DELAİLU NÜBÜVVE |
MEKKE'NİN FETHİ |
Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Ci'rane'de İken Hevazin Heyetinin Müslüman Olarak Gelmesi ve
Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Onlara Esirlerini Geri Vermesi
Mervan bin el-Hakem ile Misver
bin Mahreme bildiriyor: Hevazin kabilesinden Müslüman heyet Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip mallarının ve esirlerinin kendilerine geri
verilmesini isteyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim
yanımda bu gördüğünüz (kimseler) vardır. Bana göre sözlerin en güzeli en doğru
olanıdır. İki şeyden birini seçin. Ya esirleri tercih edin, ya da mallarınızı.
Ben vereceğiniz kararı bekliyorum'' buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Taif'ten döndükten sonra onları on küsur gece bekledi. Hevazin
kabilesi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mallarını kendilerine geri
vermeyeceği, ancak iki seçenekten birini geri vereceği görüşüne varınca:
"Biz esirlerimizi geri almayı tercih ediyoruz" dediler. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlar arasında kalkıp kendine
yaraşır bir şekilde Allah'a hamdü senalar ettikten sonra: ''Derim ki; Bu
kardeşleriniz (Müslümanlığı kabul edip) tövbe ederek geldiler. Ben de
(karşılıksız olarak) onlara esirlerini geri vermeyi uygun görüyorum. Sizden kim
bunu yapmayı arzu ederse yapsın. Kim de Allah'ın bize vereceği ilk fey'den
kendisine vermemize kadar hakkını elinde tutmak isterse öyle yapsın'' buyurdu.
Bunun üzerine
oradakiler. "Ey Allah'ın Resulü! Biz bu esirleri (karşılıksız olarak)
onlara veriyoruz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Bu
kalabalıkta) sizden kimin esirleri (karşılıksız olarak) verip kimin vermediğini
bilmiyorum. Geri dönün ve sizden bilirkişiler bu yöndeki kararınızı bize bildirsin''
buyurdu. Bunun üzerine geri döndüler ve bilirkişileri ile görüştüler. Onlar da
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüp gönül hoşluğuyla onları
(karşılıksız olarak) vereceklerini bildirdiler.
Hevazin esirleri
hakkında bize ulaşan hadis budur.
Buhari, Sahih'de Said
bin Ufeyr ve Abdullah bin Yusuf kanalıyla Leys'ten rivayet etmiştir.
Musa bin Ukbe der ki:
Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Şevval ayında Taif'ten
Ci'rane'ye geldi. Esirler de oradaydı. Müslüman olan Hevazin heyetleri geldi.
Aralarında ileri gelenlerinden dokuz kişi vardı. Bunlar Müslüman olmuş ve
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) biat etmişlerdi. Sonra da Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile esirler hakkında konuştular ve: "Ey
Allah'ın Resulü! Sizin ele geçirdikleriniz arasında analar, bacılar, halalar ve
teyzeler var. Onlar kavimlerin en çok utanacak sebepleri durumundadır. Allah'a
ve sana ümit bağlıyoruz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
çok merhametli, cömert ve kerem sahibi biri idi. Bu sebeple onlara: ''Halk
etrafımda, ganimetlerin paylaştırılmasını bekliyor. Şimdi siz ikisinden birini
tercih edin. Esirlerinizi mi istersiniz, yoksa mallarınızı mı?" diye
sordu. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Bizi soyumuz ve mal arasında muhayyer
bıraktın. Biz esirlerimizi istiyoruz. Koyun ve develer önemli değildir"
dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Haşim
oğullarının elindekiler sizindir. Sonra sizin için Müslümanlarla konuşacağım ve
sizin için aracı olacağım. Siz de onlarla konuşun ve Müslüman olduğunuzu onlara
söyleyin. Onlara: ‘‘Bizler sizin din kardeşiniziz’‘ deyin" buyurdu. Sonra
onlara şahadet getirmeyi ve onlarla nasıl konuşacaklarını öğretti. Sonra da:
"Ben sizi on küsur gece bekledim" buyurdu. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) öğle namazını kılınca kalkıp kendisiyle konuşmak için izin
istediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara izin verince sözcüleri
güzel bir konuşma yaptı. Bu konuşma sonrasında da Müslümanlar onlara esirlerini
vermek istemişti. Onlar konuşmasını bitirince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kalkıp onlara aracı oldu ve Müslümanlara has: ''Haşim oğullarının
elindeki ve benim elimdeki esirleri onlara geri veriyorum. Elindeki esirleri
geri vermek isteyen de böyle yapsın. Kim kendine dÜşen hisseyi vermek istemezse
onların fidyesini vermek bana aittir" buyurdu. Bunun üzerine azı dışında
herkes elindeki esirleri onlara geri verdi.
Urve bin ez-Zübeyr'in
bildirdiğine göre Mervan bin el-Hakem ile Misver bin Mahreme şöyle demişlerdir:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanlara Hevazin esirlerini geri
vermelerini söylediğinde: ''(Bu kalabalıkta) sizden kimin esirleri (karşılıksız
olarak) verip kimin vermediğini bilmiyorum. Geri dönÜn ve sizden bilirkişiler
bu yöndeki kararınızı bize bildirsin'' buyurdu. Bunun üzerine geri döndüler ve
bilirkişileri ile görüştüler. Onlar da Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) dönüp gönül hoşluğuyla onları (karşılıksız olarak) vereceklerini
bildirdiler.
ibn Şihab der ki: Said bin
el-Müseyyeb ile Urve bin ez-Zübeyr'in bildirdiğine göre Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri verdiği Hevazin esirleri; erkeklerden,
kadınlardan ve çocuklardan olmak üzere altı bin kişi idi. Kadınların en
hayırlıları Kureyşli adamların yanında idi. Bunlardan bazıları Abdurrahman bin
Avf ve Safvan bin Umeyye'dir. ikisi de yanlarındaki kadınları muhayyer
bırakınca kadınlar kavimlerine gitmeyi seçti. Söylenene göre Uyeyne bin Bedr
yanındaki esirleri geri vermeyi kabul etmemiş ve etrafındakileri de vermemeye
teşvik etmiştir. Bunun üzerine Hevazinli bir adam: "Sen bize karşı böyle
davranmaktan geri kalacak değilsin. Zira senin ilk oğlunla birlikte iki oğlunu
da öldürdük. Annen Nuseyke'nin de öldürülmesini söyledik" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunlar oldu mu?" buyurunca: "Ey
Allah'ın Resulü! Bir kısmı oldu" dediler. Bize bildirilene göre Resulullah
bir adamı Mekke'ye gönderdi ve esirler için Hecer işi giysiler almasını
emretti. Her hür kişinin de giyinmiş olarak çıkmasını emretti. Resulullah:
"Malik bin Avf'ın ailesini Mekke'de halaları Ümmü Abdillah bin Umeyye'nin
yanında tutun" buyurdu. Bu sebeple heyet: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar
bizim efendimiz ve sevdiğimiz kişilerdir" dediler. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Onlar için hayır istiyorum" buyurdu. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Taif kalesine kaçan Malik bin Avf'a:
"Eğer bana Müslüman olarak gelirsen aileni sana geri verdiğim gibi yüz
deve de vereceğim" diye haber gönderdi.
ibn Şihab der ki:
"Hz. Ömer Araplardan (verilmeyip elde tutulan) her bir esir için altı
fidye belirledi. Bu fidye Arap esirlerle evlenen kimseler içindi."
Rabi'nin bildirdiğine
göre Şafii bu kıssayı anlatırken şöyle demiştir: "(Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) esir kadınları altı hisse ile Hevazinlilere geri verdiğinde)
Uyeyne elindeki ihtiyar kadın esiri vermeyi kabul etmemiş ve (kendi kendine):
"Buna karşılık Hevazinlilerden iyi bir fidye alırım" demişti.
Huza'a'dan bir kişi ona: "Vallahi burnun yere sürtse de onu geri
vereceksin. Vallahi o kadının memeleri tombul değildir. Karnı doğurgan
değildir. Ağzı da serin değildir" deyince: "Doğru mu
söylüyorsun" karşılığını verdi. Adam: "Evet vallahi" deyince,
Uyeyne: "Allah seni de, onu da benden uzak kılsın" dedi ve ona karşı
bir şeyolmadan onu geri verdi.
Amr bin Şu ayb, babası
kanalıyla dedesinden bildiriyor: Huneyn'de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile beraber idik. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hevazinlilerin
mallarını ve esirlerini ele geçirdiği zaman Hevazin heyeti Müslüman olarak
Ci'rane'de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip: "Ey
Allah'ın Resulü! Bizler asilzade bir aşiretiz ve başımıza gelen musibeti
biliyorsunuz. Bize karşı lütufkar ol ve ihsanda bulun. Yüce Allah sana lütuf ve
ihsanda bulunsun" dediler. Sonra sözcüleri Züheyr bin Surad kalkıp şöyle
dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Senin teyzelerin, halaların ve sana küçükken
bakan, süt emziren, bakıcı kadınlar şimdi ağıllardadır. Eğer biz Haris bin Ebi
Şemr'e veya Nu'man bin Münzir'e süt emzirmiş olsaydık ve sonra şimdiki gibi bir
duruma düşüp kendilerinin yanına gitseydik onların şefkat ve ihsanlarını
umardık. Oysa sen, kendisine bakılanların en hayırlısısın'' dedi.
Sözcü böyle dedikten
sonra şu şiiri okumaya başladı:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bize cömertliğinle lütfeyle Çünkü sen, iyiliğini umduğumuz ve
beklediğimiz kişisin Kaderin zor durumda bıraktığı bir memlekete lütfeyle Zaman
içerisinde değişik durumlara düşen topluluğa lütfeyle Zaman bizi gam, keder ve
üzüntü içerisine attı
Kalbimiz üzerine
hüzünden kalın bir örtü bıraktı Ey insanların en yumuşak huylusu! Halimiz işte
budur şimdi ne olacak Vereceğin nimetler kaybımızı iade etmezse gönüller daha
da hüzünle dolacak Lütfeyle zamanında kendilerinden süt emdiğin kadınlara Lütfeyle
sütlerini inci taneleri gibi ağzına dolduranlara Bizleri ölüm anı gelen
kimseler gibi halimize bırakma Bizlere bir hak tanı, zira biz çiçek gibi bir
toplumuz Nimetlere nankörlükle karşılık verilse bile biz şükrederiz Bugünden
sonra da bizde çok iyilikler saklı kalacaktır."
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizin kadınlarınız ve çocuklarınız mı size
daha sevgilidir, yoksa mallarınız mı?" diye sordu. Onlar da: "Ey
Allah'ın Resulü! Bizi soyumuz ve malımız arasında muhayyer bıraktın. Bizim için
çocuklarımız ve kadınlarımız daha sevgilidir" dediklerinde, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim ve Abdulmuttalib oğullarının yanında
olanlar sizindir. Namazımı kıldıktan sonra, siz kalkın ve: ‘‘Biz ResUlullah'ın
Müslümanlara ve Müslümanların Resulullah'a karşı çocuklarımız ve kadınlarımız
konusunda bize aracı olmasını istiyoruz’‘ deyin. Ben de yanımdakileri veririm
ve sizin için onlardakini de isterim" buyurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) cemaate öğle namazını kıldırdıktan sonra onlar ayağa kalktılar ve
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buyurduğu gibi dediler. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim ve Abdulmuttalib
oğullarının yanında olanlar sizindirI' buyurdu.
Bunun üzerine Muhacirler
de: "Bizim olanlar da Resulullah'ındır (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"
dediler.
Ensar da: "Bizim
olanlar da Resulullah'ındır (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediler. Akra' bin
Habis: "Ben ve Temim oğulları bir şey vermeyiz" dedi.
Abbas bin Mirdas es-Sülemi
de: "Ben ve Süleym oğulları bir şey vermeyiz" dedi.
Ancak Süleym oğulları:
"Bizim olanlar da Resulullah'ındır (Sallallahu aleyhi ve Sellem)"
dediler.
Uyeyne bin Bedr:
"Ben ve Fezare oğulları bir şey vermeyiz" dedi.
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizden kim bu esirlerden hakkını elinde
tutarsa ona her şahıs karşılığında (bundan sonra) elime geçen ilk esirlerden
altı hisse verilecektir. Artık onlara kadınlarını ve çocuklarını geri verin''
buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devesine binince
insanlar etrafına toplanıp: "Ey Allah'ın Resulü! Ganimet mallarını taksim
et" diyerek Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ağaca doğru
sıkıştırdılar ve hırkası ağacın dalına takılıp yere düştü. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey İnsanlar! Bana hırkamı verin. Vallahi
Tihame vadisindeki bütün ağaçlar ganimet olsaydı hepsini taksim eder size
verirdim ve siz bana o zaman cimri, korkak ve yalancı gözü ile bakmazdınız''
buyurdu.
Sonra bir deveye gidip
hörgücünün üstünden iki parmağı arasına bir kıl olarak: ''Ey insanlar! Bana
ganimetten bunun kadar bir şey bile yoktur. Ancak hisseme düşen beşte birdir, o
da size iade edilmektedir. Ganimetten aldığınız, iğne iplik olsa bile geri
veriniz. Çünkü haksız yere alınan mal, sahibini ayıplayıcı ve ona utanç verici
bir şeyolur. Kıyamet gününde de sahibine ateş olur'' buyurdu. Ensar'dan bir
adam elinde kıldan yapılan bir büklüm ip ile gelip: "Ben bunu devemin
çulunu tamir etmek için almıştım" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Benim payım senindir'' buyurdu. Adam: "iş bu dereceye vardıktan
sonra artık benim de ona ihtiyacım yoktur" dedi ve elindeki ipleri yere
attı.
Ebu Vecze es-Sa'di Yezid
bin Ubeyd bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ali bin Ebi
Talib'e Hevazin esirlerinden bir cariye verdi. Bu cariyeye Rayta binti Hilal
bin Hayyan bin Umeyre denilirdi. Osman'a da Zeyneb binti Hayyan'ı verdi. Ömer
bin el-Hattab'a ise filan cariyeyi verdi. Ömer de onu oğlu Abdullah'a hibe etti.
ibn Ömer der ki: O
cariyem Cumah oğullarından olan dayılarımın yanına gönderildi ki benim için onu
süsleyip hazırlasınlar. Ben de Beyt'i tavaf ettikten sonra onların yanına
gidecektim. Mescid'den çıktığımda baktım ki, insanlar koşuşmaktadır. Onlara:
"Neyiniz var?" dediğimde: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kadınlarımızı ve çocuklarımızı bize geri verdi" dediler. Bunun
üzerine ben de: "Bir arkadaşınız da Cumah kabilesindedir, gidin onu da
alın" dedim.
Abdullah bin Ömer
bildiriyor: Ömer bin el-Hattab, Taif'ten döndükten sonra Ci'rane'de iken
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Ben
cahiliye döneminde Mescid-i Haram'da itikafa girmeyi adamıştım. Ne yapmamı
emredersin?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Git ve (orada) bir gün itikafa gir'' buyurdu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona humustan bir cariye vermişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Hevazinlilerin esirlerini azat edince, Ömer: "Ey Abdullah! O
cariyeye git ve onu serbest bırak" dedi.
Buhari, Sahih'de
Ebu't-Tahir kanalıyla rivayet etmiştir.
Ebu Vecze der ki: Hz.
Osman cariyesi ile ilişkide bulunmuştu. Bu cariye amcası oğlu ile evlenmişti.
Ancak itibarsız ve hayırsız biri idi. Hevazin esirleri geri verilince Osman da
onu geri verdi. Osman, Ömer veya kendisi zamanında Medine'ye gelince onu buldu
ve kendisiyle ilişkiye girdiği için ona bir şeyler verdi. Osman onun kocasını
görünce: "Yazık sana! Bunu mu bana tercih ettin?" dedi. Bunun üzerine
cariye: "Evet o benim kocam ve amcam oğludur" karşılığını verdi. Hz.
Ali ise cariyesine iffetli olmayı öğretmekle birlikte ona Kur'an'dan da bir
şeyler öğretmişti.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Hevazin heyetine: ''Malik bin Avf ne yaptı?'' diye sorunca:
"O, Taif'tedir" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem):
''Müslüman olup bana
gelmesi halinde ailesini ve malını ona geri verdiğim gibi ona yüz tane de deve
vereceğim'' buyurdu. Bu haber Malik'e ulaştırılınca Taif'ten ayrıldı. Ancak
Malik, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylediği sözleri duyarlar
da kendini hapsederler diye Saki'f'ten korkuyordu. Hemen devesini hazırlattı ve
bir de atının hazırlanmasını söyledi. Atıyla Taif'e geldi ve gece yola çıkıp
atını koşturarak diğer bineğini hazırlattığı yere geldi. Sonra ona binip
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına vardı. Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane veya Mekke'de yetişti. Bunun üzerine
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona ailesini, malını ve yüz deve verdi.
Malik bin Avf Müslüman olmak için Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına gelince şöyle demişti:
"İnsanlar arasında
görmedim Muhammed gibisini Ne gördüm, ne de işittim ben böyle birisini
Bağış istenince
kendisinden bol bol verendir Dilersen sana yarın ne olacağını da bildirendir
Ordu birlikleri yönelip onlara geldiklerinde Sonra dişlerini gösterip keskin
kılıçları çektiklerinde O, yavrularının yanında, ininin ortasında gibiydi Orta
yerde oturup etrafı gözetleyen bir aslan gibiydi."
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), onu kendi kavmine ve etrafta ki Sumale, Seleme
ve Fehm kabilelerinden Müslüman olanlara vali olarak tayin etti. O, bunlarla
Sakif kabilesine karşı savaşıyordu. Onların meraya gelen mallarına devamlı
baskın yapıp onları ele geçiriyordu.
Ebu't-Tufayl bildiriyor:
Ben (yeni yetişmiş) bir gençtim ve (kesilmiş) deve kemiklerini taşıyordum.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'de (ganimetler arasında
bulunan) etleri taksim ediyordu. O esnada bir kadın ona geldi ve Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun oturması için ridasını (üstlüğünü) yere
serdi. Oradakilere: "Bu kimdir?" dediğimde: "Onu emziren
sütannesidir" dediler.
Katade der ki:
Hevazin'in fetih gününde bir cariye, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Ben senin kız kardeşin Şeyma
binti'l-Haris'im" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Eğer doğru söylüyorsan, benim sende asla kaybolmayacak bir izim
olmalı" buyurdu. Cariye: "Evet ey Allah'ın Resulü! Sen küçük iken
benim pazumu ısırmış ve bu izi bırakmıştın" deyince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun oturması için ridasını (üstlüğünü) yere
serdi. Sonra da ona: "Dile, dilediğin sana verilecektir. Aracılık edersen
de aracılığın kabul edilecektir" buyurdu.
Ömer bin es-Sayib
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün (bir yerde)
otururken sütbabası geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun için
giysisinin bir kısmını ona serdi ve üzerine oturdu. Sonra sütannesi gelince
giysisinin öbür tarafını ona serdi ve o da oturdu. Sonra sütkardeşi gelince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalktı ve onu önüne oturttu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Allah
Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'den Umreye Gitmesi