. Sahih-i Müslim'de Abdullah b, Mes'üd (r.a.)'dan rivayet
edildiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: Kalbinde zerre ağırlığınca kibir
bulunan kimse cennete giremez." Bir adam şöyle dedi: Kişi elbisesinin
güzel, ayakkabının güzelolmasından hoşlanır. Buyurdu
ki: Muhakkak ki Allah Cemildir. (Güzeldir Cemili
sever. Kibir hakka karşı diretmek -hakkı reddetmek-)
insanları küçük görmektir."
Hem sıfat hem fiil
olarak kul için kullanmanın cevazında ihtilaf yoktur. Cemal birkaç şeyin bir
şeyin etrafında toplanmaları demektir. "Cemile" bir kadın, güzelliğin
bütün hasletlerine sahip olan manasındadır. Vücudu toplu, düzgün olmadan da
(sadece yüz güzelliği ile) Cemile denmez. Böyle olan kadına "Hasna" denir.
İbnü'l-Arabi (rahimehullah)
der ki: Cemal bazen suretin bütün parçalarında bulunabilir. Bazen çoğunda veya
bir kısmında olabilir. Saçın özellikleri vardır en güzeli siyah dalgalı
olandır. Rengin özellikleri vardır, en güzeli kırmızıya çalan. Gözün özelliği
vardır, en güzeli yaratılıştan sürmeli olandır. Burnun özellikleri vardır. En
güzeli düz çizgi gibi aşağı inendir. Boynun özellikleri vardır en güzeli uzun
olandır. Diğer tüm cüzler böyledir. Azalardaki suret cemal vasfında olur gözde
onu görürse, gördüğünü de nefse aktarırsa o güzellik oranında nefis ona
meyleder. Çoksa çok, azsa az. Hatta suretin her parçası cemal sıfatını almışsa,
cemal de hepsinde varsa nefis onu çok beğenir, şaşkın kalır. Ancak bu mahlukatta olmamıştır. Yalnız Hur-i iynlere
verilmiştir. Yusuf bundan müstesnadır. Zira ona güzelliğin "Şatr"ı verilmiştir.
Alimler "şatr"ın tevilinde
ihtilaf etmişlerdir. Kimi şöyle der: Şatr yarım
demektir. Kimi ise kendisine güzelliğin hepsi verilmiştir, demiştir. Bu manayı lügattaki şatr manasından
almıştır. Çünkü lügatte şatr, kasıt, yön demektir.
Yani güzelliği bir kasıt bir yön üzere kılınmıştır. Yani bir azasına verilip
birine verilmemezlik edilmemiştir. Sanki kendisine
cemal (güzellik) yönlerinin hepsi azalarının hepsinde bulunacak şekilde
verilmiştir. Sahih olan da budur.
Cevheri (rahimehullah) der ki: Cemal, güzelliktir. Allah'ın cemali
de güzel isimlerinden ve ulvi sıfatlarından ibarettir. Çünkü çirkinliklerin ona
bir yolu yoksa o zaman ona, çirkinliklerden bir isim türetmek caiz olmaz.
Bilakis onun isimleri hepsi övgü olan sıfatlarından türetilir. Yüce Mevla aynı
zamanda azalarda, cüzlerdeki güzelliğe münasip görülen suret cemalinden yüce ve
münezzehtir. Çünkü O, mürekkeb, cüzlerden oluşmuş,
sureti olan değildir. Allah bunlardan çok çok
yücedir.
Şayet denilse ki: Sizler
Bari Teala'nın "Suret cemaliyle vasfedilmesini imkansız
görüyorsanız, hadiste "Rabbimi en güzel surette gördüm" sözünün
manası nedir? Cevabı iki yöndendir.
1- "En güzel
surette" olan görendir. Yani ben en güzel suretteyken rabbimi gördüm.
2- En güzel sıfatta yani
razı olmuş olarak gördüm demektir. Allah alem.
Hattabi (rahimehullah) der ki: Cemil,
güzelleştiren, güzellik verendir. Kuşeyri (rahimehullah) de böyle demiştir. Cemilin manası nur ve bahçete sahip olan manasına da gelebilir. Kuşeyri (rahimehullah) yine şöyle
der: Celil ile aynı manadadır. Denildi ki: Manası, sizlere yaptıkları güzeldir.
Kolayolanla sorumlu tutar, yerine getirirken yardım
eder. Karşılığında büyük sevap verir ve bu ameli takdir eder. Dolayısıyla
sizlerden cemali sever. Yani kendisinden başkasını ihtiyacınız arzetmemenizden hoşlanır.
Derim ki: Bu isim hem
zat isimlerinden hem fiil isimlerindendir.
Sahih-i Müslim'de Ebu Musa (r.a.)'dan rivayet
edildiğine göre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
kalktı ve bize beş kelime söyledi: Buyurdu ki:
Şüphesiz Allah uyumaz, uyumak
ona yakışmaz. Adalet terazisini indirir, kaldırır. Gecenin ameli arkasından
gelen gündüzün amelinden önce, gündüzün ameli arkasından gelen gecenin
amelinden önce ona çıkartılır (arzedilir.). Hicabı
(perdesi) nürdur. Bir rivayette (nar) ateştir. Perdeyi
açsa (maniyi kaldırsa) yüzünün nüru gözünün gördüğü
her şeyi (yani bütün mahlukatı) yakar, kül eder."
Manası: Allah, kulların onu dünyada görmesini engelleyen maniyi kaldırırsa buna
dayanamaz ve hepsi helak olur. Nitekim şöyle buyurmuştur: "Rabbi dağa tecelli
edince onu yerle bir etti."(A'raf, 143) Başka
izahı da var o da gelecektir.
Binaenaleyh her
mükellefin vasfettiğimiz hal üzere cemalin bütünüyle
Allah'ın olduğuna, her cemalin ondan geldiğine inanması vaciptir. Sonra da
kendisi taatlerle, salih amellerle
güzelleştirmelidir. Zahirini güzelleştirdiği gibi iç alemini
de güzelleştirmelidir. Kin, hased, su-i zan,
insanların kötü hallerine sevinme v.b kötü huyların kirlerinden arın dırmalıdır. Kalbi Zahirine muvafık olsun bu sayede ailesi,
çocukları ve ona arkadaşlık yapanlar ondan cemal kazansın. Sonra Allah kuluna
yaratılış veya ahlakta üzerindeki nimet ve lütfunu
tamamlamak adına bir güzellik lütfederse bu durumda bu nimeti verene lütfu ihsan edene şükür vaciptir. Bundan dolayı
böbürlenmemeli, kendini beğenmemeli, başkasına Zahire yapmamalıdır. Yoksa
Allah'ın nimetine nankörlük etmiş olur. Bundan dolayı hadiste: "Cemalin
afeti kibirdir" buyurulur. Yine cemaliyle
rabbine isyana bulaşmamalıdır. Bu afet cemal nimetinin karşısına çıkıp zail
olmasına da sebep olabilir. "Biz nankörden başkasını cezalandırır
mıyız"(Sebe', 17)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: