SÜNEN DARAKUTNİ

Davalar ve Hükümler

 

باب في المرأة تقتل إذا ارتدت

Mürted Olan Kadın'ın Öldürülmesi

 

حدثنا أبو القاسم عبد الله بن محمد بن ابنة منيع قراءة عليه نا أبو جعفر محمد بن أبي سمينة نا عبيد الله بن موسى نا إسرائيل عن عثمان الشحام عن عكرمة عن بن عباس قال كان رجل له امرأة ولدت منه ولدين قال فكانت تؤذي رسول الله صلى الله عليه وسلم فينهاها فلا تنتهي ويزجرها فلا تنزجر قال فذكرته ذات يوم فقام إليها بمعول فوضعه في بطنها ثم اتكى عليها حتى أنفذه فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ألا اشهدوا أن دمها هدر

 

4423- İbn Abbas der ki: Bir adamın kendisinden iki çocuk doğuran karısı vardı. Bu kadın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eziyet etmekteydi. Kocası onu bundan men edip bunu yasaklamasına rağmen kadın bundan geri durmamaktaydı. Kadın bir gün (kötü bir şekilde) Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anınca, adam kalkıp kazmayı karnına koydu ve bastırıp onu öldürdü. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dikkat edin! Şahid olunuz ki o kadının kanı hederdir" buyurdu. 

 

 

نا عمر بن أحمد الدربي نا بن كرامة نا عبيد الله بن موسى بإسناده مثله

 

4424- Ubeydullah b. Musa isnadıyla bir öncekinin aynısını bildirmiştir.

 

 

نا محمد بن يحيى بن مرداس نا أبو داود نا عباد بن موسى نا إسماعيل بن جعفر نا إسرائيل عن عثمان الشحام عن عكرمة عن بن عباس بهذا وقال فلما كان البارحة جعلت تشتمك وتقع فيك فقتلتها فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ألا اشهدوا أن دمها هدر قال الشيخ الدارقطني فيه سنة في الأصل في إشهاد الحاكم على نفسه بإنفاذ القضاء

 

4425- İkrime bu isnadla İbn Abbas kanalıyla rivayette bulunup şöyle dedi: Adam (Hz. Peygamber'e): "Dün sana sövmeye ve hakaret etmeye başladı. Ben de onu öldürdüm" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dikkat edin! Şahid olunuz ki o kadının kanı hederdir" buyurdu.

 

Darekutnı der ki: "Bu rivayette, kadının hüküm verirken kendini şahit sayabilmesine yönelik bir sünnet de vardır."

 

 

نا أحمد بن عيسى بن علي الخواص نا أحمد بن عبيد بن ناصح نا أبو داود نا زمعة عن الزهري عن عروة عن عائشة قالت قال رسول الله صلى الله عليه وسلم البلاد بلاد الله والعباد عباد الله ومن أحيى من موات الأرض شيئا فهو له وليس لعرق ظالم حق

 

4426- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şehirler, Allah'ın şehirleridir. İnsanlar da Allah'ın kullarıdır. Her kim işlenmemiş bir yeri imar edip ekilecek duruma getirirse, o yer artık kendisinindir. Başka bir zalimin (güç kullanarak onu elinden almaya) hakkı yoktur."

 

Tahric: Buhari (2335).

 

 

نا أبو محمد بن صاعد وأبو بكر النيسابوري وأبو علي الصفار قالوا نا عباس بن محمد الدوري نا عثمان بن محمد بن عثمان بن ربيعة بن أبي عبد الرحمن الرازي نا مسلم بن خالد عن بن جريج عن عطاء عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال البينة على من إدعى واليمين على من أنكر إلا في القسامة

 

4427- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise iddiayı inkar edene (davalıya) düşer. Ancak kasame (yemini) bunun dışındadır"buyurdu.

 

 

نا إبراهيم بن محمد العمري نا الزبير بن بكار نا محمد بن الضحاك ومطرف بن عبد الله قالا نا مسلم بن خالد ح ونا أبو بكر النيسابوري وأبو علي الصفار قالا نا عباس بن محمد نا مطرف عن مسلم بن خالد ح ونا بن مخلد نا إبراهيم بن محمد العتيق نا مطرف عن الزنجي بن خالد عن بن جريج عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال البينة على من إدعى واليمين على من أنكر إلا في القسامة ورواه عبد الرزاق عن بن جريج وحجاج عن بن جريج عن عمرو مرسلا

 

4428- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise iddiayı inkar edene (davalıya) düşer. Ancak kastime (yemini) bunun dışındadır" buyurmuştur,

 

Abdürrezzak bunu ibn Cüreyc'ten, Haccac da ibn Cüreyc kanalıyla Amr'dan mürsel olarak rivayet etmiştir.

 

 

نا أبو حامد محمد بن هارون نا أحمد بن منيع نا محمد بن الحسن بن أبي يزيد الهمداني ح ونا أحمد بن محمد بن أبي شيبة نا محمد بن هشام المروروذي قالا نا محمد بن الحسن نا حجاج عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم البينة على المدعي واليمين على المدعى عليه

 

4429- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise davalıya düşer" buyurmuştur. 

 

 

نا عبد الله بن أحمد بن ربيعة نا إسحاق بن خالد نا عبد العزيز بن عبد الرحمن نا أبو حنيفة عن حماد عن إبراهيم عن شريح عن عمر عن النبي صلى الله عليه وسلم قال البينة على المدعى واليمين على المدعى عليه

 

4430- Hz. Ömer bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Delil getirmek davacıya, yemin etmek ise davalıya düşer"buyurdu.

 

 

نا بن صاعد نا محمد بن عمر بن هياج نا يحيى بن عبد الرحمن الأرحبي حدثني عبيدة بن الأسود ثنا القاسم بن الوليد عن سنان بن الحارث بن مصرف عن طلحة بن مصرف عن مجاهد عن بن عمر أن النبي صلى الله عليه وسلم قال المدعى عليه أولى باليمين إلا أن تقوم بينة

 

4431- İbn Ömer'in bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Davacının bir delil getirmemesi halinde davalı yemin etmekte daha önceliklidir" buyurmuştur.

 

Tahric: İbn Hibban, Sahıh 13/340 (5996).

 

 

نا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا أحمد بن عيسى المصري نا عبد الله بن وهب أخبرني يزيد بن عياض عن عبد الملك بن عبيد عن خرينق بنت الحصين عن عمران بن الحصين قال أمر رسول الله صلى الله عليه وسلم بشاهدين على المدعى واليمين على المدعى عليه

 

4432- İmran b. Husayn der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), davacının iki şahit getirmesini emretti. Aksi takdirde yemin etmek davalıya düşer."

 

Tahric: Bak: el-Mizan (7/258, 259).

 

 

نا محمد بن مخلد نا الرمادي نا نعيم بن حماد نا مروان بن معاوية عن حجاج الصواف حدثني حميد بن هلال عن زيد بن ثابت قال قضى رسول الله صلى الله عليه وسلم أن من طلب عند أخيه طلبة بغير شهداء فالمطلوب أولى باليمين

 

4433- Zeyd b. Sabit der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kişinin (Müslüman) kardeşinden şahit getirmeden (kendisinin olduğunu iddia ederek) bir talepte bulunursa kendisinden talepte bulunulan kimse yemin etmekte daha önceliklidir diye hüküm kıldı."

 

Tahric: Nuaym b. Hammad'ın hıfzı konusunda söz sarf edilmiştir. Humeyd b. Hilal'ın.

Zeyd b. Sabit'ten hadis rivayet ettiğinden bahseden birini de görmedim.

 

 

نا دعلج بن أحمد نا محمد بن إبراهيم البوشنجي نا روح بن صلاح نا نافع بن يزيد ويحيى بن أيوب عن يزيد بن الهاد عن محمد بن عمرو بن عطاء عن عطاء بن يسار عن أبي هريرة أنه سمع رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول لا تجوز شهادة بدوى على صاحب قرية

 

4434- Ata b. Yesar'ın bildirdiğine göre Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bedevi birinin köylü aleyhindeki şahitliği geçerli değildir" buyurduğunu işitmiştir.

 

Tahric: Ebu Davud (3602) ve İbn Mace (2367).

 

 

نا عبد الملك بن أحمد بن نصر الدقاق نا يونس بن عبد الأعلى نا بن وهب أنا يحيى بن أيوب ونافع بن يزيد عن بن الهاد عن محمد بن عمرو بن عطاء عن عطاء بن يسار عن أبي هريرة عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا تقبل شهادة البدوي على القروي

 

4435- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bedevi birinin köylü aleyhindeki şahitliği kabul edilmez" buyurmuştur.

 

 

نا الحسين بن إسماعيل نا خلاد بن أسلم نا روح بن عبادة نا بن جريج أخبرني صديق بن موسى عن محمد بن أبي بكر عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا تعصبة على الميراث إلا ما حمل القسم

 

4436- Muhanrmed b. Ebi Bekr'in, babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Varisler kendi aralarında ancak bölünebilecek şeyleri bölüp taksim edebilirler" buyurmuştur.

 

Tahric: Beyhakı (10/133).

 

 

نا الحسين بن إسماعيل نا عبد الله بن شبيب نا عبد الجبار بن سعيد نا سليمان بن محمد عن أبي بكر بن أبي سبرة عن بن جريج عن صديق بن موسى عن عبد الرحمن بن أبي بكر عن أبيه كذا قال أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا تعصبة على أهل الميراث إلا ما حمل القسم

 

4437- Muhanrmed b. Ebi Bekr'in babasından bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Varisler kendi aralarında ancak bölünebilecek şeyleri bölüp taksim edebilirler (elmas, şal ve hamam gibi şeyleri zarar görürler diye bölemezler)" buyurmuştur.

 

 

نا علي بن عبد الله بن مبشر نا أحمد بن سنان نا عمرو بن عون أنا أبو الأحوص عن الكلبي عن أبي صالح عن بن عباس قال وجد رجل من الأنصار قتيلا في دالية ناس من اليهود فذكروا ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم فبعث إليهم فأخذ منهم خمسين رجلا من خيارهم فاستحلف كل واحد منهم بالله ما قتلت ولا علمت قاتلا ثم جعل الدية عليهم قالوا لقد قضى بما في ناموس موسى الكلبي متروك

 

4438- İbn Abbas der ki: Ensar'dan bir adam Yahudilere ait bir su dolabının yanında öldürülmüş birini gördü. Bu durumu Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiklerinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara birini gönderdi ve Yahudilerin ileri gelenlerinden elli kişiyi çağırttı. Onlardan her birine: "Onu öldürmediğine ve kimin öldürdüğünü bilmediğine" diyerek Allah adına yemin ettirdi. Sonra da diyeti ödemelerine hükmetti. Bunun üzerine Yahudiler: "Musa'nın Kitab'mda olduğu gibi bize hükmetti'' dediler.

 

Kelbı metruk biridir.

 

Tahric: İsnadı zayıftır. çünkü senedinde metruk olan el-Kelbi bulunmaktadır.

 

 

نا محمد بن عبد الله بن عبد الرحمن بن بليل الزعفراني نا أبو حاتم الرازي نا أبو عمر الحوضي نا الحسن بن أبي جعفر عن معمر عن الزهري عن سعيد بن المسيب عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم ونا عثمان بن علي الصيدلاني وهبة الله بن جعفر المقري قالا نا محمد بن يوسف بن موسى المقري نا إسحاق بن أبي حمزة نا يحيى بن أبي الخصيب نا هارون بن عبد الرحيم عن إبراهيم بن أبي عبلة عن الزهري عن سعيد بن المسيب عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم حريم البئر البدي خمسة وعشرون ذراعا وحريم البئر العادية خمسون ذراعا وحريم العين السائحة ثلاثمائة ذراع وحريم عين الزرع ستمائة ذراع لفظهما سواء الصحيح من الحديث أنه مرسل عن بن المسيب ومن أسنده فقد وهم

 

4439- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "İslam devrinde kazılan kuyunun alanı yirmi beş arşındır. Eski(kavim)lerden kalan kuyunun alanı elli arşındır. Akan pınarın alanı üç yüz arşındır. Ekinlik pınarının alanı ise altı yüz arşındır" bu yurdu.

 

Her iki kanalın lafzı aynıdır. Ancak doğrusu ibnu'I-Müseyyeb'den mürsel olarak rivayet edilmesidir. Merfu olarak rivayet eden hata etmiştir.

 

Tahric: Ebu Davud, Merasil (402).

 

 

حدثني أبي نا عبد الله بن محمد بن ناجية نا محمد بن يحيى بن أبي عمر نا فرج بن سعيد بن علقمة بن أبيض بن حمال حدثني عمي ثابت بن سعيد بن أبيض بن حمال أن سعيد بن أبيض بن حمال حدثه عن أبيه أبيض بن حمال أنه استقطع من رسول الله صلى الله عليه وسلم الملح الذي يقال له ملح شذا بمأرب فقطعه له ثم إن الأقرع بن حابس التميمي قال يا رسول الله إني قد وردت الملح في الجاهلية وهو بأرض ليس بها ماء ومن ورده أخذه وهو مثل الماء العد فاستقال النبي صلى الله عليه وسلم أبيض بن حمال في قطيعته منه قال أبيض قد أقلتك منه على أن تجعله مني صدقة فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم هو منك صدقة وهو مثل الماء العد ومن ورده أخذه قال الفرج وهو اليوم على ذلك من ورده أخذه وقطع له رسول الله صلى الله عليه وسلم أرضا ونخيلا بالجرف جرف مراد حين أقاله منه

 

4440- Said b. Ebyad b. Hammil bildiriyor: Babam Ebyad b. Hammil, Me'rib'de kendisine Şeze tuzu denilen tuzluk bölgesini Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) istedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de orayı kendisine verdi. Sonra Akra' b. Hibis et-Temimi: "Ey Allah'ın Resulü! Ben Cahiliye döneminden o tuzluğa vardım. O tuzluk susuz bir bölgededir. Kim oraya varırsa oradan tuz alır. O tuzluk kesintisiz su gibidir" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebyad b. Hammil'e verdiği bu tuzluğu geri istedi. Ebyad b. Hamil da, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu tuzluğu benim tarafımdan. verilen bir sadaka kılman üzere geri veriyorum" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O senden bir sadakadır ve kesintisiz devam eden su gibidir. Kim ona varırsa oradan tuzunu alabilir" buyurdu.

 

Ferec der ki: "O tuzluk bugün de aynı şekildedir. Kim ona vardıysa onun tuzundan alır. Ebyad b. Hammal tuzluğu geri verince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun yerine kendisine Curf-i Murad'da bir arazi ve hurmalık verdi."

 

 

حدثني أبي نا عبد الله بن محمد بن ناجية نا محمد بن يحيى بن أبي سمينة نا محمد بن يحيى بن قيس المازني عن ثمامة بن شراحيل عن سمي بن قيس عن شمير بن محمد عن أبيض بن حمال قال وفدت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فاستقطعته الملح فقطعه لي فلما وليت قال رجل يا رسول الله أتدري ما أقطعته يا رسول الله إنما أقطعته الماء العد فرجع فيه

 

4441- Ebyad b. Hammal der ki: Bir grupla birlikte ResululIah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittim. ResululIah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tuzluk bölgesini (tuz madenini) istedim ve aldım. Geri döneceğim zaman bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ona nereyi verdiğini biliyor musun? Oranın tuzu kesintisiz su gibidir" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orayı benden geri aldı,

 

 

نا علي بن عبد الله بن مبشر نا أحمد بن سنان نا محمد بن عبد الله الأنصاري نا بن جريج نا عطاء عن صفوان بن يعلى عن أبيه قال غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم جيش العسرة فكان من أوثق أعمالي في نفسي وكان لي أجير فقاتل إنسانا فعض أحدهما إصبع صاحبه فلقد سمى لي صفوان أيهما عض فنسيته قال فانتزع إصبعه فانكسرت ثنيته فرفع إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأهدر ثنيته وقال يدع يده في فيك تقضمها أحسبه قال كقضم الفحل

 

4442- Safvan b. Ya'la, babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Ceyşu'l-Usra (zorluk ordusu) içinde savaşa katıldım. Bu savaş benim en sağlam amellerimden biridir. Bir işçim vardı ve bu işçi başka biriyle kavga etti. İçlerinden biri diğerinin parmağını ısırdı. -RaYi: "Safvan bana hangisinin ısırdığını söylemişti, ancak ben unuttum" dedi. - Isırılan kişi parmağını sert bir şekilde çekince ısıran kişinin ön dişlerinden biri yerinden söküldü. Davalaşmak. üzere Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiklerinde, Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} ısıran adama: "ısırman için elini ağzında mı bıraksaydı!" buyurdu. Sanırım: "Erkek devenin ısırması gibi" buyurmuştu.

 

Tahric: Buhari Sahıh (2265, 2973, 4417) ve Müslim (1674).

 

 

نا بن مبشر نا أحمد بن سنان نا يزيد بن هارون نا محمد بن إسحاق عن عطاء بن أبي رباح عن صفوان بن عبد الله بن صفوان عن عميه يعلى وسلمة ابني أمية قالا خرجنا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم في غزوة تبوك ومعنا صاحب لنا من أهل مكة فقاتل رجلا فعض الرجل ذراعه فجذبها من فيه فسقطت ثنيتاه فذهب إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم يسأله العقل فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم ينطلق أحدكم إلى أخيه فيعضه عضيض الفحل ثم يأتي يسأل العقل لا حق لك فأطلها رسول الله صلى الله عليه وسلم

 

4443- Ya'la b. Ümeyye ve Seleme b. Ümeyye derler ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Tebuk gazvesine çıktık. Beraberimizde Mekke ahalisinden olan bir arkadaşımız vardı. Bu kişi biri ile kavga etti. O da bizim bir arkadaşın elini ısırdı. Arkadaşımız adamın ağzından elini sert bir şekilde çekince ön dişlerinden biri yerinden söküldü. Bunun üzerine adam diyet istemek için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıktı. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden biri kardeşine gidip onu erkek devenin ısırması gibi ısırıyor, sonra da (düşen dişinin) diyet(ini) istemek için geliyor. Senin alacak herhangi bir hakkın yoktur" buyurdu ve davayı red etti.

 

Tahric: Nesai (8/30) ve İbn Mace (2656).

 

 

نا الفارسي نا أحمد بن عبد الوهاب نا أحمد بن خالد الوهبي نا محمد بن إسحاق بإسناده نحوه فقال لا عقل لها فأطلها رسول الله صلى الله عليه وسلم

 

4444- Muhammed b. İshak isnadıyla bir öncekinin aynısını bildirmiş ve rivayetinde: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sana verilecek bir diyet yoktu buyurdu ve davayı red etti" ibaresi geçmiştir.

 

 

نا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا الحسين بن حريث المروزي نا الفضل بن موسى عن أبي حمزة عن عبد العزيز بن رفيع عن بن أبي مليكة عن بن عباس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم الشريك شفيع والشفعة في كل شيء خالفه شعبة وإسرائيل وعمرو بن أبي قيس وأبو بكر بن عياش فرووه عن عبد العزيز بن رفيع عن بن أبي مليكة مرسلا وهو الصواب ووهم أبو حمزة في إسناده

 

4445- İbn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ortak, şufa hakkına sahiptir ve her şeyde şura hakkı vardır" buyurdu.

 

Şu'be - israil - Amr b. Ebı Kays ve Ebu Bekr b. Ayyaş muhalefet edip Abdulazız b.

Rufey' - ibn Ebı Muleyke kanalıyla mürsel olarak rivayet ettiler. Doğrusu da budur. Ebu Hamza isnadında hata yapmıştır.

 

Tahric: Tirmizi (1371).

 

 

نا أحمد بن محمد بن سعدان نا شعيب بن أيوب نا الفضل بن دكين ومعاوية بن هشام عن سفيان عن إبراهيم بن ميسرة عن عمرو بن الشريد عن أبي رافع أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال الجار أحق بسقبه

 

4446- Ebu Raft'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Komşu, (şufa açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir" buyurdu.

 

Tahric: Buhari (6977, 6978, 6980, 6981).

 

 

نا علي بن عبد الله بن مبشر نا أحمد بن سنان نا عبد الرحمن نا سفيان عن إبراهيم بن ميسرة عن عمرو بن الشريد أن سعدا ساوم أبا رافع أو أبو رافع ساوم سعدا فقال أبو رافع لولا أني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول الجار أحق بسقبه ما أعطيتك

 

4447- Amr b. eş-Şerid bildiriyor: Sa'd, Ebu Rafı' ile veya Ebu Rafı', Sa'd ile pazarlık edip, Ebu Rafİ': "Eğer Resulullab'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Komşu, (şufa açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir’‘ buyurduğunu işitmeseydim sana (bu evi) vermezdim" dedi.

 

 

نا القاضي الحسين بن إسماعيل نا أحمد بن عثمان بن حكيم الأودي نا بكر بن عبد الرحمن نا قيس بن الربيع عن بكر بن وائل عن إبراهيم بن ميسرة عن عمرو بن الشريد قال أقبلت أنا وأبو رافع حتى أتى سعد بن أبي وقاص فقال اشتر نصيبي في دارك فقال سعد لا أريده فقال له قائل اشتر منه فقال آخذه بأربعمائة معجلة أو مؤخرة فقال أبو رافع قد أعطيت خمسة آلاف معجلة فقال له سعد ما أنا بزائدك فقال أبو رافع لولا أني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول الجار أحق بسقبه أو نصيبه ما بعتك بأربعمائة وتركت خمسة آلاف

 

4448- Amr b. eş-Şerid der ki: Ebu Rafı' ile birlikte çıktık ve Sa'd b. Ebi Vakkas'ın yanına vardık. Ebu Rafİ': "(Ey Sa'd!) Arsan içinde bulunan evimi satın al" deyince, Sa'd: "Almak istemiyorum" karşılığını verdi. Bir kişi Sa'd'a: "Sen bunu kendisinden satın al" deyince, Sa'd: "Ben tek ödemede veya taksitle dört yüz dinara satın alınm" dedi. Ebu Rafİ': "Peşin olarak bana beş bin dinar verildi" deyince, Sa'd: "Ben sana bundan daha fazlasını vermem" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu Rafı': "Eğer Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Komşu, (şufa açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir’‘ buyurduğunu işitmeseydim beş bin dinarı bırakıp (bu evi) sana dört yüz dinara vermezdim" dedi.

 

Tahric: İbn Hibban (5181).

 

 

نا أحمد بن محمد بن زياد نا إسماعيل بن محمد بن أبي كثير نا مكي بن إبراهيم نا المثنى بن الصباح عن عمرو بن شعيب عن سعيد بن المسيب عن الشريد بن سويد أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال الشريك أحق بشفعته حتى يأخذ أو يترك

 

4449- Şerid b. Suveyd'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ortak, ortak olduğu şeyi alana veya bırakana kadar şura hakkına sahiptir.'' buyurmuştur.

 

Tahric: İbn Mace (2496) ve Nesai (7/320).

 

 

حدثنا أبو بكر النيسابوري نا إسماعيل بن حصين الجبيلي نا عمرو بن هاشم عن الأوزاعي حدثني عمرو بن شعيب عن عمرو بن الشريد عن أبيه أنه باع من رجل نصيبا له من دار له فيها شريك فقال شريكه أنا أحق بالبيع من غيري فرفع ذلك إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال الجار أحق بسقبه

 

4450- Amr b. eş-Şerid, babasından bildiriyor: Bir adam ortaklı oldugu bir evden hissesini satınca, ortağı: "Ben onu alınakta başkasından daha öncelikliyim" dedi. Bunun üzerine davalaşmak üzere Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıktıklarında, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Komşu, (şuf'a açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir.'' buyurdu.

 

 

نا بن صاعد نا عمرو بن علي نا المعتمر بن سليمان نا عبد الله بن عبد الرحمن الثقفي حدثني عمرو بن الشريد بن سويد عن أبيه قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم الجار أحق بسقبه قيل ما السقب قال الجوار

 

4451- Amr b. eş-Şerid b. Suveyd'in, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Komşu, (şuf'a açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir" buyurmuştur. Kendisine (babama): "Sekab nedir?" diye sorulunca: "Kişinin bitişiğindeki taşınınaz mala yakınlığıdır" karşılığını verdi.

 

 

حدثنا أبو بكر النيسابوري ومحمد بن مخلد وآخرون قالوا نا علي بن حرب نا عبد الله بن إدريس عن بن جريج عن أبي الزبير عن جابر قال قضى رسول الله صلى الله عليه وسلم في الشفعة في كل شرك لم يقسم ربعة أو حائط لا يحل له أن يبيعه حتى يستأذن شريكه وقال بن مخلد حتى يؤذن شريكه فإن شاء أخذ وإن شاء ترك فإن باعه ولم يؤذنه فهو أحق به لم يقل يقسم في هذا الحديث إلا بن إدريس وهو من الثقات الحفاظ

 

4452- Cabir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ev veya balıçe gibi bölünmemiş her ortaklıkta şufa hakkının olduğuna ve ortağın diğer ortağına danışmadan payını satmasının caiz olmadığına hükmetmiştir.

 

İbn Malıled rivayetinde: "Ortağına danışmadıkça satamaz. Ortağı onu dilerse alır, dilerse almaz. Eğer ortağından izin almadan satarsa, ortağı o malı almakta daha önceliklidir" demiştir.

 

Bu hadiste "Bölünmemiş mal" ifadesini ibn idris'ten başkası zikretmemiştir ki, ibn idrıs güvenilirdir ve hafız biridir.

 

Tahric: Müslim (1718).

 

 

نا أحمد بن عيسى بن السكين نا إسحاق بن رزيق نا إبراهيم بن خالد نا الثوري عن إبراهيم بن ميسرة الطائفي عن عمرو بن الشريد أن أبا رافع سامه سعد ببيت له فقال له سعد ما أنا بزائدك على أربعمائة مثقال فقال له أبو رافع لولا أني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول الجار أحق بصقبه والصقب القرب ما أعطيتك

 

4453- Amr b. eş-Şerid bildiriyor: Sa'd, Ebu Rafı'nin evi için kendisiyle pazarlık edip: "Ben sana dört yüzden (dinardan) fazla bir miskal bile arttırmayacağım" deyince, Ebu Rafİ': "Eğer Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Komşu, (şufa açısından) sekabine (yani bitişiğindeki taşınmaz mala) öncelikle hak sahibidir’‘ buyurduğunu işitmeseydim ki, sekab de yakınlıktır, sana (bu evi) vermezdim" karşılığını verdi.

 

 

نا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا أحمد بن إبراهيم الموصلي وإسحاق بن إبراهيم المروزي وغيرهما قالوا نا إبراهيم بن سعد عن أبيه عن القاسم بن محمد عن عائشة قالت قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من أحدث في أمرنا هذا ما ليس منه فهو رد

 

4454- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim, bu işimizde (dinimizde) onda olmayan bir şeyi ona ihdas ederse, o şey merduddur (batıldır)" buyurdu. 

 

Tahric: Buhari (2697) ve Müslim (1718).

 

 

نا محمد بن الحسين الحراني نا القاسم بن عبد الرحمن الفارقي نا سهل بن صقير نا إبراهيم بن سعد عن الزهري عن القاسم بن محمد عن عائشة قالت قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من صنع في ماله ما ليس في كتاب الله فهو مردود قوله عن الزهري خطأ قبيح

 

4455- Hz. Aişe der ki: "Kim, malında, Allah'ın Kitab'ında olmadığı bir şekilde tasarruf ta bulunursa, o şey merduddur (batıldır) " buyurdu. 

 

ibrahim b. Said'in Zührı'den şeklinde rivayeti fahiş bir hatadır.

 

Tahric: Buhari (s. 49) ve Müslim (1718).

 

 

نا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا عبد الأعلى بن حماد نا عبد العزيز بن محمد عن عبد الواحد بن أبي عون عن سعد بن إبراهيم عن القاسم عن عائشة أن النبي صلى الله عليه وسلم قال من فعل أمرا ليس عليه أمرنا فهو مردود

 

4456- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim dinimizde olmayan bir amel işlerse, o ameli merduddur (batıldır)" buyurmuştur. 

 

Tahric: İbn Ebi Asım, Sünne (53).

 

 

نا عبد الله بن محمد نا هارون بن عبد الله ح ونا الحسين بن إسماعيل نا علي بن مسلم قالا نا أبو عامر نا عبد الله بن جعفر هو المخرمي عن سعد بن إبراهيم عن القاسم بن محمد عن عائشة أن النبي صلى الله عليه وسلم قال من عمل عملا ليس عليه أمرنا فهو رد

 

4457- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim dinimizde olmayan bir amel işlerse, o ameli merduddur (batıldır)" buyurmuştur.

 

 

نا أحمد بن إبراهيم بن أبي الرجال نا أبو أمية محمد بن إبراهيم نا يحيى بن صالح الوحاظي نا عبد العزيز بن محمد ثنا زفر بن عقيل الفهري قال سمعت القاسم بن محمد يقول سمعت عائشة رضى الله تعالى عنها تقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم كل أمر لم يكن عليه أمرنا فهو رد

 

4458- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dinimiz üzere olmayan her iş merduddur (batıldır) " buyurmuştur.

 

 

نا محمد بن عمرو بن البختري نا أحمد بن الخليل نا الواقدي نا خارجة بن عبد الله بن سليمان بن زيد بن ثابت عن أبي الرجال عن عمرة عن عائشة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا ضرر ولا ضرار

 

4459- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(İslam'da) zarar vermek yoktur. Zarara zararla karşılık vermek de yoktur" buyurmuştur.

 

Tahric: Taberani, M. el-Evsat (268, 1033).

 

 

نا أحمد بن محمد بن أبي شيبة نا محمد بن عثمان بن كرامة نا عبيد الله بن موسى عن إبراهيم بن إسماعيل عن داود بن الحصين عن عكرمة عن بن عباس أن النبي صلى الله عليه وسلم قال للجار أن يضع خشبته على جدار جاره وإن كره والطريق الميتاء سبع أذرع ولا ضرر ولا إضرار

 

4460- İbn Abbas bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kişin (bina için) komşusunun duvarı üzerine komşusu istemese de ağaç koyma hakkı vardır. (Arsalar arasından geçen) umumi yolun genişliği yedi arşındır. (İslam'da) zarar vermek yoktur. Zarara zararla karşılık vermek de yoktur" buyurdu.

 

Tahric: İbn Mace (2341).

 

 

نا إسماعيل بن محمد الصفار نا عباس بن محمد نا عثمان بن محمد بن عثمان بن ربيعة بن أبي عبد الرحمن نا عبد العزيز بن محمد عن عمرو بن يحيى عن أبيه عن أبي سعيد الخدري أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا ضرر ولا إضرار

 

4461- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(İslam'da) zarar vermek yoktur. Zarara zararla karşılık vermek de yoktur" buyurmuştur.

 

 

نا أحمد بن محمد بن زياد نا أبو إسماعيل الترمذي نا أحمد بن يونس نا أبو بكر بن عياش قال أراه قال عن بن عطاء عن أبيه عن أبي هريرة أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا ضرر ولا ضرورة ولا يمنعن أحدكم جاره أن يضع خشبه على حائطه

 

4462- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü {Sallallahu aleyhi ve Sellem) "(İslam'da) zarar vermek yoktur. Zarara zararla karşılık vermek de yoktur. Sizden biriniz komşusunu (bina için) duvarı üzerine ağaç koymaktan engellemesin" buyurmuştur.

 

Tahric: Darekutni bunu rivayette tek kalmışhr.

 

 

نا إسماعيل بن محمد الصفار نا العباس بن محمد نا يحيى بن أبي بكير نا حماد بن سلمة عن إياس بن معاوية عن القاسم بن محمد قال إذا ادعى الرجل الفاجر على الرجل الصالح الشيء الذي يرى الناس أنه كاذب وأنه لم يكن بينهما معاملة لم يستحلف له

 

4463- Kasım b. Muhammed der ki: "Facir adam, salih adam hakkında insanların yalan olduğunu gördüğü ve aralarında öyle bir şeyin olmadığını bildiği bir şeyde şikayetçi olursa, ona (salih adama) yemin ettirilmez.''

 

Tahric: Ravileri Buhari ve Müslim'in ravileri olup güvenilir kişilerdir.

 

 

نا بن منيع نا داود بن رشيد نا مروان بن معاوية نا دهثم بن قران نا عقيل بن دينار مولى حارثة بن ظفر عن حارثة بن ظفر أن دارا كانت بين أخوين فحظرا في وسطها حظارا ثم هلكا وترك كل واحد منهما عقبا فأدعى كل واحد منهما أن الحظار له من دون صاحبه فاختصم عقباهما إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأرسل حذيفة بن اليمان فقضى بينهما فقضى بالحظار لمن وجد معاقد القمط تليه ثم رجع فأخبر النبي صلى الله عليه وسلم فقال النبي صلى الله عليه وسلم أصبت قال دهثم أو قال أحسنت خالفه في الإسناد أبو بكر بن عياش

 

4464- Giriye b. Zafer bildiriyor: İki kardeşin ortak bir evi vardı. Araya dallardan oluşan bir çit yapmışlardı. Sonra her biri arkasında çocuklar bırakarak vefat ettiler. Her ikisinin de çocukları çitin kendilerinin olduğunu söyleyince, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında davalaştılar. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), aralarında hüküm vermesi için Huzeyfe b. elYeman'ı gönderdi. Huzeyfe, dalları bağlayan ip düğümlerinin bulunduğu tarafın çitin sahibi olduğuna hükmetti. Sonra geri dönüp durumu Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İsabet etmişsin" veya: "İyi yapmışsın" buyurdu.

 

Ebu Bekr b. Ayyaş isnadında muhalefet etmiştir.

 

Tahric: İsnadı çok zayıftır. Taberani, M. el-Kebir 2/260 (2088).

 

 

نا محمد بن أحمد بن أبي الثلج نا يعقوب بن إبراهيم نا أبو بكر بن عياش نا دهثم بن قران عن نمران بن حارثة عن أبيه أن قوما اختصموا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم في خص كان بينهم فبعث حذيفة يقضي بينهم فقضى للذين يليهم القمط فلما رجع إلى النبي صلى الله عليه وسلم أخبره فقال أصبت أو أحسنت لم يروه غير دهثم بن قران وهو ضعيف وقد اختلف في إسناده

 

4465- Nimran b. Cariye, babasından bildiriyor: Bir kavim aralarında bulunan çit hakkında Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında davalaştılar. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aralarında hüküm vermek için Huzeyfe'yi gönderdi. Huzeyfe, ip düğümlerinin bulunduğu tarafın çitin sahibi olduğuna hükmetti. Sonra geri dönüp durumu Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İsabet etmişsin" veya: "İyi yapmışsın" buyurdu.

 

Dehşem b. Karran dışında rivayet eden olmamıştır. Dehşem de zayıf biridir. Ondan olan rivayette ihtilaf edilmiştir.

 

Tahric: İbn Mace (2343).

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا الحسن بن أبي الربيع نا عبد الرزاق عن معمر عن أيوب عن عمرو بن دينار عن هشام بن يحيى عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال إذا أفلس الرجل فوجد البائع سلعته بعينها فهو أحق بها من الغرماء

 

4466- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Kişi iflas ederse ve satıcı iflas edenin yanında malının bizzat kendisini görürse, onu almakta diğer alacaklılardan daha fazla hak sahibidir.'' buyurmuştur.

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا عبد الله بن محمد بن عمرو الغزي نا الفريابي نا سفيان الثوري عن يحيى بن سعيد الأنصاري عن أبي بكر بن محمد عن عمر بن عبد العزيز عن أبي بكر بن عبد الرحمن عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال من باع سلعة فأفلس صاحبها فوجدها بعينها فهو أحق بها

 

4467- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) "Kim birine bir mal satar da müşteri iflas ederse ve satıcı malının bizzat kendisini iflas edenin yanında görürse, onu almakta daha fazla hak sahibidi:. buyurmuştur.

 

 

نا محمد بن عبد الله بن إبراهيم الشافعي نا محمد بن عبد الله بن عبد الرحمن الأسدي نا عمرو بن عثمان نا اليمان بن عدي نا الزبيدي عن الزهري عن أبي سلمة عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم أيما رجل أفلس وعنده مال امرئ بعينه لم يقتض منه شيئا فهو أسوة الغرماء وأيما أمرئ مات وعنده مال أمرئ بعينه أقتضى منه أو لم يقتض فهو أسوة الغرماء خالفه إسماعيل بن عياش عن الزبيدي وموسى بن عقبة واليمان بن عدي وإسماعيل بن عياش ضعيفان

 

4468- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kim iflas eder ve yanında parasından bir şey ödemediği bir kişinin malı olduğu gibi bulunursa malın sahibi diğer alacaklılarla eşittir. Eğer müşteri ölür ve yanında bir kişinin malı olduğu gibi bulunursa, parasından bir şey ödemiş veya ödememiş olsun malın sahibi diğer alacaklılarla eşittir" buyurdu.

 

ismail b. Ayyaş bunu Zübeydı ve Musa b. Ukbe'den rivayet ederek muhalefet etmiştir. Yeman b. Adiy ile ismail b. Ayyaş zayıf kişilerdir.

 

 

نا محمد بن عثمان بن ثابت نا عبيد بن شريك نا هشام بن عمار نا إسماعيل بن عياش ح ونا دعلج بن أحمد نا جعفر بن محمد الفريابي نا عبد الله بن عبد الجبار الخبائري نا إسماعيل بن عياش عن موسى بن عقبة عن الزهري عن أبي بكر بن عبد الرحمن عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال أيما رجل باع سلعة فأدرك سلعته بعينها عند رجل قد أفلس ولم يقتض من ثمنها شيئا فهي له وإن كان قضى من ثمنها شيئا فما بقى فهو أسوة الغرماء واللفظ لدعلج

 

4469- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim malını satar da müşteri iflas ederse ve satıcı malının bizzat kendisini iflas edenin yanında bulursa, önceden parasından da bir şey almamışsa o mal kendisinindir. Eğer parasının bir kısmını almışsa kalan alacağında diğer alacaklılarla eşittir. "

 

Lafız Da'lec'in lafzıdır.

