EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

2- EL-AZİM

 

Kitap ve Sünnette varid olmuş, ümmet de üzerine icma etmiştir.

 

Buhari (rahimehullah), Müslim (rahimehullah)'in ibn Abbas (r.a.)'tan rivayet ettiklerine göre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzüldüğünde, dertlendiğinde şöyle derdi: Azim (ve Halim) olan Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka ilah yoktur. Göklerin rabbi, Kerim Arş'ın rabbi olan Allah'tan başka ilah yoktur."

 

Bu ismin kula veya başka bir varlığa kullanılabileceğinde ihtilaf yoktur. Lügatte, "bir şey azim oldu" dendiğinde büyük oldu manasına gelir. Bu manadan yola çıkarak, "azim olan, küçük olmayandır, Tazim, hürmet ve saygıdır. Kendini azim gördü, kibirlendi. Azamet, Kibriya." Şeklinde kullanımları olmuştur.

 

Binaenaleyh "Azim" iki mana da kullanılır.

 

1- Cisim büyüklüğü ve meydana getiren parçalarının çokluğu.

2- Yücelik, ululuk, makam-mevki üstünlüğü. Dolayısıyla azim, her maddi hem manevi varlıklar için kullanılır. Araplar, "Şu an, falan oğullarının azimi kimdir?" yani liderleri, başkanları kimdir, derler. Allah Teala, "Yine onlar, bu Kur'an şu iki şehirden (Mekke ve Taif) azim olan bir adama indirilmeli, değil miydi."(Zuhruf, 30) buyruğunda geçen "azim adam" lider manasındadır. Yoksa bedeni büyüklük kastedilmemiştir. Züheyr de iki büyük adamı methederken:

 

Meadol (kabilesinin) en üstüne yer aldınız.

 

Kim şereften bir hazine bulursa, azim olur, der. Yani, insanlar arasında saygın, değerli olur. Kur'an'da "O'nun azim bir arşı (tahtı) vardır."(Neml,23) buyuruluyor. Yani büyük, ihtişamlı. Allah Teala da zatı hakkında: "O ulu, yüce ve azim oIandır."(Bakara, 255) buyurmuştur. Azim ismi, herhangi bir nispet, benzer, bir şeye tealluk etme manası ifade etmez, hatıra getirmez. Bilakis zati bir sıfattır. Yaratılmış varlıklarda, onları meydana getiren parçaların çokluğunun bir arada terkip edilmesi, yönlerinin birden fazla olması manasındadır. Bu ise yaratılmış ve de var edene muhtaç olduğunun delilidir. Yaratanın azameti ise, kemalinden celalinden, bekasının devamından kıdeminden, evvel ve ahir olmasından ibarettir. Dolayısıyla bu isim zatın sıfatlarındandır. el-Aliy ismi gibidir. Bazen de, kadrini, şanını tazim ettiği kimselere nispetle fiilin sıfatlarından olur. Peygamberleri, evliyayı, ulemayı, şehitleri tazimi böyledir. Yine genişliğini hacmini tazim ettiği varlıklara nispetle -arşın, kürsi'nin, göklerin büyüklüğü gibi- fiil sıfatlarından değerlendirilir. Allah Teala buyuruyor ki: "Gökleri, eşsiz bir kudretle inşa ettik ve biz genişleticileriz."(Zariyat, 47)

 

Allah'ın sıfatlarında "Azim" tazim edilen manasında da olabilir. Bu durumda zati bir vasıf olur. "Kendini övmesi, kullarından onu tazim edenlerin onu övmesi" manasında, zira hakkının gereğidir. Dolayısıyla hak olarak azim olan, tazim edilen odur. Azamet ve büyüklük onun, tazim ise -bu manada- onu tazim edenin halidir. Onu müşahede edince celal, ulvilik ve azamet manalarına kapılır. Kalbi onu tazim, heybet ve hürmet ile dolar.

 

Binaenaleyh azim, heybet duyulan manasındadır. Çünkü şeref ve yücelikte sıfatı sonsuz olandır. Azamet sıfatı da var etmiş olduğu mahlukatın azametinde açığa çıkar. Yüksek gökleri, alt olan yerleri, toprağın en alt katmanından yükseklik olarak en üst yere kadar aradakileri yar at ması bu azametin tecellisidir.

 

Halimi (rahimehullah), el-Azim'in manası hakkında şöyle der: Ona karşı mümteni olmak (takdirine mukavemet etmek) mutlak olarak imkansızdır. Çünkü bir kavmin azimi, yönetimi elinde tutan ve mukavemetine, emrine muhalefete güç yetmeyen kimse olur. Ancak o, böyle olsa da başına gelen afetlerden dolayı acze düşebilir. Bu onun otoritesini gevşetir, zayıf düşürün. Artık ona karşı durulabilir. Hatta mağlup edip otoritesini kaldırmak da mümkün olur. Allah Teala ise Kadirdir. Hiçbir şeyonu aciz bırakmaz. Ona zorla isyan etmek imkansızdır. Zorla emrine muhalefet etmek imkansızdır. Öyleyse o hak ve sıdk olarak Azim olandır. Onun dışındakilerde bu isim ise sadece mecazdır.

 

Hattabi (rahimehullah) der ki: Azim, azamet ve celal sahibi demektir. Manası, şanın azametine kadrin yüceliğine yorumlanır. Cisimlerin özelliği olan cismi büyüklük değildir.

 

İbnü'l-Hassar (rahimehullah) der ki: Cisimler ne kadar büyük sınırları ne kadar geniş olursa olsun yaradan onları çepeçevre kuşatmıştır. "Kürsi'si gökleri ve yeri içine almıştır."(Bakara, 255) Arşı ise hepsini kuşatmıştır. Allah Teala buyuruyor ki: "Allah her şeyi kuşatıcıdır."(Nisa, 126) Eğer ki cisimleri büyük ve geniş olduğu için azim olmakla vasfediyorsan bütün bunları kuşatanın bu vasıfı alması evladır. Kur'an'da şöyle buyurulur: "Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla takdir etmediler. Halbuki kıyamet günü yer yüzünü (kudret) kabzasında, gökler ise sağında katlanmış, dürülmüş durur. O, şirk koştuklarından çok yüce çok münezzehtir."(Zümer, 67) Allah Teala büyük cisimlerin kabzasında olduğunu haber vermiş, bu sıfatlarının kullar nezdinde mutad olan hal ile değerlendirilmesinden "O, ulu ve azim olandır."(Bakara, 255) buyruğu ile kendini tenzih etmiştir. Yüce Mevla'nın bütün mahlukatını, arşını, kürsisini kuşatması da bu manadadır. O, hacmi büyük sınırları geniş olan her şeyi kuşatmıştır.

 

Yine Allah Teala'nın Azim ismi, izhar ettiği bir takım fiil ve hükümlerde de tecelli etmektedir. Doğa tecelli etmesi ve neticesinde müşahede ettiği celal ve azamet karşısında paramparça olması.(A'raf, 143) Allah Resülü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur: "Muhakkak ki güneş de ay da Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Ne kimsenin ölümüne ne de kimsenin doğumuna (hayatına) secde ederler." Ancak Allah mahlukatından bir şeye tecelli ederse o önünde boyun eğer.

 

Bazı mahlukatlar da zatın değeri sıfatların şerefi açısından azim olurlar. Peygamberler, evliyalar böyledir. Rablerinin onlara lütfettiği ihsanlar vesilesiyle azimdirler. Zat olarak en alileri, sıfat olarak en şereflileri Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem )dir. Hadiste: "Melekler inince Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın kalbini çıkardılar ve yıkayıp yerine koydular. Dedi ki: Onun kalbini yüz kişi ile tartın. Tarttılar, ağır bastı. Sonunda şöyle dedi: Bırakın, Onu yüz ile tartın ağır kalacaktır." Bu da Rabbi katındaki kadrinin azametine delalet eder. Rabbi katındaki kadrinin azim olduğunun delillerinden biri de Makam-ı mahmüd'a nail olması, Adem ve zürriyetinin geri durduğu yerde şefaat için öne çıkması. Bu onun ulaştığı en yüksek mertebedir. Ancak Allah Teala dışındaki varlıklar için farzedilen her azamet eksiktir. Mutlak değildir. Çünkü böyle bir azamet başka bir şeye nispetle ortaya çıkar. Allah'ın azameti ise bundan müstesnadır. Zira o, başka bir varlığa nispetle değil mutlak olarak azim olandır.

 

Binaenaleyh her mükellefin Allah'ın azametini bilmesi vaciptir. Nitekim izzetin karşısında da boyun eğmelidir. Sahih-i Müslim'de şöyle geçer: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cebrail'i Allah'ın yaratmış olduğu suret üzere gördü. Yaratıldığı şekli o kadar büyük ki doğu ve batı binasını kaplamıştı. Onun altıyüz kanadı vardı."

 

Gördüğü hilkati, büyüklüğü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i korkuttu. Bu sefer ona dedi ki: Ya İsrafil'i görsen, Arş'ı omuzuna almış, ayağı yeryüzünün en dibindedir. Buna rağmen Allah'ın azameti karşısında o kadar küçülür ki bir serçe kadar olur." Bu Allah'ın kullarından bir kuldur. Peki ya onu yaratan Azim olan Arş'ın rabbi Azim yaratanı hakkında de diyebilirsiniz? Bundan dolayı emrolunduğun şekliyle ona ibadet et, azgınlık etme. Onun ulvi sıfatları, azamet, yücelik, uluhiyet ve kibriyadır. Nitekim kendinden şöyle haber verir: "Kibriya üst elbisem, azamet alt elbisemdir. Kim bu iki sıfatta benimle çekişmeye kalkarsa belini kırarım."

 

Bu husus bu sıfatların yaratan olan İlah'a verilmesini, onun dışındaki her varlıktan yüz çevrilmesini gerektirmiştir. Onun kadrini yücelt, şanını tazim et, isim ve sıfatlarını yücelt, oyun, eğlence ve batıl ile meşgul olduğunda şanını tazim, makamını yüksek ve ona heybet duyarak onu an ki onu anmak seni fahşa ve münkerden alıkoysun. Aynı şekilde onun kitaplarını, peygamberlerini, meleklerini ve evliyalarını tazim et. Mü'mini ve hürmetini tazim et. İbadetlerini, ibadet yerlerini, ibadet sembollerini tazim et. Özetle tazim ettiği ne varsa sen de onu tazim et. "Kim Allah'ın şiarlarını tazim ederse muhakkak ki bu tazim kalplerin takvalarından kaynaklanır. "(Hac, 32)

 

Bu hususların hepsinde Azim olan Hakkı razı edecek şekilde amel et. Hepsinde neyi takdim etmişse takdim et, neyi tehir etmiş, arkaya bırakmışsa sende arkaya bırak. Hadlerini tazim et, sakın aşma: "Kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir."(Bakara, 229) Aynı şekilde Allah'ın hakir gördüğünü hakir gör. Düşmanlarına, yolunu onun yolundan ayıranlara karşı razı olacağı şekilde büyüklen. Her birine cürmü, hidayetten ayrılması ve delalet yolunu tutmasındaki kadri kadar mukabelede bulun. Böyle yaparsan O'nun hizbinden, evliyalarından olursun. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyururdu:

 

"Allah'ım beni savaştıklarına karşı muharip barıştıklarına barışmış eyle." Şöyle de buyurmuşlardır: "Allah için buğzetmek, Allah için sevmek imanın en sağlam düğümlerindendir."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

3- EL-AZİZ