DELAİLU

NÜBÜVVE

MEKKE'NİN FETHİ

 

Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'den Umreye Gitmesi

 

Urve ile Musa bin Ukbe derler ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zilka'de ayında Ci'rane'den umre için ihrama girdi. Mekke'ye geldi ve umresini yaptı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn'e çıktığı zaman yerine Muaz bin Cebel elEnsari'yi vali olarak bıraktı. es-Sülemi'yi de Mekke halkına Kur'an'ı ve dinlerini öğretmesini emretti. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'den umreye gitmesi yapmış olduğu üç umreden biridir. Sonra Medine'ye gitti ve Mekke'de Muaz bin Cebel'i vali olarak bıraktı. Medine'ye gelince de Yüce Allah: ''Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet gerisin geriye dönüp kaçmıştınız. Sonra Allah, Resulü ile müminler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkar edenlere azap verdi. İşte bu, inkarcıların cezasıdır. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir"[Tevbe 25-27] ayetlerini indirdi.

 

Huneyn fethinde Medine'ye gelen ilk iki kişi, Abduleşhel oğullarından Haris bin Evs ve Muaz bin Evs idi.

 

 

 

ibn ishak der ki: Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) umre yapmak üzere Ci'rane'den yola çıktı ve ganimetin geri kalanlarının (adını belirleyerek) filan yerde muhafaza altında tutulmasını emretti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), umresini tamamladığı zaman Medine'ye dönmek üzere yola çıktı. Mekke'de Attab bin Esid'i vali olarak bıraktı. Onunla birlikte Muaz bin Cebel'i de halka dinlerini ve Kur'an'ı öğretmesi için bıraktı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) umresi Zilka'de ayında idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zilka'de ayının kalan kısmında veya Zilhicce ayında Medine'ye döndü. işte o sene halk, Arapların daha önce hac ettiği gibi hac ettiler. O sene yani hicretin sekizinci yılı Müslümanlara haccı Attab bin Esid icra etti.

 

 

 

Enes bildiriyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ömrü boyunca dört defa umre yaptı. Haccı ile birlikte yaptığı umre dışında bunların hepsini Zilka'de ayında yaptı. Bir umreyi Hudeybiye'den veya Hudeybiye zamanında Zilka'de ayında yaptı. Bir umreyi ertesi yıl Zilka'de ayında yaptı. Bir umreyi Zilka'de ayında Huneyn ganimetlerini taksim ettiği sırada Ci'rane'den yaptı. Bir umreyi de haccı ile beraber yaptı."

 

Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Hudbe bin Halid'den rivayet etmişlerdir.

 

 

 

ibn Abbas bildiriyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı Ci'rane'den çıkarak umre yaptılar. Beyt'i üç defa (kısa adımlarla) koşarak ve dört defa yürüyerek tavaf ettiler. Koltuk altlarından geçirdikleri peştamallarını sol omuzları üzerine atmış oldukları halde tavaf ettiler." --- Ebu Davud, menasik (1884).

 

 

 

Safvan bin Ya'la bin Umeyye'nin bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'de iken üzerinde cübbesi olan ve cübbesi üzerinde (renkli) haluk veya safran (kokusu) bulunan bir adam geldi ve: "Umremi nasıl yapmamı emredersin?" diye sordu. Bunun üzerine Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda vahiy inmeye başladı. Vahiy inerken de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstü bir örtüyle örtüldü. Ben de vahiy indiği sırada Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görmeyi çok ister, bunu dile getirirdim. Bu sırada Ömer üzerine çekilmiş olan örtüyü kenarından kaldırdı. Baktığımda örtünün altından deve yavrusunun hırıltısını andıran bir ses geliyordu. Vahyin nazil olması bitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Umre hakkında soran kişi nerede? Üzerindeki safranı -veya: halUku- yıka. Cübbeni de üzerinden çıkar ve sonra haccederken ne yapıyorsan umrede de aynısını yap" buyurdu.

 

Adamın biri bir diğerinin elini ısırmış ve ısırılan kişi elini sert bir şekilde çekince ısıran kişinin ön dişlerinden ikisi yerinden sökülmüştü. Bunlar (davalaşmak üzere) Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) davayı reddetti ve: "Erkek devenin ısırması gibi onu ısırmak mı istiyorsun" buyurdu.

 

Müslim, Sahih'de Şeyban bin Ferruh'tan ve Buhari ise Ebu Nuaym ve başkası kanalıyla Hişam'dan rivayet etmiştir.

 

Ata, ısırma hakkındaki hadisi başka kanallarla rivayet etmiştir ve bu olay Tebuk gazvesi esnasında cereyan etmiştir.

 

 

 

Vakıdi'nin kitabında ibrahim bin Muhammed bin Şurahbil'in babasından naklederek şöyle dediğini okudum: Nudayr bin el-Haris insanların en yumuşak huylusu idi. O şöyle derdi: "Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderip te bizi Müslümanlıkla şereflendiren ve uğrunda kardeş ile amcaoğlunun öldürüldüğü o atalarımızın öldüğü cehalet üzere öldürmeyen Allah'a hamdolsun." Sonra daha önceden Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olan düşmanlığını, dinleri üzere olduğu kavmi Kureyş ile Huneyn'e çıktığını zikretti ve şöyle dedi: "Bizim amacımız, eğer Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yenilirse, karşı tarafa yardım etmekti. Ancak buna imkan bulamadık. Oradan Ci'rane'ye geldiği zaman da vallahi, ben daha aynı duygular içerisinde idim. Ancak bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Nudayr!'' diye seslendi. Ben de: "Buyur emrindeyim" karşılığını verince: "Bu, Huneyn savaşında arzuladığın ve Allah'ın seni ondan engellediği şeyden daha hayırlıdır'' buyurdu. Bunun üzerine hızlıca yanına gittim. Bana: "Artık içinde bulunduğun hali görmenin zamanı geldi'' buyurunca, kendisine: "Eğer Allah ile beraber başka bir ilah olsaydı, şimdiye kadar bize bir faydası olurdu. Ben, Allah'tan başka ilah olmadığına, tek olduğuna ve ortağı olmadığına şahadet ederim" dedim. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Allahım! Sebatını artır'' diye dua etti. Onu, hak olarak gönderene yemin olsun ki o andan itibaren dinde sebat etme ve hakkı görme hususunda kalbim sanki taş gibi sertleşmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Seni hidayete erdiren Allah'a hamd olsun'' buyurdu.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Fetih Zamanında Medine'ye Dönen Ka'b bin Züheyr'in Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gelmesi