DELAİLU NÜBÜVVE |
ARAP HEYETLERİNİN RESULULLAH'A (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) GELMESİNE DAİR BÖLÜMLER |
Aralarında Zeyd el-Hayl ve Adiy bin Hatim'in de Bulunduğu Tay Kabilesi Heyeti, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), Zeyd İçin Dedikleri,
Kendisinden Sonra Olacakları Adiy'e Haber Vermesi ve
Bu Yöndeki Peygamberlik Mucizesi
ibn ishak anlatıyor: Aralarında Zeyd
el-Hayl'ın da bulunduğu Tay kabilesi heyeti Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) yanına geldi. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına geldiklerinde onunla konuştular ve Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kendilerine İslam'ı arz etti. Onlar
da müslüman oldular ve müslümanlığı
güzel bir şekilde yaşadılar. Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Araplardan olup da bana faziletinden bahsedilen her kişiyi gördüğümde
anlatılandan daha aşağı olduğunu gördüm. Ancak Zeyd
el-Hayl bunun dışındadır. Ondaki hasletlerin tamamı
bana anlatılmış değildir'' buyurdu.
Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona Zeyd el-Hayr adını verdi. Ona bir takım arazileri tahsis etti ve
yanında iki de tarla verdi. Bu konuda da kendisine bir belge yazdı. Bunun
üzerine o da Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanından çıkıp kavminin yanına
döndü. Ancak bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Keşke Zeyd, Medine hummasından kurtulsa'' buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıtmayı, hummadan ve Ümmü
Meldem'den başka bir isimle isimlendirmişti. Fakat ne
isim verdiği sabit değildir. Zeyd yolculuğu sırasında
Necd bölgesinde kendisine Karde
denilen suya vardığında sıtmaya yakalandı ve öldü. Zeyd
öldüğü zaman karısı yanındaki kitapları (Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yazdığı belge ile birlikte) yaktı.
Sonrasında ibn ishak, Adiy bin Hatim'in
hadisini anlatarak onun firar etmesini, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
atlılarının kız kardeşini yakalamasını ve Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına getirmesin i, Allah Resulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona iyilikte bulunup giysiler
vermesini, ona infakta bulunmasını, sonra bir kervanla Şam'a gelmesini,
kardeşine Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına gitmesini söylediğini ve
onun da Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gelip müslüman
olmasını zikretti.
Adiy bin Hatim der ki: Ben Akrab
denilen yerdeyken, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) süvarileri (veya elçileri) halamı
ve birçok kimseyi tutsak edip götürdüler. Atlılar Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına ulaşınca tutsakları sıraya dizdiler. Halam: "Ey Allah'ın Resulü!
Elçi uzakta kaldı. Çocuklardan da uzak kaldım. Ben de yaşlı bir kadınım.
Herhangi bir hizmeti yapamam. Bana bir iyilikte bulun ki, Allah da sana
iyilikte bulunsun" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Senin elçin
kimdir?'' diye sordu. Halam: "Adiy bin Hatim'dir" cevabını verdi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Şu, Allah ve Resulü'nden kaçan Adiy mi?''
buyurdu. Halam: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana bir iyilikte bulundu (ve beni azad etti). Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dönünce yanında bir adam vardı (bu adamın Ali olduğunu sanıyorum)" dedi.
Adam, halama: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
binek iste" deyince, halam Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir
binek istedi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halama bir binek verilmesini emretti. Geldiğimde
halam bana: "Ey Adiy! Öyle bir iş yaptın ki,
baban onu yapmazdı. Ondan bir şeyler umarak veya ondan korkarak da olsa onun yanına
git! Zira filan Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına geldi; onun ikram ına mazhar oldu. Falan kişi de gelince ona da ikramda
bulundu" dedi.
Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) yanına gittim. Vardığımda yanında bir
kadın ve çocuklar (veya çocuk) bulunuyordu. Onlar Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan
yakınlıklarından söz edince, anladım ki o, ne Kisra'dır,
ne de Kayser'dir. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bana: "Ey Adiy
bin Hatim! Seni ürküten ve firar ettiren nedir? Yoksa La ilahe illallah demek
mi senin firar etmene sebep oldu? Allah'tan başka bir ilah mı var ki? Yoksa
seni firar ettiren Allahu Ekber
midir? Yüce Allah'tan yüce kimse mi vardır?'' buyurunca müslüman
oldum. Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzü
güldü ve: "Şüphesiz ki, Yahudiler gazaba uğrayanlardır, Hıristiyanlar da
sapıtanlardır'' buyurdu.
Sonra Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bir şeyler istediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Allah'a hamdü sena
ettikten sonra şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Şunu biliniz ki, malınızdan
arta kalanından infak etmek hakkınızdır! Bir adam bir Sa'
ve bir Sa'ın birazını, bir avuç ve bir avucun bir
kısmını infak etti. -Şu'be
der ki: Bildiğim kadarıyla: "Bir hurma, bir hurmanın yarısını infak etti''
buyurmuştur- "Biriniz (Kıyamet gününde) Allah'ın karşısına geçince Yüce
Allah kendisine: ‘‘Seni işitir ve görür kılmadım mı? Seni mal ve çocuk sahibi
kılmadım mı? Salih amel olarak ne yaptın?’‘ diye sorar. Bunun üzerine kişi
önüne bakar, arkasına bakar, sağına ve soluna bakar; ancak bir şey bulamaz.
Ateşten korunacak bir şeyi bulunmadığından dolayı yüzüyle ateşten korunmaya
çalışır. Yarım hurmayla da olsa cehennemden korununuz. Onu da bulamazsanız
birine yumuşak bir söz söyleyin. Ben sizin adınıza fakirlikten korkmuyorum.
Şüphesiz ki Yüce Allah size yardım edecek ve çokça rızık
verecektir. Veya sizin birçok yeri fethetmenizi nasib
edecektir. Öyle ki; bir kadın Hire ile Yesrib veya daha uzak bir mesafe arasında hırsızlıktan
korkmadan yolculuk yapacaktır.''
Kumeyl bin Ziyad en-Nehai
anlatıyor: Ali bin Ebi Talib
şöyle dedi:
"Fesübhanallah! insanların çoğu hayır yapma hususunda ne
kadar geri duruyor? Şaşılacak şeydir ki kişiye, müslüman
kardeşi bir ihtiyaç için gelmekte ve o kendini hayır yapmaya ehil
görmemektedir. Oysa kişi sevap ümit etmese ve azaptan korkmasa bile onun ahlaki
üstünlükleri elde etme gayreti içerisinde olması gerekir. Bu da insanın başarı
yolunda olduğuna delalet eder."
Bunun üzerine bir adam
kalkıp: "Annem babam sana feda olsun ey müminlerin emiri!
Sen bu sözü Resulullah'tan mı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) işittin?" dediğinde, Ali şu
karşılığı verdi: "Evet, bunu ve bundan daha hayırlı bir şeyi de işittim.
Tay kabilesinin esirleri getirildiğinde siyah, burnu küçük, boynu uzun, burun
kemiği düzgün, endamı güzel, gözleri çökük, bacakları birbirine değecek şekilde
dolgun, yanları basık, ince belli, sırtı düz bir cariye ayağa kalktı. Onu
gördüğümde beğendim ve (kendi kendime): "Ben Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bunu ganimet payı olarak bana ayırmasını isteyeceğim" dedim. Kadın
konuştuğu zaman o kadar fasih konuşuyordu ki, bu konuşması bana güzelliğini
unutturdu.
Kadın: "Ey
Muhammed! Eğer uygun görürsen bizi serbest bırak ve Arap kabilelerini bize
karşı sevindirme. Ben kavmimin efendisinin kızıyım. Babam ırzı korur, esiri
bırakır, aç kimseyi doyurur, çıplağı giydirir, misafiri ağırlar, yemek yedirir,
selamı yaygınlaştırır ve bir şey isteyen kimseyi geri çevirmezdi. Ben, Hatim
Tay'ın kızıyım" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey cariye! Bu saydığın vasıflar gerçek müminlerin vasıflarıdır. Eğer
baban müslüman olsaydı, onun için Allah'tan rahmet
dilerdik'' buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Onu serbest bırakın. Çünkü onun babası ahlaki üstünlükleri severdi. Allah da
ahlaki üstünlükleri sever'' buyurdu. Bunun üzerine Ebu
Burde bin Niyar kalkıp:
"Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah ahlaki üstünlükleri seviyor mu?"
deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Canım elinde olana yemin olsun
ki, bir kimse cennete, ancak güzel ahlak sayesinde girer'' buyurdu.
Ebu Ubeyde bin Huzeyfe'nin
bildirdiğine göre bir adam şöyle anlatmıştır: insanlara Adiy
bin Hatim'in hadisini (kıssasını) sorardım. Kendisi de yanımda olduğu halde ona
sormazdım. Bir gün bunu gidip kendisine sorduğumda şöyle dedi: "Ondan
nefret ettiğim kadar hiç bir şeyden nefret etmedim. Bu sebeple Rumların
diyarına Arap topraklarına gitmek üzere yola çıktım. Fakat orada canım ilk
bulunduğum yerden daha çok sıkıldı ve (kendi kendime): ‘‘Şu adamın yanına gidip
kendisini bir dinlesem’‘ diyerek Medine'ye geldim. Ancak insanlar beni
karşılayarak: ‘‘Adiy bin Hatim geldi, Adiy bin Hatim geldi’‘ demeye başladı. (Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına geldiğimde) bana: ‘‘Ey Adiy bin Hatim!
Müslüman ol ki, selamete eresin’‘ buyurdu. Kendisine: ‘‘Ben bir din üzereyim’‘
dediğimde: ‘‘Ben senin dinini senden daha iyi biliyorum’‘ buyurdu. ‘‘Benim
dinimi benden daha iyi mi biliyorsun?’‘ dediğimde üç defa: ‘‘Evet’‘ dedikten
sonra: ‘‘Sen Rekusiyye dinine mensup değil misin?’‘
buyurdu. ‘‘Evet’‘ dediğimde: ‘‘Sen kavminin efendisi değil misin?’‘ buyurdu.
‘‘Evet’‘ dediğimde: ‘‘Sen kavminin ele geçirdikleri ganimetlerin dörtte birini
almıyor musun?’‘ buyurdu. Yine: ‘‘Evet’‘ dediğimde: ‘‘Bu senin dininde sana
helal değildir’‘ buyurdu. Bunun üzerine hatalı olduğumu hissettim.
Sonra bana: ‘‘Sanırım
ben senin İslam'a girmene mani olan şeyi biliyorum. Sen bu dine sadece zayıflar
giriyor, Araplar da böyle kimseleri içlerinden atmışlardır diye düşünüyorsun.
Sen Hire şehrini gördün mü?’‘ buyurunca: ‘‘Görmedim,
ancak yerini biliyorum’‘ dedim. Bunun üzerine bana: ‘‘Kadın, tek başına Hire'den çıkıp Mekke'ye gelecek, hiç kimsenin korumasına
ihtiyaç duymadan Kabe'yi tavaf edecektir. Kisra bin
Hürmüz'ün hazineleri de fethedilecektir’‘ buyurdu. ‘‘Kisra
bin Hürmüz'ün hazineleri mi?’‘ dediğimde: ‘‘Evet, Kisra
bin Hürmüz'ün hazineleri de. Hatta mal o kadar çoğalacak ki kişi sadaka vermek
istediğinde kimse onu kendisinden kabul etmeyecektir’‘ buyurdu. Bugün kadının
tek başına Hire'den (Mekke'ye kadar) yolculuk
edebildiğini görmekteyim. Ben, Kisra'nın hazinelerini
ele geçirmeye giden askeri birliğin öncüsü idim. Vallahi üçüncüsü de mutlaka
olacaktır. Çü nkü bunu Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylemiştir.''
Ebu Ubeyde bin Huzeyfe bin el-Yeman, iki adı olan bir adamdan bildiriyor:
"Bu kişi Adiy bin Hatim'in yanına girdi." Sonrasında ravi mana olarak söz konusu hadisi aktardı.
Ebu Ubeyde bin Huzeyfe, Adiy bin Hatim'in hadisini biraz eksik biraz fazla olmak
üzere zikretti. Rivayetinde olan fazlalık ise şöyledir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) yanına geldiğimde deriden bir minder
üzerinde oturmuştu. Beni görünce kalktı ve minderi alıp bana attı. Ben mindere
otururken kendisi yere oturdu. Onun böyle yaptığını gördüğümde içime bir
sıkıntı düştü. Böylece onun dünyalık şeylerde gözü olmadığını ve bozguncu biri
olmadığını anladım."
Adiy bin Hatim anlatıyor: "Ben Allah Resulü]nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanında iken adamın biri gelip ona fakirlikten yakındı. Bir başka adam gelip
yol kesmelerden (eşkıyalardan) yakındı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bana: "Ey Adiy! Sen Hire
kentini gördün mü?'' diye sordu. "Görmedim, ama bana çokça anlatıldı"
dediğimde: ''Şayet ömrün yeterse, günün birinde bir kadının kalkıp Kabe'ye
kadar, Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan gelebileceğini
göreceksin" buyurdu. Kendi kendime:
"Beldeleri kasıp
kavuran Tay'ın o hain adamları (o zaman) nerede olacaklar!'' dedim. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Şayet ömrün yeterse Kisra'nın
hazinelerinin ele geçirildiği göreceksin!'' buyurdu. "Kisra
bin Hürmüz'ün hazineleri mi?'' dediğimde: ''(Evet) Kisra
bin Hürmüz'ün (hazineleri). Şayet ömrün yeterse göreceksin ki, kişi zekat
olarak ayırdığı bir avuç dolusu altın veya gümüşü kendisinden alacak birisini
arayacak, ama bulamayacaktır. Sizden biriniz Yüce Allah'a kavuştuğu o günde,
Allah'la arasında hiçbir tercüman (aracı) olmayacaktır. Kişi o zaman sağına ve
soluna bakındığında cehennemden başka bir şey göremeyecektir.''
Adiy der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Yarım hurma ile de olsa (sadaka verip) kendinizi cehennem ateşinden
koruyun. Hurma bulamayan kimse de karşısındakine güzel bir söz söylesin''
buyurduğunu işittim.
Adiy der ki: "Ben bir kadının Hire'den
yola çıkıp da Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan Kabe'yi
tavaf için geldiğini gördüm. Kisra bin Hürmüz'ün
hazinelerini ele geçirenlerin arasında ben de vardım, Sizin de eğer ömrünüz
yeterse, Ebu'l-Kasım'ın sözünün gerçekleştiğini
göreceksiniz."
Buhari, Sahih'de Muhammed bin el-Hakem
kanalıyla Nadr bin Şumeyl'den
rivayet etmiştir.
Adiy bin Hatim der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Günün birinde Yemen'den bir kadının kalkıp Hire'ye
kadar, Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan gelebileceğini
gördüğünüz zaman haliniz ne olur?" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın
Resulü! Beldeleri kasıp kavuran Tay'ın o atlı ve piyade grupları (o zaman)
nerede olacaklar!" dediğimde: "Allah, Tay'a ve onun gibilerine
yetecektir'' buyurdu,
Şa'bi, Adiy bin Hatim kanalıyla Allah
Resulü'nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bir önceki hadisin aynısını: "Yüce Allah'tan başka ve koyunları için
kurttan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan'' eklemesiyle rivayet etmiştir.
Adiy der ki: "Ben bir kadının San'a'dan
yola çıkıp da Yüce Allah'tan başka hiç kimsenin korkusunu taşımadan Hire'ye geldiğini gördüm."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: