DELAİLU NÜBÜVVE |
HAYBER SAVAŞINA DAİR BÖLÜMLER |
Hayber'in Fethinde
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Duası, Bazı Kalelerde Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Peygamberliğine işaret Eden Olayların
Gerçekleşmesi
Abdullah bin Ebi Bekr
bin Hazm, Eslem kabilesinden birilerinden bildiriyor:
Eslem kabilesinin Sehm
oğullarından bazıları Hayber'de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Açlıktan kırıldık ve elimizde
yiyecek hiçbir şey yok" dediler. Ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanında kendilerine verebileceği bir şey bulamadılar. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem):
"Allahım!
Durumlarını ve hiçbir şeye sahip olmadıklarını biliyorsun. Bende de onlara
verebileceğim bir şey yok. İçinde en fazla yiyecek ve yağın bulunduğu kalenin
fethini onlara müyesser eyle'' diye dua etti.
Sabah vakti saldırıya
geçildiğinde içinde en fazla yiyecek ve yağın bulunduğu Sa'b bin Muaz kalesi
fethedildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların bazı kalelerini
fethedip mallarından da bir kısmını ele geçirince Yahudiler en son fethedilen
Vatih ile Sülalim kalelerine sığındılar. Bu kalelere sığındıktan sonra
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları on buçuk gün muhasara altında
tuttu.
Vakıdi der ki: Yahudiler
Naim ile Sa'b bin Muaz kalelerinden ayrılıp Zübeyr kalesine geçtikleri zaman
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları orada üç gün boyunca kuşatma
altında tuttu. Bu kale de büyük bir kaya üzerine kurulu çok sağlam bir kaleydi.
Muhasara sırasında Yahudilerden Gazal adında bir adam geldi ve: "Ey
Ebu'l-Kasım! Bana güvence vermen karşılığında Natat ahalisinden yana seni
rahatlatıp Şak ahalisine ulaştıracak bir yol gösterebilirim. Zira Şak ahalisi
senden korkularından ölmek üzereler" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ailesi ve malı konusunda ona güvence verince Yahudi adam şöyle dedi:
"Onları bir ay boyunca kuşatma altında tutsan dahi etkilenmeyecekler. Zira
yer altında su kanalları var. Gece vakti bu kanallara çıkıp sularını içiyor ve
kalelerine geri dönüyorlar. Bu şekilde de senden korunmuş oluyorlar. Şayet su
kanallarını kesersen kaleden çıkmak zorunda kalacaklar."
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) su kanallarına gidip onları kestirdi. Suları
kesilen Yahudiler de kaleden çıkıp savaşmak zorunda kaldılar.
Şiddetli bir çarpışma
sonucunda Müslümanlardan bir kişi ölürken Yahudilerden on kişi öldürüldü. Bu
şekilde Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O kaleyi fethetmiş oldu. Bu kale de
Natat ahalisinin son kalesiydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bu
kaleyi ele geçirince Şak ahalisine yöneldi.
Ebu Ufeyr Muhammed bin
Sehl bin Ebi Hayseme der ki: Şak ahalisinin bir kaç tane kalesi vardı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların üzerine gittiğinde ilk olarak
Ubey kalesinden başladı. Semvan kalesinde kale ahalisiyle şiddetli çarpışmalar
oldu. Bir ara Yahudilerden Gazal adında bir adam çıkıp:
"Benimle kim
savaşır?" diye meydan okudu. Habbab bin el-Münzir karşısına çıktı.
Karşılıklı bir iki kılıç salladıktan sonra Habbab bir kılıç darbesiyle Gazal'ın
sağ kolunu orta yerinden kesti. Kılıç Gazal'ın elinden düştü. Savunmasız
kalınca kaleye doğru kaçmaya başladı. Ancak Habbab ona yetişti ve her iki baldırına
da bir kılıç darbesi indirdi. Yere düşünce de saldırıp onu öldürdü.
Sonra Yahudilerden başka
bir adam çıktı ve: "Karşıma kim çıkar?" diyerek meydan okudu.
Karşısına Cahş ailesinden bir Müslüman çıktı. Yahudi adam bu müslümanı
öldürünce yerinden ayrılmadı ve karşısına başka birinin çıkmasını istedi. Bunun
üzerine karşısına Ebu Dücane çıktı. Ebu Dücane miğferinin üzerine kırmızı bir
bez bağlamıştı ve kibirli bir şekilde yürüyordu. Bir kılıç darbesiyle Yahudi
adamın ayaklarını kesti. Sonra üzerine saldırıp tamamen öldürdü ve zırhı ile
kılıcını aldı. Bunlarla birlikte Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geldikten sonra Yahudiler meydan okumayı kestiler. Müslümanlar bu durumu
görünce tekbirler getirip kaleye saldırıya geçtiler.
En önde Ebu Dücane,
kaleye girdikleri zaman içerde kadınlar, eşyalar, koyunlar ve yiyecek buldular.
Müslümanlar kaleye girince Yahudi savaşçılar kaçmaya başladılar. Kertenkeleler
gibi kale duvarlarından tırmanıp Şak'taki Nizar kalesine sığındılar. Natat'tan
kaçıp kurtulanlar da bu kaleye gelince kapıları kapatıp savunmaya geçtiler.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabıyla birlikte bu kaleye de saldırdı. Şak ahalisi içinde
Müslümanlara karşı en fazla ok ile taşı bunlar attı. Atılan oklardan bazıları
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) giysisine takıldı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunları giysisinden çıkarıp topladı. Sonra yerden
aldığı bir avuç çakıl taşını kalelerine doğru savurdu. Kale sarsılıp yere
batmaya başladı. Bu şekilde Müslümanlar kaleye girip Yahudileri elleriyle
yakaladı.
Aynı isnadla Vakıdi,
hocalarından naklediyor: Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Ketibe, Vatıh ve Sülalim ahalisinin bulunduğu Ebu'l-Hukayk kalesine yöneldi.
Yahudiler bu kalede de savunma amaçlı gerekli olan her türlü tedbiri aldılar.
Daha önce Natat ve Şak'ta hezimete uğrayanlardan kaçanlar da Ketibe'de bulunan
Kamus kalesine gelip savunmaya destek oldular. Kamus kalesi de Vatıh ve
Sülalim'deki en sağlam kaleydi.
Bu kalelere sığınanlar
uzun bir süre dışarıya çıkmayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
mancı nık kurup saldırmayı düşündü. Yahudi ler, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yirmi dört günlük kuşatması altında kesin olarak
öldürüleceklerini anladıklarında ibn Ebi'l-Hukayk, Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) haber gönderip anlaşmak istediğini söyledi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu teklife: ''Evetr karşılığını verdi.
Bunun üzerine ibn
Ebi'l-Hukayk kaleden çıkıp Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
anlaştı. Anlaşmaya göre Yahudilerin askerlerine dokunulmayacak, çoluk
çocuklarını alıp Hayber'den başka bir yere gideceklerdi. Sadece üzerindeki
giysilerle çıkacak geride kalan mallar, araziler, altınlar, gümüşler, hayvanlar
ve kap kacak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bırakılacaktı. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Mallarınızdan herhangi bir şeyi gizleyecek
olursanız Allah'ın ve Resulü'nün vereceği güvence de ortadan kalkacaktır''
buyurunca bu şartlar üzerinden anlaşma yapıldı.
ibn ishak der ki:
Muhammed bin Mesleme el-Ensari'nin oğullarından biri Miknef de aynı şeyi bana
bildirdi- ailesinden yetiştiği birinden naklen bize şunu anlattı: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hayber Yahudilerini Vatih ve Sülalim kalelerinde
kuşatma altında tuttu. Yahudiler öldürüleceklerinden emin olunca Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), kanlarının dökülmemesini ve başka bir bölgeye
göç etmelerine izin vermesini istediler. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu tekliflerini kabul etti.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) o kale dışında da Şak, Natat ve Ketibe kalelerini mallarıyla
birlikte ele geçirmişti. Fedek ahalisi bunu duyunca onlar da Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber gönderip mallarını geride bırakmak şartıyla
kanlarının dökülmemesini ve başka bir bölgeye göç etmelerine izin vermesini
istediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların da teklifini kabul
etti.
Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ile Yahudiler arasındaki bu anlaşmada Harise oğullarından biri olan
Muhayyisa bin Mes'ud aracılık etti. Hayber ahalisi bu şartlar üzerinden kaleden
çıktıklarında: "Biz bu malları sizden daha iyi bilir ve onlara sizden daha
iyi bakarız" diyerek Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), mallarının
yarısının kendilerine verilmesini istediler. Resulullah da (Sallallahu aleyhi
ve Sellem):
''istediğimiz zaman
sizleri bölgeden çıkarabilmemiz şartıyla kabul ediyorum'' diyerek anlaştı.
Fedek ahalisi de aynı şart üzerinden Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ile anlaştı. Bundan dolayı Hayber malları Müslümanlar arasında ganimet iken,
Fedek malları herhangi bir savaş verilmeden kazanıld ığı için Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şahsi payı (fey) oldu.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: