DELAİLU NÜBÜVVE |
MEKKE'NİN FETHİ |
Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ci'rane'ye Dönmesi, Ganimetin Taksim Edilmesi ve
Kalpleri İslam'a Isındırmak (Müellefetü'l-kulub) İçin Verilenler Karşısında
Ensar'ın Dedikleri
ibn ishak der ki: "Sonra
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisiyle birlikte olanlarla beraber
Duhna (Taif ve Ci'rane arasında bir yer) üzerinden yola çıktı ve Ci'rane'de
konakladı. Yanında da Hevazin esirlerinden altı bin çocuk ve kadın vardı.
Develerin ve koyunların sayısı ise bilinemeyecek kadar çoktu."
Enes bin Malik
anlatıyor: Mekke'yi fethettikten sonra ve Huneyn'e savaşa Çıktığımızda
müşrikler öyle bir saf düzeni almıştı ki daha önce böylesine düzgün bir saf
düzeni görmüş değildim. Önde atlılar, arkalarında askerler, onların arkalarında
kadınlar, onların arkalarında koyunlar, onların da arkalarında develer
dizilmişti. Biz de bayağı kalabalıktık, altı bin kişi kadar vardık. Atlıların
başında Halid bin el-Velid vardı. Bizim atlılarımız arkamızda dolanıyordu. Ancak
fazla bir zaman geçmeden atlılarımız bozguna uğradı. O anda Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) önce: ''Ey Muhacirler! Ey Muhacirler!'' diye
seslendi. Sonra da: ''Ey Ensar! Ey Ensar!" diye seslendi. Biz: "Ey
Allah'ın Resulü! Emrindeyiz'' deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hücuma geçti. Allah'a yemin olsun ki daha biz düşmana ulaşır ulaşmaz Allah
onları hezimete uğrattı. Malları aldık ve Taif'e gittik. Taiflileri de kırk gün
boyunca kuşatma altında tuttuk. Sonra da Mekke'ye geri döndük ve orada
konakladık.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) elde edilen ganimet mallarından her bir adama yüzer deve
vermeye başladı. Ensar kendi aralarında: "Kendisine karşı savaşana hisse
veriyor, ama kendisine karşı savaşmayana vermiyor" diye konuşmaya başladı.
Onların bu sözleri
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca, Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Muhacirlerin ve Ensar'ın ileri gelenlerinin yanına gelmelerini emretti.
Sonra: "Ensar'den (veya) Ensar'dan başkası yanıma girmesin" buyurdu.
Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çadırına girdik ve
çadır dolunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç defa: "Ey Ensar
topluluğu!" diye seslendi. Sonra da: "Bana ulaşan bu sözler de
nedir?" buyurdu. Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! Sana ne ulaştı?"
deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"İnsanlar evlerine
(dünyalık) mallarla dönerken sizler evlerinize ResUlullah'la birlikte dönmeye
razı değil misiniz?" buyurdu. Ensar: "Ey Allah'ın Resulü!
Razıyız" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: ''Eğer
insanlar bir vadiyi, Ensar farklı bir vadiyi (veya bir yolu) tutacak olsa ben
Ensar'ın tuttuğu vadiyi (veya yolu) tutardım" buyurdu. Bunun üzerine Ensar
bir daha: "Ey Allah'ın Resulü! Razıyız" dediler ve (bu taksime) razı
oldular.
Lafız el-Bahili'nin
lafzıdır.
Müslim, Sahih'de
Ubeydullah bin Muaz ve başkasından rivayet etmiştir.
Enes bin Malik der ki:
Huneyn günü Hevazin, Gatafan ve başka kimseler çocuklarıyla ve hayvanlarıyla birlikte
geldiler. O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte on bin
kişi vardı. Beraberinde (Mekke fethinde serbest bırakılan) tulakalar da vardı.
Ancak bunlar (bozguna uğrayıp) geri dönünce ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) tek başına kalınca sağına döndü ve özel olarak: "Ey Ensar
topluluğu!" diye seslendi. Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! Emrindeyiz,
biz yanındayız'' dediler. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) soluna
döndü ve yine: "Ey Ensar topluluğu!'' diye seslendi. Onlar da: "Ey
Allah'ın Resulü! Emrindeyiz, biz yanındayız" dediler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beyaz katırı üzerinden inip: "Ben, Allah'ın
kulu ve Resulü'yüm" buyurdu. Bunun üzerine müşrikler hezimete uğradı.
O gün Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) birçok ganimetler ele geçirmişti. Ganimeti
muhacirler ve tulakalar arasında taksim ederek Ensar'a bir şey vermedi. Bunun
üzerine Ensar: "Savaş anında biz çağrılmaktayız, ganimet ise başkasına
verilmektedir" dedi. Bu sözler Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ulaşınca onları çadırı altında topladı ve: "Ey Ensar topluluğu! Bana
ulaşan bu konuşmalarınız da nedir?" diye sordu. Ensar susmuş ve bir cevap
vermemişti. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey
Ensar topluluğu! İnsanlar evlerine dinarlarla dönerken sizler ResUlullah'la
birlikte dönmeye razı değil misiniz?" buyurdu. -Muaz'ın rivayeti:
"Sizler evlerinize Resulullah'la birlikte dönmeye razı değil
misiniz?" şeklindedir- Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! Razıyız"
deyince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: "Eğer insanlar bir
vadiyi Ensar farklı bir vadiyi (veya bir yolu) tutacak olsa ben Ensar'ın
tuttuğu vadiyi (veya yolu) tutardım" buyurdu.
Muaz rivayetinde şu
ekleme yer almıştır: "Hişam der ki; Ebu Hamza'ya (yani Enes'e): "Ey
Ebu Hamza! Sen buna şahit miydin?" dediğimde: "(Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle buyururken) nerede olabilirdim ki!"
karşılığını verdi.
Benim beyan ettiğim
dışında her iki kanalın lafzı aynıdır.
Buhari, Sahih'de Ali bin
el-Medini kanalıyla rivayet etmiştir. Muhammed bin Beşşar da Muaz kanalıyla
aktarmıştır. Müslim ise Muhammed bin el-Müsenna ve İbrahim bin Muhammed bin
Ar'ara kanalıyla Muaz bin Muaz'dan rivayet etmiştir.
Enes bildiriyor: Yüce
Allah, (Huneyn savaşı sonrası) Resulü'ne, Hevazin kabilesinin mallarından bol
miktarda ganimet bahşedince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyşli
bazı adamlara yüzer deve vermeye başladı. Ensar'dan bazıları: "Yüce Allah,
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bağışlasın! Ganimetten Kureyşlilere
veriyor da bizi bırakıyor. Oysa kılıçlarımızdan hala onların kanı
damlamaktadır" demeye başladılar. Onların bu dedikleri Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatıldığı zaman, Ensar'a haber gönderip hepsini
deriden bir çadıra topladı. Ensar dışında da yanlarına kimsenin gelmesine izin
vermedi. Toplandıkları zaman Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına geldi
ve:
"Sizden kulağıma
gelen o sözler de nedir?" diye sordu. Ensar: "Ey Allah'ın Resulü!
içimizden aklı başında olanlar bir şey söylemiş değiller. Ancak henüz genç
olanlar şöyle şöyle dediler" karşılığını verdiler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ben, henüz küfürden yeni kurtulmuş kişilere veriyorum
ki kalpleri (İslam'a) ısınsın. İnsanlar evlerine (dünyalık) mallarla dönerken
sizler evlerinize Resulullah 'la birlikte dönmeye razı değil misiniz? Vallahi
sizlerin kendisiyle döndüğünüz şey onların yanlarına alıp döndükleri şeyden
daha hayırlıdır" buyurunca, Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! Razıyız"
dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara:
"Benden sonra başkaları sizlere çokça tercih edilecek, ancak sizler Yüce
Allah ve Resulü'yle buluşana kadar sabredin! Ben sizlerden önce Havz'a
gideceğim" buyurdu.
Enes: "Ancak biz
sabretmemiştik" dedi.
Buhari, Sahih'de
Ebu'l-Yeman'dan rivayet etmiştir. Buhari ve Müslim bunu başka kanallarla
Zühri'den rivayet etmişlerdir.
