DELAİLU

NÜBÜVVE

TEBUK GAZVESİNE

DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yola Çıktıktan Sonra Ebu Zer ile Ebu Hayseme'nin Kendisine Yetişmesi, Gelenlerin Olduğu Söylendiğinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bunların Kim Olduğunu Bildirmesi ve Ebu Zer'in Ölüm Halini Haber Vermesi Yönündeki Peygamberlik Mucizesi

 

Abdullah bin Mes'ud anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk'e gitmek üzere yola çıktığı zaman sürekli olarak adamlardan geride kalanlar oluyordu. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Filan kişi geride kaldı" denildiğinde: "Bırakın onu, eğer onda bir hayır varsa, Allah onu size katacaktır. Eğer hayırdan başka bir şey varsa da Allah sizi ondan kurtarmıştır" buyuruyordu. Bir ara kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Zer geride kaldı" denilince: "Bırakın onu, eğer onda bir hayır varsa, Allah onu size katacaktır. Eğer hayırdan başka bir şey varsa da Allah sizi ondan kurtarmıştır" buyurdu.

 

Ebu Zer devesi ile çok uğraştı, ama gecikince de eşyasını alıp sırtına vurdu ve yaya olarak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşinden gitmeye başladı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yerde mola vermişken Müslümanlardan biri etrafına baktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bir adam yolda yaya olarak gelmektedir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Zer sen ol bari" buyurdu. Oradakiler adama iyice bakınca: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi bu Ebu Zer'dir" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah, Ebu Zer 'e rahmet etsin. O tek başına yürür, tek başına ölür, tek başına diriltilir" buyurdu.

 

Aradan uzun zaman (yıllar) geçmişti ki Ebu Zer, Rebeze'ye gitti. Ölüm vakti geldiğinde karısına ve kölesine: "Öldüğümde beni yıkayıp kefenleyin ve sonra beni götürüp yol kenarına koyun. Yanınızdan geçen ilk kervana da: ‘‘Bu Ebu Zer'dir!’‘ deyin" diye vasiyette bulundu. Ölünce de vasiyetini yerine getirdiler. Bu sırada uzaktan bir kervan göründü. Ama orada bir cenaze olduğunu bilmedikleri için nerdeyse develer tabutu çiğneyecekti. Bir de baktılar ki, Abdullah bin Mes'ud, Kufelilerden bir grupla geliyor. ibn Mes'ud:

 

"Bu nedir?" diye sorunca: "Ebu Zer'in cenazesidir" dediler. ibn Mes'ud: "La ilahe illallah" diyerek ağladı ve: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne doğru söylemiş. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Allah, Ebu Zer'e rahmet etsin. O tek başına yürür, tek başına ölür ve tek başına dirilir’‘ buyurmuştu" dedi. Sonra devesinden inip, bizzat kendisi onu defnetti.

 

 

 

Aynı isnad ile ibn ishak, Abdullah bin Ebi Bekr bin Hazm kanalıyla bildiriyor: Salim oğullarından Ebu Hayseme, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkışından günlerce sonra sıcak bir günde ailesinin yanına döndü. iki hanımını da bahçesindeki çardaklarında buldu. ikisini de su serperek çardaklarını serinletmiş, suyunu soğutmuş ve yemeğini hazırlamış olarak buldu.

 

Bahçeye girince çardakların girişi önünde durup iki hanımının kendisi için hazırlamış olduğu şeylere bakıp: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneşin, rüzgarın ve sıcağın altında yol alırken Ebu Hayseme malında serin bir gölgede, serin bir suyun başında, güzel yiyecekler ve güzel hanımları arasında oturacak öyle mi! Bu, insaf değildir" dedi. Sonra da: "Hayır! Vallahi ikinizin de çardağına girmeden gidip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişeceğim. Bana azık hazırlayın" dedi.

 

Bunun üzerine azığını hazırladılar. Sonra su taşıdığı devesi ile Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişmek üzere yola çıktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk'e yeni yetişmişken ona ulaştı. Ebu Hayseme'ye yolda yine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşinden giden Umeyr bin Vehb el-Cumahi yetişmiş ve birlikte yol arkadaşlığı yapmışlardı. Tebuk'e yaklaştıklarında Ebu Hayseme, Umeyr bin Vehb'e: "Benim bir günahım var, bu sebeple sen geri kal da Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce ben varayım" dedi. Bunun üzerine o da geride kaldı. Ebu Hayseme, Tebuk'te olan Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaklaştığında ashab:

 

"Yolda binitli bir kişi gelmektedir" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kişi Ebu Hayseme olsa bari!'' buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Vallahi Ebu Hayseme'dir" dediler. Ebu Hayseme bineğini çöktürüp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam verince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Hayseme! Bu senin için daha hayırlıdır'' buyurdu. Sora Ebu Hayseme, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri kalışını anlatınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona hayır duada bulundu.

 

 

 

Urve ile Musa bin Ukbe derler ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Şam'a doğru yürümek üzere hazırlandı. Müslümanların da çıkış için hazırlanmaları konusunda ilan yaptı. Zaman da hurma hasadının yapıldığı ve aşırı sıcakların oldu bir zamandı. çoğu insan bu savaşa çıkmak istemedi ve: ''İnsanların hiç takati yokken Rumların üzerine mi gidilecek!?" dediler. (Saygın ve onurlu insanlar savaşa çıkarken) münafıklar çıkmayıp geride kaldı. Aralarında da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böylesi bir savaştan asla sağ olarak geriye dönemeyeceğini konuşmaya başladılar. Savaş konusunda hem kendileri mazeretler öne sürüp ağır davranırken diğer insanların da ağır davranmalarına sebep oldular. Müslümanlardan da sakatlık, yoksulluk gibi özürleri olanlar savaşa katılmadı. Hepsi de yoksul olan altı Müslüman Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve savaştan geri durmak istemediklerini, kendilerine binek tedarik etmesini istediler. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Size binek tedarik etme imkanım yoktur'' karşılığını verdi. Onlar da yoksulluktan dolayı savaşa katılamamanın verdiği üzüntüyle gözyaşı dökerek geri döndüler. Bunlar Seleme oğullarından Amr bin Asme, Mazin bin enNeccar oğullarından Ebu Leyla Abdurrahman bin Ka'b, Harise oğullarından Ulbe bin Zeyd, Amr bin Avf oğullarından Salim bin Umeyr, Hermi bin Abdillah ve Müzeyne kabilesinden Abdullah bin Amr adında biriydi. Ağlayarak geri dönenler bunlardı. Yüce Allah bunların ci had etmeyi sevdiklerini ve samimi bir şekilde katılmayı istediklerini görünce: "Güçsüzlere, hastalara ve sarf edecek bir şeyi bulunmayanlara, Allah ve Peygamber'ine bağlı kaldıkları müddetçe sorumluluk yoktur. İyi davrananlara sorumluluk olmaz. Allah bağışlayandır, merhamet edendir ... Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geride kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Allah da kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler"[Tevbe 91-93] ayetlerini indirdi.

 

Bir ara Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından birkaç kişiyle birlikte Mescid'de iken Cedd bin Kays geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Savaşa katılmayıp burada kalmak için bana izin ver. Zira kadınsız yapamam ve yoksulum. Bunlar da özür sayılır" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Sen de hazırlan! Zira durumun iyi ve belki de bu savaşla Rum kızlarından birkaç tane elde edersin'' buyurunca, Cedd: "Kalmama izin ver ve beni fitneye düşürme" dedi. Bunun üzerine peş peşe: "Onlardan, 'Bana izin ver, beni fitneye düşürme' diyen vardır. Bilin ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdi. Cehennem, inkar edenleri şüphesiz kuşatacaktır"[Tevbe 49] ayeti ile sonraki beş ayet nazil oldu.

 

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müminlerle birlikte yola düştü. Amr bin Avf oğullarından Ganeme bin Vedia da savaşa katılmayıp geride kalanlardan biriydi. Kendisine: "Durumun iyi olmasına rağmen neden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile savaşa katılmadın?" diye sorulunca: "Lafa dalmış şakalaşıyorduk" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah bu adam ile savaşa katılmayan diğer münafıklar hakkında peşpeşe: "Şayet kendilerine (niçin alayettiklerini) sorsan, ‘‘Biz sadece lafa dalmıştık ve aramızda eğleniyorduk’‘ derler. De ki: "Allah'la, O'nun ayetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?"[Tevbe 65] ayeti ile sonrasındaki üç ayeti indirdi.

 

Ensar'dan Salim bin Avf oğullarından olan Ebu Hayseme de savaşa katılmayıp geride kalanlardan biriydi. Meyveleri dallarında sarkmış olan kendisine ait bir hurma bahçesine girdi. Çardağına su serpilmiş ve hanımı süslenmişti. Ebu Hayseme hanımına baktı ki onu beğenmişti (kendi kendine):

 

"Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki Allah bana tövbeyi nasip etmezse helak oldum. Ben hurmaların gölgesinde iken gelmiş geçmiş günahları bağışlanan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıcak rüzgar altında kılıcı boynunda olduğu halde Allah rızası ve ahiret günü için çıkıp yol almaktadır" dedi. Sonra yanına azık olarak birkaç hurma ve bir kapta su alıp su taşıdığı devesi ile Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişmek üzere yola çıktı. Yola çıkarken hanımı arkasından: "Ey Ebu Hayseme! Gel, seninle bir şey konuşacağım" deyince, Ebu Hayseme: 

 

"Canım elinde olana yemin olsun ki Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yetişip beni bağışlamasına dek dönüp aileme ve malıma bakmayacağım" dedi.

 

Abdullah bin Ömer bin Hafs der ki: Kendisine: "Hurma fidanlığın helak oldu" denilmişti. Ebu Hayseme bir bahçesine hurma fidanları dikmişti. Ancak kendisi: "Savaş hurma fidanlarından daha hayırlıdır" dedi ve bineğine binip yola çıktı. Yolda kendisine Umeyr bin Vehb el-Cumahi yetişmişti. O da savaşa katılmak istediği için Mekke'den yola çıkmıştı. Birlikte yol almaya başladılar. Tebuk görünmeye başlayınca Ebu Hayseme, Umeyr'e: "Benim bir günahım var, zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkarken ben geride kaldım. Annem babam sana feda olsun, şimdi sen benden geride kal (Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce ben varayım)" deyince, Umeyr geride kaldı. Ebu Hayseme, Tebuk karşısına gelince Müslümanlar kendisine bakıyordu. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Medine tarafından bir süvari gelmektedir" denilince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu kişi Ebu Hayseme olsa bari!'' buyurdu. Ebu Hayseme ağlar bir şekilde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Hayseme! Seni geride bırakan nedir? Bu (gelmen) senin için daha hayırlıdır" buyurdu. Ebu Hayseme: "Ey Allah'ın Resulü! Neredeyse senden geride kalmakla helak olacaktım. Dünya içindeki mallar bana tatlı göründü. Nerdeyse cihada karşı dünya malını tercih edecektim. Ancak Allah bana peşinden gelmeyi nasip etti" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi için bağışlanma ve bereket ile dua etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Şam'a ve kafir Arapların üzerine gitmek istediği zaman Ebu Hayseme'de kendisiyle birlikte gitti. Bu yolculuğu da Tebuk yolculuğundan daha uzun bir yolculuk idi.

Lafız Musa bin Ukbe'nin lafzıdır.

 

Urve'nin hadisi de aynı manadadır. Ancak rivayetinde Ubeydullah bin Ömer'in kavli yoktur. Urve, rivayetinin sonunda şu eklemede bulunmuştur: "Bu yolculuk suların az olduğu bir zamanda idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir avuç su alarak onunla mazmaza yaptı ve tekrar (ayakkabı bağı gibi ince bir şekilde akan pınarın) içine döktü. Bunun üzerine su fışkırmaya başladı. Şu anda bile aynı şekilde akmaktadır."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Tebuk Gazvesinin Zorluk Ordusu Diye Adlandırılmasının Sebebi, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Azıklarda Kalan Yiyeceklere Bereket Duası Etmesi, Su İçin Dua Etmesi, Münafıkların Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gıyabında Hakkında Konuştuklarını Yüce Allah'ın Kendisine Haber Vermesi ve Kaybolan Devesinin Yerini Bildirmesi Yönündeki Peygamberlik Mucizeleri