DELAİLU

NÜBÜVVE

TEBUK GAZVESİNE

DAİR BÖLÜMLER

 

Taif Halkından Sakif Heyetinin Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gelmesi, İbn Mes'ud es-Sekafi'nin Gazvede Dediklerinin Tasdik Edilmesi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sakif Kabilesinin Hidayete Ermesi İçin Dua Etmesi ve Allah'ın Duasını Kabul Buyurması

 

Urve bin ez-Zübeyr der ki: "Hz. Ebu Bekr ile Ali gelip insanlara hac ibadetlerini eda ettirince, Urve bin Mes'ud es-Sekafi' gelip Müslüman oldu."

 

 

 

Musa bin Ukbe anlatıyor: Ebu Bekr insanlara hac ibadetlerini eda ettirince, Urve bin Mes'ud es-Sekafi, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip Müslüman oldu. Sonra Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kavmine İslam'ı anlatmak için geri dönme izni isteyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Seni öldürmelerinden endişe etmekteyim'' buyurdu. Urve bin Mes'ud es-Sekafi: ''Onlar beni uyuyor bulsa uyandırmaya kıyamazlar" karşılığını verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine izin verdi. Bunun üzerine Taif'e gitmek üzere yola çıktı ve yatsı vakti oraya ulaştı. Sakif gelip kendisini güzel bir şekilde karşıladı ve kendisi onları İslam'a davet ederek nasihatte bulundu. Onlar da kızıp onu döneklikle itham ederek sözlerine karşı geldiler ve ona hiç beklemediği kötü sözler söylediler. Sonra da yanından çıkıp gittiler. Ancak seher vakti girip şafak sökünce Urve evindeki bir odanın damına çıkıp ezan okurken Sakif'ten bir adam bir ok atarak onu öldürdü. Söylenene göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ölüm haberini alınca: ''Urve'nin durumu, Sahib-u Yasin'in durumu gibidir. Kavmini Allah'a davet etmiş onlar da onu öldürmüştü'' buyurmuştur.

 

Urve'nin öldürülmesinden sonra Sakif kabilesinin eşrafından on küsur kişilik bir heyet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi. Bunların arasında heyetin lideri olan Kinane bin Abdi Yaleyl ve heyetin en küçüğü olan Osman bin Ebi'lAs bin Bişr vardı. Mekke fethedildikten ve Arapların geneli Müslüman olduktan sonra bunlar barış için Mekke'ye Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmişlerdi. Muğire bin Şu'be: "Ey Allah'ın Resulü! Ben de kavmimin yanında olayım ve onlara ikramda bulunayım. Zira ben onlar arasında az bir zaman önce bir suçta işlemiştim" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Seni kavmine ikramda bulunmaktan men etmem. Ancak onları misafir edeceğin yer, onların Kur'an okunuşunu işitebilecekleri bir yer olsun'' buyurdu.

 

Muğire'nin kavmine karşı işlediği suç şuydu: O, Sakif'te ücretle çalışan bir işçi idi. Onlar Mısır'dan gelirken Busak denilen yerde uyudular. Bu sırada Muğire gelip onları öldürdü ve mallarını aldı. Bu mallarla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: " Ey Allah'ın Resulü! Benim şu malımın da beşte birini al" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu malın kaynağı nedir?'' diye sorunca, Muğire: "Ben Sakif'te işçi idim. Seni işittiğimde onları öldürdüm ve mallarını alıp sana geldim" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

''Biz asla hıyanet eden biri olmadık'' buyurarak ondan humus olarak bir şey almadı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sakif heyetini Kur'an'ı işitsinler, namaz kılanları görsünler diye Mescid'de misafir etti ve kendileri için Mescid içinde bir çadır kurdurdu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hutbe okurken kendi adını zikretmezdi. Onun hutbesini duyan Sakif heyeti böyle olduğunu görünce: "Bize Allah'ın Resulü olduğuna dair şahitlik etmemizi emrediyor ve kendisi hutbesinde buna şahitlik etmiyor" dedi. Bu sözler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca: ''Benim Allah'ın Resulü olduğuma şahitlik eden ilk kişi benim'' buyurdu.

 

Bu heyet her gün Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelerek bineklerinin yanında Osman bin Ebi'l-As'ı bırakıyordu. Çünkü en küçükleri idi. Heyet Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından geri geldiğinde ve öğle sıcağında dinlenmeye çekildiklerinde Osman, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geliyordu. O'na din hakkında soruyor ve kendisine Kur'an okutmasını istiyordu. Osman bu şekilde birçok defa Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip gitti. Böylece dinde fakih ve bilgili biri oldu. Bu gelişlerinde Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyuyor bulduğu zaman da Ebu Bekr'in yanına giderdi. Bu durumunu da arkadaşlarından gizli tutmaktaydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun bu durumunu beğenmiş ve onu sevmişti.

 

Heyet bu şekilde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip gidiyor ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları İslam'a davet ediyordu. Sonunda da bu heyet Müslüman oldu. Kinane bin Abdi Yaleyl: "Sen bize kavmimize dönene kadar bir anlaşma yapar mısın?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, eğer siz İslam'ı ikrar ediyorsanız kabul ederim. Yoksa benimle aranızda ne sulh, ne de anlaşma vardır'' buyurdu. Onlar: "Zina konusunda ne dersin? Biz devamlı olarak gurbete çıktığımız için zina etmeden duramayız" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "O size haramdır. Yüce Allah: ‘‘Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir’‘ [İsra 32] buyurmaktadır."

 

Onlar: "Ya faiz hakkında ne dersin? Sermaye de faiz de bizim değil mi?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Mallarınızın aslı sizindir. Haksızlık etmeyin. Zira Yüce Allah: ‘‘Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın’‘[Bakara 278] buyurmaktadır."

 

Onlar: "Ya içki hakkında ne dersin? O topraklarımızda yetişen meyvelerimizden elde edilen içecektir ve onu içmekten geri duramayız" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah bunu: ‘‘Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz’‘ buyurarak haram kıldı.''

 

Bunun üzerine heyet Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından birbirlerine muhalif olarak kalktı ve: "Eğer biz Muhammed'e muhalefet edecek olursak Mekke günü gibi bir günün tekrarlanmasından korkuyoruz. işte o zaman vay halimize. En iyisi gidip bize sürdüğü şartları kabul ederek anlaşalım" dediler. Bunun üzerine Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Tamam, teklifini kabul ettik. Ya Rabbe putunu ne yapacağız?" dediklerinde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

''O'nu yıkın" buyurdu. Heyet: "Heyhat! Eğer Rabbe putu senin kendisini yıkmak istediğini bilirse aileni öldürür" dediler. Bunun üzerine Ömer bin elHattab: "Yazıklar olsun sana ey ibn Abdi Yaleyl! Sen ne kadar ahmakmışsın. Rabbe dediğin put bir taştan ibarettir" deyince, ibn Abdi Yaleyl: "Ey Hattab'ın oğlu! Biz sana gelmedik" karşılığını verdi.

 

Sonra: "Ey Allah'ın Resulü! Rabbe'nin yıkımı işini sen üstlensen, biz onu asla yıkamayız" dediklerinde, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben size onu yıkacak birini göndereceğim'' buyurdu. Böylece anlaşma yaptılar ve Kinane bin ibn Abdi Yaleyl: "Elçinden önce çıkmamıza izin ver. Sonra da elçini arkamızdan gönderirsin. Çünkü ben kavmimi iyi tanıyan biriyim" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara izin verdi, ikramlarda bulundu ve onları koruma altına aldı. Sonra: "Ey Allah'ın Resulü! Bize imamlık yapacak bir kimse tayin et" dediklerinde, İslam'ı öğrenme hırsını bildiği için Osman bin Ebi'l As'ı tayin etti. Zira o esnada Osman, Kur'an'dan birçok Sure öğrenmişti.

 

Kinane bin Abdi Yaleyl: "Ben Sakif kabilesini en iyi tanıyan kişiyim. Şimdi siz esas durumu kendilerinden gizleyin, onları savaş ve ölüm tehdidi ile korkutun. Onlara Muhammed bize bir takım şeyler teklif etti, ama biz kabul etmedik. O bizden Lat'ı ve Uzza'yı yıkmamızı, faizi bırakmamızı, içki ile zinayı terk etmemizi istedi deyin" dedi (ve yola çıktılar).

 

Heyet geri dönüp yurtlarına yaklaştığı sırada geldiklerini haber alan Sakif kabilesi onları karşılamak için yola çıktı. Heyetin hayırlı haberle geri dönemeyen üzgün ve bitkin bir topluluğun hali gibi develeri birbiri ardına bağlayıp katar yapmış elbiselerine bürünmüş acele acele geldiklerini gördüler. Yanlarına geldiklerinde yüzlerindeki hali görünce birbirlerine: "Sizin bu heyette hayır olmadığı gibi hayırlı bir haberle de gelmiyorlar" demeye başladılar.

 

Heyet gelip doğruca Lat putuna yöneldi ve yanında konakladı. Lat, Taif'in dış tarafında Kabe'nin örtüldüğü gibi örtülen ve Kabe'ye kurban sunulduğu gibi ona da kurban sunulan bir yerdi. Saki'f'ten bir adam: "Görülene göre onların bir antlaşma filan yaptığı yoktur" dedi. Böylece her biri tekrar ailesinin yanına döndü. Sonra Sakif'ten her kişi dostunun yanına geldi ve: "Ne ile geldiniz? Ne getirdiniz?" diye sormaya başladı. Onlar da: "Biz öyle sert ve katı bir adama gitmişiz ki her istediğini yapıyor. Kılıçla çıkıp Arapları emri altına almış ve bütün insanları kendine çekmiştir. Bize çok çetin bir iş teklif etti. Bize Lat ve Uzza'nın yıkılmasını, faizi bırakmamızı ve sadece sermayemizi almamızı emrediyor, içki ve zinayı haram kılıyor" deyince, Sakifliler de:  "Vallahi böyle bir teklifi asla kabul edemeyiz" dediler.

 

Bunun üzerine heyet: "O zaman silahlanıp savaşa hazırlanın, kalelerinizi güçlendirin" dediler. Sakifliler bu şekilde savaş düşüncesiyle iki üç gün geçirdiler. Sonra Yüce Allah onların kalplerine bir korku salınca: "Vallahi biz ona karşı güç yetiremeyiz. Zaten Arapların tümünü emri altına almış durumdadır. Siz ona geri dönün, ne istiyorsa kabul edin ve antlaşmayı sağlayın" dediler. Heyet, onların korku ve savaş yerine emanı seçtiklerini görünce: ''Zaten biz onunla antlaşma yapıp bunları kabul ettik. Onu insanların en takvalısı, en merhametlisi ve en doğru sözlüsü olarak bulduk. Kendisine gidişimiz ve yaptığımız antlaşma hem bizim için, hem de sizin için mübarek olsun. Antlaşmanın neler içerdiğini bilin ve Allah'tan afiyet dileyin" dedi. Sakif: ''O zaman bunu neden gizlediniz de bizi üzüntü ve kedere boğdunuz?" deyince, heyet: ''Biz Allah'ın sizin kalplerinizdeki şeytanı çıkarmasını istediğimizden dolayı gizledik'' karşılığını verdi. Bunun üzerine onlar da orada Müslüman oldular.

 

Günler geçtikten sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elçileri geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onlara Halid bin el-Velid'i komutan kılmıştı. içlerinde Muğire bin Şu'be de bulunmaktaydı. Bu elçiler oraya gelir gelmez Lat'ı yıkmaya yöneldiler. Sakiflilerin erkeği, kadını, çocuğu hatta genç kızlar bile örtülü yerlerinden çıkıp oraya geldiler. Kendilerine göre o korunmakta idi ve onun yıkılması imkansız bir şeydi. Muğire bin Şube kalktı, eline kazmayı aldı ve arkadaşlarına: ''Vallahi Sakiflilere karşı sizi güldüreceğim'' dedi. Sonra kazmayı aldı ve düşer gibi yaparak ayağını yere vurdu. Taif halkı sevinerek hep bir ağızdan çığlık attı ve: ''Allah, Muğire'yi rahmetinden uzak etsin. Rabbe putu onu öldürdü'' diyerek Muğire'nin geride duran arkadaşlarına: ''Siz'den de dileyen varsa yaklaşsın ve onu yıksın bakalım. Vallahi buna asla güç yetiremezsiniz'' dedi.

 

Bunun üzerine Muğire yerinden sıçrayarak kalktı ve: ''Sakif topluluğu! Allah sizi çirkin kılsın. O, taştan ve çamurdan başka bir şey değildir. Siz, Allah'ın afiyetini kabul edin ve O'na ibadet edin" dedi. Sonra da vurup kapıyı kırdı ve duvarının üzerine çıktı. insanlar da oraya çıktılar ve onu yıktılar. Yer seviyesine ulaşana kadar taşları tek tek yerinden söktüler. Oranın kapıcısı: ''Temel onlara öfkelenecek ve onları yerin dibine geçirecektir" demeye başlayınca ve Muğire bunu işitince, Halid'e: "Bırak ta şunun temelini de kazayım" dedi. Sonra da bütün toprağı kazıp çıkardı. Oradaki ziynet eşyalarını ve örtüsünü de çıkarıp aldılar. Sakifliler buna şaşırıp kalmıştı. Aralarından yaşlı bir kadın: "Alçak biri gelip onu teslim aldı

Savunucular ise aciz kaldı" dedi.

 

Heyet tekrar aldıkları ziynet eşyaları ve örtü ile Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynı günde onları taksim etti. Dinini güçlendirdiği ve Resulü'ne yardım ettiği için de Allah'a hamd ettiler.

 

Lafız Musa bin Ukbe'nin lafzıdır. Urve'nin rivayeti de aynı manadadır.

 

 

 

Muhammed bin ishak bin Yesar'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk'ten Medine'ye gitmek üzere Ramazan ayında yola çıkmıştır. O ayda da kendisine Sakif'ten bir heyet gelmişti. Söylenene göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendilerinden ayrılınca Urve bin Mes'ud peşinden giderek Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye yetişmeden önce kendisine yetişmiş ve Müslüman olmuştur. Sonra da kavminin yanına geri dönmesi için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istemiş ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Eğer dönersen) seni öldürecekler" buyurmuştu.

 

Yine Urve'nin kavmine dönmesini ve kavminin kendisini öldürmesini zikrederek şöyle demiştir: "Urve ok ile vurulunca (ve kanı için ne düşündüğü sorulunca): ‘‘Bu, Allah'ın bana bir ikramıdır ve gönderdiği bir şehitliktir. Benim kanım, ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şehirden gitmeden önce öldürülen şehitlerin kanı gibidir. Beni de onlarla birlikte defnedin’‘ dedi. Bunun üzerine onlar da onu diğer şehitlerle birlikte defnettiler. Urve'nin öldürülmesinden sonra Sakif birkaç ay bekledi."

 

Sonra Sakif heyetinin Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmesini ve Müslüman olmalarını, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Süfyan bin Harb ile Muğire bin Şu'be'yi tAğutları yıkmak için gönderdiğini zikretmiş ve şöyle demiştir: "Ebu Süfyan malının başında durdu ve Muğire bin Şu'be içeri girip evin damına çıktı. Kazmayla da onu yıkmaya başladı. Muattib oğulları da geride durmuştu. Urve'nin vurulması gibi vurulmaktan korkmakta idi. Sakif'in kadınları da ağlayarak çıkıp: "Savunucular çaresiz ağlamaktadır Alçaklar ise onu teslim almaktadır Koruyucular da onlara karşı duramamaktadır" demeye başladı.

 

 

 

Alkame bin Süfyan bin Abdillah es-Sekafi'nin bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Biz de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen heyetler arasındaydık. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim için Muğire bin Şu'be'nin evinin yanında bir çadır kurdurdu. Bilal bize iftar yemeğimizi getirirdi. Biz ona: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orucunu açtı mı?" dediğimizde: " Evet, ben size Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) orucunu açtıktan sonra geldim" der ve elini uzatıp yemeye başlayınca bizde yemeye başlardık.

 

 

 

Osman bin Ebi'l-As bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen heyetleri Mescid'in bir tarafına kurulan çadırda misafir etti. Böylece onların kalplerini yumuşatmış olacaktı. Onlar Müslüman oldukları zaman cihada gönderilmemek, öşür zekatı vermemek ve elleri dizlere koymamak (namaz kılmamak) şartını koştular. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cihada çıkmayıp zekat vermeyebilirsiniz. Ancak içinde rüku (namaz) olmayan bir dinde hayır yoktur" buyurdu. --- Ebu Davud, harac (3026).

 

 

 

Vehb der ki: Cabir'e, Sakif'in biatini sorduğumda: "Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zekat vermeme ve cihada çıkmama şartını koştular" dedi. Sonra da Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer Müslüman olurlarsa zekat verecek ve cihada çıkacaklardır" buyurduğunu işittiğini söyledi. --- Ebu Davud, harac (3025).

 

 

 

Osman bin Ebi'l-As der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana son vasiyeti: ''Bir kavme imam olduğun zaman namazı kısa tut" şeklinde oldu.

 

 

 

Muhammed bin Abdillah bin İyad'ın, Osman bin Ebi'l-As'tan bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu Taif mescidini, putlarının olduğu yere inşa etmesini emretmiştir. --- Ebu Davud (450). 

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Osman bin Ebi'l-As es-Sekafi'ye Şifa Duasını Öğretmesi, Kendisine Dua Etmesi Neticesinde Şeytanın Kendisinden Çıkıp Gitmesi ve Unutkanlığının Yok Olması