Ebu Said el-Hudri der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Huneyn gününde ele geçirdiği
ganimetleri kalplerini İslam'a ısındırmak istediği Kureyşliler ve diğer Araplar
arasında taksim etti. Ensar'ın ise bu ganimetlerden az veya çok hiçbir payı
olmadı. Ensar bundan dolayı kendi içlerinde bir kırgınlık hissetti ve
sözcüleri: "Vallahi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) artık kendi
kavmi ile buluştu" dedi. Bunun üzerine Sa'd bin Ubade, Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip: "Ey Allah'ın Resulü! Ensar'dan şu
grup içlerinde sana karşı bir kırgınlık hissetmektedir" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Neden?" diye sorunca, Sa'd: "Şu
ganimetleri kendi kavmin ve diğer Araplar arasında taksim etmenden ve
kendilerine bir şey vermemenden dolayı" karşılığını verdi.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Ey Sa'd! Bu hususta sen hangi taraftasın?" diye
sorunca, Sa'd: "Ben sadece kendi kavmimden bir kişiyim" karşılığını
verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Öyleyse
kavmini şu bahçede topla. Toplandıkları zaman da bana haber ver'' buyurunca,
Sa'd Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından çıktı ve onları
çağırıp Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylediği bahçede topladı.
Muhacirlerden bazı
adamlar gelince onlara izin verdi. Başkaları geldiğinde ise onları geri
çevirdi. Ensar'ın hepsi toplanınca Sa'd, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gidip: "Ey Allah'ın Resulü! Ensar'ı emrettiğin yerde
topladım" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ya
nlarına çıkıp kend isine yakışır bir şekilde Allah'a hamdü senada bulunduktan
sonra: ''Ey Ensar topluluğu! Ben size geldiğimde siz sapık kimseler değil
miydiniz? Allah sizi hidayete erdirmedi mi? Siz yoksul kimseler değil miydiniz?
Allah sizi zengin kılmadı mı? Siz düşman kimseler değil miydiniz? Allah
kalplerinizi birbirine ısındırmadı mı?" buyurdu. Ensar: "Evet"
cevabını verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Ensar
topluluğu! Neden cevap vermiyorsunuz?'' buyurdu. Ensar: "Ey Allah'ın
Resulü! Ne cevap verelim? Allah ve Resulü'nün minneti üzerimizdedir" deyince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Vallahi isteseydiniz: ‘‘Sen
yanımıza kovulmuş olarak geldin, biz seni barındırdık. Sen yanımıza yoksul
olarak geldin, biz sana ihsanda bulunduk. Sen ürkmüş olarak yanımıza geldin,
biz sana güven verdik. Sen yardımsız olarak yanımıza geldin, biz sana yardım
ettik’‘ derdiniz, doğru söyler ve sözünüz de tasdik edilirdi'' buyurdu.
Ensar yine:
"Minnet, Allah ve Resulü'nündür" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Ey Ensar topluluğu! Bir kavmin kalbini İslam'a
ısındırmak için kendilerine verdiğim azıcık bir dünyalıktan ötürü kalbinizde
kırgmlık mı hissettiniz? Oysa ben sizi, Allah'ın size İslamiyeti pay olarak
verişine bırakmıştım. Ey Ensar topluluğu! İnsanlar deve ve koyunları götürürken
siz evlerinize Resulullah ile birlikte dönmeye razı değil misiniz? Canım elinde
olana yemin olsun ki eğer insanlar bir vadiyi, Ensar farklı bir vadiyi (veya
bir yolu) tutacak olsa ben Ensar'ın tuttuğu vadiyi (veya yolu) tutardım. Şayet
hicret olmasaydı Ensar'dan biri olmak isterdim. Allahım! Ensar'a, Ensar'ın
çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına merhamet et.''
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözleri üzerine oradaki herkes sakalları
ıslanıncaya kadar ağladı ve: "Rab olarak Allah'a, ganimet payı olarak da Resulü'ne
razı olduk" dediler. Sonra da dağılıp gittiler.
Rafi' bin Hadic
bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalplerini İslam'a
ısındırmak istediği her kişiye yüzer deve verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), Kureyşli olan Ebu Süfyan bin Harb ile Safvan bin Umeyye'ye yüzer
deve verdi. Uyeyne bin Hısn'a, Akra' bin Habis'e, Alkame bin Ulase'ye ve Malik
bin Avf en-Nasri'ye yine yüzer deve verdi. Abbas bin Mirdas'a ise bundan daha
az verdi. Bunun üzerine Abbas bin Mirdas şöyle dedi:
"Benim ve Ubeyd'in
payı yok oldu Paylaşıldı Uyeyne ve Akra' arasında Oysa ne Hısn, ne de Habis
Mirdas'tan üstün değildir toplum arasında Ben savaşta savunucu bir kişi idim
Bana ne bir şey verildi
ne de esirgendi Ben onlardan daha değersiz biri değilim Bugün senin alçalttığın
kişi artık bir daha YÜkselmez."
Lafız İbrahim'in
lafzıdır. Ravi ibn Ebi Ömer üçüncü beyti zikretmemiştir.
Bununla birlikte Malik
bin Avf ile Alkame bin Ulasa'yı da zikretmemiştir. Hadisin sonunda da:
"Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun payını da yüz
deveye tamamladı" demiştir.
Müslim, Sahih'de ibn Ebi
Ömer'den rivayet etmiştir.
Urve ile Musa bin Ukbe
derler ki: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimeti veya
Allah'ın ondan dilediği kadarını taksim etti. Ancak Mekke halkına
Kureyşlilerden daha fazla verdi. Onlara az verip kalplerini İslam'a ısındırmak
için Huneyn'de kendisiyle birlikte olan başkalarına da pay verdi. Hatta
bazılarına yüz deve verirken bazılarına bin koyun verdi. Taksimatta başkalarına
ashabından daha fazla verdi. Bundan dolayı bu, Ensar'ın ağırına gitti ve:
"Biz her zor durumda kendisiyle birlikte olanlarız. Şimdi ise başkalarını
bize tercih etmektedir. Onlara bize verdiği paydan çok daha fazlasını verdi.
Bunu da onların arasında yaşamak istediği için yaptığı görüşündeyiz'' dediler.
Ensar'ın bu konuşmaları Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca
yanlarına geldi ve onları toplayıp: "Ensar'dan olmayan kişiler evine
gitsin" buyurdu.
Sonra şahadet getirerek
şöyle buyurdu: "Kalplerini İslam'a ısındırmak için ganimet dağıtımında
başkalarını size tercih etmem konusunda söyledikleriniz bana ulaştı. Ben
onların kalplerini İslam'a ısındırmak için böyle yaptım. Umulur ki artık
hakikatı anlarlar. (Ey Ensar!) Yüce Allah size imanı bahşetmedi mi? Sizi
cömertlikle vasıflandırmadı mı? (Allah'ın yardımcıları ve Resulullah 'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yardımcıları gibi) en güzel isimlerle anmadı mı?
Şayet hicret olmasaydı ben de Ensar'dan biri olurdum. Şayet insanlar bir vadiye
siz de bir vadiye girseniz ben sizin girdiğiniz vadiye girerdim. İnsanlar
ganimetlerle, koyunlarla, mal ve develerle giderken siz Allah'ın Resulü'yle
gitmeye razı değil misinizr Ensar bunu duyunca: "Razıyız" dediler.
Ancak Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Söylediğim şeylere cevap verin!'' buyurunca,
Ensar: "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizi bir karanlıkta buldun ve Yüce Allah
senin vasıtanla bizleri aydınlıklara çıkardı. Bizi sapmış bir şekilde buldun da
Yüce Allah senin vasıtanla bizi hidayete erdirdi. Bizler Rab olarak Allah'a,
din olarak İslam'a ve peygamber olarak Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
razıyız! Ey Allah'ın Resulü! Dilediğin gibi yap" dediler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Vallahi bana bundan başka bir cevap
verseydiniz yine: ‘‘Doğru söylediniz’‘ derdim. Şayet: ‘‘Kovulmuş bir şekilde
geldiğinde seni himaye ettik. Yalanlanmış bir şekilde geldiğinde biz sana
inandık. Zayıf bırakılmış bir şekilde bize geldiğinde biz sana yardım ettik ve
insanların kabul etmediğini biz senden kabul ettik’‘ deseydiniz yine: ‘‘Doğru
söylediniz’‘ derdim'' buyurunca, Ensar: "Aksine bize de, başkalarına da
cömertçe davranan Allah ve Resulü'dür" dedi.
Sonra yine ağlamaya
başladılar. Çok ağlayınca da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de
onlarla birlikte ağladı. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu güzel
şeyleri işitmiş olmalarından dolayı mal onlar için artık ikinci planda idi.
Abbas bin Mirdas
es-Sülemi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimeti bu
şekilde taksim ettiğini
görünce şöyle dedi:
"Öyle bir ganimet
idi ki, o bir tay üzerinde alınmıştı Düzlük bir yerde hamle yaparak
kazanılmıştı O sırada uyumakta olan kavmimi uyandırdım İnsanlar uyurken kendim
de uykusuz kaldım Benim ve Ubeyd'in ganimet olarak aldığı şeyler Uyeyne ve
Akra' arasında paylaştırıldı Ben savaşta savunucu bir kişi idim Bana ne bir şey
verildi, ne de esirgendi Ancak bana verilen küçük develer Onların dört ayağı
sayısı kadar idi Oysa ne Hısn, ne de Habis Mirdas'tan üstün değildir toplum
arasında Ben onlardan daha değersiz biri değilim
Bugün senin alçalttığın
kişi artık bir daha Yükselmez."
Abbas bin Mirdas'ın bu
sözleri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca onu çağırdı ve: "Sen:
‘‘Benim ve Ubeyd'in ganimet olarak aldığı şeyler Uyeyne ve Akra) arasında
paylaştırıldı’‘ diyen kişi misin?'' diye sordu. Ebu Bekr esSıddik: "Annem
babam sana feda olsun, o öyle demedi, ama vallahi sen bir şair değilsin ve bunu
okumak sana yaraşmaz" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ya
nasıl dedi?'' diye sorunca do, Ebu Bekr söz konusu şiiri kendisine okudu. Bunun
üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İkisi de aynıdır,
hangisiyle başlarsan başla. Akra' veya Uyeyne ile başlamanın sana bir zararı
olmaz'' buyurdu. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onun dilini
benden kesin'' buyurunca, insanlar: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), Abbas bin Mirdas'ın müsle edilmesini emretti" diyerek korkuya
kapıldılar. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun dilini
benden kesin'' buyruğuyla ona keçilerden ve koyunlardan bir miktar daha
verilmesini kasdetmişti.
Ebu Ulase: "Şiirde
zikredilen Ubeyd, şairin atıdır" dedi.
Abdullah bin Ebi Bekr
bin Hazm ve başkası şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
Kureyş'ten ve Abdi Şems oğullarından olan diğer Arap kabilelerinden bazı
kimselere kalplerini İslam'a ısındırmak için yüzer deve verdi. Ebu Süfyan bin
Harb'a yüz deve verdi. Oğlu Muaviye'ye yüz deve verdi. Esed bin Abdiluzza bin
Kusay oğullarından Hakim bin Hizam'a yüz deve verdi. Abdiddar oğullarından Nadr
bin Haris bin Kelede bin Alkame'ye yüz deve verdi. Zühre oğullarından
müttefikleri olan Ala bin Haris es-Sekafi'ye yüz deve verdi. Mahzum
oğullarından Haris bin Hişam'a yüz deve verdi. Nevfel bin Abdimenaf
oğullarından Cübeyr bin Mut'im'e yüz deve verdi. Malik bin Avf en-Nasrı'ye yüz
deve verdi. işte bunlar kendilerine yüzer deve verilen kişilerdir.
Yüz deveden daha az
verdiği Kureyşli kişiler ise Mahreme bin Nevfel bin Uheyb ez-Zühri, Umeyr bin
Vehb el-Cumahi ve Amr bin Lueyy oğullarına mensup Hişam bin Amr'dır. Bunlara
yüzer deveden daha az verdi. Ancak kaçar tane verdiğini hatırlamıyorum.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Said bin Yerbu' bin Amir bin Mahzum'a
elli deve verdi. Kays bin Adiy es-Sehmi'ye elli deve verdi.
Abbas bin Mirdas'a
birkaç deve verince Abbas öfkelenmiş ve bir şiir okuyarak Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) sitemde bulundu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Gidin ve bunun dilini benden kesin'' buyurdu. Bunun üzerine ona
razı olacağı şekilde bir miktar daha verdiler. Dilinin kesilmesi de böyle oldu.
ibn ishak'ın
bildirdiğine göre Muhammed bin İbrahim bin el-Haris et-Teymi şöyle demiştir:
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Uyeyne bin Hısn'a ve Akra'
bin Habis'e yüzer deve verirken Cuayl bin Suraka ed-Damri'ye bir şey
vermedin" denilince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Canım
elinde olana yemin olsun ki, Cuayl bin Suraka yeryüzünde Uyeyne ve Akra' gibi
olanların tümünden daha hayırlıdır. Ancak onların kalpleri İslam'a ısınsın diye
öyle yaptım. Cuayl'ı da Müslümanlığına emanet ettim'' buyurdu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: