DELAİLU

NÜBÜVVE

TEBUK GAZVESİNE

DAİR BÖLÜMLER

 

Tebuk Gazvesinin Tarihi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ashabının Bu Gazve İçin Hazırlık Yapması, Osman'ın O Orduyu Donatması, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali bin Ebi Talib'i Medine'de Bırakması, Mazeretli veya Münafık Olarak Bu Gazveye Katılmayanlar ve Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tasaddukta Bulunan Kimseyi Haber Vermesi Yönündeki Peygamberlik Mucizesi

 

ibn ishak der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zilhicce ile Receb ayları arasında (Medine'de) ikamet etti. Sonra Bizanslılar ile savaş için hazırlanmalarını emretti."

 

 

 

Asım bin Ömer bin Katade ile Abdullah bin Ebi Bekr bin Hazm bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) genelde savaş için çıkacağı zaman gideceği yeri açıklamaz ve başka bir yere gidiyor izlenimini verirdi. Sadece Tebuk savaşına çıkacağı zaman: "Ey insanlar! Rumların üzerine gitmek istiyorum!" buyurdu ve gideceği yeri önceden açıkladı. Aşırı sıcakların ve kuraklığın olduğu zamanlardı. Meyvelerin olgunlaşıp hasat mevsiminin yaklaştığı, insanların meyvelerin arasında ve serin gölgeler altında kalmaktan hoşlanıp bunlardan ayrı durmak istemediği bir zamanda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tebuk'e savaşa çıkma konusunda Cedd bin Kays'a: "Ey Cedd! Rumların kızlarına sahip olmaya ne dersin?" diye sordu. Cedd: "Ey-Allah'ın Resulü! Kavmim de bilir ki herkesten fazla kadınlara düşkün biriyim. Rum kızlarını görmem halinde de fitneye düşmekten korkarım. Ey Allah'ın Resulü! Sen bana izin ver de bu savaşa çıkmayayım" karşılığını verince, Allah Resulü ondan yüz çevirip: ''İzin verdim'' buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah:

 

"Onlardan, ‘‘Bana izin ver, beni fitneye düşürme’‘ diyen vardır. Bilin ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdi. Cehennem, inkar edenleri şüphesiz kuşatacaktır"[Tevbe 49] ayetini indirdi. Ayette, nefsini ve rahatını düşünüp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile savaşa katılmaktan geri durmanın Rum kızları yüzünden düşülecek fitneden daha büyük olduğu ifade edildi. Bunun sonucunda da Cehennem ateşinin onu kuşatıp içine alacağı bildirildi.

 

Yine münafıklardan bir adam: "Bu sıcaklarda savaşa çıkmayın!" deyince, Yüce Allah: "Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve ‘‘Bu sıcakta sefere çıkmayın’‘ dediler. De ki: Cehennemin ateşi daha sıcaktır''[Tevbe 81] ayetini indirdi. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaş kararı aldı ve Müslümanların hazırlanmasını söyledi. Bu savaşta zengin olanlara savaş için gerekli harcamaları yapmalarını ve Allah yolunda binekler hazırlamalarını söyledi. Bunun üzerine zengin olanlar Allah rızası için imkanı olmayanlara binekler tedarik ettiler. Osman da bu savaş için hiç kimsenin etmediği büyük bir meblağı infak etti. iki yüz kişiye de binek tedarik etti.

 

 

 

Abdurrahman bin Habbab der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanları zorluk ordusunu donatmaya ve gerekli yardımı yapmaya teşvik ettiğine şahit oldum. Osman bin Affan: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda sırtındaki çulu ve palanı ile birlikte yüz deveyi ben veririm" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikinci defa orduyu donatmaya teşvikte bulununca yine Osman bin Affan: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda sırtındaki çulu ve palanı ile birlikte iki yüz deveyi ben veririm" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üçüncü defa orduyu donatmaya teşvikte bulununca yine Osman bin Affan: "Ey Allah'ın Resulü! Allah yolunda sırtındaki çulu ve palanı ile birlikte üç yüz deveyi ben veririm" dedi. Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberde: ''Bundan" veya: "Bu günden sonra Osman'a yapacağı olumsuz davranışlar zarar vermez" buyurduğuna şahid oldum. --- Tirmizi, menakib 19 (3700)

 

Ebu Davud et-Tayalisi ve başkası bunu Seken bin el-Muğire'den rivayet ederek ona mutabaat etmiştir.

 

 

 

Abdurrahman bin Semure der ki: Hz. Osman zorluk ordusunu donattığı zaman bin dinar ile Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip onları kucağına boşalttı. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları elinde çevirip: "Bu günden sonra Osman'a yapacağı olumsuz davranışlar zarar vermez" demeye başladı. Bunu birkaç defa tekrar etti. --- Tirmizi (5/626).

 

 

 

Ahnef bin Kays der ki: Osman'ın, Sa'd bin Ebi Vakkas'a, Ali'ye, Zübeyr'e ve Talha'ya: "Size Allah adına soruyorum! Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Zorluk ordusunu donatan kimseyi Allah bağışlasın'' buyurduğunu ve benim ipinden yularına kadar hiçbir şeye ihtiyaçları olmayacak bir şekilde onları donattığımı bilmiyor musunuz?" dediğini işittim. Onlar da: "Vallahi evet" dediler. --- Nesai, mesacid (6/234).

 

 

 

Ebu Musa der ki: Arkadaşlarım beni kendilerine binek ve yük hayvanı istemem için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiler. Çünkü bunlar Tebuk gazvesinde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber bu zorluk ordusu içinde bulunmak istiyorlardı. Ben (Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip): "Ey Allah'ın Resulü! Arkadaşlarım kendilerine binek ve yük hayvanı vermen için beni size gönderdiler!" dedim.

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vallahi binek olarak size verebileceğim bir şey yoktur'' buyurdu. Ben o sırada Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bilmediğim bir sebeple öfkeli bir halde bulduğum için ve beni reddetmesinden üzüntülü bir şekilde geri döndüm. Bana karşı gönlünde bir kırgınlık olmasından endişe ederek arkadaşlarımın yanına geldim ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylediği sözleri kendilerine ilettim. Daha bir saat kadar bir zaman geçmişti ki Bilal'in: "Ey Abdullah bin Kays!" diye seslendiğini işittim. Ona cevap verdiğimde: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni çağırıyor, yanına git!" dedi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittiğimde (Sa'd bin Ubade'den satın aldığı altı deveyi bana göstererek): "Şu çifti, şu çifti ve şu çifti aL! Bunları arkadaşlarının yanına götür. Onlara: ‘‘Allah veya: Resulullah sizleri bu develer üzerine yüklemektedir, artık bunlara binin’‘ de'' buyurdu.

 

Bunun üzerine arkadaşlarımın yanına gittim ve: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sizleri bu develer üzerine yüklemektedir. Ancak vallahi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylemediği bir şeyi size söylemiş olduğumu düşünmeyesiniz diye sizden birkaç kişi benimle beraber Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha önce söylediği sözü işiten birinin yanına gidinceye kadar ve onun Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öyle söylediğini söyleyene kadar sizleri bırakmam" dedim. Onlar da: "Vallahi sen bizim yanımızda doğru sözlü olarak bilinirsin. Ancak bu yapmak istediğini de yaparız" dediler.

 

Ravi der ki: "Ebu Musa birkaç kişi ile Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce men etmesine ve sonra vermesine dair sözlerini işitmiş olan kimselerin yanlarına gitti. Onlar da Ebu Musa'nın söylediği şeylerin aynısını söylediler."

 

Buhari ve Müslim, Sahihlerinde Ebu Kureyb kanalıyla Ebu Usame'den rivayet etmiştir.

 

 

 

ibn ishak der ki: Müslümanlardan, ayette ağlayan kişiler olarak zikredilen Ensar ve diğer kabilelerden olmak üzere yedi kişi binek için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiler. Ensar'dan olan kişiler; Salim bin Umeyr, Ulbe bin Zeyd, Ebu Leyla Abdurrahman bin Ka'b, Amr bin Humam bin el-Camuh ve Abdullah bin Muğaffel el-Müzeni'dir. Bazıları ise bunların Abdullah bin Amr el-Müzeni, Heremi bin Abdillah ve irbad bin Sariye olduğunu söylemektedir.

 

Bunlar maddi imkanları elvermediği için savaşa çıkmaya Allah Resulü'nden binek istemişler; ancak Allah Resulü: "Binek olarak size verebileceğim bir şey yoktur'' karşılığını vermişti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte cihada gidecek gücü bulamadıklarından dolayı üzüntülü bir şekilde gözlerinden yaşlar boşalarak geri döndüler. Bana ulaşan habere Yamin bin Amr bin Ka'b, Ebu Leyla Abdurrahman bin Ka'b ve Abdullah bin Muğaffel ile karşılaşmıştı. Her ikisi de ağlıyordu. Onlara: "Neden ağlıyorsunuz?" diye sorunca: "Bize binek vermesi için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldik; ama yanında bize verilecek binek olmadığını gördük. Yola çıkarken bize lazım olacak azığımız da yok" dediler. Bunun üzerine onlara kendisiyle su taşıdığı devesini ve yanında azık olarak da biraz süt verdi. Onlar da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yola çıktılar.

Ulbe bin Zeyd o gece çıkarak Allah'ın takdir etmiş olduğu kadar namaz kıldı. Sonra ağlamaya başladı ve: "Allahım! Şüphesiz ki sen bize cihadı emrettin ve cihad etmemiz için bize teşvikte bulundun. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte cihada gidecek gücü bana vermediğin gibi onun elinde de beni bindirecek bir binek bırakmadın. Ben mal, had (şeri ceza), ya da ırz hususunda bana gelen haksızlıkların bedelini tasadduk ediyorum" dedi. Sonra sabahlayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu gece tasaddukta bulunan kimse nerede?'' diye sordu. Kimse cevap vermemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha: "Tasaddukta bulunan nerede? Ayağa kalksın'' buyurdu. Bunun üzerine Ulbe bin Zeyd kalkıp durumu kendisine haber verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müjdeler olsun! Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki, sen zekatı kabul edilenler arasında yazıldın'' buyurdu.

 

Özür bahane eden bedeviler, kendilerine (savaşa katılmama hususunda) izin verilsin diye geldiler. Ancak Yüce Allah onların özürlerini kabul buyurmadı. Bunların Gifar oğullarından olduğu söylenmektedir. Müslümanlardan bazı kimseler de kalplerinde bir şüphe olmadığı halde geri kaldılar ve yola çıkmadılar. Bunlar Selime oğullarına mensup Ka'b bin Malik, Amr bin Avf oğullarına mensup Murare bin el-Murabbi', Vakıf oğullarına mensup Hilal bin Umeyye ve Salim bin Avf oğullarına mensup Ebu Hayseme'dir. Bunlar dürüst kimseler olup Müslümanlıkları hususunda itham edilmeyen kimselerdir.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Perşembe günü yola çıktı ve Muhammed bin Mesleme el-Ensari'yi Medine'de vali olarak yerine bıraktı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıktığında askerini Veda tepesi üzerinden yürüttü. Yanında otuz binden fazla insan vardı. Allah düşmanı Abdullah bin Ubey ise askerlerini onun aşağı taraflarındaki yoldan yürüttü. Söylenene göre onun askerleri, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) askerlerinden az değildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yürüdüğü zaman Abdullah bin Ubey, O'ndan ayrılan münafıklar ve şüphe edenler ile birlikte ayrılıp geri kaldı.

 

(ibn ishak der ki:) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali bin Ebi Talib'i ailesine bakmak için Medine'de bıraktı ve kendisine aralarında kalmasını emretti. Münafıklar bu konuda yalan haberler uydurarak: "Ali'yi ağır hareket etmesinden ve kendisi de ondan kurtulup hafiflemek istediğinden dolayı Medine'de bıraktı" demeye başladılar.

 

Münafıklar böyle deyince, Ali bin Ebi Talib silahını alarak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi. O sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Curuf'ta konaklamıştı. Ali: "Ey Allah'ın Resulü! Münafıklar senin beni ağır bulmandan ve benden kurtulup hafiflemek istediğinden dolayı (Medine'de) bıraktığını söylemektedir" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yalan söylemişler, ben seni arkamda bıraktığım şeyler için geri bıraktım. Sen geri dön, ailemin ve ailenin yanında kal. Ey Ali! Harun'un, Musa'ya kardeş olduğu gibi bana kardeş olmak istemez misin? Fakat benden sonra bir peygamber daha gelmeyecektir'' buyurdu. Bunun üzerine Ali, Medine'ye geri döndü ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yoluna devam etti.

 

Sa'd der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Tebuk gazvesine çıkarken Ali bin Ebi Talib'i, Medine'de bıraktı. Ali: "Ey Allah'ın Resulü! Beni kadınların ve çocukların arasında mı bırakıyorsun" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Harun'un, Musa'ya kardeş olduğu gibi bana kardeş olmak istemez misin? Fakat benden sonra bir peygamber daha gelmeyecektir'' buyurdu.

 

Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Şu'be kanalıyla rivayet etmişlerdir.

 

Buhari, Ebu Davud'un rivayetini buna şahit göstermiştir. Amir bin Sa'd bin Ebi Vakkas ve İbrahim bin Sa'd bin Ebi Vakkası babaları kanalıyla bunu bu şekilde rivayet etmişlerdir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yola Çıktıktan Sonra Ebu Zer ile Ebu Hayseme'nin Kendisine Yetişmesi, Gelenlerin Olduğu Söylendiğinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bunların Kim Olduğunu Bildirmesi ve Ebu Zer'in Ölüm Halini Haber Vermesi Yönündeki Peygamberlik Mucizesi