DELAİLU

NÜBÜVVE

TEBUK GAZVESİNE

DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk Gazvesinden Geldiğinde İnsanların Kendisini Karşılaması; Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Özürlü ve Özürsüz Olarak Gazveden Geri Kalanlar Bedeviler Hakkında Söyledikleri

 

Saib bin Yezid der ki: "Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk gazvesinden döndüğü zamanı hatırlıyorum. (Gazveden döndüğünde) biz de çocuklarla birlikte Veda tepesine kendisini karşılamaya çıkmıştık."

 

 

 

Saib bin Yezid der ki: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk gazvesinden döndüğü zaman, halk kendisini (yolda) karşıladı. Çocuklarla birlikte ben de onu Veda tepesinde karşıladım."

 

Buhari, Sahih'de Süfyan kanalıyla rivayet etmiştir.

 

 

 

ibn Aişe der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye geldiği zaman kadınlar ve çocuklar: "Üzerimize ay doğdu Veda tepelerinden Şükür gerekti bizlere Allah'a davetinden" diyerek kendisini karşıladılar. Alimlerimizin bize anlattığına göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'den Medine'ye geldiğinde bu şekilde karşılanmıştır. Bunu da zikretmemizin sebebi Tebuk gazvesinden dönüşünde de Medine'ye Veda tepeleri üzerinden gelmiş olmasıdır. Doğrusunu Allah bilir. Ancak biz bunu yine de burada zikrettik.

 

 

 

Ebu Humeyd es-Saidı der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Tebuk gazvesinden dönüp Medine'nin karşısına geldiğimizde, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu Tabe'dir, bu da Uhud dağıdır. O bizi sever, biz de onu severiz" buyurdu.

Buhari, Sahih'de Halid bin Mahled'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Enes bin Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Medine'de öyle bir kavimler vardır ki siz ne kadar yol yürüdüyseniz ve ne kadar vadiler geçtiyseniz hep sizinle beraberdiler'' buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Medine'de oldukları halde mi?" deyince: "Evet, Medine'de oldukları halde. Çünkü onları (geçerli) mazeret(leri sizinle birlikte çıkmaktan) alıkoydu'' buyurdu.

Lafız Sa'di'nin lafzıdır.

 

Buhari, Sahih'de ibnu'l-Mübarek ve başkası kanalıyla Humeyd'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Hureym bin Evs bin Harise bin Lam der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk'ten dönünce yanına geldim ve Müslüman oldum. Ben yanındayken Abbas bin Abdilmuttalib: "Ey Allah'ın Resulü! Seni (şiirle) methetmek istiyorum" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yüce Allah ağzını bozmasın, oku bakalım!" buyurunca, Abbas şu şiiri okudu: "Yapraklar dökülürken de sen hep gölgelik bir yerde zaman geçirmekte idin Sonra beldelere indin ki oralarda ne bir insan, ne bir et parçası, ne de bir pıhtı vardı Kartala gem vuran ve canlıları boğan tufan varken gemiye binen bir nutfe vardı

Sen de sulbden bir rahme bırakıldığında kapanmış devirden sonra başlayan yeni bir devir vardı Hatta evini çevrelediler ki onun altında bir kuşak ve bir kemer vardı Sen doğduğunda yeryüzü aydınlandı ve ufuklar nurunla aydınlandı Biz de senin ışığın, nurun ve doğru yolunla yolumuza devam ediyoruz."

 

Başka bir kanalla bir öncekinin aynısı: "ibn Evs der ki" şeklinde şu ziyade ile rivayet edilmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hiretu'l-Beyda bana gösterildi. Şeyma binti Nufeyle el-Ezdiyye'yi siyah bir örtüye bürünmüş olduğu boz bir katırın üzerinde görmekteyim'' buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Hire'ye girdiğimiz zaman onu vasfettiğin gibi bulursam (Şeyma) benim olsun mu?" dediğimde: "Evet, senin olsun" buyurdu.

 

Daha sonra bedevi Araplar dinden dönünce Tayy kabilesinden hiç kimse dininden dönmedi. Bu sırada İslam için yanımızdaki Araplarla savaşıyorduk. Kays ile savaşmakta idik ve aralarında Hısn da vardı. Esed oğulları ile savaşıyorduk ve aralarında Tulayha bin Huveylid bulunmaktaydı. Bu sırada Halid bin el-Velid bizleri överek şiirler okumakta idi. Şiiri arasında şu beyitler de vardı:

 

"Allah, Tayy kabilesine kendi diyarında mükafat versin Yiğitlerin savaştığı meydanlarda onları ödüllendirsin. Sabah rüzgarı her çadırı eğip büktüğü zamanlar Onlar, cömertlik ve bağışın sancaktarları olurlar Onlar körlük ve karanlık çağrısına icabet edenlerdir Din üzere Kayslılarla savaşıp cihat edenlerdir''

 

Sonra Halid bin el-Velid, Müseylime'nin üzerine yürüdü. Biz de onunla beraber idik. Müseylime'nin işini bitirdikten sonra Basra tarafına yöneldik. Kazıme denilen yerde ordusuyla birlikte Hürmüz'le karşılaştık. Sayıca onun askerleri bizimkilerden daha çoktu. Araplara ve İslamiyet'e karşı Hürmüz kadar düşmanlık eden yoktu. Halid ona karşı çıktı ve onu teke tek vuruşmaya davet etti. O da karşısına çıktı. Halid onu öldürdü ve bir mektupla bunu Ebu Bekr es-Sıddık'e bildirdi. Ebu Bekr de Hürmüz'ün üzerindeki eşyaları seleb olarak Halid'e verdi. Hürmüz'ün tacı yüz bin dirhem idi. Persler arasında bir adam, çok şerefli olup yüksek mevkilere geldiğinde tacı yüz bin dirhem değerinde olurdu.

 

Sonra Taff yolu ile Hire'ye döndük. Oraya girişimizde bizi ilk karşılayan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurduğu gibi boz bir katır üzerinde, siyah bir başörtüsüne bürünmüş Şeyma binti Nufeyle oldu. Onu tuttum ve: "Bu, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından bana hibe edilmiştir" dedim. Halid, benden bu yönde delil istedi. Ben de delil olarak Muhammed bin Mesleme ile Muhammed bin Beşir el-Ensari'yi getirdim ve bu konuda şahitlik ettiler. Bunun üzerine Halid, Şeyma'yı bana verdi. Şeyma'nın kardeşi Abdulmesih, barış için yanımıza geldi ve bana: "Onu (kardeşimi) bana sat" dedi. Ben de: "Vallahi ben onu bin dirhemden aşağı satmam" dediğimde bana bin dirhem verdi. Ben de kardeşini kendisine teslim ettim. Bunun üzerine bana: "Eğer ona yüz bin dirhem deseydin yine bunu sana ödeyecekti" denildiğinde: "Bin dirhemden daha fazla bir sayı olduğunu bilmiyordum" karşılığını verdim.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ebu Lubabe ve Arkadaşları