EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

10- EL-KUDDUS

 

Kur'an ve sünnette varid olmuştur. Ümmet üzerinde icma etmiştir.

 

Mahluk hakkında herhangi bir tamlama, nispet olmadan mutlak olarak ne isim ne de sıfat şeklinde "Kuddus" ismini kullanmak caiz değildir. Bu konuda ihtiyatlı olunmalıdır.

 

Ebü'l-Hasen b. Hassar (rahimehullah)'ın zikrettiğine göre lügat alimleri arasında "el-Kuddus"ün, "tahirlik" (temizlik) olduğunda ihtilaf yoktur. Allah Teala'nın meleklerin dilinden aktardığı: "Biz seni hamd ile tesbih ediyoruz. Seni "takdis" ediyoruz."(Bakara, 30) buyruğundaki "takdis" bu manadadır. Manası, seni "tahirliğe" nispet ediyoruz.

 

Cevheri (rahimehullah) der ki: Kuds, Kudus, temizlik, tahir olma demektir. Buradan hareketle cennete, "haziratül-kuds" denmiştir. Çünkü hem mukaddes (temizlenmiş) hem mukaddis (temizleyici)dir. "Ruh'ulKudüs"de Cibril'dir. Çünkü Allah'ın onu takdis etmesiyle (tahir kılması) zatında mukaddes, bağ kurduğu kimseleri de takdis edendir. Denildi ki: Cibril'e Ruh'ul-Kudüs denmesinİn sebebi RuhuIlah olmasındandır. Bu izaha göre Kudüs, zannın kudsiyetinden dolayı Allah'tır. "Kuds" Necid bölgesinde bir dağın adıdır. Takdis, tethir (temizlemek) demektir.

 

Mukaddes yer, temiz olan yer. Beytülmakdis isminin de buradan geldiği söylenmiştir.

"Kuddüs" de Allah'ın isimlerindendir. Kuds mastarından türemiştir.

 

Manası "Taharet"tir. Lügat Alimleri bu kalıbın Arapçada Kaddüs, Sebbuh şeklinde kullanımının olduğunu belirtmişlerdir.

 

"Kades" de Hicaz lügatinde kovaya denir. Çünkü kova temizlenme aracıdır. "Kadüs" de kuyunun su çekilen kovaya denir.

 

Hadiste: "Zayıfının hakkı güçlüden alınmayan bir ümmet nasıl mukaddes olur." buyurulmuştur. Şöyle de denildi: Kudüs bereket manasında da olur. Allah'ın "Mukaddes bölgeye girin."(Maide, 21) buyruğu bu manadadır. Zira aynı bölgeyi kastederek şöyle buyurmuştur: "O'nu ve Lut'u kurtardık ve onları bereketli kıldığımız topraklara (bölgeye) ulaştırdık."(Enbiya, 71)

 

İbnü'I-Hassar (rahimehullah) der ki: Kudüs'ün Taharet manasında olduğunda hiçbir lugat aliminin muhalefet etmemesi gerekir. Ancak belagat yönünden bazen ism-i mefulden (edilen) ismi fail (eden, yapan) kastedilebilir. Bu konudaki ihtilaf "el-Arz, el-Mukaddese" ifadesinde de söz konusu edilmiştir. Denildi ki: Allah buradan kafirleri çıkarıp mü'minlerle mamur ettiği için böyle isimlendirmiştir. Kelimenin sarf kalıbı bu manayı gerektirmektedir. Çünkü "mukaddese" ismi mefuldür. İsmi fail ise "mukaddise" şeklinde gelir. Kur'an'da da "mukaddese" şeklinde gelmiştir. Buna göre mana, orası mukaddistir. Oraya giren de bu takdis sayesinde "mukaddes" olmuş olur. Bu şekliyle isme mefulden kasıt ismi faildir.

Bunun delili Nesai (rahimehullah)'nin sahih bir senedle Abdullah b. Amr (r.a.)'dan aktardığı rivayettir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Süleyman b. Davud Beytülmakdis'i bina edince Allah'tan üç şey istedi: Allah'tan hükmüne muvafık hüküm vermeyi istedi. Kendisinden sonra hiç kimseye verilmeyecek bir mülk (iktidar) istedi. Mescidin inşasını bitirince Allah'tan buraya gelip de içinde namaz kılmak dışında bir gayesi olmayan kimseyi annesinden doğduğu gün ki gibi hatalarından arındırmasını istedi. Hepsi kendisine verildi.  Bu hadis, oranın temizleyici olduğunun delilidir. Allah ve Resulünü tasdik ederek ve temizlenmek gayesi ile burayı kasteden ve içinde şeriata muvafık bir şekilde namaz kılan kimse günahlarından arınır ve annesinden doğduğu gün gibi olur. Bundan dolayı Kabe'ye ve Mescid-i Nebevi'ye yolculuk yapıldığı gibi oraya da yolculuk yapılır.

 

Allah bazı mekanlara başkalarına göre ziyade bir fazilet ihsan etmiştir. Nitekim bazı zamanları bazılarından faziletli kılmıştır. Birtakım canlılar da öyledir. Allah dilediğini faziletli kılar. Müşrikleri çıkarması mü'minleri yerleştirmesi ile takdisin olmasının bir dayanağı yoktur. Zira bu konuda başkası da aynı şeyi yapmış ancak takdis ismini hak etmemiştir. İsmi mefulden kasıt ismi fail ise "Kuddus" ismi evveliyatla Allah'ındır. Çünkü Allah mutlak olarak Kuddus'tür. Zatında tahir, münezzeh, başkasını mutahhirdir. Bu, bütün kemal sıfatlarını kapsayan celaline yakışmayan her noksanlığı nefyeden bir isimdir. Başkasına "tathiri" ulaşnrması melekleri, peygamberleri ve kullarından diledikleri kimseler gibidir. Buna göre bu isim zat isimlerinden olduğu gibi fiil sıfatlarından olur. O münezzehtir. Münezzıhtir, mutahherdir mutahhirdir. Bu da şunu ifade eder: Kendi zatında tahir olmayan başkasını tathir edemez (temizleyemez). Şeytan pisliktir, necistir, hizbi de böyledir. Allah Teala buyuruyor ki: "Müşrikler ancak necistirler."(Tevbe, 28)

 

Şair Ru'be de şöyle der:

 

Kuddus olan izzetin Rabbine yakardım

Çan çalmayanların duası 

Bereketli yüzünü bize göster.

 

İbnü'l-Arabi (rahimehullah) der ki: Allah'ın "Kuddüs" ismi ile nitelendirilmesi, takdisin ona tahsise edilmesi O'na o sıfat verilmesini vacip kılar.

 

1- Ortaklardan takdis edilmesi.

2- Benzerlerden takdis edilmesi.

3- Zıddı bulunmasından takdis edilmesi.

4- Evlat sahibi olmaktan takdis edilmesi.

5- Vehimlerle (temelsiz düşüncelerle) kendisini idrak etmekten takdis edilmesi.

6- Sınırlardan takdis edilmesi.

7 - Akıllar tasavvur (düşünerek) onu idrak edemezler.

8- Mahlukata muhtaç olmaktan takdis edilmesi.

9- Başkasının onu tathir etmesi gibi bir şeyden takdis edilmesi.

10- Bütün bu sıfatların neticesi: Her sıfatta kemal-i mutlak O'nundur.

 

Çünkü noksanlık onun için imkansızdır.

 

Derim ki: Şair ne de güzel söylemiş:

 

Lütfuyla çirkinliği örten ne mübarek ne yüce

Nimetleri bütün alemleri kapsayan

O birdir, Kahhardır. Övgüleri dinle OMelik'tir Kuddus'tür Celle Celalühü Kulların zikrinden de büyük

 

Kullardan önce kemali onu takdis eder.

 

Halimi (rahimehullah) der ki: el-Kuddus'ün manası fazilet ve güzelliklerle övülen demektir. Takdis, tesbihin kapsamında tesbih de takdisin kapsamında vardır. Çünkü yergileri nefy, övgüleri ispattır. Örneğin:

 

"Ortağı, benzeri yoktur." ifademiz bir olduğunun ispatıdır. "Onu hiçbir şeyaciz bırakmaz." İfademiz "Kadir ve kaviy" olduğunun ispatıdır. "Kimseye zulmetmez" ifademiz "hükümünde adı" olduğunun ispatıdır. Övgüleri ispat da yergileri, noksanlıkları nefiydir. Örneğin: "Alim"dir ifademiz "cehaleti" nefiydir. "Kadir'dir" ifademiz ondan acizliği nefiydir.

 

Şu var ki: "O, şöyledir" ifademiz takdisin "şöyle değildir" ifademiz tesbihin Zahir ifadesidir. Çünkü takdisin kapsamında tesbih, tesbihin kapsamında takdis vardır. Yüce Mevla her ikisini, ihlas suresinde cem etmiştir. Buyuruyor ki: "De ki: O Allah birdir, Allah Samed'dir." bu takdistir. "Doğurmamış ve doğmamıştır. Ona denk hiç kimse yoktur." bu da tesbihtir. Her iki sıfat da varlığını, tevhidini ikrar etmeye, benzeri veya ortağı olmasını nefyetmeye döner. 

 

Allah'ın ademoğluna verdiği takdislerden biride, kitaplarında indirdiği, peygamberlerinin kalplerine tevdi ettiği hikmet, onlara şeriat olarak belirlediği su ile temizlenme, namazda ona dua etme v.b. hususlardır. Sonra Allah Teala her şeyi hamdederek kendisini tesbih eden kılmıştır. Dolayısıyla o, her açıdan Sübbuh, Kuddus, tahir olan her şeyi Mutahhir (temizleyen) Tahir'dir. (zatında temiz olan) Her Taharet her tathir edici (temizleyici) ondandır ve ona döner. Cennetine ve kudsiyet bahçesine döner. Her Taharetin, nezihliğinden, kudsiyetinden geldiğini bildiysen şunu da bil, her nur onun nurundan, her ilim onun ilminden, her kuvvet onun izzetinden gelir ve sair güzel isimleri ve ulvi sıfatları bir şekildedir. Bu isim ile diğer isimler arasında bir tenakuz yoktur. Çünkü bu isim hepsini kapsamaktadır.

 

Binaenaleyh: Her kulun (mahlukun) Allah Teala'nın her yönden el-Kuddus, mutlak münezzeh olduğunu, kudsiyetinin kendinden ve kendi ile olduğunu bilmesi vaciptir.

Sonra da kendi nefsini arzulardan, malını şüphelerden, kalbini gafletten azalarını muhalefetlerden, ümitlerini başkasına bağlamaktan takdis etmelidir (arındırmalıdır), Bunu onun emirlerini yerine getirerek, yasaklarından kaçınarak, adaplarıyla süslenerek elde eder. Zira bazen takdis ile namaz, başka ameller kastedilebilir. Şöyle derler: Hiçbir belde sakinini takdis etmez, İnsanı takdis eden amelidir. Bunu yapınca kalbi nurlanır, huşu ile dolar. Azalarına yansır, başkalarına etki etmeye başlar. Onun Taharetiyle ailesi, çocukları temizlenir. Aynı şekilde Tahareti oranında başkasını etkiler. Tathir eder.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

11- EZ-ZEKİY