DELAİLU NÜBÜVVE |
Bu Kitapta,
Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Doğumundan Peygamberliğine, Peygamberliğinden
Hicretine, Hicretinden Bilinen Gazvelerinin ve Nakledilmiş Tarihleriyle Seferlerinin
Sonuncusuna Değin ve O'na Gelen Kabile Heyetleri Esnasında Zuhur Eden Daha
Önce Zikri Geçmiş Olanlar Dışındaki Mucizelerine Dair Bölümler |
Ağaçların Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) Emrine itaat Etmesi, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Parmaklarının Arasından Su Çıkması ve Peygamberliğine İşaret Eden Başka Olaylar
Ubade bin Velid bin Ubade
bin es-Samit der ki: "Babamla birlikte, ölüp
gitmeden önce Ensar'dan şu topluluktan bir şeyler
öğrenmek için çıktık. ilk karşılaştığımız kişi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ashabından Ebu'l-Yeser oldu. Yanında da bir oğlu vardı ... "
Ubade, Ebu'l-Yeser'den
işittiği şeyleri zikrettikten sonra: "Sonrasında mescidinde bulunan Cabir
bin Abdillah'ın yanına geldik" demiş, ondan da
işittiği şeyleri aktardıktan sonra Cabir'den naklen şöyle devam eder: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) birlikte yolculuğa çıktık ve geniş bir
vadide konakladık. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) def-i hacet için bir tarafa gidince bir su kabıyla
ben de peşinden gittim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
etrafına bakındı, ancak ardında ihtiyacını giderecek bir şey bulamadı. Daha
sonra vadinin kenarında iki ağaç gördü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu
ağaçlardan birine gitti, dallarından birini tuttu ve: "Allah'ın izniyle
bana itaat et!" buyurdu. Ağaç ta burnuna gem takılıp da sahibine uysal
davranan bir deve gibi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
boyun eğdi. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) diğer ağacın yanına gitti, dallarından birini tuttu
ve: "Allah'ın izniyle bana itaat et!" buyurdu. O ağaç ta ona boyun
eğdi. Nihayet Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ikisinin orta yerine vardığı zaman,
ikisini bir araya getirmek için: "Allah'ın izniyle bir araya gelin!"
buyurdu. Bunun üzerine ağaçlar bir araya gelerek Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bir perde görevi yaptılar.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), benim ona yakın bir yerde olduğumu fark eder de
uzaklaşır diye hemen koşarak oradan ayrıldım. Oradan uzaklaştıktan sonra bir
yerde oturup kendi kendime konuşmaya başladım. Bir ara dalmıştım ki birden Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) geldiğini gördüm. Ağaçlar da
birbirlerinden ayrılmış ve her ağaç kendi bulunduğu kenara çekilmişti. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ara durduğunu ve başıyla sağa sola işaret
ettiğini gördüm. Sonra yanıma geldi. Ulaştığında: "Ey Cabir! Durduğum yeri
gördün mü?" diye sordu."Evet ey Allah'ın Resulü!" dedim. Bunun
üzerine bana: "O iki ağacın yanına git ve her birinden bir dal kes. Sonra
benim durduğum yere geldiğinde bir dalı sağına, bir dalı da soluna bırak"
buyurdu.
Bir taş aldım, kırdım ve
keskin olacak şekilde biledim. Sonra ağaçların yanına gidip her birinden bir
dal kestim. Daha sonra dalları peşimde sürüyerek Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
durduğu yere kadar geldim. Orada bir dalı sağıma, diğerini de soluma bıraktım.
Sonra Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına gidip: "Ey Allah'ın
Resulü! Dediğini yaptım" dedim ve: "Neden böyle yapmamı
istedin?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Orada içinde azap çekilen iki kabirle karşılaştım. Onlara şefaat ederek o iki
dal kurumadığı sürece azaplarının hafifletilmesini arzu ettim" buyurdu.
Daha sonra karargaha
geri döndük. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Cabir! Bana abdest suyu getirilmesini
söyle" buyurdu. Ben de: "Abdest için su! Abdest için su!" diye
seslenmeye başladım. Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dönüp: "Ey Allah'ın Resulü! Kafilede tek damla dahi su bulamadım!"
dedim. Ensar'dan bir adam da Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
için, semerindeki hurma dalına astığı bir tulum içinde suyu soğuk tutardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: ''Ensarlı filan kişiye git ve tulumunda su
var mı bir bak!'' buyurdu. Gidip baktığımda tulumun dibinde birkaç damladan
başka su bulamadım. Şayet onu da boşaltmak istesem tulumun kuru yeri onu da
bitirirdi.
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldim ve: "Ey Allah'ın Resulü! Gittim, ancak
tulumun dibinde birkaç damladan başka su bulamadım. Onu da boşaltmaya çalışsam
tulumun kuru yeri onu bitirecek" dedim. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Git ve tulumu bana getir''
buyurdu. Getirdiğimde Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) tulumu aldı ve anlayamadığım bir
şeyler söylemeye, elleriyle onu yoklamaya başladı. Sonra tulumu bana verdi ve:
''Ey Cabir! Seslen de büyük bir kap getirsinler'' buyurdu. Ben de:
"Kafilede büyük kabı olan getirsin!" diye seslendim. Kabı yüklenip
bana getirdiler.
Kabı Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
önüne koydum. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini açık bir şekilde kabın içine koyup
parmaklarını da araladı. Daha sonra elini kabın dibine koydu ve: ''Ey Cabir!
Tulumu al, Besmele çekerek elimin üzerine boşalt!'' buyurdu. Besmele çekerek
dökmeye başladığımda suyun parmaklarının arasından fışkırdığını gördüm. Sonra
kabın içinde su fokurdayıp dönmeye başladı ve kap suyla doldu. Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Cabir! Kimin suya ihtiyacı varsa çağır
gelsin!'' buyurdu. insanlar gelip sudan kanana kadar içtiler. Daha sonra:
"Suya ihtiyacı olan kaldı mı?" diye seslendim. Kalmayınca Nebi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolu olan kaptan elini çıkardı.
insanlar açlıktan dolayı
da Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yakındılar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Umulur ki Yüce Allah sizlere yemek gönderir!'' buyurdu. Daha sonra bir deniz
kenarına geldiğimizde deniz, bir dalgayla kenara büyük bir balık attı. Balığın
bir yarısı üzerinde ateşler yakıp yemekler pişirdik ve et kızarttık. Doyana
kadar yedik.
Daha sonra benimle
birlikte filan kişiler balığın göz çukuruna girdik ki geri çıkana kadar bizi
kimse göremedi. Balığın kaburga kemiklerinden bir tanesini alıp kavisli haliyle
yere koyduk. Sonra kafilenin içinde en iri adamla en iri deveyi ve en büyük
semeri bulduk. Adamı deveye bindirip kemiğin altından geçirdik. Adam başını
eğmeden kemiğin altından geçti.
Lafız ibnu'l-Ademi'nin lafzıdır. Müslim, Sahih'de
Harun bin Ma'ruf ve Muhammed bin Abbad'dan
rivayet etmiştir.
Alkame anlatıyor: Abdullah bin Mes'ud
zamanında bir deprem yaşandı.
Abdullah'a bu depremden
söz edilince şöyle dedi: "Sizler mucizeleri azap olarak görüyorsunuz, oysa
biz Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı onları bereket vesilesi olarak görürdük. Bir
defasında Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile çıktığımız bir yolculukta namaz
vakti geldi. Yanımızda da çok az su vardı. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) biraz su getirilmesini istedi.
Getirilen suyu geniş bir kaba döktü. Elini kabın içine sokunca parmaklarının
arasından su fışkırmaya başladı. Ardından Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
‘‘Haydi bereketli suya gelin. Bereket de Allah'tandır!’‘ diye seslendi. Herkes
gelip suyunu içti ve abdestini aldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
‘‘Bereket Allah'tandır!’‘ buyurduğu için de elimden geldiğince o sudan içmeye
çalıştım."
A'meş der ki: Bu hadisi Salim bin Ebi'l-Ca'd'a aktardığımda şöyle dedi: "Bana da bunu Cabir
bildirdi. Ona: ‘‘O günü kaç kişiydiniz?’‘ diye sorduğumda, Cabir: ‘‘Bin beş yüz
kişiydik’‘ karşılığını verdi."
Buhari, Cabir'in hadisini başka bir kanalla A'meş'ten
rivayet etmiştir. ibn Mes'ud'un
hadisini ise Mansur kanalıyla İbrahim'den aktarmıştır. Hudeybiye
umresi başlığı altında bu hadis şahitleriyle birlikte zikredilmişti.
Cabir bin Abdillah der ki: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte çıktığımız bir yolculukta susuzluğa maruz kalınca hepimiz Allah
Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
başvurduk. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içinde su bulunan bir kaba elini sokunca
parmaklarının arasından göz gibi su fışkırmaya başladı. Sonra: ‘‘Allah'ın
adıyla sudan alın!’‘ buyurdu. Hepimiz o sudan içtik. Yüz bin kişi olsaydık dahi
yine de o su bize yeterdi."
Salim bin Ebi'l-Ca'd der ki: Cabir'e:
"O günü kaç kişiydiniz?" diye sorduğumda: "Bin beş yüz
kişiydik" dedi.
Cabir der ki: insanlar
susuzluktan yana Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yakınınca Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
kap istedi. Kabın içine az bir su boşalttıktan sonra elini kaba soktu ve:
"Su ihtiyacınızı görün!" buyurdu. Parmaklarının arasından suyun göz
gibi fışkırdığını gördüm. --- Ahmed, Müsned (3/343).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: