DELAİLU

NÜBÜVVE

TEBUK GAZVESİNE

DAİR BÖLÜMLER

 

Ebu Lubabe ve Arkadaşları

 

Said bin el-Müseyyeb anlatıyor: Kurayzalılar Ebu Lubabe'nin müttefikleriydi. Kuşatma altında oldukları zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hükmüne razı olarak teslim olmalarını istemişti. Onlar da Ebu Lubabe'ye bakarak: "Ey Ebu Lubabe! Bu çağrıyı kabul edip teslim olalım mı?" diye sorduklarında Ebu Lubabe eliyle boğazına işaret ederek teslim olmaları halinde kesileceklerini haber verdi. Ancak Ebu Lubabe'nin bu hareketi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber verildi. Allah Resulü de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''Yüce Allah'ın elinle boğazına işaret ederek onlara bildirdiğin şeyden gafil olacağını mı sandın?'' buyurdu. Ebu Lubabe bir süre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine kızmış bir şekilde kaldı. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zorluk savaşı olarak da bilinen Tebuk savaşına çıkınca Ebu Lubabe birkaç kişiyle birlikte savaşa katılmadı ve Medine'de kaldı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaştan döndüğü zaman Ebu Lubabe onu selamlamak üzere yanına geldi. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona yüz vermedi. Ebu Lubabe bu durumdan endişe edince Mescid'de Ümmü Seleme'nin kapısının önündeki sütuna kendini bağladı. Aşırı sıcakların olduğu bir zamanda dört gün üç gece bu şekilde bağlı kaldı. Bu süre zarfında ne bir şeyler yedi, ne de tek yudum bir şey içti. Ebu Lubabe bu durumda öyle bitkin düştü ki sesi soluğu kesildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de sabah ve akşam onu bu halini gözlüyordu. Yüce Allah onun tövbesini kabul ettiğine dair ayeti indirince Ebu Lubabe'ye: "Yüce Allah tövbeni kabul etti!" diye seslendiler.

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu çözmeleri için birilerini gönderdi. Ancak Ebu Lubabe, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başka kimsenin onu çözmesine izin vermedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve bizzat kendi elleriyle onu çözdü.

 

Ebu Lubabe kendine geldiğinde: "Ey Allah'ın Resulü! içinde malum günahı işlediğim kavmini bırakıp senin yanına yerleşmek için hicret edeceğim. Tüm malımı da sadaka olarak Allah'a ve Resulü'ne veriyorum" dedi. Allah Resulü de: ''Malının üçte birini vermen yeterlidir'' karşılığını verdi. Daha sonra Ebu Lubabe kavminden hicret ederek Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına yerleşti. Malının üçte birini sadaka olarak verdi. Tövbe de ettikten sonra ölene kadar kendisinden hayırdan başka bir şey görülmedi.

 

 

 

ibn Ebi Necih bildiriyor: Mücahid: "Diğer bir kısmı ise günahlarını itiraf ettiler"[Tevbe 102] buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Burada kasıt, Ebu Lubabe'dir. Zira Kurayza kabilesi kuşatma altında iken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hükmüne razı olup teslim olmaları halinde öldürüleceklerini boğazına işaret ederek onlara haber vermişti."

 

Muhammed bin ishak bin Yesar'ın söylediğine göre Ebu Lubabe o zaman kendini (sütuna) bağlamıştır. ibn Abbas kanalıyla gelen rivayete göre de ibnu'l-Müseyyeb'in: "Bu ayet te işte bu konuda indi" demesi gibi kendini Mescid'in bir direğine bağlaması, Tebuk gazvesinden geri kaldığı zamanda olduğuna delalet etmektedir.

 

 

 

Ali bin Ebi Talha'nın bildirdiğine göre ibn Abbas: "Diğer bir kısmı ise günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır"[Tevbe 102] ayetini açıklarken şöyle demiştir: Bunlar Tebuk savaşına Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte katılmayıp geride kalanlardı ve on kişiydiler. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüş zamanı geldiğinde bu on kişiden yedisi kendilerini Mescid'in sütunlarına bağladılar. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüşte Mescid'den evine girerken geçtiği yerde bulundukları için onları görünce: ''Kendilerini bağlayan bu adamlar da kim?'' diye sordu. Ashab:

 

"Ey Allah'ın Resulü! Bunlar Ebu Lubabe ile arkadaşları. Seninle birlikte savaşa katılmayıp geride kaldıkları için kendilerini bu şekilde bağladılar ve Peygamber kendilerini mazur görüp çözene kadar kimseye çözdürmemeye dair yemin ettiler" dediler. Allah Resulü de: ''Allah adına yemin ediyorum ki bizzat Yüce Allah onları mazur görüp çözdürmedikçe ben de onları çözmeyeceğim! Zira benden yüz çevirdiler ve diğer Müslümanlarla birlikte savaşa katılmadılar'' buyurdu. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözünü onlar da işitince: "Bizzat Yüce Allah bizi çözdürmedikçe biz de kendimizi asla çözmeyeceğiz!" dediler.

 

Daha sonra Yüce Allah: "Diğer bir kısmı ise günahlarını itiraf ettiler.

 

Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Tevbe 102] ayetini indirdi. Yüce Allah'ın da "Asa (umulur ki)'' demesi o işi yapacağı anlamına gelir. Bu ayet nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları mazur gördü ve birilerini gönderip onları çözdürdü. Çözüldükten sonra mallarını getirip: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar bizim mallarımız! Bizim adımıza bunları sadaka olarak dağıt ve bize bağışlanma dile" dediler. Ancak Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana, sizin mallarınızı alma emri verilmedi" karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükunettir"[Tevbe 103] ayetini indirdi. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara duası onlar için bağışlanma dilemesidir. Bu ayet de nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların mallarını aldı ve onlar için bağışlanma diledi.

 

Savaşa katılmayan on kişiden üçü de kendilerini diğerleri gibi sütunlara bağlamamışlardı. Bunlar da bir süre, azaba mı maruz kalacaklar yoksa tövbeleri kabul görüp bağışlanacaklar mı bilemeden öylece kaldılar. Sonunda Yüce Allah bu konuda: "Andolsun ki Allah, müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, Peygamber'i ve güçlük zamanında ona uyan Muhacirler ile Ensar'ı affetti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir. Bütün genişliğine rağmen yer onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp, Allah'tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, savaştan geri kalmış üç kişinin tövbesini de kabul etti. Allah, tövbe ettikleri için onların tövbesini kabul etmiştir. Çünkü O tövbeleri kabul eden, merhametli olandır"[Tevbe 117,118] ayetlerini indirdi ve hallerini düzeltip dosdoğru olduktan sonra onların da tövbelerini kabul edeceğini bildirdi.

 

Atiyye bin Sa'd bunu ibn Abbas'tan aynı mana ile rivayet etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ka'b bin Malik ve iki Arkadaşı