EL-ESNA Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA VE SIFATİHİL ULYA |
13- EL-HAK |
Kur'an'da birden fazla
yerde geçmiştir. Allah Teala buyuruyor ki: "Ve Allah'ın el-Hak el-Mübin
(apaçık hak) olduğunu bileceklerdir."(Nur, 25), "Çünkü Allah Hakk'ın
ta kendisidir."(Hac, 62),
"Mevlaları (gerçek sahipleri) Hak olan Allah'a
döndürüldüler."(Yunus, 30), "Kavmin O Hak iken onu
yalanladı."(En'am, 66), "Melik, Hak olan Allah ne
yücedir."(Taha, 114) Ebu Hüreyre (r.a.) hadisinde de varid olmuştur:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gece teheccüde kalktığında şöyle
derdi: "Allahım! Hamd sana mahsustur, sen göklerin ve yerin ve her ikisi
arasında bulunanların nurusun. Sen gökleri yeri ve her ikisi arasında
bulunanları kaim kılansın. Hamd sana mahsustur! Sen haksın, vaadin haktır.
Sözün haktır. Huzuruna çıkmak haktır." hadisi Buhari, Müslim ve başkaları
İbn Abbas (r.a.)'ın rivayetiyle tahric etmişlerdir. Ümmet bu isim üzerinde icma
etmiştir. Kul veya başka varlıklar içinde kullanılabileceğinde ihtilaf yoktur.
Yaratan için marife, mahluk için nekira olarak kullanılır.
Hak, lügatte, "Hak
-ka" fiilinin mastarıdır. Mevcut, sabit olan, madum ve menfi olmayan şeye
denir. Batıl cinsinden olsa da bu ifade kullanılır. Örneğin, "Şeytan
haktır" "Bu yalan haktır" yani bu yalan sabittir, mevcuttur, yok
değildir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Göz (nazar)
haktır" buyruğu.", "Sihir haktır." buyruğu bu manadadır.
Manası: Vardır, varlığı sabittir ve gerçektir. Kendi içinde hak olmasa da batıl
hakkında kullanılan bir haktır. Her ikisinin varlıkta (var olmada) müşterek
olmaları yönüyle. Bu açıdan da itikatler sözler ve fiiller hakkında kullanılır.
Allah'ın sıfatı olarak
"Hak"ın manası, "Vacibü'l-vücud" olmasıdır.
Yani, daim olan beka,
kesintisiz beka ile vacibul-vücud olandır. Bütün hayırları, ulvi sıfatları,
hamdleri, övgüleri, en güzel isimleri zatında cemeden (bulunduran) dır.
Vacibu'l-vücud'un manası, bütün mevcudatı onun varlığını bilmeye, O'nun icadı
ile var olmaya mahkum etmiştir. Allah Teala varlığının delillerinden bahsederken,
ayetlerini şahit getirirken şöyle buyurur: "Çünkü Allah Hakkın ta
kendisidir."(Hac, 6) Alimler Hakk'ın manası konusunda 11 farklı izah
yapmışlardır. İbnü'l-Arabi (rahimehullah) bunları zikretmiştir:
1- Hak, Allah'ın
kendisidir. Allah Teala'nın "Hak onların hevalarına tabi olsaydı gökler,
yer ve içindekiler ifsad olurdu."(Mü'minun, 71) Buyruğu bu manadadır.
2- Asla yok sayılmayan
mevcut.
3- Hakkın sahibi olan
Hak. Yani hakkı hak olarak belirleyen Hak'tır.
4- Hak, Kur'an'dır.
"Biz melekler ancak hak ile indiririz."(Hicr, 8), "Ta ki onlara
hak ve açıklayıcı bir resul geldi..."(Zuhruf, 29), "Bilakis biz Hakkı
batılın üzerine atarız da O (hak) onu (batılı) yok eder."(Enbiya, 18)
buyrukları bu manadadır.
5- Hak, İslam'dır.
"Deki hak geldi, batıl zail oldu."(İsra, 81) buyruğu bu manadadır.
6- Adalet. "O gün
Allah onların amellerinin karşılığını hak (adaletle) ile verir."(Nur, 25)
7- Hak, zimmette var
olan maldır." üzerinde hak (borç, malı) ödeme yükümlülüğü olan
yazdırsın."(Bakara, 282) buyruğu bu manadadır.
8- Sıdktır.
"Allah'ın vaadi haktır."(Nisa, 122) buyruğu, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'ın vaadi haktır" sözü bu manadadır.
9- Hak, vacip olandır.
"Bana, Allah adına hak olandan başkasını söylememek yakışır"(A'raf,
105) yani "üzerime vacip olan"dan başkasını.. Allah Teala buyuruyor
ki: "O iki şahidin bir günah hak ettiklerine rastlanırsa"(Maide, 107)
yani üzerlerine günahı vacip kılacak bir iş yaptıkları tespit edilirse. Allah
Teala'nın "üzerinde hak ödeme yükümlülüğü ola ... " buyruğu da bu
manada olabilir. Yani, "Hak ödemesi vacip olan" Hadiste de
"Vitir, vaciptir" buyurulur. Manası: "Vitir meşru bir
ibadettir" yine Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın, "Allah'ın
her müslüman üzerinde yedi günde bir yıkanması, başını ve bedenini yıkaması
hakkı vardır." buyruğu da aynı manadadır.
10- Hak mülk demektir.
Mülk hak etmek bu manadan gelir. Allah Teala'nın "Ölene daha yakın olan
hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler."(Maide, 197)
buyruğu da bu manada olabilir. Hak, yani mülk sahibi, manasında olabilir.
11- Kararlılık,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in "Müslüman bir zatın vasiyeti
yanında yazılı olmadan iki gece geçirmesi hakkı değildir."
İbnü'l-Hassar
(rahimehullah) der ki: Hak lafzında bu kadar müşterek mana var ise o zaman bil
ki, yüce yaradanın "Hak" ile vasfedilmesi, bu sıfat ile her şeyden
müstağni olan, her şeyin kendisine muhtaç olduğu mutlak varlığının
kastedilmesinden hali olamaz. Mutlaka bu mana vardır. Hac suresinin başındaki
işaret bu manayadır. Mevcudatın ona muhtaç olduğundan, onun irade ve kudretine
muvafık olarak hizmete amade kılındığından bahsederken bu mana ifade
edilmiştir. "Ey insanlar! Şayet yeniden dirilme hakkında bir şüphe
içindeyseniz ... "(Hac, S) buyruğundan sonra, "İşte böyledir. Çünkü
Allah hakkın ta kendisidir ve o ölüleri diriltir ve o her şeye Kadirdir ve de
kıyamet mutlaka gelecektir. Geleceğinde şüphe yoktur. Muhakkak ki Allah
kabirlerde olanları diriltecektir."(Hac, 6-7) Bununla Allah Teala, varlığının
hak olduğuna dikkat çekmiştir. Onun dışındaki varlıklara gelince gerçekten
mevcut olsa da kendinden bir hakikati yoktur. Çünkü amade kılınmıştır, evrilip
çevrilmektedir. Hakikaten Hak olan ise mutlak mevcud olan, mutlak gani olandır.
Varlık sahibi olan her şeyin varlığı onun vacip olan varlığındandır. Bundan
dolayı da surenin sonunda "Ve muhakkak sizin ondan başka çağırdıklarınız
batılın ta kendisidir."(Hac, 62) buyurmuştur. Yani varlığı yoktur.
Duyu organlarınızla
idrak ettiğiniz bu mevcudatın hak ve sabit olduğunu kavradıysanız şunu bilin ki
bunları var eden, amade kılan, duyularınızla ve akıllarınızIa idrak edecek
şekilde önünüze sahneleyen "Mevcud-u Hak"tır. O bu vasfı almaya
kendisine muhtaç olan bu varlıklardan evladır. Ve o, dünyada ve ahirette hükmü,
fiilleri ve sözleri ile hakkı hak kılandır. "Ve Allah mücrimler istemese
de kelimeleriyle hakkı ihkak eder."(Yunus, 82) yani, Allah Teala vaadi
gerçekleştirir, sıdkını ortaya koyar, emrini tamamlar. Bu konuda müşrikler,
batıl ehli ona karşı gelseler, yolundan alıkoysalar bile ...
Binaenaleyh ilk mana
Allah'ın zatına ve ona vacip olan hususlara döner. İkinci mana ise sözlerine ve
fiillerine döner. Dolayısıyla mevcudatın hak olmaya hak sahibi olan tek varlık
Allah Teala'dır. Marifetler içinde hak olmaya layık olan marifet de
marifetullah (Allah'ı bilmektir).
Binaenaleyh her
mükellefe mutlak olarak Allah'tan başka hak olmadığını bilmesi vaciptir. Zira
o, geçmişte varlığı Daim olan, gelecekte de var olmaya devam edecek olandır.
Kendi nefsini batıl (hiçbir şey) olarak görmeli, Allah'tan başkasını da hak
olarak görmemelidir. Nitekim şair Lebıd der ki:
Dikkat edin! Allah
dışındaki her şey batıldır.
Kul hak olsa da bu hak
kendi ile değildir. Bilakis Allah'ın (var etmesi) ile haktır. Çünkü kul zatıyla
değil Allah'ın var etmesiyle mevcuttur. Hatta Allah onu var etmeseydi batıldan
ibaret olurdu.
Sonra mükellefin
kendisine emredilen her şeyi yerine getirmesi nehyedilen her şeyden kaçınması
üzerine vaciptir. Çünkü emrettiği her şey, yasakladığı her husus haktır. Şunu
da bilmeli, bunların hepsini Zahiri ve Batıni ile yerine getirmesi lazımdır.
Ubüdiyetinin hakkını tüm benliği ile yerine getirmeye çalışmalıdır. Hak dışında
bir şey dememelidir. Allah Teala'nın, "Bana, Allah adına hak olandan başkasını
söylememek yakışır." şeklinde buyurduğu gibi. Yine hak dışında bir amel
işlememelidir.
Rivayet edildiğine göre
Nebı (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Harise (r.a.)'ye dedi ki: "Nasıl
sabahladın?" dedi ki: Hak olarak (gerçekten) mü'min olarak sabahladım.
Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) ona dedi ki: "Her hakkın bir hakikati
(temeli) vardır. Senin imanının hakikati nedir? Sonra hadisi zikretti. Hak ile
akideye, hakikat ile de amellere ve takvaya işaret etmiştir. Zühd alimleri de
böyle derler: Hak kalplerin marifete dair sıfatlarıdır.
Akaid ve hakikat ise
amellerin ve azaların sıfatlarıdır. Salim b. Muğire Ebu Hanife el-Ezdi, Malik
b. Enes'ten o da Ca'fer b. Muhammed'den Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'a isnad ederek rivayet ettiğine göre (dedi ki): "Kim her gün
içinde yüz defa, "La ilahe illallahü'l-melikü'l-Hakku'l-mübın" derse
bu kelimeler ona dört haslet getirir. Fakirlikten korunur, kabrin yalnızlığında
ünsiyet bahşedilir, bununla zenginlik celbeder, önünde cennetin kapısı açılacaktır."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: