DELAİLU NÜBÜVVE |
MEKKE'NİN FETHİ |
Allah Resulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Kafirlerin Yüzüne Çakıl Taşları Savurması, Kalplerine
Bırakılan Korku, Meleklerin inmesi ve Bu Olayların Her Birinde Peygamberlik
Mucizesi Olması
Abbas anlatıyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Huneyn savaşında
bulundum. Ebu Süfyan bin el-Haris bin Abdilmuttalib ile birlikte Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşine takıldık ve ondan hiç ayrılmadık. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Ferve bin Nufase el-Cuzami'nin kendisine hediye etmiş olduğu
beyaz katırının üzerinde idi. Müslümanlar ile müşrikler karşı karşıya
geldiklerinde Müslümanlar dönüp kaçmışlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) katırını kafirlerin üzerine doğru sürdü. Ben de katır fazla hızlı
gitmesin diye dizginlerinden tutuyordum. Ancak Allah Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) müşriklere doğru ne kadar hızlı bir şekilde gittiğine aldırmıyordu.
Ebu Süfyan bin el-Haris de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
katırının kayışından tutmuştu. Bir ara bana: "Ey Abbas! ‘‘Ey ağaç altında
biat edenler!’‘ diye seslen" buyurdu.
Gür sesli birisiydim. En
gür sesimle: "Ey ağaç altında biat edenler!" diye seslendim. Vallahi
sanki ineğin yavrularını şefkatle çağırması gibi sesimi duydukları zaman:
"Geldik! Emrindeyiz! Geldik! Emrindeyiz!" diyerek geri döndüler. Geri
toplanan Müslümanlar kafirlerle savaşmaya başladılar. Sonrasında Müslümanlar:
"Ey Ensar! Ey Ensar!" diye seslendiler. Sonrasında bu daveti daha
özele indirip sadece Haris bin el-Hazrec oğullarını: "Ey Haris bin
el-Hazrec oğulları! Ey Haris bin el-Hazrec oğulları!" diye çağırmaya başladılar.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katırının üzerinde az bir yükselip
etrafına bakarak: "İşte ortalığın kızıştığı an bu andır!" buyurdu.
Sonrasında Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerden aldığı çakıl
taşlarını kafirlerin yüzlerine doğru savurdu ve: "Kabe'nin Rabbine
andolsun ki hezimete uğrayacaklar!'' buyurdu. Gidip baktığımda savaş başladığı
gibi aynen devam ediyordu. Vallahi onlara attığı çakıllarından başka bir şey
yapmamıştı. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o çakıl taşlarını
attıktan sonra zayıf düştüklerini ve geriye dönüp kaçmaya başladıklarını
gördüm.
Lafız ibn
Abdi'l-Hakem'in lafzıdır.
Müslim, Sahih'de
Ebu't-Tahir kanalıyla rivayet etmiştir.
Başka bir kanalla bir
öncekinin aynısı Zühri'den: "Ferve bin Nuame el-Cuzami" şeklinde
rivayet edilmiştir. Ayrıca: "Muhammed'in Rabbine andolsun ki hezimete
uğrayacaklar" lafzı yerine: ''Kabe'nin Rabbine andolsun ki hezimete
uğrayacaklar'' ibaresi geçmektedir. Yine: "Sonunda Allah onları hezimete
uğrattı. Şimdi Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katırı üzerinde
onların peşlerinden gittiğini görür gibiyim" ziyadesinde bulunulmuştur.
Zühri der ki:
Abdurrahman bin Ezher'in bildirdiğine göre Halid bin el-Velid'i. el-Muğire o
gün yaralanmıştı. O gün öncü giden süvarilerin komutanı idi. ''Allah kafirleri
hezimete uğratıp Müslümanlar geri döndükten sonra Allah Resulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Müslümanların arasında dolaşıp: ''Kim bana Halid bin el-
Velid'in eşyalarını gösterir" buyurduğunu gördüm.
Müslim, ishak ve
Muhammed bin Rafi' kanalıyla ibn Ezher'in rivayetini zikretmeksizin rivayet
etmiştir.
iyas bin Seleme'nin bildirdiğine
göre babası şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte Huneyn savaşına katıldık. Ben bir tepenin başına çıktığımda
düşmanlardan biriyle karşılaştım. Ona doğru bir ok fırlattıktan sonra ortadan
kayboldu ve kendisine ne olduğunu bilemedim. Müşriklere baktığımda başka
tepeden meydana indiklerini gördüm. indikten sonra da Nebi'in (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabıyla savaşa başladılar. Benim üzerimde iki parçalık bir
giysi vardı. Birini üstüme, birini de altımı giymiştim. Her ikisini de
toparladıktan sonra kaçarak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına
geldim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gri katırının üzerinde beni
görünce: "Ekva'nın oğlu pek korkmuş!'' buyurdu. Müşrikler Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) etrafını sardığında yerden bir avuç toprak aldı ve:
"Yüzleri çirkinleşsin!'' diyerek bu toprağı yüzlerine doğru savurdu. Bu
bir avuç toprakla müşriklerden gözleri toprakla dolmayan tek bir kişi dahi
kalmadı. Ardından geri dönüp kaçmaya başladılar ve Yüce Allah bu şekilde onları
hezimete uğratmış oldu. Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onlardan elde edilen ganimetleri Müslümanların arasında paylaştırdı.
Müslim, Sahih'de Züheyr
bin Harb'dan rivayet etmiştir.
Ebu Abdirrahman el-Fihri
anlatıyor: Huneyn savaşına Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte çıkmıştık. Yakıcı bir günde sıcaklar altında yol aldık.
Sonrasında ağaçların
gölgesinde konakladık. Güneş tepe noktasını aşınca Kılıcımı kuşanıp atıma
bindim ve çadırında olan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına
geldim. "Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun!
Yola çıkma vakti gelmedi mi?" dediğimde: "Evet, geldi"
karşılığını verdi ve: "Ey Bilal!" diye seslendi. Bilal semure
ağacının altından fırladı. GölgeSi bir kuşun gölgesini andırıyordu. Gelince:
"Geldim, emrindeyim! Sana feda olayım" dedi. Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona: "Atımı eyerle" buyurdu. Bilal temiz liflerle
doldurulmuş eyeri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) atına koydu.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) atına bindikten sonra günün kalan
kısmını yine yol alarak geçirdik. Ardından düşmanlarla karşılaştık. Önce her
iki tarafın atlıları bir birbirine girdi. Bu şekilde girdiğimiz savaşta
Müslümanlar hezimete uğradı ve Yüce Allah'ın da belirttiği gibi kaçmaya
başladılar. Öylesi bir ortamda Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey
Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve ResUlü'yüm! Ey insanlar! Yanımda
toplanın! Ben Allah'ın kulu ve Resulü'yüm!'' diye seslenmeye başladı. Bu
kargaşada Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) atından düştü. Nebi'e (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) benden daha yakın duran birinin bana anlattığına göre bu
sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerden aldığı bir avuç toprağı
düşmanların yüzlerine doğru savurdu ve: "Yüzleri çirkin olsun!'' buyurdu.
Sonrasında Yüce Allah düşmanları hezimete uğrattı.
Ya'la bin Ata der ki: O
savaşta bulunan düşmanların oğulları, babalarından naklen der ki:
"Yüzümüze doğru savrulan bu bir avuç toprak yüzünden içimizden gözü ve
ağzı toprak dolmayan kimse kalmadı. Ayrıca gökten bir tıkırtı işittik. Sanki
demirden bir kabın içine gökten demir parçaları atılıyordu ve Yüce Allah
bizleri böyle hezimete uğrattı."
ibn Mes'ud der ki:
Huneyn savaşında ben de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanındaydım. Müslümanlar bırakıp kaçtıkları zaman geride Muhacir ve Ensar'dan
seksen kişi kaldık ve hiçbirimizde binek yoktu. Biz de seksen adam kadar geriye
çekilmiştik ancak dönüp kaçmamıştık. Yüce Allah'ın zikrettiği gibi üzerlerine
sükunet ile huzur indirdiği kişiler de bizlerdik. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) katırına binmişti. Az bir ilerledikten sonra: "Bana bir avuç
toprak ver'' buyurdu. Ona bir avuç toprak verdiğimde bu toprağı müşriklerin
yüzlerine doğru savurdu ve müşriklerin gözleri toprakla doldu. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Muhacirler ve Ensar nerededir?'' buyurunca: ''Onlar
buradadır'' cevabını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onlara
seslen'' buyurunca da gelmeleri için seslendim. Kılıçları sağ ellerinde kayan
bir yıldız gibi geldiler ve müşrikler geri dönüp kaçmaya başladı. --- Ahmed,
Müsned (1/454)
Abdullah bin iyad bin
el-Haris el-Ensari, babasından bildiriyor: ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Hevazin kabilesinin üzerine on iki bin kişilik bir orduyla gitti. Bu
savaşta Taiflilerden öldürülen kişi sayısı, Bedir'de müşriklerden öldürülen
kişi sayısı kadardı. Savaş sırasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yerden aldığı bir avuç çakıl taşını bize doğru savurduktan sonra da hezimete
uğradık.''
Buhari, Tarih'te Ebu
Asım kanalıyla İyad'ın nesebini zikretmeksizin rivayet etmiştir.
Ümmü Bürsün'ün azatlısı
Abdurrahman, Huneyn savaşına müşrik olarak katılan (ve daha sonra Müslüman
olan) bir kişiden bildiriyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve
Müslümanlarla karşı karşıya geldiğimiz zaman karşımızda bir koyunun sağımı
kadar bile duramadılar ve onları geri püskürttük. Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) önünde kılıç sallıyorduk. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) çevresini kuşattığımızda yanında güzel yüzlü beyaz tenli adamlar da
vardı. Bu adamlar bize: "Geri dönün! Yüzünüz çirkin olsun!" dediler.
Bu sözlerden dolayı da hezimete uğradık.
Haris bin Bedel
en-Nasri'nin bildirdiğine göre Huneyn savaşına katılan bir adam ve Amr bin
Süfyan es-Sekafi şöyle demişlerdir: "Huneyn savaşında Müslümanlar hezimete
uğradılar. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Abbas bin
Abdilmuttalib ve Ebu Süfyan bin el-Haris'ten başka kimse kalmamıştı. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir avuç çakıl taşı alarak onu düşmanların yüzüne savurdu.
Bunun üzerine biz de hezimete uğradık. O savaşta her bir taş ve her bir ağaç
bize bir süvari olarak görünüyordu."
es-Sekafi: "Ben de
atıma bindim ve Taif'e varana kadar onu koşturdum" demiştir.
Yezid bin Amir es-Suvai
der ki: Huneyn savaşında Müslümanlar hezimete uğrayınca Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yerden aldığı bir avuç toprağı müşriklerin yüzüne doğru
savurdu ve: ''Geri çekilin! Yüzün üz çirkin olsun!'' buyurdu. Bunu yapınca
müşriklerden birbiriyle karşılaşan herkesin gözünden rahatsızlandığı ve gözünü
temizlemekle uğraştığı görüldü.
Saib bin Yesar der ki:
Huneyn savaşına müşrik olarak katılıp daha sonra Müslüman olan Yezid bin Amir
es-Suval'ye, Huneyn gününde Allah'ın müşriklerin kalplerine bırakmış olduğu
korkuyu sorduğumuzda, çakıl taşlarını alıp bir tasın içine atar ve o tas
çınlardı. Bize de: ''İçimizde de işte bunun gibisini hissediyorduk'' derdi.
Hasan bin Sellam'ın
babası kanalıyla olan rivayeti şöyledir: "Yezid bin Amir es-Suvai'ye:
‘‘içinizde korku nasıldı?’‘ diye sorduk." Sonrasında ravi söz konusu
hadisi zikretmiştir.
ibrahim bin el-Münzir
bunu Ma'n kanalıyla Said bin es-Saib'den rivayet ederek her iki hadiste ona
mutabaat etmiştir.
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''(Düşmanların
kalbine) korku verilmekle ve Cevamiu'l-Kelim (az sözle çok şey ifade etme
kabiliyeti) ile bana yardım edildi" buyurmuştur.
Müslim, Sahih'de
Muhammed bin Rafi' kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
Şeybe bin Osman
anlatıyor: Huneyn günü Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çevresi boş
görünce babamı, amcamı ve Ali ile Hamza'nın onları öldürdüğünü hatırladım.
Kendi kendime: "işte bu gün Muhammed'den intikamımı alacağım" dedim.
Sağından vurmak için gittiğimde orada Abbas bin Abdilmuttalib'in durduğunu
gördüm ve üzerinde beyaz bir zırh vardı. Toz duman içinde parlayan bir gümüş
gibiydi. Bunun üzerine (kendi kendime):
"Amcası onu yalnız
bırakacak değildir" dedim. Solundan geldiğimde Ebu Süfyan bin el-Haris bin
Abdilmuttalib ile karşılaştım. Yine (kendi kendime):
"Amcası oğludur,
elbette onu yalnız bırakacak değildir" dedim. Arkasından geldim ve sadece
üzerine kılıçla atılmam kalmışken onunla benim aramda şimşek gibi bir alev
parlayıverdi. Ben ateşin beni yakmasından korkup elimi gözüme koydum ve geri
geri çekilmeye başladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana dönüp:
"Ey Şeybe! Ey Şeybe! Yaklaş bana. Allahım! Ondan şeytanı gider'' buyurdu.
Kendisine baktığımda bana gözümden ve kulağımdan daha sevimli geldi. Sonra
bana: ''Ey Şeybe! Kafirlere karşı savaş'' buyurdu.
Daha önce Muhammed bin
ishak bin Yesar kanalıyla buna şahit sayılan bir rivayet aktarmıştı.
Mus'ab bin Şeybe,
babasından bildiriyor: Huneyn savaşına Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile birlikte çıktım. Ancak vallahi İslam dini için değil, sadece Hevazin
kabilesinin Kureyş'i yenmemesi için bu savaşa katılmıştım. Savaş esnasında
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında dururken: "Ey Allah'ın
Resulü! Alacalı atlar görüyorum" dediğimde, Allah Resulü: "Ey Şeybe!
Ama bu atları ancak kafirler görebilir" karşılığını verdi. Sonra eliyle
göğsüme vurdu ve: ''Allahım! Şeybe'ye hidayet ver'' diye dua etti. Sonra ikinci
defa eliyle göğsüme vurdu ve: "Allahım! Şeybe'ye hidayet ver'' diye dua
etti. Sonra üçüncü defa eliyle göğsüme vurdu ve: "Allahım! Şeybe'ye
hidayet ver'' diye dua etti. Üçüncüsünden sonra elini göğsümden çektiğinde
vallahi yeryüzünden en çok sevdiğim kişi artık kendisiydi.
Sonrasında ravi;
Müslümanlarla müşriklerin karşılaşmasını, Müslümanların hezimete uğramasını,
Abbas'ın Müslümanlara seslenmesini, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yardım dilemesini ve Yüce Allah'ın müşrikleri hezimete uğratmasını
zikretti. --- Zurkani, el-Mevahib (3/15) ve İbn Kesir, Tarih (4/333).
Cübeyr bin Mut'im
anlatıyor: Huneyn savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
birlikte idik. Müşriklerin hezimetinden önce savaşırken gökten siyah giysi gibi
bir şeyin orta yere düştüğünü gördüm. Baktığımda sağa sola dağılan siyah
karıncalar gördüm ki tüm vadiyi doldurdular. Bunların da melek olduğu konusunda
herhangi bir şüphem kalmadı. Çok geçmedi müşrikler hezimete uğradı.
ibn ishak der ki: ibn
Avca' en-Nasrl o zaman şu beyitleri okumuştu:
"Biz Huneyn'e ve
suyunun bulunduğu o yere yaklaştığımızda Üzerlerinde beyazlıklar bulunan
karartılar gördük karşımızda Silahlanmış bir şekilde toplanmış büyük bir ordu
idi Vardıkları her yeri yerle bir edecek kadar güçlü idi Kavmimin eşrafı
davransaydı benim sözüm ile
Karşılaşmazdı böylesine
güçlü bir ordu ile Ne Muhammed ailesinin seksen bin kişilik ordusu ile
karşılaşır Ne de Hindeften destek olarak gelen başka bir ordu ile."
Malik bin Avf Müslüman
olduktan sonra oraya beraberce gidişlerini zikrederek şöyle demiştir:
"Onların toplanıp
ta insanların üzerlerini gidişini hatırla O zaman Malik'in üstünde bayraklar
dalgalanıyordu Malik, her şeye Malik'ti ondan daha üstün kimse yoktu Huneyn
gününde onun üzerinde bir taç parıldıyordu Cesaret onları sürüp ileri götürdüğü
zaman, gelenler şiddetle karşılaştılar Miğfer ve zırh giyip ellerinden
kalkanları olan kimselerle savaştılar Öyle savaştılar ki Peygamber'in etrafında
kimseyi göremediler Toz bulutu onu sarınca nerede olduğunu da bilemediler Sonra
Cibril onlara yardım etmek için indirildi Kimimiz hezimete uğrarken kimimiz
katledildi Eğer bizimle savaşan Cibril'den başkası olsa Kılıçlarımız korurdu
bizi eski de olsa Bozguna uğradıklarında Ömer el-Faruk vefa gösterdi Bir darbe
ile atının eğerini kana buladı."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: