DELAİLU NÜBÜVVE |
HAYBER SAVAŞINA DAİR BÖLÜMLER |
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'e Gidişi, Oraya Varışı, Savaş Öncesi
Hayber'in Fetih Müjdesini Ashabına Vermesi
Süveyd bin en-Nu'man
bildiriyor: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte
Hayber'e çıktım. Hayber'in alt taraflarında bir yer olan Sahba'ya ulaştığımızda
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikindi namazını kıldırdı. Daha sonra
mevcut azıkların getirilmesini söyledi, ancak sevikten başka bir şey gelmedi.
ıslatılmasını söyledikten sonra hem kendisi yedi, hem de biz yedik. Akşam
namazına kalkarken ağzını çalkaladı. Biz de ağzımızı çalkaladık. Sonra
abdestimizi tazelemeden bize namazı kıldırdı."
Buhari, Sahih'de
Abdullah bin Mesleme el-Ka'nebı'den rivayet etmiştir.
Seleme bin el-Ekva'
anlatıyor: Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber Hayber'e doğru
yola çıktık. Gece boyu yol aldık. Müslümanlardan biri Amir bin elEkva'ya:
"Bize bazı şiirlerinden dinletmez misin?" dedi. Amir de şair
birisiydi. Bunun üzerine Amir müslümanları şu sözlerle coşturmaya başladı:
"Allahım!
Olmasaydın doğru yolu bulamazdık Sadaka veremez namazı kılamazdık Bizi yoluna
feda kıl! Bağışla günahlarımızı Düşman karşısında sabit kıl ayaklarımızı
Sükuneti indir bize Çağrıldığımız zaman hemen karşılık verirken Düşmansa
yaygaralarla geliyor üzerimize."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Bu coşturan kim?" diye sorduğunda:
"Amir'" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Allah ona rahmet etsin!" buyurdu. Bunu duyan bir adam: "Ey
Allah'ın Resulü! Şahadet ona vacip oldu! Keşke bizleri ondan biraz daha
faydalandırsaydın" dedi.
Sonunda Hayber'e ulaştık
ve Yahudileri kuşatmaya aldık. Kuşatma sırasında şiddetli bir açlığa maruz
kaldık. Sonrasında Yüce Allah fethini ihsan etti. Fethin akşamı Müslümanlar
birçok ateş yaktılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu
ateşler de ne? Ne için bu ateşleri yaktınız?" diye sorunca: "Et
için" dediler. "Hangi et?'' diye sorduğunda da: "Ehli eşeklerin
eti" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onları dökün
ve kazanları kırın!" buyurdu. Adamın biri: "Ey Allah'ın Resulü!
Kazanları döküp yıkasak olmaz mı?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem): "Öyle de yapabilirsiniz" buyurdu.
Sonrasında her iki taraf
da savaş düzenine girdi. Amir'in kılıcı kısaydı.
Kılıcıyla bir yahudinin
bacağına vurmak istedi. Ancak kılıç geri dönerek keskin tarafı Amir'in dizine
isabet etti. Amir'in ölümü de bundan oldu.
Savaş dönüşü Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni düşünceli görünce elimden tuttu ve:
"Neyin var?'' diye sordu. Ona: "Anam babam sana feda olsun!
Müslümanlar, Amir'in amelinin heba olduğunu söylüyorlar" dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim söylüyor?'' diye sorunca, ona:
"Filan kişi, falan kişi ve Esid bin Hudayr el-Eslemi" dedim.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu söyleyen yanılmış! Bilakis
ona iki kat sevap vardır'' buyurdu ve iki parmağını yan yana getirip ekledi:
"O hem cahid, hem de mücahiddtir ve onun gibi bu ikisini bir arada taşıyan
pek az Arap vardır.''
Müslim, Sahih'de
Muhammed bin Abbad'dan ve Buhari ise Abdullah bin Mesleme kanalıyla Hatim'den
rivayet etmiştir.
Enes bin Malik der ki:
Hayber'e gece vakti ulaştık. Sabah olup da sabah namazını kıldıktan sonra
Müslümanlar bineklerine binip yola koyuldular. Hayber Yahudileri ise her
zamanki gibi kazmaları ve küfeleriyle tarlalarına çıktılar. Nebi'i (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) görünce de: "Muhammed! Vallahi de Muhammed ve
ordusu!" deyip şehre geri kaçmaya başladılar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şehre girince: ''Allahu Ekber! Hayber harab olacaktır! Allahu Ekber!
Hayber harab olacaktır! Zira biz bir topluluğun meydanına indiğimiz zaman
uyarılanların günü çok fena olur!'' buyurdu. Ben Ebu Talha'nın bineğinin
arkasına binmiştim. Giderken ayağım Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ayağına değiyordu.
Ravi Ebu Hatim der ki:
Muhammed bin Abdillah el-Ensari'ye: "Hamıs ne anlama gelmektedir?"
diye sorduğumda: "Ordu, asker anlamındadır" dedi.
Enes bin Malik
bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'e çıktığı zaman
oraya gece vakti ulaştı. Bir topluluğun üzerine giderken de gece vardığı zaman
saldırmaz, sabahı beklerdi. Sabah olunca Hayber Yahudileri her zamanki gibi
kazma ve küfeleriyle işlerine çıktılar. Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) görünce: "Muhammed! Vallahi de Muhammed ve ordusu!" deyip
şehre geri kaçmaya başladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Allahu Ekber! Hayber harab olacaktır! Zira biz bir topluluğun meydanına
indiğimiz zaman uyarılanların günü çok fena olur!" buyurdu.
Buhari, Sahih'de
Abdullah bin Yusuf kanalıyla Malik'ten ve Buhari ile Müslim, Abdulaziz bin
Suheyb ve başkası kanalıyla Enes'ten rivayet etmişlerdir.
Ebu Mervan el-Eslemi,
babası kanalıyla dedesinden bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte Hayber'e doğru yola çıktık. Hayber'e yakın bir yere ulaşıp
üst taraflarına geldiğimizde Müslümanlara: ''Durun!" buyurdu. Herkes
durunca: ''Ey yedi kat gök ve onun gölgelendirdiklerinin Rabbi! Ey yedi kat yer
ve onun barındırdıklarının Rabbi! Ey şeytanların ve onların saptırdıklarının
Rabbi! Senden bu şehrin ve halkının hayrını diliyoruz. Bu şehrin, şehrin
halkının ve içinde bulunanların şerrinden de sana sığınıyoruz" diye dua
etti. Sonra da: "Allah'ın adıyla ilerleyin!" buyurdu.
Enes bin Malik der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastaları ziyaret eder,
cenazelere katılır, kölelerin davetine icabet eder ve merkeplere binerdi.
Kurayza ve Nadir oğullarıyla yapılan savaşlarda da bir merkebe binmişti. Hayber
savaşında da yuları da, çulu da hurma lifinden bir merkebe binmişti.''
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: