DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) HASTALANMASI, VEFATI VE BUNLARDA
PEYGAMBERLİĞİNE VE DOĞRULUĞUNA İŞARET EDEN ŞEYLERE DAİR BÖLÜMLER |
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vefatı İle Müslümanların Uğradığı Büyük Musibet
Enes der ki: "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye geldiği gün (gelişiyle) Medine'nin her
şeyi aydınlanmıştı. Vefat ettiği gün de her şey karardı. Daha Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) defin işini bitirmemiş iken kalplerimizi tanımaz
hale geldik.''
Enes bin Malik der ki:
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) , vefat ettiği gün her şey karardı. Hatta
karanlıktan birbirimizi göremiyorduk. Bizden biri elini uzattığında kendi elini
bile göremiyordu. Daha Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) defin işini
bitirmemiş iken kalplerimizi tanımaz hale geldik.''
Enes der ki:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği güne şahit
oldum. O günden daha kötü bir gün görmedim."
Enes der ki: Bir
defasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Ümmü Eymen'i
ziyarete gittik. Ümmü Eymen ona içecek ikram etti. Ancak Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ya oruçlu olduğundan ya da içmek istemediğinden içeceği geri
çevirdi. Bunun üzerine Ümmü Eymen ona kızıp söylenmeye başladı. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra Ebu Bekr, Ömer'e: "Haydi
gidip Ümmü Eymen'i ziyaret edelim" dedi. Yanına gittiklerinde Ümmü Eymen
ağlamaya başladı. Ona: "Neden ağlıyorsun? Yüce Allah'ın katında olanlar
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için daha hayırlıdır"
dediklerinde, Ümmü Eymen: "Vallahi Allah katında olanların Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için daha hayırlı olduğunu bilmediğimden ağlıyor
değilim. Ama semadan vahyin inişinin kesilmesine ağlıyorum" karşılığını
verdi. Bu cevabı onları duygulandırınca onlar da ağlamaya başladı.
İsmail bin İbrahim bin
Ukbe, amcası Musa bin Ukbe'den, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vefatı kıssasını ve Ebu Bekr'in bu konudaki hutbesini zikrederek şöyle dedi: Ebu
Bekr hutbesini bitirince insanlar geri döndü ve Ümmü Eymen oturmuş ağlıyordu.
Kendisine: "Ey Ümmü Eymen! Neden ağlıyorsun? Yüce Allah, Peygamber'ine
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikramda bulundu. Onu cennetine soktu ve dünya
yorgunluğundan kurtarıp rahata kavuşturdu" denilince, Ümmü Eymen:
"Her gün her gece bize taze gelen sema haberlerinin kesilmesi yüzünden
ağlıyorum" karşılığını verdi. insanlar Ümmü Eymen'in bu cevabı karşısında
şaşkına dönmüşlerdi.
Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Ümmü Seleme der ki: "Bizler uyumamış ve
toplanmış ağlıyorduk. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naaşı
evimizde idi. Onu divanın üzerinde görerek teselli buluyorduk. Seher vaktinde
kazmaların sesini işittiğimizde çığlık atmaya başladık. Bunun üzerine
Mescid'dekiler de çığlık atmaya başladılar. Medine çığlıkla sarsılmıştı. Bilal,
sabah ezanını okudu ve Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikredince
ağlamaya başladı. Bu da bizim üzüntümüzü daha da artırdı. insanlar onun
mezarına girmek istediler, ama bundan alıkonuldular. O ne büyük bir musibetti
ki ondan sonra başımıza bir musibet geldiğinde ve Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) (vefat) musibetini hatırladığımızda artık o musibet bizim
için hafif kalıyordu."
ibn Ömer der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zamandan beri bir
hurma fidanı bile dikmedim."
Cafer bin Muhammed,
babasından bildiriyor: Kureyşli bazı adamlar babam Ali bin Hüseyn'in yanına
girince, onlara: "Size Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bahsedeyim mi?" dedi. Onlar da: "Evet, bize Ebu'l-Kasım'dan
bahset" karşılığını verince, babam şöyle anlattı:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hastalandığı zaman Cibril ona gelip "Ey Muhammed! Yüce
Allah beni, sana ikramda bulunmak ve seni onurlandırmak için özel olarak sana
gönderdi. O'nun senden daha iyi bildiği bir şeyi sana sorayım. Kendini nasıl
hissediyorsun?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey
Cibril! Kendimi kederli görüyorum. Ey Cibril! Kendimi sıkıntılı görüyorum"
buyurdu. ikinci gün Cibril bir daha gelip kendisine aynı şeyi söyledi ve Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk gündeki cevabı verdi. Cibril üçüncü
gün geldi ve ilk günde olduğu gibi aynı şeyleri dedi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de aynı cevabı verdi. Bu defa Cibril ile birlikte kendisine
ismail denilen başka bir melek daha gelmişti. Bu melek yüz bin meleğin komutanı
idi. Her bir meleğin emrinde de yüz bin melek vardı. Bu melek Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına girmek için izin istedi. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), onun kim olduğunu sorunca Cibril: "Bu ölüm meleğidir,
yanına girmek için izin istiyor. Ancak senden önce hiç kimseden izin istemediği
gibi senden sonra da hiç kimseden izin isteyecek değildir" karşılığını
verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''O zaman ona
izin ver (de içeri gelsin)'' buyurdu.
Ona izin verilince içeri
girip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verdi ve: "Ey
Muhammed! Allah beni sana gönderdi. Eğer ruhunu teslim almamı emredersen teslim
alırım. Eğer seni hayatta bırakmamı emredersen seni hayatta bırakırım"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey ölüm meleği! Emrimi
yerine getirir misin?'' buyurunca, ölüm meleği: "Evet, ben bununla ve sana
itaat etmek ile emrolundum" dedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Cibril'e bakınca, Cibril: "Ey Muhammed! Allah seninle buluşmayı
arzulamaktadır" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ölüm meleğine: "Emr olunduğun şeyi yerine getir'' buyurdu ve ölüm
meleği ruhunu kabzetti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince
evin bir tarafından: "Ey evahalisi! Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi
üzerinize olsun. Yüce Allah katında her musibetin bir tesellisi, yok olup giden
her bir şeyin yerine bir yenisi, geçip giden her şeyin de bir telafisi vardır.
Onun için Allah'a güvenin ve ona ümit bağlayın. Zira asıl musibette olan kişi
sevaptan mahrum olan kişidir" diye bir ses işittiler. Ali, oradakilere:
"Bunun kim olduğunu biliyor musunuz? Bu Hızır'dır" dedi.
Bunu başka bir isnadla
da zikretmiştik. "Allah seninle buluşmayı arzulamaktadır" lafzı ile:
"Sana ikramda bulunmak, nimetlerini arttırmak ve seni onurlandırmak için
dünyadan ahirete getirmek istiyor" manasındadır.
Cafer bin Muhammed,
babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) vefat ettiğinde ve taziye için gelindiğinde bir kişinin: "Yüce
Allah katında her musibetin bir tesellisi, yok olup giden her bir şeyin yerine
bir yenisi, geçip giden her şeyin de bir telafisi vardır. Onun için Allah'a
güvenin ve ona ümit bağlayın. Zira asıl musibette olan kişi, sevaptan mahrum
olan kişidir" dediğini işittiler .
Cabir bin Abdillah der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde melekler taziye
için gelmişti. Onların seslerini işitiyorlar, ama kendilerini görmüyorlardı.
(Bir) melek şöyle dedi: "Ey evahalisi! Allah'ın selamı rahmeti ve bereketi
üzerinize olsun. Yüce Allah katında her musibetin bir tesellisi, yok olup giden
her bir şeyin yerine bir yenisi vardır. Onun için Allah'a güvenin ve ona ümit
bağlayın. Zira asıl musibette olan kişi, sevaptan mahrum olan kişidir. Allah'ın
selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun."
Bu iki isnad zayıf olsa
da birbirlerini doğrulamaktadır ve aslının (önceki mürsel) Cafer'in hadisinden
olduğuna delalet etmektedir. Doğrusunu da Allah bilir.
Enes bin Malik der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince, ashabı etrafında toplanıp
ağlamaya başladı. Bu sırada kır sakallı, iri yarı, güler yüzlü bir adam da
cemaatin omuzları üzerinden ileri geçerek ağlamaya başladı ve sonra
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabına dönerek: "Yüce Allah
katında her musibetin bir tesellisi, yok olup giden her bir şeyin yerine bir
yenisi, geçip giden her şeyin de bir telafisi vardır. Onun için Allah'a dönün
ve O'na rağbet edin. O'nun size tecellisi belalardadır. Bakın, asıl musibette
olan kişi, sevaptan mahrum olan kişidir" dedi ve gitti. Bunun üzerine
oradakiler birbirlerine: "Bu adamı tanıyor musunuz?" demeye başladı.
Hz. Ali ile Ebu Bekr: "Evet, bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kardeşi Hızır'dır" dediler.
Abbad bin Abdissamed
zayıf biridir ve bu, münker bir hadistir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: