DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) HASTALANMASI, VEFATI VE BUNLARDA PEYGAMBERLİĞİNE VE DOĞRULUĞUNA İŞARET EDEN ŞEYLERE DAİR BÖLÜMLER

 

Vefatından Önceki Hastalığında Söylediği Sözler ve Vefat Anı

 

Pazartesi günü perdeyi açınca söyledikleri ve Perşembe günü söyledikleri daha önce geçmiştir.

 

Hz. Aişe ile ibn Abbas dediler ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalanınca kendisine ait bir örtüyü yüzünün üzerine koymaya başladı. Örtü yüzünün üzerinde iken nefes almada güçlük çekince, onu yüzünden kaldırdı ve şöyle buyurdu: ''Allah'ın laneti yahudilerle hıristiyanlar üzerine olsun. Çünkü onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler.'' Nebi bununla, onların yaptıklarını yapmaktan sakındırıyordu.

 

Buhari bunu Sahih'te Yahya bin Bukeyr'den; Müslim ise başka bir yolla Leys'ten rivayet etmiştir.

 

 

 

Ömer bin Abdilaziz der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) son söylediği söz: "Allah, Yahudilerle Hıristiyanları kahretsin. Çünkü onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid (mabed) edindiler. Arap yurdunda iki din kalmasın" sözüdür.

 

 

 

Cabir bin Abdillah der ki: Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmeden üç gün önce şöyle derken işittim: ''Yüce Allah hakkında (ölüm sonrası için) hüsnü zanda bulunun.''

 

 

 

Enes der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat anında nasihatlerinin geneli: "Namaz! Namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler (köleler) konusunda dikkatli davranın" yönündeydi. Sonlara doğru bunu içinden geçiriyor, ancak söze dökemiyordu. --- İbn Mace, vesaya (2697).

 

 

 

Ümmü Seleme der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat anında nasihatlerinin geneli: "Namaz! Namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler konusunda dikkatli davranın" yönündeydi. Sonlara doğru bunu içinden geçiriyor, ancak söze dökemiyordu.

 

Bunun sahih olan diğer kanalında Ümmü Seleme der ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandığı zaman: ''Allah'tan sakının ve namazlarınıza dikkat edin! Elinizin altındakiler konusunda dikkatli davranın" yönündeydi. Bu sözleri konuşamayacak duruma gelinceye kadar tekrar etti.

 

Bu hadis Ümmü Musa kanalıyla Hz. Ali'den kısa metinli olarak nakledilmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim evimde, benim günümde, başı göğsümle boğazım arasında (kucağımda) olduğu sırada vefat etti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalanınca Cibril ona gelip bir dua okurdu. Ben o duayı yapmaya başlayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini semaya dikip: ''Refiku'l-A'la'ya" dedi. Abdurrahman bin Ebi Bekr elinde yaş bir misvakla girince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona baktı. Ben onu istediğini düşünüp aldım ve yumuşatarak kendisine verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bununla güzelce dişlerini misvakladı. Sonra onu vermek isteyince elinden düştü. Yüce Allah, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyadaki son, ahiretteki ilk gününde benim ağzımın ıslaklığıyla onun ağzının ıslaklığını birleştirdi.

 

Buhari bunu Sahih'te Süleyman bin Harb'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe şöyle derdi: "Allah'ın bana verdiği nimetlerden biri de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evimde, benim sıramın olduğu günde ve başının göğsümle boğazım arasında olduğu sırada vefat etmesi, vefat anında ağzımın ıslaklığıyla onun ağzının ıslaklığının birleşmesiydi. Kardeşim yanıma bir misvakla girdiğinde, ben Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göğsüme yaslamıştım. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) misvak'a baktığını görünce onu istediğini anladım ve: "Bunu senin için alayım mı?" diye sordum. Başıyla almamı işaret edince misvakı alıp (ağzımla) yumuşattım. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında içi su dolu bir kap vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kabın içine elini daldırıp yüzünü silerek: ''Allah'tan başka ilah yoktur. Ölümün de sarhoşluğu vardır'' demeye başladı. Sonra sol parmağını kaldırıp vefat edene kadar: ''Refiku'l-A'la'ya, Refiku'l-A'la'ya'' demeye başladı ve vefat edince eli düştü.

 

Buhari bunu Sahih'te Muhammed bin Ubeyd kanalıyla İsa  bin Yunus'tan rivayet etmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğini gördüm. Bu sırada yanında içinde su olan bir bardak vardı ve elini bardağa sokup yüzünü sildikten sonra: ''Allahım! ölüm sekeratına karşı bana yardım et'' diyordu. --- Tirmizi, cenaiz (8 /978) ve Ahmed, Müsned (6/64, 70, 77, 151).

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünya ve ahiret arasında muhayyer bırakılmadan vefat etmeyeceğini söylerdik. Vefatına sebep olan hastalığı sırasında Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sesi kısıldı. Onun şöyle dediğini işittim: "İşte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehidler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.''[Nisa Sur. 69] Hz. Aişe der ki: "Bunu işitince de onun da tercih yapması istenildiğini anladık.''

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıhhatliyken: "Hasta olan her bir peygambere cennetteki yeri gösterildikten sonra dünya (hayat) ile ahiret (ölüm) arasında tercih yapması istenmeden vefat etmez" buyurduğunu işittim. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat anı geldiği zaman başı dizimin üzerindeydi. Bir müddet baygınlık geçirdikten sonra kendine geldi ve bakışlarını tavana dikerek: "Allahım! Refıku'l-A'la'ya" dedi. Anladım ki bize söylediği o söz (tercih etmesi) gerçekleşiyor. Gerçekten de bir peygambere cennetteki yeri gösterildikten sonra dünya ile ahiret arasında tercih yapması istenmeden vefat etmez."

Hz. Aişe der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) son sözü: "Refiku'l-A'la'ya" sözü oldu.

 

Buhari bunu Sahih'te Bişr bin Muhammed bin el-Mübarek'ten rivayet etmiştir.

 

 

 

Bu hadis başka bir kanalla: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıhhatliyken ... " şeklinde başlayıp nakledilmiş ve şu ibare eklenmiştir: Hz. Aişe der ki: "Ben: ‘‘O zaman bizi tercih etmezsin’‘ dedim ve vefat edince bize söylediği hadisin gerçekleştiğini anladım."

 

Buhari bunu Sahih'te ibn Bukeyr'den; Müslim ise başka bir yolla Leys'ten rivayet etmiştir.

 

 

 

Abbad bin Abdillah bin ez-Zübeyr'in Hz. Aişe'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmeden önce Hz. Aişe'nin göğsüne yaslanmışken: "Allahım! Beni bağışla, merhamet et ve yüce dosta kavuştur" dediğini işitti.

 

Buhari ve Müslim bunu Sahih'te Hişam bin Urve'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağımdayken bayılınca yüzünü mesh edip şifa için dua etmeye başladım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hayır. Allah'tan dost olarak en yüksek ve en mutlu, Cibril, Mikail ve İsrafil'in arkadaşlığını istiyorum" buyurdu.

 

 

 

Ebu'l-Huveyris der ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hiç şikayette bulunmadı, Allah'tan sadece afiyet diledi. Hatta vefatından önceki hastalığında Allah'tan şifa dilemez ve: "Ey nefis! Neden bütün lezzetlere dalmışsın" derdi. Hastalandığı zaman Cibril yanına gelip şöyle dedi:

"Rabbin sana selam söylüyor ve: ‘‘Dilersen sana şifa verip ihtiyacını gideririm. Dilersen vefat ettirir bağışlarım’‘ buyuruyor. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rabbim bana dilediğini yapar'' karşılığını verdi. Durumu ağırlaşınca bir bardak su istedi ve suyla yüzünü silerek şöyle demeye başladı: "Allahım! Ölümün zorluğuna karşı bana yardım et. Yanıma yaklaş ey Cibril, yanıma yaklaş ey Cibril, yanıma yaklaş ey Cibril."

Hadisin isnadında kopukluk vardır.

 

 

 

Muhammed bin Ali der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından üç gün önce Cibril gelip şöyle dedi: "Ey Muhammed! Allah beni sana ikramda bulunmak, onurlandırmak için özel olarak gönderdi. O senden daha iyi bildiği şeyi sana soruyor ve: ‘‘Kendini nasıl hissediyorsun?’‘ diyor." Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Cibril! Kendimi kederli ve sıkıntılı görüyorum" karşılığını verdi. ikinci gün Cibril bir daha gelip aynı şeyi söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine: "Ey Cibril! Kendimi kederli ve sıkıntılı görüyorum" karşılığını verdi. Üçüncü gün Cibril ölüm meleğiyle geldi. Yanlarında havayı mesken edinmiş ismail adında başka bir melek daha vardı ve bu meleğin emrinde yetmiş bin melek vardı. Bu meleklerin her birinin emrinde de yetmiş bin melek vardı. Cibril onlardan önce davranıp şöyle dedi: "Ey Ahmed! Allah beni sana ikramda bulunmak, onurlandırmak için özel olarak gönderdi. O senden daha iyi bildiği şeyi sana soruyor ve: ‘‘Kendini nasıl hissediyorsun?’‘ diyor." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Cibril! Kendimi kederli ve sıkıntılı görüyorum" karşılığını verdi. Sonra kapıdaki ölüm meleği girmek için izin isteyince Cibril: "Ey Ahmed! Ölüm meleği girmek için izin istiyor. Senden önce hiç kimseden izin istemediği gibi senden sonra da istemeyecek" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ona izin ver ey Cibril'' buyurunca Ölüm meleği girip: "Allah'ın selamı üzerine olsun ey Ahmed! Allah beni sana gönderdi ve emrettiğin şeyde sana itaat etmemi emretti. Canını almamı emredersen alırım. Bırakmamı emredersen bırakırım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu yapar mısın ey ölüm meleği?" diye sorunca, ölüm meleği: "Evet. Bununla emrolundum" cevabını verdi. Cibril:

 

"Ey Ahmed! Allah sana kavuşmayı özledi" deyince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey ölüm meleği! Sana emredileni yap" buyurdu. Bu sırada sesini işittikleri, ama göremedikleri birisi geldi ve şöyle dedi: "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun hane ev halkı! Şüphesiz Allah ölen herkesin halefidir. Yok olup giden herkesin yerine geçecek olan başkasını verir. Her bir musibete karşı teselli kaynağıdır. O bakımdan Allah'a güvenin, Ondan ümit edin. Çünkü şüphesiz ki asıl musibete uğrayan ilahi mükafattan mahrum olandır."

 

Derim ki: "Allah sana kavuşmayı özledi" sözü eğer hadisin isnadı Sahihse "Seni yaklaştırmak ve ikramda bulunmak istiyor" manasındadır.

 

 

 

Hasan'ın bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Fatıma'ya: "Kızcağızım! Allah'ın kıyamet gününde ecrini ödemek üzere herkese tattıracağı ölüm babana gelmiş bulunmaktadır" buyurdu.

 

 

 

Enes der ki: Hz. Fatıma, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölüm sıkıntısını hissedip: "Vah babamın ızdırabı" deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kızcağızım! Allah'ın kıyamet gününde ecrini ödemek üzere herkese tattıracağı ölüm babana gelmiş bulunmaktadır" buyurdu. --- Ahmed, Müsned (3/141).

 

 

 

Enes der ki: Hz. Fatıma bana: "Ey Enes! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstüne toprak atıp defnederek dönmeye gönülleriniz nasıl razı oldu" dedi. Sabit der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ederken veya durumu ağırken Hz. Fatıma: ''Ah, ölüm haberini Cebrail'e vereceğimiz babacığım! Ah, Rabbine ne de yakın olan babacığım! Ah, barınağı Firdevs cenneti olan babacığım. Ah Rabbinin davetine icabet eden babacığım'' dedi. --- Ahmed, Müsned (3/64, 80).

 

 

 

Enes'in bildirdiğine göre Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumu ağırlaşınca Hz. Fatıma: "Vah babamın ızdırabı!" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kızım bu günden sonra babanın üzerinde hiçbir ıztırab kalmayacaktır" buyurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Hz. Fatıma ağlayarak: ''Ah, Rabbine ne de yakın olan babacığım! Ah, barınağı Firdevs cenneti olan babacığım! Ah, ölüm haberini Cebrail'e vereceğim babacığım. Ah Rabbinin davetine icabet eden babacığım'' dedi.

 

Enes der ki: Hz. Fatıma: ''Ey Enes! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstüne toprak atıp defnederek dönmeye gönülleriniz nasıl razı oldu?" dedi.

 

Buhari bunu Sahih'te Süleyman bin Harb'den: ''Ah, ölüm haberini Cebrail'e vereceğimiz babacığım'' şeklinde rivayet etmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe dedi ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman başı göğsümle boğazım arasındaydı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) can verdiğinde daha önce hiç hissetmediğim güzel bir koku kokladım."

 

 

 

Hz. Aişe der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim kucağımla boynum arasında, benim evimde, benim sıramın olduğu günde vefat etmişti. Bu konuda kimseye haksızlık edemem. Benim yaşımın küçüklüğü ve görüşümün azlığından olacak, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim kucağımda vefat etmişti. Ben de bir yastık alarak onu başının altına koyup kucağımdan indirmişim. Sonra diğer hanımlarla birlikte ağlamaya ve dövünmeye başladım."

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne zaman evime uğrasa beni memnun edecek bir söz söylerdi. Bu defasında uğrayıp bir şey söylemeyince ben başımı sarıp yatağıma yattım, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana uğradığında ''Neyin var?'' diye sordu. Ben: "Başım ağrıyor" cevabını verince: ''Asıl ah başım demesi gereken benim, benim başım ağrıyor'' buyurdu. Bu, Cibril'in Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edeceğini söylediği sıralarda olmuştu. Birkaç gün sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dört kişinin taşıdığı bir çarşafla taşınarak getirildi ve benim evime (odama) konuldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ey Aişe! Hanımların hepsini çağır'' buyurdu. Hanımları gelince: ''Artık sizlere gidip gelmeye takatim yok. Bana izin verin de, Aişe'nin evinde kalayım'' buyurdu. Onlar da: "Olur" dediler.

 

Baktığımda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünün kıpkırmızı olduğunu ve terlediğini gördüm. Daha önce ölen birini hiç görmemiştim. Bana: "Beni oturt'' buyurunca onu kendime yasladım ve elimi üzerine koydum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını çevirince elimi çektim. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim başıma dokunmak istediğini zannetmiştim. Birden ağzından buz gibi şeffaf bir su benim boynuma veya göğsüme düştü, sonra oradan da yatağa düşünce onu bir giysiyle örttüm. Daha önce hiç ölü görmemiştim. Ölümü başkasında tanıyordum. O arada Ömer gelip girmek için izin istedi. Beraberinde Muğire bin Şu'be de vardı. Ben de, her ikisine izin verdim ve perdeyi gerdim. Ömer: "Ey Aişe! Peygamber'in nesi var?" diye sorunca: "Bir saatten beri baygın" cevabını verdim. Ömer, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü açtı ve: "Vah vah! işte bu gamın ta kendisidir" deyip tekrar yüzünü örttü. Muğire ise hiç ses çıkarmamıştı. Ömer kapının eşiğine varınca Muğire: "Ey Ömer! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiŞ" dedi. Ömer: "Yalan söylüyorsun, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölmedi. Münafıklarla savaşı emretmeden de ölmeyecek, ama sen fitne çıkarmak için böyle konuşuyorsun" dedi.

 

Ebu Bekr gelip: "Ey Aişe! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nesi var?" diye sorunca: "Bayıldı" cevabını verdim. Ebu Bekr, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü açıp alnından öptükten sonra: "Vah Peygamber'ime, vah seçkin arkadaşıma, vah dostuma" dedikten sonra: "Allah ve Resulü doğru söylemiş: "Sen de mutlaka öleceksin, onlar da öleceklerdir."[Zümer Sur. 30] "Senden önce de hiçbir insana (dünyada) ebediyet vermedik. Sen ölmüş olduğun takdirde onlar ebedi mi kalacaklar."[Enbiya Sur. 34] "Her canlı ölümü tadacaktır"[Al-i İmran Sur. 185] ayetlerini okuyup Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü kapatarak sahabenin yanına gitti:

 

"Ey insanlar! içinizde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile anlaşması olan var mı?" dedi. Sahabe: "Hayır" cevabını verince: "Kim Allah'a tapıyorsa, bilsin ki Allah ölmez olan diridir. Kim Muhammed'e tapıyorsa bilsin ki, artık Muhammed ölmüştür" deyip "Sen de öleceksin, onlar da ölecekler" ayetini okudu. Hz. Ömer ona "Bu, Allah'ın Kitab'ında var mı, ey Ebu Bekr?" diye sorunca, Hz. Ebu Bekr: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Bu Ebu Bekr Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mağara arkadaşı ve ikinin ikincisidir. Haydi ona biat edin" dedi ve sahabe ona biat ettiler.

 

 

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımı Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Hz. Ebu Bekr, Sunh'teki evinden atıyla gelip Mescid'e girdi ve kimseyle konuşmadan Hz. Aişe'nin yanına girerek Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yemen işi çizgili bir kumaş ile örtülüydü. Yüzünü açarak eğilip onu öptü, ardından da: "Anam babam sana feda olsun, ey Allah'ın Resulü! Vallahi, Allah sende iki ölümü birleştirmeyecek. Sana yazılmış olan ölümüne gelince, işte artık sen öldün" dedi.

Ebu Seleme'nin Abdullah bin Abbas'tan bildirdiğine göre Hz. Ebu Bekr çıktığında Hz. Ömer halkla konuşuyordu. Ona: "Otur ey Ömer!" deyince Hz. Ömer oturmayı reddetti. Hz. Ebu Bekr yine: "Otur ey Ömer!" deyince Hz. Ömer oturmayı reddetti. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekr, şahadet getirince halk Hz. Ömer'i bırakıp ona yöneldiler. Hz. Ebu Bekr şöyle dedi: "Kim Muhammed'e tapıyorsa, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a tapıyorsa Allah kesinlikle diridir ve asla ölmez. Allah şöyle buyurur:

 

"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir."[Al-i İmran Sur. 144] Vallahi, Hz. Ebu Bekr bu ayeti okuyana kadar insanlar sanki Allah'ın bu ayeti indirdiğini bilmiyorlarmış gibi bir haldeydiler. Herkes bu ayeti, Ebu Bekr'den dinledi. Onu dinleyen herkes bu ayeti okuyordu.

 

Leys'in Ukayl kanalıyla ibn Şihab'dan, onun da Said bin el-Müseyyeb'den bildirdiğine göre Hz. Ömer: "Vallahi, Ebu Bekr bu ayeti okuduğu zaman, bunun gerçek olduğunu anladım ve dehşete kapıldım. Öyle ki, ayaklarım beni taşıyamaz oldu. Nihayet yere çöktüm. Bu ayetleri Ebu Bekr'in okuduğunu duyduğum zaman Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğini anladım."

 

Buhari bunu Sahih'te ibn Bukeyr'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Enes bin Malik'in bildirdiğine göre Ömer bin el-Hattab, halkın Hz. Ebu Bekr'e biat ettiği günün sabahında Resulullah' ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberine çıkıp, Hz. Ebu Bekr'den önce şahadet getirerek şöyle dedi: "Dün size bir şey söylemiştim. Söylediğim şey dediğim gibi değildir. Vallahi, size dediğim şeyi ne Allah'ın indirdiği Kitab'ında buldum, ne de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana bu konuda bir söz verdi. Ancak ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biz hayatta olduğumuz müddetçe yaşamasını ummuştum. Ancak Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için, sizin yanınızdakini değil de kendi katındakini tercih etmiştir. Bu, Allah'ın, Resulünü hidayeti kavuşturduğu kitaptır. Buna tutunun ve Allah'ın Resulüne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği Kitab'a uyun."

 

Buhari bunu Sahih'te Yahya bin Bukeyr'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Urve, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından bahsederken şöyle dedi: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiğinde Ömer bin el-Hattab kalktı ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldüğünü söyleyenleri öldürmekle, kesmekle tehdit ederek: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bayılmıştır. Eğer öldüğünü söyleyen olursa kalkar, onu öldürür ve boynunu keserim" demeye başladı.

 

Bu sırada Amr bin Kays bin Zaide bin el-Esam bin Üm mi Mektum Mescid'in gerisinde: "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir"[Al-i İmran Sur. 144] mealindeki ayeti okuyordu. insanlar ise Mescid'de ağlaşıyor, dalgalanıyor ve bu ayeti işitmiyorlardı. Abbas bin Abdilmuttalib, insanların yanına çıkıp: "Ey insanlar! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatı hususunda söylediği bir şeyi bileniniz varsa bize söylesin" deyince, halk: "Hayır bilmiyoruz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Abbas bin Abdilmuttalib: "Ey Ömer, senin bu hususta bilgin var mı?" diye sorunca, Hz. Ömer: "Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Abbas şöyle dedi: "Ey insanlar! Şahid olun, hiç kimse Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi vefatı hususunda bir şeyler söylemiş olduğuna tanıklıkta bulunmuyor. Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölümü tatmıştır."

 

 

 

Ebu Bekr bineğinin üzerinde Sunh'tan gelip Mescid'in kapısında indi ve üzüntülü ve kederli bir şekilde, kızı Aişe'nin odasına yöneldi. içeri girmek için izin istedi. Girmesine izin verilince içeriye girdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), yatağında vefat etmiş, kadınlar onun çevresindeydi. Kadınlar Hz. Ebu Bekr girince yüzlerini örttüler ve geriye çekilip gizlendiler. Yalnız Aişe, orada kaldı. Ebu Bekr, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü açtı ve eğilip öperek ağlamaya başladı ve şöyle dedi: "Hattab'ın oğlunun söylediği şey önemli değildir.

 

Aslında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiştir. Canım elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiştir. Allah'ın rahmeti senin üzerine olsun ey Allah'ın Resulü! Sen diri iken de, ölü iken de çok güzel kokuyorsun." 

 

Böyle dedikten sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine bir örtü örttü.

Sonra acele ile Mescid'e gitti. insanların boyunlarının üzerinden adım atarak ilerledi. Nihayet minberin yanına vardı. Ömer, onun kendisine doğru geldiğini görünce yerine oturdu. Ebu Bekr de minberin yanında durarak insanlara seslenince halk oturup onu dinlediler. Ebu Bekr bildiği şekilde şahadet getirip şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) henüz hayatta iken Yüce Allah onun öleceği haberini verdi. Aynı şekilde sizin de bir gün öleceğinizi bildirdi. Varlık aleminde sadece Yüce Allah kalana kadar da herkes ölecek. Yüce Allah:

"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafatını verecektir"[Al-i İmran Sur. 144] buyurur." Bunun üzerine Ömer: "Bu ayet Kur'an'da var mıydı? Vallahi şu ana kadar böylesi bir ayet yok gibi biliyordum!" karşılığını verdi. Ebu Bekr devamen şöyle dedi: "Yüce Allah yine: "(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir"[Zümer 30] buyurmuştur. Yine şöyle buyurmuştur: "Ondan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur. O'na döndürüleceksiniz."[Kasas Sur. 88] Yine şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde bulunan her şey fanidir. Ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir."[Rahman Sur. 26-27] Yine şöyle buyurmuştur: "Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir."[Al-i İmran Sur. 185]

 

Sonra Hz. Ebu Bekr şöyle devam etti: "Doğrusu yüce Allah, ilahi dini yeryüzüne dikip Allah'ın emrini hükümran kılıncaya ve ilahi mesajı tebliğ edip Allah yolunda cihad edinceye kadar Muhammed'i yaşattı. Sonra onu bu halde iken vefat ettirdi. Sizi doğru yolda bıraktı. Artık bir kim helak olacaksa beyyineden, belgeden ve bahtsızlıktan sonra helak olacaktır. Allah, her kimin Rabbi ise bilsin ki, Allah diridir, ölmez. Her kim Muhammed'e tapıyorsa ve onu ilah yerine koymuşsa bilsin ki, onun ilahı yok olmuştur! Ey insanlar! Allah'tan korkun ve dininize sarılarak Rabbinize tevekkül edin. Zira Allah'ın dini, dimdik ayaktadır. Allah'ın kelimesi tamdır. Allah, kendi dinine yardım edene yardımcı olacaktır ve dinini aziz kılacaktır. Allah'ın Kitabı aramızdadır. O Kitab, nur ve şifadır. O Kitab vasıtasıyla Allah, Muhammed'i doğru yola iletti. Onda, Allah'ın helal ve haramı vardır. Vallahi, Allah'ın yarattıklarından her kim bize hücum ederse aldırmayız. Zira Allah'ın kılıçları kınlarından çekilmiştir. Artık bu kılıçları elimizden düşürecek değiliz. Bize muhalefet edenlere karşı tıpkı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber cihad ettiğimiz gibi cihad edeceğiz. Hiç kimse haddi aşıp tecavüzde bulunmasın. Aksi halde kendi aleyhine davranmış olur.''

 

Bundan sonra Muhacirler, Ebu Bekr ile birlikte Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittiler. Sonra ravi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yıkanmasını, kefenlenmesini, namazının kılınmasını ve defnedilmesini zikretti.

 

 

 

Ömer bin el-Hattab'ın şöyle dediği nakledilmiştir: Yüce Allah'ın: "İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resulün de size şahit olması için sizi mutedil bir ümmet kıldık ... "[Bakara Sur. 143] buyruğuna göre zannediyordum ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonuna kadar ümmetinin başında kalacak ve son amellerine şahitlik edecektir. Vefat ettiği söylendiği zaman o sözleri söylememe neden olan da böylesi bir düşünceydi.

 

 

 

ikrime'nin bildirdiğine göre ibn Abbas, Ömer bin el-Hattab, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince söylediği (yukarıdaki) sözü neden söylediğini kendisine anlattığını söyleyip bu hadisi zikretti.

 

 

 

Vakıdi hocalarının şöyle dediğini bildirir: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatıyla ilgili şüpheye düşerek bazıları: "Vefat etti" derken, bazıları: "Vefat etmedi" dedi. Bunun üzerine Esma binti Umeys, elini Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki omuzu arasına koyup: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiştir ve peygamberlik mührü omuzlarının arasından kaldırılmıştır" dedi ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etmiş olduğu böylece anlaşıldı.

 

 

 

Ümmü Seleme der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği gün elimi onun göğsüne koydum. Aradan haftalar geçmesine rağmen yemek yiyor, abdest alıyordum; ama o misk kokusu elimden hiç çıkmıyordu."

 

 

Hz. Aişe şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman karnı açtı."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisinden Sonra Kimin Halife Olacağını Bildirmemesi, Ümmetinin İdaresi Hakkında Özel Olarak Kimseye Vasiyette Bulunmaması ve Zikrettiğimiz Gibi Sadece Namaz Konusunda Namazı Kıldıracak Kişiyi Bildirmiş Olması