EL-ESNA

Fİ ŞERHİ ESMAİLLAHİ’L-HÜSNA

VE SIFATİHİL ULYA

 

12- ED-DEHR

 

İhtilaflı bir isimdir. Kimi isimler arasında saymış kimi saymamıştır.

 

Sayanlar daha çoktur.

 

Dediler ki: Manası, Hak Teala'nın varlığı kesintisiz bir şekilde olmuştur. Buna göre manası başlangıcı ve sonu olmayan demektir. Gerçek manası ez el, ebed manasını ifade eden Bari Teala'nın bekasının devamıdır. Buna göre bu, Allah Teala'nın -el-Evvel, el-Ahir gibi- hakkı olan bir isimdir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den rivayet edildiğine göre, "Sübhane'd-Dehr ed-Dahr" demiştir.

 

Dehr'in manası bekasının devamlılığının varlığıdır. Dahir ise dehri (zamanı) var etmesidir.

 

Dehr'i isim sayanlar, Malik (rahimehullah)'in Ebü'z-Zinad (rahimehullah)'dan A'rec yoluyla Ebu Hüreyre (r.a.)'den gelen hadisini delil getirmişlerdir. Dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden biri, 'hey gidi mahrum eden dehr demesin, Zira Allah dehrin kendisidir." Bir başka rivayette: "Dehre sövmeyin. Zira Dehr, Allah'tır." Hadisin Zahiri lafzını esas aldılar. Sonra şu şekilde tevil ettiler. Dehr, Allah'ın isimlerindendir.

 

İbnü'l-Mübarek (rahimehullah)'in talebesi Ebu Nuaym (rahimehullah) el-İsme kitabında der ki: Dehr, Allah'ın isimlerindendir. Bir ihtilaf yoktur. Sonra buna dair hadisleri verdi. Sözü de iyice uzattı.

 

Ebu Ubeyde (rahimehullah), İbn Furek (rahimehullah) ve fıkıh ve nazar ehlinden bir cemaat ise, kelamda takdiri bir ifadenin bulunduğu şeklinde yorumlamışlardır. Bu takdire göre kelam şöyle: Allah; dehri (zamanı) akıtan, evirip çevirendir.

 

Dehrin: Yaratılmış zamana kullanıldığında bir ihtilaf yoktur. "Bu Allah'ın ismidir." Diyenler, bunu müşterek isimlerden saymış, Allah'ın isimlerinden saymayan ise şöyle demiştir: Lügatte dehr, zamanın ismi dışında kullanılmamıştır. Böyleyken onu nasıl müşterek isimlerden sayarız. Hadis de tevile kabildir. Dehri isim sayan ilim ehlinden bir gurup şöyle demişlerdir: Hadis, araplara cahiliyedeki kullanımlarına cevap olarak söylenmiştir. Çünkü onlar, dehrin gerçek fail (kudret sahibi) olduğuna inanıyorlardı. Nitekim Allah Teala bu inançlarından "Dediler ki: Hayat dünya hayatımızdan başka değildir, ölür ve diriliriz. Bizi ancak "Dehr" öldürür."(Casiye, 24) Onlar Dehrin, varlığının başlangıcı olmadığına kadim ve nihayetinde olduğuna inanıyorlardı. Kainat, mahlukat dehrin etkisinde ve onun tedbiri altındadır. Hayır ve şer ondan kaynaklanır. Boylarına bir kötülük, haksızlık geldiğinde bunu dehre nispet eder ve onu sebbederlerdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da bu ismi Allah'a nakletti. Çünkü onların dehr için zikrettikleri sıfatın mahiyeti şuydu: (Dehr) Kadim olandır, evvelinde ve ahirinde yokluk bulunmayandır. Tedbir ve takdir ondandır. Bu sıfat da yalnız Allah'ındır. Ardından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara dedi ki: "Dehre sövmeyin. Çünkü dehr, Allah'tır." böyle olunca sövmek Allah'a döner. Bundan dolayı sebbetmeleri yasaklanmıştır. Dehr ismi bu manada hakikat olarak yalnız Allah'ındır. Sadece zaman manasında kullanılan, kendisinden zikrettiğimiz manalar çıkartılmış olandan da "dehr" ismini nefyetmiştir. Bu da muhtemel bir manadır. Buna Ebu Davud (rahimehullah)'un Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayeti delil olur. Dedi ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: Allah der ki: Adem oğlu bana eziyet eder. Dehre (zamana) söver durur. Halbuki dehr benim. Emir benim elimdedir. Geceyi gündüzü ben değiştiririm." Müslimde rivayet etmiştir.

 

Ma'n b. Evs b. Züheyr b. Ebu Sülma ne güzel demiştir:

 

Sıcak ve soğuk memurdurlar, yoktur hataları

Hiçbir beşerin de ecelini vaktinden önceye alamazlar,

 

Bir başkası da şöyle der:

 

Ey dehri ayıplayan! Bir musibetten dolayı

Beklemediğin oldu diye dehri kınama

Dehr memurdur, amiri vardır

Dehrin nihayeti onun emridir.

 

Binaenaleyh her mükellefin, Allah Teala'nın anlattığımız şekliyle dehr olduğunu bilmesi vaciptir. Dehri yaratan, akıtan, tedbir eden, her türlü emri tasrif eden O'dur. İtirazdan uzak dur, başına gelen musibetten dolayı kahretme, bunu kader getirmiştir. Olan hiçbir şey için, "Bu niye oldu?" olmayan bir şey içinde "Böyle olmalı değil miydi?" deme. Bilakis şöyle de: O takdir edilmedi, böyle taktir edildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da böyle yapardı: Müslimin (rahimehullah) Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet ettiğine göre dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kuvvetli mü'min zayıf müminden daha hayırlıdır. Sana faydalı olan şeylerin tutkunu ol. Allah'tan yardım iste, acizlik etme! Başına bir musibet geldiğinde şöyle deme: (Şunu) yapsaydım şöyle şöyle olurdu. Bilakis şöyle de: Allah'ın kaderi böyle (veya Allah böyle takdir etti) o dilediğini yapar. Çünkü "keşke" (şöyle yapsaydım) şeytanın işine kapı açar."

 

Bir de sünnete yapış, ayrılma. Günleri, ayları, yılları, ( dünyadan) el çekerek ve rabbinin rızasını arayarak geçir. Sakın ola ki günlerden Allah'ın tazim etmiş olduğu Cuma, Arefe, Aşüra, iki bayram günü dışındaki günleri, aylardan Allah'ın tazim ettiği haram aylar dışındaki ayları tazim etme, putperestlerin, aya ve yıldızlara tapanların uydurduğu Nevruz, Mihrican v.b. günlerden uzak dur. Yine bazı acemlerin aylarıyla alakalı uydurdukları şeylerden uzak dur. Allah gece ile gündüzü, öğüt almak isteyen, şükretmek isteyen kimse için birbirine halef kılmıştır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

13- EL-HAK