EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
15- EZ-ZAHİR |
Kur'an ve Sünnette varid
olmuştur. Müslim (rahimehullah)'in Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre
dedi ki: Fatıma (r.anha) Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den bir hizmetçi
istemek üzere geldi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona dedi ki:
"Şöyle de:
Allah'ım! Ey yedi kat göğün rabbi ve yerin rabbi, azim olan arşın rabbi, (Ey)
bizim rabbimiz! Ve her şeyin rabbi! Taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat'ı,
İncil'i ve Furkan'ı indiren! Perçemimi elinde tuttuğun her şeyin şerrinden sana
sığınıyorum. Allah'ım! Evvel sensin senden önce hiçbir şey yoktur. Zahir
sensin, senden sonra olacak kimse yoktur, senden daha yakını yoktur. Borcumuzu
ödeme kolaylığı ver ve bizi fakirlikten kurtar."
Beyhaki
(rahimehullah)'nin de İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Osman b. Affan
(r.anh), Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e "Göklerin ve yerin
anahtarları yalnız onundur."(Zümer, 63) Buyruğunun tefsirini sordu. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Bunu kimse bana sormadı.
Tefsiri: "La İlahe illallah Allah ekber, Sübhanallahi ve bihamdihi,
estağfirullah ve la havle vela kuvvete illa billah. el-Evvel, el-ahir, Ez
Zahir, el-Batin ... Hayır onun elindedir. Diriltirir ve öldürür. O her şeye
Kadirdir." Kut'ul-Kulub adlı eserin müellifi rivayet etmiş ve şu ziyadeyi
vermiştir: Sabah akşam bu (zikirleri) on defa söyleyene bunlar karşılığında
altı haslet verilir.
İlk haslet: İblis ve
askerlerinden korunur.
İkincisi: Ona bir kıntar
verilir.
Üçüncüsü: Cennette bir
derece yükseltilir.
Dördüncüsü: Allah onu
huru'l-İyn ile evlendirir.
Beşincisi: On iki melek
(ozikir esnasında) hazır bulunur.
Altıncısı: Hac ve umre
yapan kadar sevap alır."
Zahirİn duyularla ve
akılla tespit edilen şeylere göre açıklanan manaları vardır. "İş bana
zahir oldu" dendiğinde, bilindi, açıklandı manasına gelir. "Dağ,
hilal bana zahir" oldu dendiğinde gözle görmek manasına gelir.
Allah'ın sıfatları
içinde Zahir, başkasının üstünde olan manasında, kahir manasında olur. Şayet
mana ezelde kahrına boyun eğenlere üstündeki kudretine dönüyorsa zati bir sıfat
olur. Kahrın kendisine dönüyorsa zati bir sıfat olur. Akleşi (rahimehullah)
böyle demiştir.
İbnü'l-Hassar
(rahimehullah) dedi ki: ez-Zahir ve el-Barın, Evvel ve Ahir'in ifade ettiği
gibi ihata (kuşatma) ifade etmektedir. Ancak bu ikisinde ihata mana
değişikliğine göre değişir.
İbnü'l-Arabi (rahimehullah)
her ikisi hakkında alimlerin görüşlerini vermiştir. Bu görüşler çok fazladır.
Zahir'de beş görüş zikretmiştir:
1- Delilleri Zahir olan
2- Kullarına Zahir olan
3- Kudretiyle Zahir olan
4- Ulvi olarak Zahir
olan
5- Görünen her şeyi
izhar ederek (Zahir kılarak) Zahir olan
Derim ki: Altıncı bir
ifade de vardır: Zahir mütekebbirleri kahrederek, Zahir olanların üzerinde
Zahir olan. Yedincisi: Zahir, batın her şeyi bilen Batın'da da altı ifade
nakledilmiştir:
1- Kulların gözlerinden
saklı kalan
2- Hayal edilemeyen
3- Her şeyi gözetleyen
4- Bilen
5- Batin (gizli) her
şeyi yaratan 6- Gizli hallere muttali olan.
Derim ki: Altıncı bir
ifade vardır. O da "Habir" Her şeyden haberdar olan.
Halimi (rahimehullah)
Zahir isminin manası hakkında şöyle der: Fiilleriyle ortada olan, görünen
demektir. Yüce Mevla bu özelliktedir. Bu fiiller dururken varlığının inkarı
mümkün değildir.
Hattabi (rahimehullah)
dedi ki: Parlak hüccetleri, delilleri, rububiyetinin sübutuna vahdaniyyetinin
sıhhatine delalet eden şahitleri ile Zahir olan demektir. Zahir, kudretiyle her
şeyin üstüne olan demektir. Zahir, kudretiyle her şeyin üstünde olan manasında
da olur. Zuhur, uluv (yücelik) galebe çalmak manalarında da olur.
İbnü'l-Hassar
(rahimehullah) dedi ki: Ben de derim ki: Bu isimler hakkında Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın beyanından daha açıklayıcı bir beyan yoktur.
Tefsire de şerhe de ihtiyaç kalmamıştır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) buyuruyor ki: "Allah'ım! Evvel sensin senden önce hiçbir şey
yoktur. Ahir sensin, senden sonra olacak hiçbir şey yoktur. Zahir sensin, senin
üstünde olan hiçbir şey yoktur. Batın sensin senden daha yakın olan olacak
hiçbir şey yoktur." Bu isimler ihata manasını gerektirir. Ancak
"Evvel ve Ahir'deki ihata Zahir ve Batın'ın ihatası gibi değildir. Bu
husus ilk hadiste açıklanmıştır. Buna göre Evvel ve Ahir, başlangıcından sonuna
kadar mümkinatı kuşatmayı gerektirirler. Çünkü başlangıç ve nihayet mümkinatın
hususiyetlerindendir.
Aynı izah çerçevesinde
üzerlerinde Zahir olduğu, hepsinin kahrı altında olması, hasr ile hepsine en
yakın olmasıyla Batın olduğu belirlenir.
Azim olan Allah şöyle
buyurur: Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ı tesbih eder. O Aziz'dir,
Hakim'dir. Göklerin ve yerin mülkü onundur, öldürür ve diriltir, O her şeye
Kadirdir. O Evvel'dir, Ahir'dir, Zahir'dir, Batın'dır. Ve her şeyi
bilir."(Hadid, 1-3)
"Her şeye
Kadirdir." Buyruğundan maksat sadece var olan şeyler değildir. Aynısı,
"O her şeyi bilir" buyruğu için geçerlidir. Bilakis maksat, bütün
mümkinatın kudreti, iradesi, ihatası ve tasarrufu altına girmesi demektir.
Zahirlik ve Batınlıktan maksat açıklık-gizlilik değildir. Nitekim bizden önce
bazı Alimler böyle iddia etmişlerdir. Eğer onların dediği gibi olsaydı.
Allah'ın "O her şeyi bilendir" buyruğu izah ettiğimiz şekilde
değerlendirilmezdi. Velev ki, öncesinden ayrı, yeni bir kelam olmuş olsun.
Halbuki öyle değildir. Bilakis önce ki kelama bütün mümkinatı nefy ve ispata
dair her yönden kuşattığını pekiştirmek için bağlanmıştır.
Tefsiri şudur: Başlangıç
ondan, varış onadır. Her şeyonun kabzasında, meşretinin ve kudretinin
altındadır. Yücelik alçaklık onun takdiri iledir. Onun takdim ve tehiri olmadan
mütekaddim yoktur, müteahhir yoktur. O'nun yüceltmesi olmadan ali olan, alçaltması
olmadan alçalmış olan bir şey yoktur. Bunların hepsi onun sıfatlarına bağlıdır.
Binaenaleyh her
mükellefe, Allah Teala'nın Evvel, Ahir, Zahir, Batın olduğunu bilmesi bunu
itikat etmesi vaciptir. Bu isimler aynı müsemmanın isimleridir. Aralarında bir
ayrılık yoktur. Evvel, Ahir'le aynı, Zahir Batın ile aynıdır. Bari Teala,
evveliyet manası itibariyle Evvel, son olma manası itibariyle Ahir'dir. Aynı
şekilde bizzat kendisi ayetleri ile Zahir, bizatihi mahlukatından Batın
olandır.
Alimler bu hususa şöyle bir
örnek verdiler. Dediler ki: Ruh bedende fiilleriyle vardır. Öyle ki onu
gizlemek mümkün değildir. Zatı itibariyle de gizlidir. Mahiyeti bilinmez. Biri
ruhu duyularıyla kavramak istese ulaşamaz. İnkar etmek istese fiilleriyle onu
susturur ve inkardan alıkoyar. Fiilleri bu kadar açık iken zatı gizli olduğu
için Bari Teala'yı inkar edenin hali ne acayip! Bedendeki ruhu inkar ediyor.
Ruh ise yeryüzünde kulları için varlığının delilidir. Allah Teala buyuruyor ki:
"Nefislerinizde de (deliller vardır). Görmüyor musunuz ?"(Zariyat,
21)
Ayrıca kulun
amellerinden geçenleri ve gelecek olanları değerlendirmelidir. Farzlarını,
nafilelerini sıralamalıdır. Ölümünden önce ne taktim edeceğini, öldükten sonra
arkasında ne gibi ameller bırakacağını, hangi amellerini açığa vurup
hangilerini gizleyeceğini bilmelidir. Çünkü Allah, Zahirlere ve Batınlara
muttalidir, ilklerin ve sonların hafızıdır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: