DELAİLU

NÜBÜVVE

MEKKE'NİN FETHİ

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'ye Yolculuğu Sırasında Süfyan bin el-Haris bin Abdilmuttalib'in Müslüman Olması; Yine Yolculuğu Sırasında Bu ve Başka Bir Konu Hakkında Gelen Rivayetler

 

ibn Abbas der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Fetih yılında Müslümanlardan on bin kişiyle yola çıkıp Merru'z-Zahran denilen yere geldi. Süleym oğullarından yedi yüz ve Müzeyne kabilesinden bin kişi vardı. Her kabileden birçok sayıda Müslümanlar vardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Muhacirlerden ve Ensar'dan hiç kimseyi bırakmayarak yanına almış ve onlardan hiç kimse bu yolculuktan geri durmamıştı. Kureyşliler, bu durumdan habersiz idiler. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptıklarından haberleri olmuyordu.

 

Ebu Süfyan bin el-Haris ve Abdullah bin Ebi Umeyye bin el-Muğire, Mekke ile Medine arasındaki Ukab tepesinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaştılar. Onun yanına girmek istediler. Ümmü Seleme, onlar hakkında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuştu ve: "Ey Allah'ın Resulü! Senin amcan oğlu, halan oğlu ve kayınbaban gelmiş" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benim onlara ihtiyacım yoktur. Amcam oğlu benim namusumu çiğnedi. Halam oğluna ve kayınbabama gelince, o Mekke'de bana diyeceğini dedi" buyurdu.

 

Bu haber onlara vardığında ki yanında (küçük) oğlu olan Ebu Süfyan bin el-Haris: "Vallahi ey Allah'ın Resulü, bana izin verir ya da bu oğulcuğumun elinden tutarım, sonra da açlık ve susuzluktan ölünceye kadar yeryüzünde yürür gideriz" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu haberi alınca onlara karşı yumuşadı ve yanına girmeleri için onlara izin verdi. Onlar da yanına girdiler.

 

Ebu Süfyan bin el-Haris, İslam'a girişini şiir ile dile getirdi ve geçmişte yaptığı şeylerden dolayı özür dileyerek şu beyitleri okudu: "Ömrüne yemin olsun ki bir gün ben bir sancak taşıdım Lat'ın ordusu, Muhammed'in ordusuna galip gelsin diye O zaman gece yürüyen şaşkın ve gecesi karanlık bir kimse gibi idim İşte şimdi hidayete erdiğim ve doğru yolu bulduğum zamandır Beni kendimden başka bir hidayetçi doğru yola iletti Var gücümle kovduğum bir kimse beni Allah'a nail etti Muhammed'e iman etmek isteyen her kimseyi ondan uzaklaştırıyordum Her ne kadar Muhammed'in soyuna intisab etmesem de onun soyunu iddia ediyordum Onlar, hevalarıyla konuşmayan kimselerdi Her ne kadar görüş sahipleri kınanıyor ve yalanlıyorsa da Oturuşta hidayet edilmedikçe Kavim ile birlikte uzaklaşacak değilim, Sakif kabilesine onlarla savaşmak istemediğimi söyle Onlara benden başkasını tehdit etmelerini söyle Amir'e isabet eden kimsenin ordusunda değildim Dilimin ve elimin yaptığı bir şey de değildi Uzak diyarlardan gelen kabilelerdir Siham ve Sürdud'dan gelen gariplerin ellerinden çıkan atlar ve develerdir. "

 

Ravi der ki: Rivayet edildiğine göre Ebu Süfyan: "Var gücümle kovduğum bir kimse beni Allah'a nail etti" beytini okuyunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun göğsüne vurdu ve: "Sen mi beni var gücünle kovdun'' buyurdu.

 

 

 

Ebu'l-Velid Said bin Mina der ki: Hudeybiye barışını pekiştirip süresini uzatmak için Medine'ye gelen Mekkeliler, işlerini tamamlayıp geri döndüklerinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'ye gitmek için Müslümanlara emir verdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Merru'z-Zahran'a vardığında Akabe denilen yerde konakladı. Sonra toplayıcıları misvak ağacı yemişini toplamaya gönderdi. Sinan bin ismail der ki: Said'e: "Toplayacakları şey nedir?" diye sorduğumda: "Misvak ağacının meyvesidir" karşılığını verdi. Sonra Ebu'l-Velid Said bin Mina şöyle devam etti: "Meyve toplamaya gidenler arasında ibn Mes'ud da vardı. Onlardan biri iyi bir taneyi topladığında onu ağzına atıyordu. Oradakiler meyve toplamak için ağaca çıkmakta olan ibn Mes'ud'un bacaklarının inceliğine bakıp gülüyorlardı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onun bacaklarının inceliğine mi şaşıyorsunuz? Canım elinde olana yemin olsun ki onun o iki bacağı terazide Uhud dağından daha ağır gelir" buyurdu. ibn Mes'ud ne topladı ise Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdi. Topladığı şeylerin en iyilerini de ağzına götürüyordu. Bu sebeple de şöyle dedi (şu beyti okudu): "Topladıklarım bunlardır ve iyileri de ağzımdadır Çünkü her meyve toplayanın eli kendi ağzındadır."

 

 

 

Cabir bin Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Merru'z-Zahran'da idik ve misvak ağacı yemişi topluyorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Siyah olanını toplamaya bakın. Çünkü o daha hoştur" buyurdu. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Sen koyun güttün mü?" diye sorulunca: "Evet, koyun gütmemiş hiçbir peygamber yoktur" karşılığını verdi. Bu olay Bedir gününde Cuma günü Ramazan ayının bitmesine on üç gün kala vuku bulmuştu.

 

Buhari, Sahih'de Yahya bin Bukeyr kanalıyla muhtasar olarak rivayet etmiş ve olayın vuku bulduğu tarihi zikretmemiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Merru'z-Zahran'da Konaklaması; Ebu Süfyan bin Harb'ın, Hakim bin Hizam'ın ve Budeyl bin Verka'nın Ele Geçirilmesi; Müslüman Olmaları; Mekke Halkına Şartlı Olarak Eman Verilmesi; Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlarla Birlikte Mekke'ye Girmesi ve Yüce Allah'ın, Resulünü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vaat ettiği Şeylerde Tasdik Etmesi