DELAİLU NÜBÜVVE |
ARAP HEYETLERİNİN RESULULLAH'A (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) GELMESİNE DAİR BÖLÜMLER |
Yüce Allah'ın:
"Yalnızca Rabbinin nimetini anlat!''[Duha 11] Buyurmasından Dolayı
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Rabbinin Nimetlerinden Bahsetmesi,
Kendisine Has Şeyler Hakkında Gelen Rivayetlerin Kısaca Zikredilmesi
Sünen kitabında nikah
bölümünde kendisine has kılınan hükümler hakkında rivayetler zikretmiştik.
Ebu Hureyre der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Düşmanların kalbine) korku verilmekle
bana yardım edildi. Cevami'u'l-Kelim (az sözle çok şey ifade etme kabiliyeti)
bana verildi. Ben uykuda iken yeryüzü hazinelerinin anahtarları getirilip önüme
bırakıldı'' buyurdu.
Ebu Hureyre der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızdan ayrıldı ve siz o
hazineleri çıkarmaya çalışmaktasınız."
Müslim, Sahih'de Abd bin
Humeyd ve Muhammed bin Rafi' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cevami'u'l-Kelim (az sözle çok
şey ifade etme kabiliyeti) bana verildi. (Düşmanların kalbine) korku verilmekle
bana yardım edildi. Ben uykuda iken yeryüzü hazinelerinin anahtarları getirilip
önüme bırakıldı" buyurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramızdan
ayrıldı ve siz o hazineleri çıkarmaya çalışmaktasınız."
Başka bir kanalla Ebu
Hureyre'den bir öncekinin aynısı rivayet edilmiştir. Ancak ibn Şihab şu ilavede
bulunmuştur: "Bana ulaşan habere göre Cevami'u'l-Kelim ile Yüce Allah'ın
daha önceki kutsal kitaplarda geçen birçok şeyi, Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir veya iki veya buna yakın defada bildirmesi
kastedilmektedir."
Buhari Sahih'de Ebu
Bekr'den ve Müslim ise Ebu't-Tahir kanalıyla ibn Vehb'den rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Düşmanların kalbine korku verilmekle bana yardım edildi. Cevami'u'l-Kelim
(az sözle çok şey ifade etme kabiliyeti) bana verildi. Ben uykuda iken yeryüzü
hazinelerinin anahtarları getirilip elime bırakıldı.''
Müslim, Sahih'de
Ebu't-Tahir kanalıyla ibn Vehb'den rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
''Altı şeyle diğer peygamberlerden üstün kılındım. Cevami'u'l-Kelim (az sözle
çok şey ifade etme kabiliyeti) bana verildi. (Düşmanların kalbine) korku
verilmekle bana yardım edildi. Ganimet malları (ümmetler içerisinde) sadece bana
helal kılındı. Yeryüzü benim için mescid ve temiz kılındı. Bütün insanlığa
gönderildim ve peygamberlik benimle son buldu.''
Müslim, Sahih'de Yahya
bin Eyyub ve başkası kanalıyla ismail'den rivayet etmiştir.
Ali bin Ebi Talib der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Peygamberlerden hiç birine
verilmeyen şeyler bana verildi" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın
Resulü! (Sana verilen) bu şeyler nedir?" dediğimde: "(Düşmanların
kalbine) korku verilmekle bana yardım edildi. Yeryüzünün anahtarları bana
verildi. Ahmed diye isimlendirildim. Toprak bana temiz kılındı ve ümmetim de
ümmetlerin en hayırlısı kılındı" buyurdu. --- Ahmed, Müsned (1/301).
Cabir bin Abdillah'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Benden önce hiç kimseye verilmeyen beş şey bana verildi:
Her peygamber özel
olarak kendi kavmine gönderilirdi. Bense kızıl, siyah olmak üzere herkese
(cinlere ve insanlara) peygamber olarak gönderildim. Benden önce ganimet hiç
kimseye helal kılınmamışken bana helal kılındı. Yer (toprak) bana mescid ve
temizlik aracı kılındı. Bu nedenle kişi namaz vaktini nerede idrak ederse orada
kılabilir. Bir aylık mesafeden bile düşmana korku verme özelliği yardım olarak
bana verildi. Şefaat etme hakkı bana tanındı.''
Buhari, Sahih'de
Muhammed bin Sinan kanalıyla Huşeym'den ve Müslim ise Yahya bin Yahya'dan
rivayet etmiştir.
Ebu Zer der ki:
Gecelerden bir gece Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sordum ve bana:
"Bir yere çıktı" denildi. Sonra kendisini namaz kılarken buldum.
Namazı uzun sürdü. Selam verince de şöyle buyurdu: "Bu gece benden önce
hiç kimseye verilmeyen beş şey bana verildi: (Her peygamber özel olarak kendi
kavmine gönderilirdi) ben kızıl, siyah olmak üzere herkese peygamber olarak
gönderildim -Mücahid: "Burada cinler ve insanlar kastedilmektedir"
dedi-Bir aylık mesafeden bile düşmana korku verme özelliği ilahi destek olarak
bana verildi. Yer (toprak) bana mescid ve temizlik aracı kılındı. Benden önce
ganimet hiç kimseye helal kılınmamışken bana helal kılındı. Bana: ‘‘İste,
istediğin sana verilecektir’‘ denildi. Ancak ben bu hakkımı şefaat olarak daha
sonrası için sakladım ki ümmetimden Yüce Allah'a şirk koşmayanlar buna nail
olacaktır.'' --- Ebu Davud, salat (1/132) ve Ahmed, Müsned (5/161, 162).
ibn Abbas'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Daha önceki peygamberlere verilmeyen beş şey bana verildi. Yeryüzü benim
için mescid ve temiz kılındı. Oysa her peygamber mihrabına gelip öyle namaz
kılardı. Bana bir aylık mesafeden bile düşmana korku verme özelliği verildi.
Benimle müşriklerin arasında bir aylık mesafe varken Allah onların kalplerine
korkumu bırakır. Her peygamber özel olarak kendi kavmine gönderilirdi. Ben ise cinlerin
ve insanların tümüne peygamber olarak gönderildim. Daha önceki peygamberler
(ganimetten) beşte biri ayırır ve bir ateş gelip onu yerdi. Oysa bana beşte
biri ümmetimin fakirleri arasında taksim etmem emredildi. Her peygambere
mutlaka istediği verildi. Ben ise isteğimi ümmetime şefaat için erteledim.''
--- Ahmed, Müsned (1/301).
Abdullah (b. Mes'ud) der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), isra gecesi Sidretü'l-Münteha'ya
çıkarıldığı zaman kendisine üç şey verildi. Beş vakit namaz ve Bakara Suresinin
son ayetleri verildi. Ümmetinden de Allah'a şirk koşmayan kimselerin büyük
günahları bağışlandı."
Huzeyfe'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Üç şeyle
diğer insanlardan üstün kılındım: Yer (toprak) bizlere mescid ve temizlik aracı
kılındı. Namazdaki saflarımız meleklerin (Allah'ın huzurundaki) safları gibi
kılındı. Bakara suresinin son ayetleri, Arş'ın altındaki bir hazineden bana
verildi ki, benden öncesinde böylesi kimseye verilmedi, benden sonra da kimseye
verilmeyecektir.''
Vasile bin el-Eska'nın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Bana, Tevrat'a karşılık yedi uzun sure, İncil'e karşılık yüz civarında
ayet sayısına sahip olan sureler ve Zebur'a karşılık mesani verildi. Mufassal
sureler ile de (diğer peygamberlerden) üstün kılındım.''
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Bizler (Ehl-i kitab'a göre) en son gelenleriz. Ancak kıyamet gününde
(faziletçe) herkesi geçenler biz olacağız. Şu kadar var ki onlara kitap bizden
önce verildi. Bize de onlardan sonra verilmiştir. Allah'ın onlara farz kıldığı
ve hakkında ihtilafa düştükleri şu gün (Cuma günü) yok mu! Allah bizi ona
hidayet buyurmuştur. Diğer insanlar bu hususta bize tabidirler. Yahudilerin
bayramı yarın (Cumartesi), Hıristiyanlarınki ise öbür gün (pazar günü)dür.''
Buhari, Sahih'de Şuayb
bin Ebi Hamza kanalıyla ve Müslim ise ibn Uyeyne kanalıyla Ebu'z-Zinad'dan
rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kıyamet
gününde insanların efendisi ben olacağım. Kabirden çıkarılacak ilk kişi ben
olacağım. Yine kıyamet gününde bana şefaat etme hakkı verilecek ve şefaat
edecek ilk kişi de ben olacağım'' buyurmuştur, --- Ahmed, Müsned (1/5, 3/2).
Abdullah bin Ferruh
bildiriyor: Ebu Hureyre: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
‘‘Kıyamet gününde insanların efendisi ben olacağım’‘ buyurdu" dedi ve
sözkonusu hadisi zikretti.
Müslim, Sahih'de başka
bir kanalla Evzai'den rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre der ki: Bir
gün Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) et getirildi. Kendisine çok
sevdiği but verilince buttan bir parça ısırdı ve şöyle buyurdu: "Kıyamet
gününde insanların efendisi ben olacağım! Neden biliyor musunuz? Çünkü kıyamet
gününde, Yüce Allah öncekiler ve sonrakiler ile bütün insanları tek bir yerde
toplayacak. Seslenenler seslerini onLara duyuracak ve görmeleri gereken şeyleri
de görecekler. Güneş onlara öyle bir yaklaşacak ki sıkıntı ve üzüntüleri artık
güç yetiremeyecekleri ve tahammül edemeyecekleri dereceye ulaşacak. Bunun
üzerine birbirlerine: ‘‘İçinde olduğumuz durumu görmüyor musunuz? Şu başımıza
gelenleri görmüyor musunuz? Rabbinizden sizin için şefaat dileyecek birine
bakmayacak mısınız?’‘ diyecekler.
Yine birbirlerine:
‘‘Haydi (şefaat için) Adem'e gidelim’‘ diyecek ve Adem'e gidecekler. Ona: ‘‘Ey
Adem! Sen ki insanlığın babasısın! YÜce Allah seni kendi elleriyle yarattı,
ruhundan sana Üfledi, meleklere emretti de sana secde ettiler. Rabbinden bizim
için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu başımıza gelenleri
görmüyor musun?’‘ diyecekler. Adem ise: ‘‘Rabbim bugÜn öyle bir öfkelenmiş ki
bu güne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar
öfkeli olmayacak! Bana ağacı yasaklamıştı, oysa ben emrine karşı geldim. Onun
için ben kendimi düşünüp nefsim, nefsim diyorum! Siz Nuh'a gidin!’‘ karşılığını
verecek.
Nuh'a gelip: ‘‘Ey Nuh!
Sen yeryüzüne gönderilen ilk peygambersin. Yüce Allah seni ''Çok şükreden bir
kul'' olarak tanımladı. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz
durumu görmÜyor musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?’‘ diyecekler. Nuh
ise onlara: ‘‘Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bu güne kadar hiç bu kadar
öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak! Ben de kavmim
için bir bedduada bulunmuştum. Onun için ben kendimi düşünüp nefsim, nefsim
diyorum! Siz İbrahim'e gidin!’‘ karşılığını verecek.
Bunun üzerine İbrahim'e
gelip: ‘‘Sen ki Yüce Allah'ın peygamberi ve yeryÜzÜ insanları içinde tek
dostusun. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor
musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?’‘ diyecekler. İbrahim ise onlara:
‘‘Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bu gÜne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti
ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak!’‘ karşılığını verecek ve
söylemiş olduğu yalanları zikredecek. Sonra da: ‘‘Onun için ben kendimi düşünüp
nefsim, nefsim diyorum! Siz Musa'ya gidin!’‘ diyecek.
Bunun üzerine insanlar
Musa'ya gelip: ‘‘Sen ki Yüce Allah'ın ResUlüsün. Yüce Allah seni, risaletle
görevlendirmesi ve seninle konuşmasıyla diğer insanlara üstün kıldı. Rabbinden
bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmÜyor musun? Şu başımıza gelenleri
görmÜyor musun?’‘ diyecekler. Musa ise onlara: ‘‘Rabbim bugün öyle bir
öfkelenmiş ki bu güne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti ve bundan sonra da hiç
bu kadar öfkeli olmayacak. Ben de, emredilmemesine rağmen bir cana kıymıştım.
Onun için ben kendimi düşünÜp nefsim, nefsim diyorum! Siz İsa'ya gidin!’‘
diyecek.
Bunun üzerine insanlar
İsa'ya gelip: ‘‘Sen ki Yüce Allah'ın Resulüsün. İnsanlarla henüz beşikteyken
konuştun. Yine Yüce Allah'ın Meryem'e ilka ettiği kelimesi ve kendisinden bir
ruhsun. Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor
musun? Şu başımıza gelenleri görmüyor musun?’‘ diyecekler. İsa ise onlara:
‘‘Rabbim bugün öyle bir öfkelenmiş ki bu güne kadar hiç bu kadar öfkelenmemişti
ve bundan sonra da hiç bu kadar öfkeli olmayacak'' karşılığını verecek. İsa,
işlediği herhangi bir günahtan bahsetmez, ama yine de: ‘‘Ben kendimi düşünüp
nefsim, nefsim diyorum! Benden başkasına gidin. Muhammed'e gidin!’‘ diyecek.
Nihayetinde insanlar
bana gelip: ‘‘Ey Muhammed! Sen ki Yüce Allah'ın Resulü ve peygamberlerin
sonuncususun. Yüce Allah senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını affetmiştir.
Rabbinden bizim için şefaat dile! İçinde olduğumuz durumu görmüyor musun? Şu
başımıza gelenleri görmüyor musun?’‘ diyecekler. Bunun üzerine ben kalkıp
Arş'ın altına geleceğim ve Rabbime secdeye kapanacağım. Sonra Yüce Allah benden
önce hiç kimseye bahşetmediği hamd ve övgüleri bana ilham edecek. Bana: ‘‘Ey
Muhammed! Başını kaldır ve dile, zira dilediğin verilecek. Şefaat et, zira
şefaatin kabul edilecek’‘ buyuracak. Bunun üzerine ben: ‘‘Rabbim! Ümmetim!
Ümmetim!’‘ diyeceğim. Bana: ‘‘Ey Muhammed! Ümmetinden hesaba çekilmeyenleri
cennet kapılarından sağdaki kapıdan cennete aL. Bunlar diğer kapılardan da
diğer insanlar gibi girebilecekler’‘ denilecek. Muhammed'in canı elinde olana
yemin olsun ki cennet kapılarının iki kanat arası Mekke ile Hecer veya Mekke
ile Busra arası kadardır. ''
Müslim, Sahih'de Ebu
Bekr bin Ebi Şeybe'den ve Buhari ise başka bir kanalla Ebu Hayyan'dan rivayet
etmiştir,
Enes bin Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde şefaat etme hakkı verilecek ilk kişi ben olacağım.
Kıyamet gününde en çok tabisi olan peygamber de ben olacağım. Kıyamet gününde
kendisini tasdik edici olarak sadece bir kişiyle gelen peygamber de
olacaktır.''
Müslim, Sahih'de başka
bir kanalla Muhtar bin Fulful'dan rivayet etmiştir.
Enes der ki: Allah
Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kabirden
çıkarılacak ilk kişi benim ve bunda övünme yoktur. Hamd sancağı bana
verilecektir ve bunda övünme yoktur. Kıyamet gününde insanların efendisi ben
olacağım ve bunda övünme yoktur. Kıyamet gününde cennete girecek ilk kişi benim
ve bunda övünme yoktur. Ben cennetin kapısına gelip halkalarından tutacağım ve:
‘‘Kim o?’‘ diyecekler. Ben de: ‘‘Ben Muhammed'im’‘ diyeceğim. Bana kapıyı
açtıklarında Cebbar'ı göreceğim ve O'na secde edeceğim. Bunun üzerine bana:
‘‘Ey Muhammed! Başını kaldır ve konuş, zira konuştuğun işitilecektir. Söyle
söylediğin kabul edilecektir. Şefaat et, zira şefaatin kabul edilecektir’‘
buyuracaktır. Ben de başımı kaldırıp: ‘‘Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!’‘
diyeceğim. Rabbim: ‘‘Ümmetine git ve kalbinde arpa tanesi kadar iman bulduğun
her kişiyi alıp cennete koy’‘ buyuracaktır."
Sonrasında ravi hadisi
kalbinde arpa tanesinin yarısı kadar iman olanı, sonra hardal tanesi kadar iman
olanı ve sonra Allah'a şirk koşmadan kulluk eden her kişiyi cennete koyması
yönünde zikretti.
Enes bin Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet gününde ben cennetin kapısına gelerek açılmasını isteyeceğim ve
cennet bekçisi bana: ‘‘Sen kimsin?’‘ diyecektir. Ben de: ‘‘Muhammed'im’‘
dediğimde: ‘‘Kapıyı senden önce hiç kimseye açmamakla emrolundum’‘
diyecektir.''
Müslim, Sahih'de Amr
en-Nakid ile Züheyr kanalıyla Haşim'den rivayet etmiştir.
Cabir bin Abdillah'ın
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Ben resullerin komutanıyım ve bunda övünme yoktur. Ben peygamberlerin
sonuncusuyum ve bunda övünme yoktur. Şefaat edecek ve şefaati kabul edilecek
ilk kişi benim ve bunda övünme yoktur.''
Tufeyl bin Ubey bin
Ka'b'ın babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanların önderi, sözcüsü ve
şefaatçileri ben olacağım. Yine de bununla övünmüyorum" buyurmuştur. ---
Tirmizi (3613).
Züheyr bin Muhammed bunu
Abdullah'tan rivayet ederek ona mutabaat etmiştir.
Ebu Nadra'nın bildirdiğine
göre ibn Abbas, Basra minberinde hutbe verirken şöyle demiştir: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Hiçbir peygamber yoktur ki mutlaka kabul olan
bir duası vardır." -Ebu Davud'un rivayeti: "ibn Abbas bize Basra
minberinde hutbe verip Allah'a hamdü senalar ettikten sonra şöyle dedi:
"Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Hiçbir peygamber yoktur ki
kendisine mahsus bir duası olup da onu dünyada iken istemiş olmasın’‘
şeklindedir- ''Ama ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat için beklettim. Kıyamet
gününde insanların efendisi ben olacağım ve bunda övünme yoktur. Kabirden
çıkarılacak ilk kişi ben olacağım ve bunda övünme yoktur. Hamd sancağı elimde
olacaktır. Adem ve diğer peygamberler sancağın altında olacaktır ve bunda
övünme yoktur.''
Sonrasında ravi
Şafi'i"nin hadisini uzunluğuyla zikretti. Hadisinde Hz. isa'nın kavlini de
zikrederek şöyle dedi:
"İsa: ‘‘Ben buna
yetkili değilim. Çünkü halk Allah'tan başka beni ve annemi ilah edindi. Ama
sizce ağzı kapalı bir kapta herhangi bir eşya varsa, kabın ağzı açılmadan o
eşya elde edilebilir mi?’‘ der. İnsanlar: ‘‘Hayır’‘ cevabını verince, İsa:
‘‘Muhammed peygamberlerin sonuncusudur ve gelmiştir. Yüce Allah onun geçmiş ve
gelecek bütün günahlarını bağışlamıştır. (Siz ona gidiniz)'' der. Bana gelirler
ve: ‘‘Ey Muhammed! Aramızda hüküm vermesi için Rabbin katında bizim için
şefaatçi ol’‘ derler. Ben de: ‘‘Yüce Allah dilediğine izin verip de razı
olduktan sonra ben bunu yaparım’‘ derim. Allah yarAtıkları arasında hüküm
vermek istediği zaman bir münadi: ‘‘Ahmed ve ümmeti nerededir?’‘ der. Biz
ilkler ve sonlarız. Bizler son ümmetiz, ama ilk olarak hesaba çekileceğiz.
Ümmetler bize yol açacaklar ve abdest azaları parlak bir şekilde geçeceğiz.
Ümmetler: ‘‘Neredeyse bu ümmetin tamamı peygamber olacakmış’‘ derler.
Cennetin kapısına gidip
açılmasını istediğimde, bana: ‘‘Sen kimsin?’‘ denilir. Ben de: ‘‘Ahmed'im’‘
derim. Bana kapı açılır ve Kürsi'sinin üzerinde olan Rabbime secdeye kapanarak
benden önce kimsenin yapmadığı ve sonra da kimsenin yapmayacağı bir şekilde
O'na hamd ederim. Bana: ‘‘Başını kaldır ve söyle, zira söylediğin
işitilecektir. İste, zira istediğin verilecektir. Şefaat et, zira şefaatin
kabul edilecektir’‘ buyuracak. Ben de başımı kaldırıp: ‘‘Ey Rabbim! Ümmetim,
ümmetim’‘ diyeceğim. Bana: ‘‘Git ve kalbinde şu kadar ve şu kadar iman olanı
ateşten çıkar’‘ buyuracak. Ben de gidip onları ateşten çıkaracağım. Sonra
tekrar dönüp secdeye kapanacağım. Yine bana: ‘‘Başını kaldır ve dile, zira
dilediğin verilecektir’‘ buyuracak. Sonra ümmetimden belli sayıda bir topluluk
gösterilecek ve onları cehennemden çıkaracağım. " --- Ahmed, Müsned
(1/281) Bakın: Heysemi, Mecma'uz-Zevaid (10/372).
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Yüce Allah, Adem'i yarattığı zaman kendisine oğullarından (zürriyetinden)
haber verildi. Bunun üzerine onların birbirlerine olan üstünlüğünü görmeye
başladı. Bu sırada en altlarında bir nur gördü ve: ‘‘Ey Rabbim! Bu kimdir?’‘
diye sordu. Yüce Allah: ‘‘Bu, oğlun Ahmed'dir. O ilktir ve sondur. O şefaat
edecek ilk kişidir’‘ buyurdu. "
Enes bin Malik'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar haşr olunacakları zaman kabirden ilk çıkacak olanı benim.
(Rablerinin huzuruna) geldikleri zaman komutanları ben olacağım.
Susturuldukları zaman hatipleri ben olacağım. Tutuklandıkları zaman
kurtulmaları için şefaati kabul edilecek olan da ben olacağım. Ümitsizliğe
düştükleri zaman onları müjdeleyecek olan da ben olacağım. Şeref sancağı o gün
elimde olacaktır. Bahçelerin anahtarları yine bende olacaktır. Rabbim katında
Ademoğlunun en değerlisi de benim. (O gün) etrafımda, örtülüp saklanmış inciler
gibi olan bin hizmetçi dolaşacak.'' --- Tirmizi (3610).
İsbehani'nin rivayeti:
"Anahtarlar o gün benim elimdedir. Hamd sancağı o gün benim elimdedir. (O
gün) etrafımda, saçılmış inciler gibi olan bin hizmetçi dolaşacak"
şeklindedir.
Muhammed bin Fudayl bunu
Ubeydullah bin Zahr'dan rivayet ederek ona mutabaat etmiştir.
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Belki de
Rabbin seni övülecek makama yükseltir"[İsra 79] buyurmuştur. Yani burada
şefaat kastedilmektedir. --- Tirmizi (3137).
Ebu Vail bildiriyor:
Abdullah bin Mes'ud: "Yüce Allah, İbrahim'i dost edindi. Sizin arkadaşınız
da Allah'ın dostudur. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kıyamet gününde
Allah katında yaratıkların en değerlisidir'' dedi ve: "Belki de Rabbin
seni övülecek makama yükseltir"[İsra 79] ayetini okudu.
Ebu Hureyre der ki:
''Ademoğullarının efendisi beş kişidir. Bunlar Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve
Muhammed'dir (Sallallahu aleyhi ve Sellem). En hayırlıları da Muhammed'dir
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)." --- Hakim, Müstedrek (2/546).
Bişr bin Şeğaf ed-Dabbi
der ki: Cuma günü Abdullah bin Selam'ın yanında oturmaktaydık. Abdullah bin
Selam: "Dünyanın en büyük (hayırlı) günü cuma gündür. Hz. Adem o gün
yaratıldı ve kıyamet o gün kopacaktır. Allah katında yaratıklarının en üstünü
Ebu'l-Kasım'dır" dedi. Kendisine: "Allah sana merhamet etsin! Ya
melekler nerededir?" dediğimde, bana bakıp güldü ve şöyle dedi:
"Yeğenim! Meleklerin ne olduğunu biliyor musun? Melekler yeryüzü, gökyüzü,
bulut, dağ, rüzgar ve diğer şeyler gibi yaratıklardır. Allah katında
yaratıkların en üstünü, Ebu'l-Kasım'dır. Cennet semada ve cehennem
yeryüzündedir. Kıyamet günü olduğu zaman, Yüce Allah kullarını ümmet ümmet ve
peygamber peygamber sevk edecektir. Ahmed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve
ümmeti de tam merkezde yerlerini alacaktır. Cehennemin üzerine bir köprü
kurulacak ve bir münadi: "Ahmed ve ümmeti nerededir?" diye
seslenecektir. Bunun üzerine ümmetinin iyisi de, kötüsü de kalkıp peşinden
gidecek ve köprüye geleceklerdir. Yüce Allah düşmanlarının gözlerini kapayacak
ve bu kişiler köprünün sağından ve solundan cehenneme düşeceklerdir. Ancak
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve salih kişiler kurtulacaktır.
Onların cennetteki yerlerini göstermek içinde melekler onları sağlarından ve
sollarından karşılayacaktır. Sonunda Rablerinin huzuruna geleceklerdir."
Sonrasında ravi söz konusu hadisin devamını zikretti.
Said bin Cübeyr
bildiriyor: ibn Abbas: "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak
gönderdik"[Enbiya 107] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Allah'a ve
Resulü'ne iman edenlere hem dünya, hem de ahirette bir rahmet olacaktır. iman
etmeyenler ise bu rahmetten dolayı diğer ümmetlerin uğradığı yerle bir olma,
hayvanlara dönüşme ve suda boğulma gibi cezalara maruz kalmayacaklardır."
ikrime der ki: ibn Abbas'ın:
"Yüce Allah Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sema ehline ve diğer
peygamberlere üstün kılmıştır" dediğini işittim. Kendisine: "Ey ibn
Abbas! Sema ehline olan üstünlüğü nedir?" denilince şu karşılığı verdi:
"Yüce Allah sema
ehline: ‘‘Bunlar içinde kim "Ben, Allah'tan başka bir tanrıyım"
derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle
veririz’‘[Enbiya 29] buyurmuştur. Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise:
‘‘Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. Allah böylece, senin geçmiş ve
gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar, seni doğru yola
eriştirir’‘[Fetih 1, 2] buyurmuştur." Kendisine: "Diğer peygamberlere
olan üstünlüğü nedir?" diye sorulunca, ibn Abbas şu karşılığı verdi: "Yüce
Allah: ‘‘Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik’‘[İbrahim
4] buyururken, Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Biz seni bütün
insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu
bilmez’‘[Sebe 28] buyurarak Allah onu insanlara ve cinlere gönderdiğini
bildirmiştir."
Başka bir kanalla bir
öncekinin aynısı rivayet edilmiştir. Ancak ilk ayetten sonra: "Kendisine
Cehennemden kurtuluş beratı yazmıştır" eklemesinde bulunulmuştur. Hadisin
sonunda ise: "Allah onu insanlara ve cinlere gönderdi. Zira: "De ki:
Ey insanlar, biliniz ki, ben sizin hepinize Allah'ın gönderdiği
peygamberiyim"[A'raf 158] buyurmaktadır" denilmiştir.
Abdullah bin Kesir
bildiriyor: Mücahid: "Sana mahsus olarak fazladan teheccüd namaz
kıl"[İsra. 79] buyruğunu açıklarken şöyle dedi: "Teheccüd namazı size
ait bir şey değildir. Bu Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has bir şeydir.
Çünkü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmiş geçmiş bütün günahları
bağışlanmıştır. Kendisine yazılmışlarla beraber işlediği nafile ameller kendisi
için farz gibidir. Bu amelleri günahlarına karşı kefaret olarak işlememektedir.
Bu ameller kendisi için nafile ve fazlasıdır. Ancak insanlar böylesi amelleri
farz olarak değil de, günahlarına kefaret olarak işlemektedir. Bu sadece Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için has bir şeydir."
ibn Abbas der ki: Yüce
Allah kendi katında Muhammed'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha çok sevdiği
birini yaratmamıştır. Allah'ın, onun dışında herhangi birinin hayatı üzerine
yemin ettiğini işitmedim. Yüce Allah: "Senin hayatına and olsun ki, onlar
sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı"[Hicr 72] buyurarak:
"Ey Muhammed! Senin
hayatına, ömrüne ve dünyada kalmana and olsun ki" diye yemin etmiştir.
ibn Ömer'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''İki haslet
ile Hz. Adem'den daha üstün kılındım. Benim şeytanım kafirdi ve Allah bana
yardım etti de şeytanım Müslüman oldu. Eşlerim de bana yardımcı idiler. Hz.
Adem'in de şeytanı kafirdi, eşi de işlediği hatada kendisine yardımcı idi.''
Bu rivayet Muhammed bin
el-Velid bin Eban'ın rivayetidir ve kendisi hadis uyduranlardandır.
Ömer bin el-Hattab'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Hz. Adem hataya düştüğü zaman: ‘‘Ey Rabbim! Muhammed hakkı için beni
bağışlamanı diliyorum’‘ dedi. Yüce Allah: ‘‘Ey Adem! Muhammed'i henüz
yaratmadığım halde nasıl bildin?’‘ buyurunca, Adem: ‘‘Ey Rabbim! Beni
yarattığında başımı kaldırdım ki, Arş'ın sütunlarında: "La ilahe illallah,
Muhammedun Resulullah'' yazılı olduğunu gördüm. Senin ismine bitiştirdiğin
kimsenin, muhakkak ki Senin en çok sevdiğin bir kimse olduğunu anladım’‘
karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah: ‘‘Ey Adem! Doğru söyledin. O
hakikaten yarattıklarım içinde en çok sevdiğimdir. Madem ki onun hakkı için
benden affını istedin ben de seni affettim. Zaten o olmasaydı seni
yaratmazdım’‘ buyurdu.''
Abdurrahman bin Zeyd bin
Eslem bunu bu kanalla rivayette tek kalmıştır. Kendisi zayıf biridir. Doğrusunu
da Allah bilir. --- Zehebi, Mizan (2/564) ve Ukayli, ed-Duafau'l-kebir (2/331).
Hüseyn bin Ali bin Ebi
Talib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Cennetliklerin künyesi yoktur. Sadece Adem'in künyesi vardır ve ona
hümzeten künyesi Ebu Muhammed'dir (=Muhammed'in babası).''
Ebu ishak bildiriyor:
Alkame ile Esved: "Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi
çağırmayın"[Nur 63] buyruğunu açıklarken: "Ey Muhammed' diye
çağırmayın. Ancak: "Ya Resulallah! Veya ey Allah'ın Peygamberi!" diye
çağırın" demiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Peygamberleri
Birbirlerinden Üstün Tutmak Hakkında Gelen Rivayetler