DELAİLU NÜBÜVVE |
HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA DAİR BÖLÜMLER |
Vakıdiye Göre Hicri
Altıncı Yılda Gerçekleşen Müfrezeler
Vakıdi der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye gelişinin altıncı yılında Rebiulevvel
(veya Rebiulahir) ayında Ukkaşe bin Mihsan el-Esedi komutasında dört yüz
kişilik bir birliği Gamr'a gönderdi. içlerinde Sabit bin Akram ve Siba' bin
Vehb de vardı. Hızlıca yol aldılar, fakat Esed oğulları bunu haber alınca
oradan kaçtılar. Ukkaşe onların su kaynaklarına indi ve öncü birliklerini
gönderdi. Sürülerinden bazılarına yetişip iki yüz deve ele geçirdiler. Bu
develeri sürüp Medine'ye getirdiler.
Aynı yılın içinde Ebu
Ubeyde bin el-Cerrah komutasında kırk kişilik bir birliği Kassa'ya gönderdi.
Gece vakti yol aldıktan sonra sabah vakti henüz ortalık aydınlanmadan
Zu'l-Kassa'ya ulaştı ve baskın düzenlendi. Dağlara doğru kaçmalarından dolayı
sadece bir adam yakalayabildiler. Bu adam da Müslüman olunca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu serbest bıraktı.
Yine Medine'ye gelişinin
altıncı yılında, Rebiulevvel ayında Muhammed bin Mesleme komutasında on kişilik
bir birlik gönderdi. Düşmanlar onların geliş haberini alınca onlara pusu kurdu.
Muhammed ve yanındakiler uykuya dalınca yedikleri baskınla uyandılar.
Arkadaşları öldürülürken Muhammed bin Mesleme yaralı olarak kurtuldu.
Aynı yılın, yani hicri
altıncı yılın içinde Zeyd bin Harise komutasında bir birlik Hamum'a gönderildi.
Zeyd, Müzeyne kabilesinden Halime adında bir kadını yakaladı. Kadın Süleym
oğullarının bulunduğu yeri onlara gösterince çok sayıda deve, koyun ve esir ele
geçirdiler. Esirler arasında Halime'nin kocası da vardı. Zeyd ele
geçirdikleriyle birlikte Medine'ye döndükten sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Halime ile kocasını serbest bıraktı.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) aynı yılın, yani hicri altıncı yılın Cemaziyelevvel ayında
yine Zeyd bin Harise komutasında on beş kişilik bir birliği Tarf'taki Sa'lebe
oğulları üzerine gönderdi. Sa'lebe oğulları Resulullah'ın da (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) gelmiş olmasından korktukları için kaçtılar. Zeyd onların
sürülerinden yirmi deve ele geçirdi. Çıkışından dört gün sonra da Zeyd geri
döndü.
Aynı yılın, yani hicri
altıncı yılın Cemaziyelevvel ayında yine Zeyd bin Harise komutasındaki bir
birliği İs üzerine gönderdi. Ebu'l-As'ın elindeki mallar bu müfrezede ele
geçirilmişti. Ebu'l-As, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı
Zeyneb'e sığınınca Zeyneb onu himaye etti.
Vakıdi der ki: Musa bin İbrahim,
babasından naklediyor: Dihyetu'l-Kelbi, Kayser'in yanından dönerken Kayser ona
bir miktar mal ve giyecek vermişti. Hısma'ya ulaştığı zaman Cüzam kabilesinden
bazıları yolunu kesti ve kendisinde ne varsa hepsini aldılar. Döndüğünde henüz
evine uğramadan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve
olanları anlattı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zeyd
bin Harise'yi bir birlikle Hısma kabilesinin üzerine gönderdi.
Vakıdi der ki: Abdullah
bin Cafer, Yakub bin Utbe'den naklediyor: Hz. Ali yüz kişilik bir birlikle
Fedek'te bulunan Sa'd bin Bekr oğullarından bir kabilenin üzerine gitti. Zira
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onların Hayber Yahudilerine yardım
etmek için adam topladıkları haberini almıştı. Hz. Ali geceleri yol alıp
gündüzleri gizlendi. Onların bir casuslarını da yakaladı. Casus, Hayber
hurmalarını kendilerine verme karşılığında Hayber Yahudilerine yardım etme
teklifi götürdüğünü itiraf etti.
Vakıdi der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hicri altıncı yılın Şaban ayında
Abdurrahman bin Avf komutasında bir birliği Dumetu'l-Cendel'e gönderdi ve ona:
"Boyun eğmeleri halinde reislerinin kızıyla evlen'' buyurdu.
Dumetu'l-Cendel ahalisi Müslüman olunca Abdurrahman reislerinin kızı Tamadur
binti'l-Asba' ile evlendi. Tamadur, Abdurrahman'ın Ebu Seleme adındaki oğlunun
annesidir. Tamadur'un babası Dumetu'l-Cendel ahalisinin reisi ve hükümdarıydı.
Vakıdi der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hicri altıncı yılın Şevval ayında
Kürz bin Cabir el-Fihri komutasında yirmi kişilik bir birliği Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) çobanını öldürüp develeri sürüp giden Ureyneliler
üzerine gönderdi."
ibn ishak, Ebu'l-As
kıssasını Abdullah bin Ebi Bekr bin Muhammed bin Hazm kanalıyla şöyle anlatır:
Ebu'l-As bin er-Rabi' ticaret için Şam'a çıktı. Yanında Kureyşlilere ait emanet
ticaret eşyası da götürmüştü. Şam dönüşü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) birliği ile karşılaşınca Müslümanlar onun kervanını önlerine katıp
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu malları aralarında paylaştırdı. Ebu'l-As da Medine'ye gelip
Zeyneb'in evine girdi ve ona sığındI. Zeyneb'e Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), ele geçirilen hem kendi, hem de başkalarına ait olan
malların iade edilmesini istemesini söyledi.
Bu talep üzerine
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söz konusu birliğe katılanları yanına
çağırdı ve: "Bildiğiniz gibi bu adam bizden biri. Siz de hem onun, hem de
başkalarının onda bulunan mallarını ele geçirdiniz. Bu mallar Yüce Allah'ın
sizlere ihsan ettiği bir ganimettir. Ama siz de uygun görürseniz mallarını geri
verin. Yok eğer size uygun değilse mallar sizin hakkınızdır'' buyurdu. Onlar
da: "Tabi ki mallarını geri veririz" dediler.
Ardından herkes ne
almışsa geri getirip vermeye başladı. Öyle ki kimi su tulumu, kimi kap kacak,
kimi de ip getirip veriyordu. Az çok demeden ondan ne alınmışsa hepsi de
getirilip verildi. Sonrasında Ebu'l-As, Mekke'ye gitti. Herkese kendi malını
verip bitirdikten sonra: "Ey Kureyşliler! Bende malı olan kaldı mı?"
diye sordu. "Hayır! Hakkımızı tamamıyla ve fazlasıyla verdin. Allah da
sana hayırlar versin" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Ebu'l-As:
"Vallahi yanınıza gelene dek Müslüman olmama engel olan şey mallarınıza el
koymak için Müslüman olduğumu düşünmenizdir. Bilin ki Allah'tan başka ilah
olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna şahadet ediyorum"
dedi.
Musa bin Ukbe ise bu
kıssayı naklederken Ebu'l-As'ın mallarını barış zamanında Ebu Basir'in aldığını
zikretmiştir ki bir sonraki konuda inşaallah bu rivayeti aktaracağız.
Ureynelilerin kıssasını
ise Katade, Enes bin Malik'ten naklen şöyle anlatır:
"Ukl ile Ureyne kabilelerinden
bazı insanlar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiler ve: ‘‘Ey
Allah'ın Resulü! Biz hayvancılıkla uğraşıyoruz, köyde oturmaya alışık değiliz.
Medine'nin havası bize ağır geldi’‘ dediler. Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara ufak bir deve sürüsü ve azık
hazırlanmasını emretti, bunları alıp yaylaya gitmelerini, develerin süt ve
sidiğinden faydalanmalarını tavsiye etti. Bunları alıp çıktılar. Harre
yakınlarında bir yere geldiklerinde Müslümanken tekrar küfre döndüler.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çobanını da öldürerek sürüyü
önlerine katıp gittiler.
Resulullah da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşlerinden birilerini gönderdi.
Yakalandıklarında el ve
ayaklarını kestirdi, gözlerine mil çektirdi ve Harre yakınlarında bir yerde o
şekilde ölüme terk edildiler."
Katade der ki: Bize
ulaşana göre "Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde
bozgunculukla uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak
el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir
rezilliktir. Onlara ahirette büyük azab vardır"[Maide 33] ayeti onlar
hakkında nazil olmuştur. Bu olaydan sonra da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) zekata teşvik edip, organların kesilmesini yasaklamıştır.
Buhari ve Müslim,
Sahih'de Said bin Ebi Arube'den rivayet etmişlerdir.
Bazıları bunu ibn Ebi
Arube'den naklederken: "Ukl veya Ureyne kabilelerinden bazı insanlar"
demiştir. Hemmam, Şu'be ve Hammad bin Seleme ise bunu Katade'den rivayet
ederken "Ureyne kabilesinden bazı insanlar" demişlerdir. Abdulaziz
bin Suheyb de bunu Enes'ten rivayet ederken "Ureyne kabilesinden bazı
insanlar" demiştir. Sabit ve Humeyd de bunu Enes'ten rivayet ederken
"Ureyne kabilesinden bazı insanlar" ibaresini kullanmıştır.
Enes bin Malik der ki:
Ureyne kabilesinden bazıları Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip
Müslüman oldular ve ona biat ettiler. O sırada Medine'de satlıcan hastalığı baş
gösterince: "Ey Allah'ın Resulü! Şu hastalık baş gösterdi. Bize izin
verirsen deve sürülerinin yanına gitmek istiyoruz" dediler. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Olur! Gidip onlarla dolaşın'' buyurdu. Bu
şekilde çıktılar. Ancak iki çobandan birini öldürdüler ve develeri de alıp
gittiler. Diğer çoban ise yaralı bir şekilde geldi ve: "Arkadaşımı
öldürdüler ve develeri de alıp gittiler" dedi. Yanında da Ensar'dan
yirmiye yakın genç vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına iz
süren birini de vererek bu gençleri onların peşinden yolladı. Yakalanıp getirildiklerinde
el ve ayaklarını kestirdi ve gözlerine mil çektirdi.
Müslim, Sahih'de Harun
bin Abdillah bin Malik bin ismail'den rivayet etmiştir.
Ebu Kılabe ise bunu
Enes'ten rivayet ederken "Ukl kabilesinden bazıları" ibaresini
kullanmıştır.
Enes bin Malik
bildiriyor: Ukl kabilesinden bazıları Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gelip Müslüman oldu. Ancak Medine'nin havası onları rahatsız edince
bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylediler. Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem):
"Deve sürülerinin
yanına gidin, süt ve sidiklerinden faydalanın" buyurdu. Denildiği gibi
sürülerin yanına gittiler. Bir süre kaldıktan sonra çobanı öldürdüler ve
develeri sürüp gittiler. Biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip
olanları haber verince peşlerinden adam gönderdi. Güneş henüz tam olarak
yükselmeden yakalanıp getirildiler. Emrederek ateşte çiviler kızdırıldı ve bu
çivilerle onları dağlattı. El ve ayaklarını da kestirdi. Sonra onları Harre'ye
bıraktı. Su istedilerse de bir damla dahi olsa su verilmeden ölüme terk
edildiler.
Buhari, Sahih'de Hammad
ve başkası kanalıyla Eyyub es-Sahtiyani'den rivayet etmiştir.
Cabir bin Abdillah da;.
"Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına Ureyne kabilesinden bazıları
geldi" deyip hadisi tüm uzunluğuyla zikreder. Ancak şu eklemeyi yapar:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşlerinden adam yolladı ve:
"Allahım! Yollarını
şaşırt! Yollarını deve derisinden daha dar kıl" diye dua etti. Yüce Allah onların
yollarını şaşırttı ve yakalandılar. Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
getirildiklerinde el ve ayaklarını kestirdi ve gözlerine de mil çektirdi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hudeybiye'ye Çıkış Tarihi