 

 

نا دعلج بن أحمد نا جعفر الفريابي نا عبد الله بن عبد الجبار نا إسماعيل بن عياش عن الزبيدي عن الزهري عن أبي بكر بن عبد الرحمن عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم مثله وزاد فيه وأيما امرئ هلك وعنده مال امرئ بعينه أقتضى منه شيئا أو لم يقتض فهو أسوة الغرماء

 

4470- Ebu Hureyre, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir önceki hadisin aynısını zikretmiş ve rivayetinde: "Eğer müşteri ölür ve yanında bir kişinin malı olduğu gibi bulunursa, parasından bir şey ödemiş veya ödememiş olsun malın sahibi diğer alacaklılarla eşittir" demiştir. 

 

 

نا عمر بن أحمد بن علي المروزي نا عبد الله بن أبي جبير المروزي نا أبو إسحاق إبراهيم بن معاوية بن الفرات الخزاعي نا هشام بن يوسف قاضي اليمن عن معمر عن بن شهاب عن بن كعب بن مالك عن أبيه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم حجر على معاذ ماله وباعه في دين كان عليه

 

4471- İbn Ka'b b. Malik'in, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Muaz'ın malını haczetmiş ve borcuna karşılık satmıştır.

 

Tahric: Hakim 2/58 (4/100), Beyhaki, Sünen (6/48) ve Abdürrezzak, Musannef8/268 (15177).

 

 

نا محمد بن أحمد بن الحسن الصواف نا حامد بن شعيب نا سريج بن يونس نا يعقوب بن إبراهيم هو أبو يوسف القاضي نا هشام بن عروة عن أبيه أن عبد الله بن جعفر أتى الزبير فقال إني اشتريت بيع كذا وكذا وأن عليا يريد أن يأتي أمير المؤمنين فيسأله أن يحجر على فيه فقال الزبير فأنا شريكك في البيع فأتى على عثمان فقال إن بن جعفر أشتري بيع كذا وكذا فأحجر عليه فقال الزبير فأنا شريكه في البيع فقال عثمان كيف أحجر على رجل في بيع شريكه فيه الزبير قال يعقوب أنا آخذ بالحجر وأراه وأحجر وأبطل بيع المحجور عليه وشراه وإذا اشترى أو باع قبل الحجر فإن كان صلاحا أجزته وإن كان معنى يستحق الحجر حجرت عليه ورددت عليه بيعه وإن كان ممن لا يستحق الحجر عليه أجزت بيعه قال يعقوب بن إبراهيم وكان أبو حنيفة لا يحجر ولا يأخذ بالحجر

 

4472- Hişam b. Urve, babasından bildiriyor: Abdullah b. Cafer, Zübeyr'e gelip: "Ben şu kadara bir şey satın aldım. Ali, müminlerin emirinin yanına gidip bunu benden haczetmesini isteyecek" deyince, Zübeyr: "Ben senin bu alışverişinde ortağınım" karşılığını verdi. Ali, Osman'a gidip: "Cafer filan şeyi satın aldı. Onun bu malını haczet" deyince, Zübeyr: "Ben bu alışverişte Cafer'in ortağıyım" dedi. Bunun üzerine Osman: "Zübeyr'in alışverişine ortak olduğu adamın malını nasıl haczedeyim?" dedi.

 

Yakub der ki: Ben de haczi kullanınm ve kullanılmasından yanayım. Kişi hacizden önce bir malı satmış veya almış olsa dahi satışı da, alışı da geçersiz sayarım. Şayet haczi gerektiren bir durum yoksa satışı geçerli kılar, haciz gerekiyorsa da haczeder ve satışı geçersiz kılarım. Ebu Hanife ise haczi kullanmaz ve bu konularda ona itibar etmezdi."

 

Tahric: Beyhaki (6/61) ve Abdürrezzak, Musannef 8/267 (15176).

 

 

نا أبو على الصفار نا عباس بن محمد نا أبو عاصم نا ثور بن يزيد عن مكحول قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن لصاحب الحق اليد واللسان

 

4473- Mekhul der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hak sahibinin elini (gücünü) ve dilini kullanma (kendini savunma) hakkı da vardır" buyurdu.

 

Tahric: İbn Adiy, el-Kamil (6/278).

 

 

نا أحمد بن إبراهيم بن أبي قتادة المقري نا عيسى بن محمد بن عيسى المروزي نا عمر بن محمد بن الحسين نا أبي نا عيسى بن موسى نا أبو حمزة عن جابر عن نافع عن بن عمر قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا مات الرجل وعليه دين إلى أجل وله دين إلى أجل فالذي عليه حال والذي له إلى أجله

 

4474- İbn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi belli bir zamanda ödeyecek borcu ve belli bir zamanda alacağı olduğu halde ölürse borcu ödenir, alacağı da zamanı dolduğu zaman alınır" buyurdu.

 

 

نا أبو بكر بن أبي حامد أحمد بن محمد بن موسى نا أحمد بن منصور بن سيار الرمادي نا عبد الرزاق عن معمر عن الزهري عن أبي سلمة عن جابر قال إنما جعل رسول الله صلى الله عليه وسلم الشفعة في كل ما لم يقسم فإذا قسم ووقعت الحدود وصرفت الطرق فلا شفعة

 

4475- Cabir der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bölünmeyen her şeyde şuf'a hakkı tanıdı. Sınırlar belirlendiği ve yol ayrıldığı zaman şura hakkı kalmaz.''

 

Tahric: Buhari (2495, 6976).

 

 

نا عثمان بن أحمد الدقاق وعمر بن الحسن بن علي الشيباني قالا نا أحمد بن القاسم بن مساور نا محمد بن إبراهيم بن معمر هو بن أخي أبي معمر القطيعي نا محمد بن عبد الملك الواسطي عن الأعمش عن أبي وائل عن حذيفة أن النبي صلى الله عليه وسلم أجاز شهادة القابلة محمد بن عبد الملك لم يسمعه من الأعمش بينهما رجل مجهول

 

4476- Huzeyfe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ebenin şahitliğini geçerli saymıştır.

 

Muhammed b. Abdilmelik bunu A'meş'ten işitmiş değildir. Aralarında meçhul bir ravi vardır.

 

 

نا عمر بن الحسن نا إسماعيل بن الفضل ومحمد بن بشر بن مطر قالا نا وهب بن بقية نا محمد بن عبد الملك عن أبي عبد الرحمن المدائني عن الأعمش عن أبي وائل عن حذيفة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أجاز شهادة القابلة

 

4477- Huzeyfe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ebenin (doğum esnasında çocuğun ağlaması konusunda) şahitlik etmesini geçerli saymıştır.

 

 

نا علي بن محمد بن محمد بن عقبة الشيباني نا إبراهيم بن إسحاق الصواف نا إبراهيم بن محمد بن ميمون نا عائذ بن حبيب عن أبان بن تغلب عن جابر عن عبد الله بن نجي عن علي قال شهادة القابلة جائزة على الاستهلال

 

4478- Hz. Ali: "(Doğum esnasında) çocuğun ağlaması konusunda ebenin şahitlik etmesi geçerlidir" demiştir.

 

Tahric: Bak: ZeyIai, Nasbu'r-Raye (4/80).

 

 

ثنا عمر بن الحسن بن علي نا إبراهيم بن الهيثم البلدي نا علي بن عياش نا بقية عن شعبة عن الحجاج بن أرطأة عن عطاء عن عمر بن الخطاب رضى الله تعالى عنه قال أجاز رسول الله صلى الله عليه وسلم شهادة رجل وامرأتين في النكاح

 

4479- Ömer b. el-Hattab der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), nikahta bir erkeğin ve iki kadının şahitliğini geçerli saymıştır."

 

Tahric: Bak: Zeylal, Nasbu'r-Mye (4/81).

 

 

نا أحمد بن محمد بن يحيى العطار بالبصرة نا إسحاق بن إبراهيم بن حبيب بن الشهيد نا يحيى بن اليمان عن المنهال بن خليفة عن الحجاج بن أرطأة عن قتادة عن خلاس عن علي رضى الله تعالى عنه أنه فرض لامرأة وخادمها اثنا عشر درهما للمرأة ثامنية وللخادم أربعة ودرهمان من الثمانية للقطن والكتان

 

4480- Hilas bildiriyor: "Hz. Ali, kadına ve hizmetçisine sekizi kadının, dördü hizmetçisinin olmak üzere (ayda) on iki dirhem maaş bağladı. Ancak sekiz dirhemin iki dirhemini pamuk ve keten ihtiyaçlarını karşılamaları için verdi."

 

Tahric: İsnadında zayıf olan Haccac b. Ertaa bulunmaktadır.

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا عبد الأعلى بن حماد نا حماد بن سلمة عن عطاء الخراساني عن سعيد بن المسيب وأيوب عن محمد بن سيرين عن عمران بن حصين وقتادة وحميد وسماك بن حرب عن الحسن عن عمران بن حصين أن رجلا أعتق ستة مملوكين له عند موته ليس له مال غيرهم فأقرع رسول الله صلى الله عليه وسلم بينهم فأعتق أثنين ورد أربعة في الرق

 

4481- İmran b. Husayn bildiriyor: "Adamın biri ölüm anında altı kölesini azad etti. Bunlardan başka hiçbir malı da yoktu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aralarında kura çekerek onlardan ikisini azad edip dördünü köle olarak bıraktı.''

 

Tahric: Müslim (1668).

 

 

نا محمد بن عمرو بن البختري نا محمد بن داود بن أبي نصر نا يحيى بن بكير نا الليث عن جرير بن حازم عن أيوب عن محمد بن سيرين عن عمران بن حصين وعن أيوب عن أبي قلابة عن أبي المهلب عن عمران بن حصين قال توفي رجل من الأنصار فترك ستة أعبد ليس له مال غيرهم فأعتقهم جميعا عند موته فرفع ذلك إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فجزأهم ثلاثة أجزاء ثم أقرع بينهم فأعتق الثلث وأرق الثلثين قال وأخبرني الليث عن جرير عن الحسن ولا أعلمه إلا عن أبي هريرة مثل ذلك

 

4482- İmran b. Husayn der ki: "Ensar'dan bir adam ölüm anında altı kölesini azad etti. Bunlardan başka hiçbir malı da yoktu, Bu durum Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirilince onları üç gruba ayırdı ve aralarında kura çekerek üçte biri azad edip üçte ikiyi köle olarak bıraktı."

 

Leys de (erir - Hasan - Ebu Hureyre kanalıyla aynısını rivayet etmiştir.

 

Tahric: Müslim (1668).

 

 

حدثنا محمد بن حمدويه المروزي نا عبد الله بن حماد الإيلي نا سعيد بن أبي مريم نا الليث عن عمرو بن الحارث عن توبة بن نمر عن جعفر الدمشقي عن القاسم عن أبي أمامة قال أعتق رجل ستة أرؤس لم يكن له مال غيرهم فبلغ ذلك النبي صلى الله عليه وسلم فتغيظ عليه ثم أسهم عليهم فأخرج ثلثهم

 

4483- Ebu Umame der ki: "Adamın biri ölüm anında altı kölesini azad etti. Bunlardan başka hiçbir malı da yoktu. Bu durum Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirilince ona kızdı ve aralarında kura çekerek onlardan üçte biri azad etti (üçte ikiyi de köle olarak bıraktı)."

 

Tahric: İsnadı hasendir.

 

 

نا محمد بن سليمان المالكي نا إبراهيم بن محمد التميمي نا يحيى بن سعيد عن هشام بن عروة ح ونا أبو عثمان سعيد بن محمد بن أحمد الحناط نا يوسف بن موسى نا وكيع وأبو معاوية واللفظ لأبي معاوية قالا نا هشام بن عروة عن أبيه عن عائشة رضى الله تعالى عنها قالت جاءت هند بنت عتبة امرأة أبي سفيان إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقالت يا رسول الله إن أبا سفيان رجل شحيح وإنه لا يعطيني ما يكفيني ويكفي بني إلا أن آخذ وهو لا يعلم فهل علي جناح في ذلك قال خذي ما يكفيك ويكفي أولادك بالمعروف

 

4484- Hz. Aişe der ki: Ebu Süfyan'ın eşi Hind binti Utbe, Allah Resulü'ne {Sallallahu aleyhi ve Sellem} gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan cimri birisidir. O bana ve çocuklarıma yetecek nafakayı vermiyor. Ancak ben haberi olmadan onun malından aldığım ile yetiniyorum. Bundan dolayı bana günah olarak bir şey var mıdır?" diye sordu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Kocanın malından) israfsız bir şekilde sana ve çocuklarına yetecek kadarını al'' buyurdu.

 

Tahric: Buhari (2211, 2460, 3825, 5359, 5370, 6641, 7161, 7180) ve Müslim (1714).

 

 

نا الحسين بن إسماعيل نا أبو هشام الرفاعي نا بن فضيل نا يزيد بن أبي زياد عن مجاهد عن بن عباس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم هذه حرم الله حرمها يوم خلق السماوات والأرض ووضع هذين الجبلين لم يحل لأحد قبلي ولا يحل لأحد بعدي ولم يحل لي إلا ساعة من نهار أن لا يحصد شوكها ولا ينفر صيدها ولا يختلى خلاءها ولا ترفع لقطتها إلا لمنشد فقال العباس يا رسول الله إن أهل مكة لا صبر لهم عن الإذخر لقينهم وأبياتهم فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إلا الإذخر

 

4485- İbn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bunlar Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı ve şu iki dağı yerine koyduğu günden beri kıldığı haramlardır. Benden ne önce, ne de sonra hiç kimseye helal kılınmadı. Bana da ancak sadece bir günde ve bir saat helal kılındı. Oranın dikenli ağacı kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, yeşil otu koparılamaz ve yitik olan şey ilan ediciden başkası tarafindan alınıp kaldırılamaz." Abbas: "Ey Allah'ın Resulü! Mekke ahalisi ızhır otu kullanmadan yapamaz. O, demircilerde ve evlerde kullanılır" deyince, Allah Resulü: "Izhır otu bunun dışındadır" buyurdu.

 

Tahric: Buhari (1587, 1833, 3189) ve Müslim (1353).

 

 

نا علي بن محمد المصري نا روح بن الفرج نا عبد الله بن محمد الفهمي نا سليمان بن بلال حدثني يحيى بن سعيد وربيعة عن يزيد مولى المنبعث عن زيد بن خالد الجهني قال سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن اللقطة الذهب والورق قال أعرف عفاصها ووكاءها وعرفها سنة فإن لم تعرف فاستغن بها ولتكن وديعة عندك فإن جاء لها طالب يوما من الدهر فأدها إليه وسأله عن ضالة الإبل قال ما لك وما لها دعها فإن معها حذاءها وسقاءها ترد الماء وتأكل الشجر حتى يجدها ربها وسأله عن الشاة فقال خذها فإنها لك أو لأخيك أو للذئب

 

4486- Zeyd b. Halid el-Cuheni der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), altın ve gümüş buluntusu hakkında sorulunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bulduğun kesenin ve kese bağının özelliklerini iyice aklında tut. Onu bir yıl boyunca ilan et. Eğer sahibi çıkmazsa onu kullan. Ancak o yanında bir emanet gibidir. Bir gün sahibi çıkıp gelirse onu kendisine verirsin" buyurdu.

 

Adamın biri kaybolmuş deve hakkında sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ondan sana ne! Onun yanında ayakkabısı (yürüyecek ayakları) ve su tulumu vardır. Sahibi onu buluncaya kadar suyunu içer ve ağaçlardan yer" buyurdu. Adam buluntu koyun hakkında sorunca da: "Onu al, zira o, ya senin, ya (müslüman) kardeşinin ya da kurdundur" buyurdu.

 

Tahric: Buhari, Sahih (91, 669, 2372, 2428, 2429, 2436, 2438, 5292, 6112) ve Müslim (1722).

 

 

نا أبو عبيد القاسم بن إسماعيل نا إبراهيم بن راشد نا داود بن مهران عن أيوب السختياني ويعقوب بن عطاء عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده أن رسول الله صلى الله عليه وسلم سئل عن ضالة الإبل فقال معها سقاؤها وحذاؤها ترد الماء وتصيب الشجر فلا تعرض لها وسئل عن ضالة الغنم فقال لك أو لأخيك أو للذئب فخذها

 

4487- Amr b. Şuayb, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yitik deve hakkında sorulunca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun yanında su tulumu ve ayakkabısı (yürüyecek ayakları) vardır. O, suyunu içer ve ağaçlardan yer. Ona dokunma" buyurdu. Buluntu koyun hakkında sorulunca da: "Onu al, zira o, ya senin, ya (müslüman) kardeşinin ya da kurdundur"buyurdu.

 

 

نا أحمد بن الحسين محمد بن أحمد بن الجنيد نا الحسن بن عرفة نا هشيم عن عبد الرحمن بن يحيى عن حبان بن أبي جبلة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم كل أحد أحق بماله من والده وولده والناس أجمعين

 

4488- Hibban b. Ebi Cebele der ki: Resulutialı (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her kişi kendi malında babasından, oğlundan ve bütün insanlardan daha fazla hak sahibidir" buyurdu.

 

Tahric: Beyhaki (6/178, 10/319).

 

 

نا عبد الله بن محمد بن عبد العزيز نا إسحاق بن أبي إسرائيل نا سفيان بن عيينة عن يحيى بن سعيد عن يزيد قال سفيان وأنا لحديث يحيى أحفظ قال سفيان فذكرته لربيعة بن أبي عبد الرحمن فحدثني عن يزيد مولى المنبعث عن زيد بن خالد قال أتى رجل رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال ما تقول في ضالة الإبل فغضب واحمرت وجنتاه فقال ما له ولها معها الحذاء والسقاء ترد الماء وتأكل من الشجر حتى يأتيها ربها قال فضالة الغنم قال خذها هي لك أو لأخيك أو للذئب

 

4489- Zeyd b. Halid der ki: Bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Yitik deve hakkında ne dersin?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öfkelendi ve yanakları kızararak: "Ondan sana ne! Onun yanında ayakkabısı (yürüyecek ayakları) ve su tulumu vardır. Sahibi onu buluncaya kadar suyunu içer ve ağaçlardan yer" buyurdu. Adam: "Yitik koyun hakkında ne dersin?" diye sorunca da: "Onu al, zira o, ya senin, ya (müslüman) kardeşinin ya da kurdundur"buyurdu.

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا يونس بن عبد الأعلى نا بن وهب أخبرني عمرو بن الحارث وهشام بن سعد عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عبد الله بن عمرو بن العاص أن رجلا من مزينة أتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال كيف ترى يا رسول الله صلى الله عليه وسلم في حريسة الجبل قال هي ومثلها والنكال ليس في شيء من الماشية قطع إلا ما أواه المراح فبلغ ثمن المجن ففيه قطع اليد وما لم يبلغ ثمن المجن ففيه غرامته وجلدات نكال قال يا رسول الله كيف ترى في الثمر المعلق قال هو ومثله معه والنكال وليس في شيء من الثمر المعلق قطع إلا ما أواه الجرين فما أخذ من الجرين فبلغ ثمن المجن ففيه القطع وما لم يبلغ ثمن المجن ففيه غرامته وجلدات نكال قال فكيف ترى فيما يوجد في الطريق الميتاء وفي القرية المسكونة قال عرفه سنة فإن جاء باغيه فادفعه إليه وإلا فشأنك به فإن جاء طالبها يوما من الدهر فأدها إليه وما كان في الطريق غير الميتاء والقرية غير المسكونة ففيه وفي الركاز الخمس قال كيف ترى في ضالة الغنم قال طعام مأكول لك أو لأخيك أو للذئب أحبس على أخيك ضالته قال يا رسول الله كيف ترى في ضالة الإبل قال ما لك ولها معها سقاؤها وحذاؤها ولا يخاف عليها الذئب تأكل الكلأ وترد الماء دعها حتى يأتي طالبها

 

4490- Amr b. Şuayb, babası kanalıyla dedesi Abdullah b. Amr b. el-As'tan bildiriyor: Muzeyneli bir adam Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Gece vakti merada kalan hayvanı almak (çalmak) hakkında ne dersin?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Meradan alınan hayvan için el kesme yoktur. Ancak ağıldan alınan ve bir kalkan değerinde olanı için el kesilir" buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Dalından alınan meyve hakkında ne dersin?" diye sorunca, Allah Resti!ü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Meyve ve bunun gibi şeyler için bir kalkan değerini geçmedikçe el kesilmez. Ancak kurutulmak üzere konulan yerden (harmandan) alınır ve bir kalkan değerinde olursa el kesilir. Bir kalkan değerinde değilse aldığının bedelini öder ve kırbaçlanır" buyurdu. Adam:

 

"İşlek bir yolda ve yerleşim bölgesinde bulunan şey (yitik) hakkında ne dersin?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir yıl boyunca ilanını yap. Sahibi çıkarsa ona verirsin. Aksi takdirde onunla dilediğini yaparsın. Bir gün sahibi çıkıp gelirse onu kendisine verirsin. Ancak işlek olmayan ve yerleşim yeri olmayan bir yerde bulunan şeyin, definelerde olduğu gibi beşte biri zekat olarak verilir" buyurdu. Adam: "Yitik koyun hakkında ne dersin?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O, ya senin, ya (müslüman) kardeşinin ya da kurdun yiyeceğidir. Kardeşinin yitiğini yanında tut" buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Yitik deve hakkında ne dersin?" diye sorunca: "Ondan sana ne! Onun yanında ayakkabısı (yürüyecek ayakları) ve su tulumu vardır. Onu kurt kapar korkusu dayoktur. Sahibi onu buluncaya kadar suyunu içer ve ağaçlardan yer" buyurdu.

 

 

نا أحمد بن إبراهيم بن حبيب الرزاد نا أبو عتبة أحمد بن الفرج نا بقية بن الوليد نا مبشر بن عبيد عن الحجاج بن أرطأة عن الحكم بن عتيبة عن عبد الرحمن بن أبي ليلى عن علي بن أبي طالب قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ليس لقاتل وصية مبشر بن عبيد متروك الحديث يضع الحديث

 

4491- Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Katil'e vasiyet yoktur.'' buyurmuştur.

 

Mübeşşir b. Ubeyd, hadis uyduran metruk biridir.

 

Tahric: Taberani, M. el-Evsat (8271), İbn Adiy, el-Kamil (6/418) ve Beyhaki, Sünen (6/281),

 

 

نا الحسن بن محمد بن سعدان العرزمي نا يحيى بن إسحاق بن سافري نا محمد بن عمر الواقدي عن أبي مروان عبد الملك بن عبد العزيز عن إسحاق بن عبد الله عن الزهري عن حميد بن عبد الرحمن وأبي سلمة بن عبد الرحمن عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال ليس لقاتل ميراث

 

4492- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Katil (öldürdüğü kişiye) mirasçı olamaz" buyurmuştur. 

 

 

نا محمد بن القاسم بن زكريا نا عباد بن يعقوب ح ونا يعقوب بن إبراهيم البزاز نا الحسن بن عرفة قالا نا إسماعيل بن عياش عن بن جريج عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال ليس للقاتل من الميراث شيء

 

4493- Amr b, Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Katile mirastan (maktulün malından) bir şey düşmez" buyurmuştur,

 

 

نا إبراهيم بن محمد بن يحيى نا أحمد بن محمد بن الأزهر نا محمد بن يوسف نا أبو قرة عن سفيان عن يحيى بن سعيد عن سعيد بن المسيب عن عمر بن الخطاب قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ليس لقاتل شيء وعن سفيان عن ليث عن طاوس عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم نحوه

 

4494- Ömer b. el-Hattilb der ki: Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Katile (maktulün malından) bir şey düşmez" buyurdu.

 

süfyan da, Leys - Tavus - ibn Abbas kanalıyla Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısını rivayet etmiştir.

 

 

نا أبو بكر أحمد بن محمد بن أبي شيبة نا محمد بن بكر بن خالد نا عبد العزيز بن محمد الدراوردي عن زيد بن اسلم عن أبيه عن عمر بن الخطاب أنه استعمل مولى له يدعى هني علي الحمى فقال له يا هاني اضمم جناحك عن المسلمين واتقي دعوة المظلوم فإنها مجابة وأدخل رب الصريمة والغنيمة وإياي ونعم بن عفان وابن عوف فإنهما إن تهلك ماشيتهما يرجعان إلى زرع ونخل وإن رب الصريمة والغنيمة إن تهلك ماشيته يأتيني ببنيه فيقول يا أمير المؤمنين أفتاركهما أنا لا أبا لك فالماء والكلأ أهون علي من الدنانير والدراهم وأيم الله إنهم ليرون أن قد ظلمناهم إنها لبلادهم قاتلوا عليها في الجاهلية وأسلموا عليها في الإسلام والذي نفسي بيده لولا المال الذي أحمل عليه في سبيل الله ما حميت على الناس من بلادهم شبرا وكذلك رواه الشافعي عن الدراوردي

 

4495- Zeyd b. Eslem, babasından bildiriyor: Ömer b. el-Hattilb, Huney adında azatlı bir kölesini meraya bakmak için görevlendirmiş ve ona şöyle demiştir: "Ey Huney! Müslümanlara haksızlıktan uzak dur. Mazlumun duasından sakın; çünkü onun duası kabul olunur. Az sayıda deve veya koyun sahiplerini meraya sokabilirsin. Ancak İbn Affiln ve İbn Avf'ın sürülerini meraya sokmaktan sakın. çünkü bunların hayvanları helak olacak olursa, onlar hurmalıklara ve ekili topraklara dönebilirler. Fakat malı az olan kişinin hayvanları helak olursa, o çocuklarıyla bana gelip: "Ey müminlerin emiri..." der. Baban olmayasıca, ben de onları kendi hallerine mi bırakayımı Benim için onlara su ve ot vermek, dinar ve dirhem vermekten daha kolaydır? Allah'a yemin olsun ki yoksa onlara haksızlık ettiğimi düşünürler. Buralar onların Cahiliye döneminde kendisi ıçın savaştıkları ülkeleri ve İslam döneminde müslüman oldukları topraklardır. Canım elinde olana yemin olsun ki Allah yolunda kullandığım binekler olmasaydı onların topraklarından bir karış yeri bile koruma altına almazdım."

 

Şafii de Deraverdi'den bu şekilde rivayet etmiştir.

 

Tahric: Buharlı Sahih (3059).

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا الربيع بن سليمان نا بن وهب أخبرني يونس بن يزيد عن الزهري عن عبيد الله بن عبد الله عن بن عباس عن الصعب بن جثامة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا حمى إلا لله ورسوله

 

4496- Sab b. Cassame'nin bildirdiğine göre Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem}: ''Allah ve Resulü 'nden başka kimse koruluk ilan edemez" buyurmuştur.

 

Tahric: Buhari (2370, 3013).

 

 

نا محمد بن عبد الله بن زكريا نا أحمد بن شعيب أخبرني المغيرة بن عبد الرحمن نا أحمد بن أبي شعيب نا موسى بن أعين عن عمرو بن الحارث عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال جاء هلال إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم بعشور نحل له وسأله أن يحمى واديا يقال له سلبة فحمى له رسول الله صلى الله عليه وسلم ذلك الوادي فلما ولي عمر كتب سفيان بن وهب إلى عمر يسأله فكتب عمر إن أدى إليك ما كان يؤدي إلى رسول الله من عشر نحله فاحم له سلبة ذلك الوادي وإلا فهو ذباب غيث يأكله من شاء

 

4497- Amr b. Şuayb, babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Hilal, Resulullah'a {Sallallahu aleyhi ve Sellem} arılarının öşrünü getirdi ve Selebe denilen vadinin (arıları için) kendisine tahsis edilmesini istedi. Bunun üzerine Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem} o vadiyi kendisine tahsis etti. Ömer b. elHattab halife olduğu zaman Süfyan b. Vehb kendisine bir mektup yazıp o vadiyi sordu. Ömer ona: "Resulullah'a {Sallallahu aleyhi ve Sellem} ödediği gibi sana da öderse Selebe'yi ona tahsis et. Yoksa o arılar (bitkiler ile beslenen) yağmur sinekleridir. O arıların balını isteyen kimse yer" diye bir cevap yazdı.

 

Tahric: Ebu Davud (1600, 1601) ve Nesai (1/346).

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا الربيع بن سليمان نا بن وهب أخبرني بن أبي الزناد عن عبد الرحمن بن الحارث عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لا حمى إلا لله ولرسوله

 

4498- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah ve Resulünden başka kimse koruluk ilan edemez.'' buyurmuştur.

 

Tahric: İsnadı hasendir.

 

 

نا أبو بكر نا يزيد بن سنان نا صفوان بن عيسى نا أسامة بن زيد عن عبد الله بن رافع مولى أم سلمة عن أم سلمة قالت كنت جالسة عند النبي صلى الله عليه وسلم إذ جاءه رجلان يختصمان في مواريث في أشياء قد درست فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إني إنما أقضي بينكما برأي فيما لم ينزل علي فمن قضيت له لقضية أراها فقطع بها قطعة ظلما فإنما يقطع بها قطعة من نار أسطاما يأتي بها في عنقه يوم القيامة قال فبكى الرجلان وقال كل واحد منهما حقي هذا الذي أطلب لصاحبي قال لا ولكن إذهبا فتوخيا ثم أستهما ثم ليحلل كل واحد منكما صاحبه

 

4499- Ümmü Seleme der ki: Ben, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında otururken iki kişi, kaybolup gitmiş bir takım malların mirası hususunda Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben, hakkında bana bir vahiy inmemiş konuda aranızda kendi görüşümle hüküm vereceğim. Biriniz için kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem o kimse bu şeyi almasın. Çünkü o, ateşten bir parça almış demektir ve kıyamet gününde boynunda bu ateşle gelecektir" buyurdu. Bunun üzerine adamlar ağladı ve her biri diğerine: "Benim olduğunu iddia ettiğim şey arkadaşımındır" dedi. Allah Resulü de (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır, malınızı (ikiye) bölün ve kura çekerek payınızı alın, sonra da helalleşin" buyurdu.

 

Tahric: Ebu Davud (3584, 3585).

 

 

حدثنا أبو بكر النيسابوري نا إبراهيم بن مرزوق نا عثمان بن عمر نا أسامة بن زيد بإسناده نحوه إلا أنه قال فمن قضيت له بحجة أراها فقطع بها قطعة ظلما والباقي نحوه

 

4500- Usame b. Zeyd isnadıyla bir öncekinin aynısını bildirmiş ve rivayetinde: "Biriniz için kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem, o kimse bu şeyi almasın" ibaresi geçmiştir. 

 

 

نا أبو بكر نا محمد بن إسحاق وأبو أمية قالا نا روح نا أسامة بن زيد عن عبد الله بن رافع قال سمعت أم سلمة رضى الله تعالى عنها قالت كنت جالسة عند رسول الله صلى الله عليه وسلم وبيني وبين الناس ستر فجاء إليه قوم في مواريث وأشياء قد درست وذهب من يعرفها ثم ذكر نحو حديث عثمان بن عمر

 

4501- Ümmü Seleme der ki: Ben, Resulullah'ın {Sallallahu aleyhi ve Sellem} yanında oturmaktaydım. Oradakilerle aramda örtü vardı. Bu sırada bir topluluk miras ve kaybolup gitmiş bir takım mallar hususunda Resulullah'a {Sallallahu aleyhi ve Sellem} geldiler. Bu malları bilen bir kişi (keşif için) gitti" Sonrasında ravi Osman b. Ömer'in hadisinin aynısını aktardı.

 

 

حدثنا أبو بكر النيسابوري نا محمد بن أشكاب والعباس بن محمد ومحمد بن عبد الملك الواسطي قالوا نا يعقوب بن إبراهيم بن سعد نا أبي عن صالح عن بن شهاب أخبرني عروة بن الزبير أن زينب بنت أبي سلمة أخبرته أن أم سلمة زوج النبي صلى الله عليه وسلم أخبرتها عن رسول الله صلى الله عليه وسلم أنه سمع صوت خصوم بباب حجرته فخرج إليهم فقال إنما أنا بشر وإنه يأتيني الخصم فلعل بعضهم أن يكون أبلغ من بعض فأحسب أنه صادق فأقضى له بذلك فمن قضيت له بحق مسلم فإنما هي قطعة من النار فليأخذها أو ليتركها تابعه معمر ويونس وعقيل وشعيب والليث عن الزهري

 

4502- Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Ümmü Seleme bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) odasının kapısı yanında tartışan hasımların sesini işitince yanlarına çıktı ve: "Ben ancak bir insanım. Hasımlar bana gelir. Onlardan biri kendini diğerinden daha güzel bir şekilde savunuyor olabilir. Ben de onu doğru söylüyor sanıp lehine hüküm verebilirim. Eğer bir kişiye Müslümanın hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem o şey ateşten bir parçadır. Artık dilerse onu alsın dilerse de almasın" buyurdu.

 

Ma'mer - Yunus - Ukayl ve Leys b. Sa'd bunu Zühri'den rivayet ederek mutabaat etmişlerdir.

 

Tahric: Buhari (2458) ve Müslim (6/1713),

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا عبد الرحمن بن بشر بن الحكم نا يحيى بن سعيد عن هشام بن عروة عن أبيه عن زينب بنت أم سلمة عن أمها قالت قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إنكم تختصمون إلي ولعل بعضكم أن يكون ألحن بحجته من بعض وإنما أنا بشر أقضي على نحو ما أسمع فمن قضيت له بشيء من حق أخيه فلا يأخذ منه شيئا فإنما أقطع له قطعة من نار قال أبو بكر في حديث الزهري فليأخذها أو ليتركها وفي حديث هشام فلا يأخذ منه شيئا وهشام وإن كان ثقة فإن الزهري أحفظ منه والله أعلم

 

4503- Zeyneb binti Ebi Seleme, annesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Davalaşmak için bana gelmektesiniz. Biriniz kendini diğerinden daha güzel bir şekilde savunuyor olabilir. Ben de işittiğim şeye göre hüküm vermekteyim. Kime kardeşinin hakkı olan bir şeyin verilmesine hükmedersem o şeyi almasın. Çünkü bu durumda ona ateşten bir parça kesmekteyim. "

 

Ebu Bekr, Zühri'den olan rivayetinde: "Alsın veya bıraksın" lafzını kullanır.

Hişam'dan olan rivayetinde ise: "Ondan bir şeyalmasın" lafzını kullanmıştır. Hişam güvenilirdir biri olsa da Zühri ondan daha hafızdır. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

نا أبو محمد بن صاعد نا عبد الجبار بن العلاء وأبو عبيد الله المخزومي ومحمد بن أبي عبد الرحمن المقري واللفظ لعبد الجبار قالوا نا سفيان عن الزهري عن عروة عن عائشة رضى الله تعالى عنها قالت دخل علي النبي صلى الله عليه وسلم ذات يوم مسرورا فقال ألم ترى يا عائشة أن مجززا المدلجي دخل علي فرأى أسامة وزيدا وعليهما قطيفة قد غطيا رؤوسهما وبدت أقدامهما فقال هذه الأقدام بعضها من بعض

 

4504- Hz. Aişe der ki: Bir gün Allah Resülü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) neşeli bir şekilde yanıma girdi ve şöyle buyurdu: "Ey Aişe! Duydun mu? Mücezziz el-Mudlici yanıma girdiğinde Usame ve Zeyd bir kadife örtü ile başları kapalı ve ayakları açıkta olarak örtünmüştü. Mücezziz onları görünce: ‘‘Bu ayaklar birbirlerinden meydana gelmişlerdir’‘ dedi."

 

Tahric: Buhari (6771) ve Müslim (1459).

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا أحمد بن عبد الرحمن بن وهب نا عمي أخبرني يونس والليث عن بن شهاب عن عروة عن عائشة قالت دخل علي رسول الله صلى الله عليه وسلم مسرورا فرحا فقال ألم ترى أن مجززا المدلجي ونظر إلى أسامة بن زيد مضطجعا مع أبيه فقال هذه أقدام بعضها من بعض وكان مجزز قائفا

 

4505- Hz. Aişe der ki: (Bir gün) Allah Resülü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) neşeli ve sevinçli bir şekilde yanıma girdi ve: "Mücezziz el-Müdlici'nin ne dediğini duydun mu? Usame b. Zeyd babası ile (kadife bir örtü altında) uzanmış(ve ikisinin de ayakları örtünün altından çıkmış)tı. el-Müdlici ayaklarını görünce: "Bu ayaklar birbirlerinden meydana gelmişlerdir" dedi." Mücezziz kaif idi.

 

Tahric: Müslim (4/1459) ve Buhari (6770).

 

 

حدثنا أبو بكر نا أحمد بن عبد الرحمن نا بن وهب نا إبراهيم بن سعد عن الزهري عن عروة عن عائشة قالت دخل قائف ورسول الله صلى الله عليه وسلم شاهد وأسامة بن زيد وزيد بن حارثة مضطجعان فقال هذه الأقدام بعضها من بعض قالت فتبسم رسول الله صلى الله عليه وسلم وأعجبه فأخبر به عائشة قال إبراهيم بن سعد وكان زيد أحمر أشقر أبيض وكان أسامة مثل الليل

 

4506- Urve (Hz. Aişe'den) bildiriyor: Bir kaif içeri girdi. Resulullah ta (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orada hazır bulunmaktaydı. Usame b. Zeyd ile (babası) Zeyd b. Harise (kadife bir örtü altında) uzanmış (ve ikisinin de ayakları örtünün altından çıkmıştır. Kaif: "Bu ayaklar birbirlerinden meydana gelmişlerdir" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tebessüm etti ve bunu Hz. Aişe'ye bildirdi. 

 

İbrahim b. Sa'd der ki: "Zeyd'in kırmızı, kumral, beyaz karışımı bir teni vardı. Usame'nin teni ise gece gibi karaydı."

 

Tahric: Müslim (4/1459) ve Buhari (6770).

 

 

نا أبو بكر نا يوسف نا حجاج عن بن جريج حدثني بن شهاب عن عروة عن عائشة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم دخل عليها مسرورا تبرق أسارير وجهه فقال ألم تسمعي ما قال مجزز المدلجي لزيد وأسامة ورأى أقدامهما إن هذه الأقدام بعضها من بعض

 

4507- Urve (Hz. Aişe'den) bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) neşesi yüzüne yansımış bir şekilde yanına girdi ve şöyle buyurdu: "el-Müdlici'nin ne dediğini duydun mu? Usame ve Zeyd'in ayaklarını görünce: ‘‘Bu ayaklar birbirlerinden meydana gelmişlerdir’‘ dedi. ''

 

Tahric: Müslim (40/1459).

 

 

نا عبد الله بن جعفر بن خشيش نا يوسف بن موسى نا جرير عن منصور عن مجاهد عن يوسف بن الزبير مولى الزبير عن عبد الله بن الزبير قال كان لزمعة جارية يتطئها وكانت تظن برجل آخر أنه يقع عليها فمات زمعة وهي حبلى فولدت غلاما يشبه الرجل الذي كانت تظن به فذكرته سودة لرسول الله صلى الله عليه وسلم فقال أما الميراث فله وأما أنت فاحتجبي منه فليس لك بأخ

 

4508- Abdullah b. ez-Zübeyr der ki: Zem'a'nın kendisiyle ilişkiye girdiği bir cariyesi vardı. (Sevde) bu cariyenin başka bir erkekle birlikte olduğundan şüpheleniyordu. Zem'a öldüğü zaman cariye hamile idi. Doğum yaptığı zaman kendisiyle birlikte olduğundan şüphelendiği kişiye benzer bir çocuk doğurdu. Sevde bu durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikredince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O, mirası alır; ama senin kardeşin değildir. Bu sebeple sen ona karşı örtün"buyurdu.

 

Tahric: Nesai (6/180).

 

 

قرئ على أبي محمد بن صاعد وأنا أسمع حدثكم عبد الجبار بن العلاء وأبو عبيد الله المخزومي ومحمد بن أبي عبد الرحمن المقري واللفظ لعبد الجبار نا سفيان نا الزهري وسمعت الزهري يخبر عن عروة عن عائشة قالت اختصم سعد وعبد بن زمعة عند رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال سعد يا رسول الله أوصاني أخي عتبة فقال إذا دخلت مكة فانظر بن أمة زمعة فاقبضه فإنه ابني فقال عبد بن زمعة يا رسول الله صلى الله عليه وسلم أخي بن أمة أبي ولد على فراش أبي فرأى رسول الله صلى الله عليه وسلم شبها بينا بعتبة فقال هو لك يا عبد بن زمعة الولد للفراش واحتجبي منه يا سودة

 

4509- Hz. Aişe der ki: Sa'd ve Abd b. Zem'a, Abd b. Zem'a'nın cariyesinin oğlu için Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında davalaştılar. Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü! Kardeşim Utbe bana: ‘‘Mekke'ye gittiğin zaman Zem'a'nın cariyesinin oğlunu bul ve onu al. çünkü o benim oğlumdur’‘ diye vasiyette bulundu" dedi. Bunun üzerine Abd b. Zem'a: "Ey Allah'ın Resulü! Babamın cariyesinin oğlu kardeşimdir. çünkü o, babamın döşeğinde doğmuştur" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğun açık bir şekilde Utbe'ye benzediğini görmüştü. Ancak yine de: "O sana aittir, ey Abd b. Zem'a! Çünkü çocuk, kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. By Sevde! Ona karşı örtün" buyurdu.

 

 

نا أحمد بن عيسى بن السكين نا عبد الحميد بن محمد بن المستام نا مخلد بن يزيد نا بن جريج عن بن شهاب عن عروة عن عائشة قالت اختصم سعد بن أبي وقاص وعبد بن زمعة في بن أمة زمعة فقال سعد هذا يا رسول الله بن أخي عتبة بن أبي وقاص وعهد إلى أنه ابنه وأنا أنظر إلى شبهه فقال عبد بن زمعة هذا أخي ولد على فراش أبي من وليدته قال فنظر رسول الله صلى الله عليه وسلم إلى شبهه فرأى شبها بينا بعتبة فقال هو لك يا عبد الولد للفراش وللعاهر الحجر واحتجبي منه سودة فلم ير سودة قط

 

4510- Hz. Aişe der ki: Sa'd b. Ebi Vakkas ile Abd b. Zem'a, Zem'a'nın cariyesinin oğlu için (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında) davalaştılar. Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü! Çocuk, kardeşim Utbe b. Ebi Vakkas'ın oğludur. O, bu çocuğun oğlu olduğunu bana söylemişti. Ona benzerliğine bir baksana" dedi. Bunun üzerine Abd b. Zem'a: "Bu benim kardeşimdir. Çünkü o, babamın döşeğinde cariyesinden doğmuştur" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğun açık bir şekilde Utbe'ye benzediğini görmüştü. Ancak yine de: "O sana aittir ey Abd! Çünkü çocuk, kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için recmetme -ya da hak mahrumiyeti- vardır. Ey Sevde! Ona karşı örtün"buyurdu. Çocuk Sevde'yi asla görmedi.

 

Tahric: Ahmed (6/200).

 

 

نا أبو بكر النيسابوري نا أبو الأزهر نا روح نا بن جريج أخبرني بن شهاب بهذا الإسناد مثله

 

4511- İbn Şihib aynı isnidla bir öncekinin aynısını bildirmiştir.

 

Tahric: Ahmed, Müsned (6/129).

 

 

حدثنا أبو بكر النيسابوري نا يونس بن عبد الأعلى نا بن وهب أن مالكا أخبره عن بن شهاب عن عروة عن عائشة أنها قالت كان عتبة بن أبي وقاص عهد إلى أخيه سعد بن أبي وقاص أن بن وليدة زمعة مني فأقبضه إليك قالت فلما كان عام الفتح أخذه سعد فقال بن أخي وقد كان عهد إلى فيه فقام إليه عبد بن زمعة فقال أخي وابن وليدة أبي ولد على فراشه فتساوقاه إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال سعد يا رسول الله بن أخي قد كان عهد إلى فيه وقال عبد بن زمعة أخي وابن وليدة أبي ولد على فراشه فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم هو لك يا عبد بن زمعة وقال رسول الله صلى الله عليه وسلم الولد للفراش وللعاهر الحجر ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لسودة بنت زمعة احتجبي منه لما رأى من شبهه بعتبة قالت فما رآها حتى لقي الله

 

4512- Hz. Aişe der ki: Utbe b. Ebi Vakkas kardeşi Sa'd b. Ebi Vakkas'a: "Zem' a'nın oğlu benim oğlumdur. Onu yanına al" diye vasiyette bulunmuştu. Fetih yılında Sa'd çocuğu alarak: "Bu benim kardeşimin oğludur. Babası bana onu vasiyette bulunmuştu" dedi. Bunun üzerine Abd b. Zem'a kalkıp: "Bu benim kardeşimdir. O benim babamın döşeğinde cariyesinden doğmuştur" dedi. Bunun üzerine davalaşmak üzere onu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürdü. Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü! Bu kardeşimin oğludur. Kardeşim bana onu vasiyette bulunmuştu" deyince, Abd b. Zem'a: "Bu benim kardeşimdir. O benim babamın döşeğinde cariyesinden doğmuştur" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O sana aittir ey Abd! Çünkü çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için recmetme -ya da hak mahrumiyeti- vardır" buyurdu. Sonra Utbe'ye benzediğini gördüğünden dolayı: "(Ey Sevde!) Ona karşı örtün" buyurdu. Bu çocuk ölene kadar da Sevde'yi hiç görmedi.

 

Tahric: Buhari, Sahih (2053, 4303, 6749, 7182).

 

 

حدثنا أبو بكر نا أحمد بن عبد الرحمن بن وهب نا عمي نا يونس ح ونا أبو بكر نا محمد بن عزيز نا سلامة عن عقيل ح ونا أبو بكر نا أبو الأزهر نا يعقوب نا أبي عن صالح وابن إسحاق ح وحدثنا أبو بكر نا أحمد بن منصور نا عبد الرزاق أنا معمر ح ونا أبو بكر نا إبراهيم بن هانئ وعبد الكريم بن الهيثم قالا نا أبو اليمان نا شعيب ح ونا أبو بكر نا يوسف بن سعيد نا حجاج نا ليث ح وحدثنا أبو بكر نا محمد بن عبد الملك الدقيقي نا يزيد بن هارون أنا سفيان بن حسين كلهم عن بن شهاب وقال ليث نا بن شهاب عن عروة عن عائشة عن النبي صلى الله عليه وسلم نحوه

 

4513- Hz. Aişe, Allah Resulünden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir önceki hadisin aynısını bildirmiştir.

 

 

نا دعلج بن أحمد نا معاذ بن المثنى نا أبي عن بن عون عن محمد قال كان بين عمر بن الخطاب وبين معاذ بن عفراء دعوى في شيء فحكما أبي بن كعب فقص عليه عمر فقال أبي اعف أمير المؤمنين فقال لا لا تعفني منها إن كانت علي قال قال أبي فإنها عليك يا أمير المؤمنين قال فحلف عمر ثم أتراني قد أستحقها بيميني اذهب الآن فهي لك

 

4514- Muhammed (b. Sirin) der ki: Ömer b. el-Hattab ile Muaz b. Afra arasında bir anlaşmazlık vardı. Bunun için Ubey b. Ka'b'ı hakem kıldılar. Ömer b. el-Hattab durumu anlatınca, Ubey: "Müminlerin emirini yemin etmekten muaf tutun" dedi. Bunun üzerine Ömer: "Hayır, eğer yemin etmek bana düşüyorsa muaf tutma" dedi. Ubey: "Ey müminlerin emiri! Yemin etmek sana düşmektedir" deyince, Ömer yemin etti ve: "Yemin ile onu hak ettim ve ondan vazgeçtim (öyle mi)? Haydi git şimdi o senin oldu'' dedi. 

 

Tahric: Beyhakı, Sünen (10/179).

 

 

حدثنا إسماعيل بن العباس الوراق وأحمد بن العباس البغوي قالا نا علي بن حرب نا حميد بن عبد الرحمن الرواسي عن الحسن بن صالح عن الأسود بن قيس عن حسان بن ثمامة قال زعموا أن حذيفة عرف جملا له سرق فخاصم فيه إلى قاضي المسلمين فصارت على حذيفة يمين في القضاء فأراد أن يشتري يمينه فقال لك عشرة دراهم فأبى فقال لك عشرون فأبى قال فلك ثلاثون فأبى فقال لك أربعون فأبى فقال حذيفة اترك جملي فحلف أنه جمله ما باعه ولا وهبه

 

4515- Hassan b. Sumame der ki: Huzeyfe çalınan devesini birinde görüp onu tanıdı ve bu konuda Müslümanların kadısı yanında adamla davalaştı. Huzeyfe'nin yemin etmesine hüküm kılınınca, Huzeyfe davalısından yemini satın almak istedi. Adama: "Sana on dirhem vereyim" deyince, adam kabul etmedi. "Yirmi dirhem vereyim" deyince, adam yine kabul etmedi "Otuz dirhem vereyim" deyince, adam yine kabul etmedi. "Kırk dirhem vereyim" deyince, adam yine kabul etmedi. Bunun üzerine Huzeyle, "Devemi bırak" diyerek devesini satmadığına ve onu hibe etmediğine dair yemin etti.

 

Tahric: Buhari (10/179) ve Abdurezzak, Musannef8/502 (16055).

 

 

نا أحمد بن عبد الله بن محمد الوكيل نا الحسين بن علي بن الأسود نا إسحاق بن سليمان الرازي عن معاوية بن يحيى عن الزهري عن محمد بن جبير بن مطعم عن أبيه أنه فدى يمينه بعشرة آلاف درهم ثم قال ورب هذا المسجد ورب هذا القبر لو حلفت لحلفت صادقا وذلك أنه شيء افتديت به يميني

 

4516- Muhammed b. Cubeyr b. Mut'im'in bildirdiğine göre babası yeminini on bin dirheme satın almıştır ve: "Bu mescidin ve bu kabrin Rabbine yemin olsun ki, eğer yemin etmiş olsaydım doğruya yemin etmiş olacaktım. Bunu ödemem de, yemin etmek istemeyişimdendir" dedi.

 

Tahric: Beyhaki, Sünen (10/179). 

 

 

حدثنا علي بن عبد الله بن مبشر نا أحمد بن سنان نا بشر بن مبشر وعمرو بن عون قالا نا هشيم نا يعلى بن عطاء عن إسماعيل بن جستاس عن عبد الله بن عمرو أنه قضى في كلب الصيد أربعون درهما وفي كلب الغنم شاة وفي كلب الزرع فرق من طعام وفي كلب الدار فرق من تراب حق على الذي قتله أن يعطى وحق على صاحب الكلب أن يأخذ مع ما نقص من الأجر

 

4517- İsmail b. Cessas bildiriyor: "Abdullah b. Amr, av köpeği öldüren kişinin kırk dirhem, çoban köpeği öldüren kişinin bir koyun, ekin köpeği öldüren kişinin bir ferak yiyecek ve ev köpeği öldüren kişinin de bir ferak toprak vermesine (onu gömmesine) hükmetti. Köpeği öldüren kişinin vermesi, köpek sahibinin de eksilen ücretle birlikte bunu alması haktır.''

 

Tahric: Buhari (1/349)0

 

 

حدثنا موسى بن جعفر بن قرين العثماني نا محمد بن فضالة نا كثير بن أبي صابر نا عطاء بن مسلم عن عمر بن قيس عن الزهري عن عروة عن عائشة قالت قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من بنى في رباع قوم بإذنهم فله القيمة ومن بنى بغير إذنهم فله النقض

 

4518- Hz. Aişe der ki: Resulullah {Sallallahu aleyhi ve Sellem}: "Kim bir kavmin izni ile onların arsasında ev inşa ederse (anlaşmazlık halinde) kendisine evin bedeli ödenir. İzinsiz olarak yapan kimsenin de onu yıkma hakkı vardır" buyurdu.

 

Tahric: İbn Adiy, el-Kamil (5/8) ve Beyhaki, Sünen (6/91).

 

 

حدثنا الحسين بن إسماعيل نا يوسف بن موسى نا عبيد الله بن موسى نا محمد بن راشد عن سليمان بن موسى عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده أن النبي صلى الله عليه وسلم رد شهادة الخائن والخائنة وذي الغمر على أخيه ورد شهادة القانع لأهل البيت وأجازها على غيرهم

 

4519- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine gore Allah Resulü {Sallallahu aleyhi ve Sellem} hain erkek ve hain kadının şahitliğini (Müslüman) kardeşine kin besleyen kişinin şahitliğini ve bir ev halkının yanında çalışan kişinin o ev halkına şahitliğini geçersiz saymıştır. Ancak. başkaları için ettiği şahitliği geçerli saymıştır.''

 

Tahric: Ebu Davud (3600, 3601).

 

 

حدثنا الحسين بن إسماعيل نا عيسى بن أبي حرب نا يحيى بن أبي بكير نا أبو جعفر الرازي عن آدم بن فائد عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لا تجوز شهادة خائن ولا خائنة ولا محدود في الإسلام ولا محدودة ولا ذي غمر على أخيه

 

4520- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hain erkek ve hain kadının şahitliği, İslam'da kendisine had (şer'i ceza) uygulanmış erkek veya kadının şahitliği ve (Müslüman) kardeşine kin besleyen kişinin şahitliği caiz değildir'' buyurmuştur.

 

Tahric: İbn Mace (2326).

 

 

نا أحمد بن عبد الله بن محمد الوكيل نا أبو بدر وعباد بن الوليد قالا نا حبان بن هلال نا عبد الواحد بن زياد حدثني يزيد بن أبي زياد القرشي نا الزهري عن عروة عن عائشة رضى الله تعالى عنها ترفعه إلى النبي صلى الله عليه وسلم قال لا تجوز شهادة خائن ولا خائنة ولا مجلود حدا ولاذي غمر على أخيه ولا القانع من أهل البيت لهم يزيد هذا ضعيف لا يحتج به

 

4521- Hz. Aişe bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hain erkek ve hain kadının şahitliği, kendisine had (şer'i ceza) uygulanmış kişinin şahitliği, (Müslüman) kardeşine kin besleyen kişinin şahitliği ve bir ev halkının yanında çalışan kişinin o ev halkına şahitliği caiz değildir" bu yurdu.

 

Yezıd zayıf biridir ve (rivayetleri) hüccet (delil) değildir.

 

Tahric: Tirmizi (2298).

 

 

حدثنا محمد بن إسماعيل الفارسي نا الحسن بن علي بن خلف الدمشقي نا سليمان بن عبد الرحمن نا عبد الأعلى بن محمد نا يحيى بن سعيد نا الزهري عن سعيد بن المسيب عن عبد الله بن عمر أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خطب فقال ألا لا تجوز شهادة الخائن ولا الخائنة ولا ذي غمر على أخيه ولا الموقوف على حد يحيى بن سعيد هو الفارسي متروك وعبد الأعلى ضعيف

 

4522- Abdullah b. Ömer bildiriyor: Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbesinde: "Bilmiş olun ki! Hain erkek ve hain kadının şahitliği, (Müslüman) kardeşine kin besleyen kişinin şahitliği ve kendisine had (şer'i ceza) uygulanmış kişinin şahitliği geçerli değildir" buyurdu.

 

Yahya b. Said, el-Farisı'dir ve metruktur. Abdula'la ise zayıftır.

 

Tahric: Beyhaki, Sünen (10/155).

 

 

حدثنا الحسين بن إسماعيل نا يوسف بن موسى نا يحيى بن الضريس أخبرني المثنى بن الصباح عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لا تجوز شهادة خائن ولا خائنة ولا موقوف على حد ولا ذي غمر على أخيه

 

4523- Amr b. Şuayb'ın, babası kanalıyla dedesinden bildirdiğine göre Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hain erkek ve hain kadının şahitliği, kendisine had (şer'i ceza) uygulanmış kişinin şahitliği ve (Müslüman) kardeşine kin besleyen kişinin şahitliği geçerli değildir" buyurmuştur. 

 

Tahric: Beyhaki (10155).

 

 

حدثنا علي بن مبشر نا محمد بن عبادة نا أبو أسامة عن عبد الواحد قال سمعت مجالدا يذكر عن الشعبي قال كان شريح يجيز شهادة كل ملة على ملتها ولا يجيز شهادة اليهودي على النصراني ولا النصراني على اليهودي إلا المسلمين فإنه كان يجيز شهادتهم على الملل كلها

 

4524- Şa'bi der ki: "(Kadı) Şureyh, her milletin birbiri aleyhine yaptıgı şahitliği geçerli sayardı. Ne Yahudi birinin Hıristiyan birine, ne de Hıristiyan birinin Yahudi birine yaptığı şahitliği geçerli saymazdı. Ancak Müslümanlar bunun dışındadır. çünkü onların bütün din mensupları hakkında yaptığı şahitliği geçerli sayardı."

 

Tahric: Abdürrezzak, Musannef 6/129 (10229).

 

 

حدثنا أبو بكر الشافعي نا أبو قبيصة محمد بن عبد الرحمن بن عمارة بن القعقاع نا داود بن عمرو نا صالح بن موسى عن عبد العزيز بن رفيع عن أبي صالح عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم خلفت فيكم شيئين لن تضلوا بعدهما كتاب الله وسنتي ولن يفترقا حتى يردا على الحوض

 

4525- Ebu Hureyre der ki; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Size (önemli) iki şey bırakıyorum, onZara uyduğunuz sürece delaZete düşmezsiniz. Bunlar Allah'ın Kitab'ı ve benim sünnetimdir. Bu ikisi Havz'a yanıma gelene kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır" buyurdu.

 

Tahric: Hakim, Müstedrek (1/93) ve Beyhaki (10/114).

 

 

نا محمد بن إسماعيل الفارسي نا الوليد بن مروان نا جنادة بن مروان نا أبي نا شعوذ بن عبد الرحمن عن خالد بن معدان قال قال كعب بن عاصم الأشعري إني سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول إن الله تعالى أجارني على أمتي من ثلاث لا يجوعوا ولا يستجمعوا على ضلال ولا تستباح بيضة المسلمين

 

4526- Kab b. Asım el-Eş' ari der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah, ümmetime yönelik üç konuda bana güvence verdi. Bunlar da kıtlığa maruz kalmamaları, dalalet üzerinde bir araya gelmemeleri ve köklerinin kazınmamasıdır" bu yurduğunu işittim.

 

Tahric: Ebu Davud (4253).

 

 

حدثنا أبي نا عبد الله بن محمد بن ناجية نا محمد بن يحيى بن أبي سمينة نا محمد بن يحيى بن قيس المازني عن ثمامة بن شراحيل عن سمى بن قيس عن شمير عن أبيض بن حمال قال قلت يا رسول الله ما يحمي من الأراك قال مالا تناله أخفاف الإبل

 

4527- Ebyad b. Hammal der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Erak (misvak) ağacının hangi kısmı koruma altına alınır?" dediğimde: "Develerin yetişemeyeceği yerler alınır" karşılığını verdi.

 

 

حدثنا أبو عبد الله بن المحرم نا محمد بن عثمان بن أبي شيبة نا محمد بن إسحاق السمري نا مروان بن جعفر السمري حدثني أبي أن المغيرة بن شعبة ومصقلة بن هبيرة الشيباني تنازعا بالكوفة ففخر المغيرة بمكانه من معاوية على مصقلة فقال له مصقلة والله لأنا أعظم عليه حقا منك قال له المغيرة ولم قال له مصقلة لأني فارقت علي بن أبي طالب عليه السلام في المهاجرين والأنصار ووجوه أهل العراق ولحقت بمعاوية فضربت معه بسيفي واستعملني علي على البحرين فأعتقت له بني سامة بن لؤي بن غالب بعد ما ملكت رقابهم وأبيحت حرمتهم وأنت مقيم بالطائف تناغي نساءك وترشح أطفالك طويل اللسان قصير اليد تلقي بالمودة من مكان بعيد حتى إذا استقامت الأمور غلبتنا غلبة فقال له المغيرة والله يا مصقلة ما زلت منذ اليوم تكثر الحز وتحطي المفاصل أما تركك عليا فقد فعلت فلم تؤنس أهل الشام ولم توحش أهل العراق وأما قولك في عتق بني سامة بن لؤي فإنما أعتقهم ثقة علي رضى الله تعالى عنه بك أما والله ما صبرت لهم نفسك ولا أعتقتهم من مالك وأما مقامي بالطائف فقد أبلاني الله تعالى في الخفض ما لم يبلك في الظعن ولله تعالى علينا فإن أنت عاديتنا فإن الله عز وجل من ورائك

 

4528- Mervan b. Cafer es-Semuri, babasından bildiriyor: Muğire bin Şube ve Maskale b. Hubeyr eş-Şeybani, Küfe'de tartıştılar. Muğire, Muaviye'nin yanında olan konumundan dolayı Maskale'ye karşı övündü. Maskale: "Vallahi ben, Muaviye'nin yanında senden daha değerliyim'' deyince, Muğire: "Niye ki?" diye sordu. Bunun üzerine Maskale: "Çünkü ben, Ali b. Ebi Talib'i, Muhacirlerin, Ensar'ın ve Irak halkının yanında bırakıp Muaviye'nin yanına gittim ve onunla birlikte kılıç salladım. Ali beni Bahreyn'e gönderdi. Ben de orada onun için Same b. Luey b. Ğalib oğullarını azad ettim. Oysa onlar köle edinilmiş ve kadınları artık mubah kılınmıştı. Sen o zaman eşinin ve çocuklarının yanında oturmuş idin. Seni, gidi dili uzun, eli kısa kişi! Biz galip gelmiş ve her şeyi yoluna koymuş iken sen uzaktan olan dostluğunla Övünmektesin" dedi. Bunun üzerine Muğire:

 

"Vallahi ey Maskale! Sen bugün ileri geri konuşmakta ve dediğinde doğruyu ifade etmemektesin. Ali'yi terk etmen doğrudur, ancak ne Şam ahalisi gelmene sevinmiş, ne de Iraklılar onları terk etmenden dolayı üzülmüştür. Same oğullarım azad etmene gelince, Ali'nin sana olan güvencinden dolayı azad edildiler. Vallahi sen onlar için kendi nefsini bir tehlikeye atmadığın gibi onları kendi paranla da azad etmedin. Taifte yerimde kalmam da 'Allah'ın beni fakirlikle sınamasıdır. Allah, seni bir yerden bir yere göçmekle sınadığı gibi beni sınamadı. Allah'ın üzerimizde nimetleri vardır. Eğer sen bize karşı düşmanlık edeceksen şüphesiz ki Allah senin hakkındaki her şeyi bilmektedir.

 

Tahric: İsnadı hasendir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

İçecekler