DELAİLU NÜBÜVVE |
HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA DAİR BÖLÜMLER |
Necd Müfrezesi
Ebu Hureyre anlatıyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Necd taraflarına bir süvari birliği gönderdi.
Birlik, Yemamelilerin efendisi olan, Hanife oğullarından Sumame bin Usal adında
birini yakalayıp getirdi ve onu Mescid'in direklerinden birine bağladılar.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına çıkınca: "Ey Sumame! Ne
haber?'' diye sordu. Sumame: "iyilik ey Muhammed! Şayet beni öldürürsen,
kanı yerde bırakılmayacak birini öldürmüş olursun. iyilik edersen de bunu sana
karşılıksız bırakmayacak birine iyilik etmiş olacaksın. istediğin malsa, söyle!
istediğin kadarı sana verilecektir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onu öylece bıraktı.
iki gün sonra yanına
geldi ve: "Ey Sumame! Ne haber?'' diye sordu.
Sumame: "Daha önce
dediğim gibi. Şayet iyilik yaparsan bunu sana karşılıksız bırakmayacak birine
iyilik etmiş olacaksın, öldürürsen de kanı yerde kalmayacak birini öldürmüş
olursun. Şayet mal istiyorsan söyle, sana istediğin kadar mal verilsin"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sumame'yi serbest
bırakın!" buyurunca da serbest bırakıldı.
Serbest bırakılan
Sumame, Mescid'e yakın bir hurmalığa gitti, yıkandıktan sonra da gelip Mescid'e
girdi. "Allah'tan başka ilah olmadığına Muhammed'in de O'nun kulu ve
Resulü olduğuna şahadet ederim" diyerek Müslüman oldu ve şöyle devam etti:
"Ey Muhammed! Vallahi şu yeryüzünde benim için senin yüzünden daha
sevimsiz bir yüz yoktu. Oysa şu an yüzün bana en sevimli yüz oldu. Vallahi en
çok senin dininden nefret ediyordum, oysa şu an dinini diğer tüm dinlerden daha
çok seviyorum. Vallahi senin memleketin, diğer memleketler arasında en çok
nefret ettiğim yerdi. Şu an en çok sevdiğim yurt oldu. Askerlerin beni
yakaladığında ben umreye niyetlenmiştim. Ne buyurursun?"
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hazırlanmasını ve umre yapmasını söyledi.
Mekke'ye geldiği zaman
biri ona: "Ey Sumame! Sen de mi dininden çıktın?" diye sorunca,
Sumame: "Hayır, ama Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraber
Müslüman oldum ve Allah'a yemin olsun ki bundan sonra Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) izni olmadan Yemame'den size tek bir buğday tanesi bile
gelmeyecektir!'' karşılığını verdi.
Buhari, Sahih'de
Abdullah bin Yusuf kanalıyla Leys'ten ve Müslim ise Kuteybe kanalıyla Leys'ten
rivayet etmiştir, Yine Müslim, Abdulhamid bin Cafer kanalıyla Said
el-Makburı'den bu şekilde aktarmıştır.
Muhammed bin ishak bin
Yesar ise bunu Makburı'den rivayet ederken Sumame'nin yakalanması konusunda
onlara muhalefet etmiş, kendi yanından Sumame'nin önceden Müseylime'nin elçisi
olarak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğini, Resulullah'ın da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu ele geçirmek için dua ettiğini zikretmiştir.
Sonrasında Muhammed bin
ishak, Ebu Hureyre'den naklen anlatıyor: Sumame bin Usal el-Hanefi'nin Müslüman
olmasına gelince; Sumame henüz bir müşrik iken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) canına kastetmiş, Allah Resulü de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
ele geçirmek için Allah'a dua etmişti. Sumame henüz müşrik iken umre için yola
çıktı. Medine'ye geldiğinde nereye gideceğini bilemedi ve yakalanıp
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirildi. Nebi (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) emrederek Mescid'in direklerinden birine bağlandı. Bir ara
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına çıkıp: "Ey Sumam! Ne
haber? Yüce Allah seni elime düşürdü mü?" buyurunca, Sumame: "Ey
Muhammed! Dediğin oldu! Şayet beni öldürürsen, kanı yerde bırakılmayacak birini
öldürmüş olursun. Affedersen bunu sana karşılıksız bırakmayacak birini affetmiş
olacaksın. istediğin malsa da istediğin kadarı sana verilecektir" dedi.
Sumame böyle deyince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bırakıp yoluna devam etti. Diğer
gün sabah yine yanına geldi ve: "Ey Sumam! Ne haber?" diye sordu.
Sumame: "iyilik ey Muhammed! Şayet beni öldürürsen, kanı yerde
bırakılmayacak birini öldürmüş olursun. Affedersen bunu sana karşılıksız
bırakmayacak birini affetmiş olacaksın. istediğin malsa da istediğin kadarı
sana verilecektir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine onu
öylece bıraktı.
Biz yoksullar olarak da
kendi aramızda: "Sumame'yi öldürüp de ne olacak? Vallahi fidye olarak
vereceği semiz bir devenin etinden bir öğünlük yemek, bizim için kanının
dökülmesinden daha iyidir" demeye başladık.
Diğer gün sabah
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine yanına uğradı. "Ey Sumam! Ne
haber?'' diye sorunca, Sumame: "iyilik ey Muhammed! Şayet beni öldürürsen,
kanı yerde bırakılmayacak birini öldürmüş olursun. Affedersen bunu sana
karşılıksız bırakmayacak birini affetmiş olacaksın. istediğin malsa da
istediğin kadarı sana verilecektir" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ey Sumam! Seni affettim" buyurdu.
Sumame serbest
bırakılınca Medine bahçelerinden birine gitti. Bu bahçede yıkanıp temizlendi.
Giysilerini yıkadı. Sonra da ashabıyla birlikte Mescid'de oturan Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed!
Şimdiye kadar en sevmediğim yüz senin yüzündü. En nefret ettiğim din senin
dinindi. En sevmediğim belde de senin beldendi. Şimdi ise en sevdiğim yüz senin
yüzün, en sevdiğim din senin dinin, en sevdiğim belde de senin belden oldu.
Allah'tan başka ilah olmadığına Muhammed'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna
şahadet ederim. Ey Allah'ın Resulü! Eski dinimde iken umreye niyetlenmiştim.
Allah sana hayırlar ihsan etsin! izin ver de umremi tamamlayayım."
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona izin verip umreyi nasıl yapması gerektiğini öğretti. Bu
şekilde Sumame umre için yola çıktı. Mekke'ye geldiğinde Kureyşliler onun
Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dini hakkında konuştuğunu duydular
ve: "Sumame dininden çıktı!" demeye başladılar. Sumame: "Vallahi
dinden çıkmadım, fakat Müslüman oldum. Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
tasdik edip ona iman ettim. Sumame'nin canı elinde olana yemin olsun ki hayatta
olduğum sürece Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin vermeden (Mekke'ye
bağlı kasabalardan biri olan) Yemame'den size tek bir tahıl tanesi bile
gelmeyecek" dedi ve memleketine gitti.
Memleketine döndükten
sonra Mekke'ye erzak taşınmasına engel oldu.
Bundan dolayı
Kureyşliler sıkıntılara maruz kaldı. Kureyşliler Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) mektup yazıp aradaki akrabalık bağları hatırına erzak
taşınmasına izin vermesi için Sumame'ye mektup yazmasını istediler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu isteklerini yerine getirdi.
Ebu Hureyre der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrederek Sumame odanın
direklerinden birine bağlandı ve üç gün boyunca bağlı kaldı ... "
Sonrasında ravi söz
konusu hadisi zikreder. Burada hadisi Yunus bin
Bukeyr, Muhammed bin
ishak'tan, o da hocalarından nakletmiş gibi görünmektedir. Sumame'nin yakalanma
şekli konusunda Leys bin Sa'd ve ona mutabaat edenlerin rivayeti daha sağlam
durmaktadır. Sumame'nin fidye vermesi konusunda Muhammed bin ishak'ın Ebu
Hureyre ve başkalarından olan rivayeti de Ebu Hureyre'nin bu olaya şahit
olduğunu bize göstermektedir. Ebu Hureyre de Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) yanına Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber'deyken
gelmiştir. Bu da bize Sumame olayının Hayber savaşı ile Mekke'nin fethi
arasında gerçekleştiğini göstermektedir. Doğrusunu da Allah bilir.
ibn Abbas bildiriyor:
ibn Usal el-Hanefi esir olarak Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirildi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu serbest bırakınca Müslüman olup
Mekke'ye gitti. Sonra Yemame'ye döndü ve Mekke ahalisine erzak ulaşmasına engel
oldu. Aç kalan Kureyşliler yün ile kanı karıştırarak yemeye başladılar. Ebu
Süfyan bin Harb, Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Sen alemlere
rahmet olarak gönderildiğini söylemiyor musun?" diye sordu. Allah Resulü:
"Evet, söylüyorum" karşılığını verince, Ebu Süfyan: "Ama
babaları kılıçla, çocukları da açlıkla öldürdün!" dedi. Bunun üzerine Yüce
Allah: "And olsun ki biz onları azabla yakalamıştık, yine de Rablerine
boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı"[Mü'minun 76] ayetini indirdi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Vakıdiye
Göre Hicri Altıncı Yılda Gerçekleşen Müfrezeler