DELAİLU

NÜBÜVVE

HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA

DAİR BÖLÜMLER

 

Ebu Rafi' Abdullah bin Ebi'l-Hukayk'ın Öldürülmesi

 

ibn ishak'ın dediğine göre Ebu Rafi', Kurayza oğulları savaşı sırasında Hayber'de bulunuyordu. Bazıları ise rivayetlerde geçtiği üzere Hicaz bölgesinde kendisine ait olan bir kalede bulunduğunu söylemiştir.

 

Muhammed bin ishak der ki: "Ebu Rafi' Selam bin Ebi'l-Hukayk, Hendek savaşında Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşı kabileleri örgütleyen kişiydi. Uhud savaşından önce de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) düşmanlığından ve müşrikleri ona karşı kışkırtmasından dolayı Evsliler, Ka'b bin Eşref'i öldürmüştü. Hendek savaşı ile Kurayza oğulları savaşı bittikten sonra Hazrecliler, o sıralarda Hayber'de bulunan Selam bin Ebi'l-Hukayk'ı öldürmek için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onlara izin verdi."

 

Abdullah bin Ka'b bin Malik der ki: "Ensar'dan iki kabile olan Evsliler ile Hazrecliler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için birbirleriyle neredeyse yarışırlardı. Bir kabile bir şey yaptığı zaman diğer kabile de bunun karşılığında bir şey yapmak isterdi. Evsliler Ka'b bin el-Eşref'i öldürünce Hazrecliler, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) düşmanlıkta ona denk olan birini öldürmek için aralarında müzakere ettiler. Bu müzakerede Hayber'de bulunan ibn Ebi'l-Hukayk'ın adını zikrettiler. Onu öldürmek için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin isteyince onlara bu yönde izin verdi. Onu öldürmek üzere Abdullah bin Atik, Ebu Katade, Abdullah bin Üneys, Mes'ud bin Sinan ve Eslem kabilesinin müttefiklerinden biri olan Esved bin Huzai yola çıktı."

 

 

 

ibn ishak der ki: "Sanırım içlerinde Fülan bin Seleme de vardı. Bu grup yola çıktı. ibn Ebi'l-Hukayk'ın yanına vardıklarında içinde bulunduğu evinin ikinci katına çıktılar. Karısı onları fark edince bağırmaya başladı. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları gönderirken kadınları ve çocukları öldürmelerini yasaklamıştı. Bu grubun içinden her biri önce kadına kılıcını çekiyor, sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınları öldürme yasağını hatırlayınca kılıcını indiriyordu. Ardından ibn Ebi'l-Hukayk'ın üzerine saldırdılar. Abdullah bin Üneys kılıcını karnına saplayıp öldürdü."

 

 

 

Bu konuda ibrahim bin Abdirrahman bin Abdillah bin Ka'b bin Malik'in, babasından, onun da annesinden bildirdiğine göre ibn Ebi'l-Hukayk'l ibn Atik yaralamış, ibn Uneys de saldırıp tamamen öldürmüştür. Bazılarına göre onu yaralayan da bir daha saldırıp öldüren de ibn Atik'tir.

 

Doğrusu ise Bera bin Azib'den rivayet edilendir. Bera'nın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'dan bir grubu Ebu Rafi'yi öldürmek için göndermiş, Abdullah bin Atik gece vakti Ebu Rafi' uyurken geçip onu öldürmüştür.

Bunu da Buhari, Sahih'de ishak bin Nasr ve başkası kanalıyla Yahya bin Adem'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Ebu ishak der ki: Bera' nın şöyle dediğini işittim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Rafi'ye, içlerinde Abdullah bin Atik ve Abdullah bin Utbe'nin de bulunduğu bir grup gönderdi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği adamlar kaleye yaklaştıkları zaman Abdullah bin Atik: "Ben gidip kontrol yapana kadar siz burada bekleyin" dedi.

 

Sonrasını Abdullah şöyle anlatır: Kaleye girmek için fırsat kollamaya başladım. Bir ara merkeplerinden birini kaybedince onu aramaya çıktılar. Tanınmaktan korktuğum için başımı örttüm ve def-i hacet yapıyormuşum gibi yere çöktüm. Kapı bekçisi: "Kapıyı kapatmadan içeriye girecekler girsin" diye seslenince ben de girdim ve kapıya yakın olan bir merkep ahırında saklandım.

 

içerdekiler gece Ebu Rafi'nin yanında oturdular. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar sohbet ettikten sonra herkes evine döndü. Sesler kesilip ortalıkta hiçbir hareket kalmayınca ahırdan çıktım. Ahırdayken de bekçinin anahtarları koyduğu deliği görmüştüm. Anahtarları alıp kapıyı açtım. Kimseler beni fark etmesin diye de yavaş yavaş yürüdüm. Evlerin kapılarını dışarıdan kilitledim. Ardından merdivenle Ebu Rafi'nin evine girdim. Evinin içi karanlıktı. Lambayı da söndürdüğü için onun nerede olduğunu bilemedim. "Ey Ebu Rafi'!" diye seslendiğimde: "Kim o?" diye karşılık verdi. Sesin olduğu tarafa gidip karanlıkta kılıcımı ona doğru savurdum. Ancak bundan kurtuldu ve bağırmaya başladı.

Hemen ona yardıma gelmiş gibi yaptım. Sesimi değiştirip: "Ey Ebu Rafi'! Ne oldu?" diye sordum. Bana: "Vay anasına Ne oldu beğenirsin? Biraz önce adamın biri yanıma girip kılıcıyla bana vurdu" karşılığını verdi. Bir daha vurmak için hamle yaptım, ancak yine kurtuldu ve bağırmaya başladı. Bağrışmasına ailesi uyandı.

 

Ardından hemen sesimi değiştirip yine yardıma gelmiş gibi yaptım. Onu sırt üstü uzanırken buldum. Kılıcımı karnına dayayıp bastırdım. Kemiklerinin sesini işittiğimde heyecan içinde yanından çıktım. Merdivene gelip inmek istediğimde düşüp ayağımı burktum. Onu sarıp bağladım ve seher vakti arkadaşlarımın yanına geldim. Onlara: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip müjdeyi verin. Ben ölüm haberini duymadan buradan ayrılmayacağım" dedim.

 

Sabaha doğru ölüm ilanlarını yapan kişi yüksek bir yere çıktı ve: "Ebu Rafi' öldü!" diye seslendi. Kalkıp ayağımın acısını hissetmeden yürümeye başladım. Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) varmadan arkadaşlarıma ulaştım ve müjdeyi verdim.

 

Buhari, Sahih'de Ahmed bin Osman'dan rivayet etmiştir.

 

 

 

Bera anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yahudi Ebu Rafi'ye Ensar'dan bazı adamları gönderdi ve başlarına da Abdullah bin Falan'ı görevlendirdi. Ebu Rafi', Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eziyet eder, ona karşı olanlara da yardımlarda bulunurdu. Hicaz topraklarında kendisine ait bir kalede yaşıyordu. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği adamlar kaleye yaklaştıkları zaman güneş batmış, insanlar sürülerini geri getirmişti. Abdullah, arkadaşlarına: "Siz burada oturup bekleyin. Ben kapıcıya gidip güzel sözler söyleyeyim, belki içeri girebilirim" dedi. Abdullah kapıya yaklaştığında def-i hacet yapıyormuş gibi giysilerine sarındI. insanlar da içeriye giriyordu. Kapıcı ona: "Ey Allah'ın kulu! Gireceksen gir, yoksa kapıyı kapatacağım!" diye seslendi.

 

Abdullah olayı şöyle anlatır: Bunun üzerine içeriye girip bir yerde gizlendim. insanlar da girince kapıcı kapıyı kapattı ve kapının anahtarlarını bir kazığın üzerine astı. Kalkıp anahtarları aldım ve kapıyı açtım. Gece muhabbetleri Ebu Rafi'nin yanında yapılırdı ve kendisine ait olan yüksek katlarda otururdu. Gece muhabbet ettiği misafirleri gidince yanına tırmandım. Açtığım her kapıyı içerden geri kilitledim. içimden: "Bu şekilde insanlar beni fark etseler bile onu öldürmeden bana ulaşamazlar" diye düşündüm.

 

Yanına vardığımda karanlık bir evde ailesinin arasında oturuyordu ve tam olarak evin neresinde olduğunu bilmiyordum. "Ey Ebu Rafi'!" diye seslendim.

 

"Kim o?" diye karşılık verdi. Ben heyecanla ona bir kılıç darbesi indirmek için sese doğru kılıcımı savurdum, ama isabet ettiremedim ve bağırmaya başladı. Hemen evin dışına çıkıp yakın bir yerde pustum. Sonra yanına girip: "Ey Ebu Rafi'! Bu ses de ne?" dedim. "Vayanasını! Evde biri biraz önce bana kılıcıyla vurmak istedi!" karşılığını verdi. Kılıcımla ona bir darbe daha vurdum, ama öldüremedim.

 

Sonra kılıcımın ucunu karnına dayadım ve sırtından çıkacak şekilde bastırdım. Bu şekilde onu öldürdüğümü anladım. Kapattığım kapıları teker teker geri açmaya başladım. Merdivenlerin başına vardığımda ayağımı koymamla kendimi yerde buldum. Mehtaplı bir gecede düşüp ayağımı kırdım. Ayağımı sarığımla sardım ve kale kapısının yanına gidip oturdum. içimden:

 

"Öldüğünü tam olarak öğrenmeden bu gece buradan çıkmayacağım" dedim.

Sabah vakti horoz ötünce ölüm haberlerini ilan eden kişi surların üzerine çıktı ve: "Ebu Rafi' öldü!" diye seslendi. Arkadaşlarımın yanına gidip:

 

"Kurtulduk! Kurtulduk! Yüce Allah, Ebu Rafi'nin canını aldı!" dedim. Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip olanları anlattık. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Ayağını uzat" buyurdu. Ayağımı uzatınca elini üzerine sürdü. Elinin sürdükten sonra ayağım hiçbir şeyolmamış gibi iyileşti.

 

Buhari, Sahih'de Yusuf bin Musa kanalıyla Ubeydullah bin Musa'dan rivayet etmiştir.

 

 

 

Urve der ki: Selam bin Ebi'l-Hukayk, Gatafan kabilesi ile çevre kabilelerden olan Arap müşriklere büyük meblağlar vererek Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşı savaşmak üzere bir araya getirmeye çalışıyordu. Bu çağrıya Gatafan kabilesi tümüyle karşılık verdi. Huyey bin Ahtab da Mekke ahalisini kışkırtıyor, kabilesinin bölge kabilelerden mal ve yardımlar beklediğini, Gatafan kabilesinin çağrıya cevap verdiğini onlara anlatıyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ibn Ebi'l-Hukayk'ı öldürmek üzere Abdullah bin Atik bin Kays bin el-Esved, Ebu Katade bin Rib'l ve Esved el-Huzai'yi gönderdi. Başlarına da Abdullah bin Atik'i geçirdi. Gönderilen bu ekip ibn Ebi Hukayk'ı gece vakti öldürdü.

 

 

 

Musa bin Ukbe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Yahudi Ebu Rafi' bin Ebi'l-Hukayk'ı öldürmek üzere Abdullah bin Atik, Abdullah bin Uneys, Mes'ud bin Sinan bin el-Esved, Seleme oğullarından Ebu Katade bin Rib'i bin Belmeze, Seleme oğullarının müttefiklerinden Esved bin Huzai (başka bir kitapta Necde oğullarının müttefiklerinden olduğu söylenir) ve Burek kabilesinden, Sevad oğullarının müttefiklerinden biri olan Es'ad bin Huram'ı gönderdi. Başlarına da Abdullah bin Atik'i geçirdi. Bu ekip Ebu Rafi'yi Hayber'deki evinde bulup öldürdü.

 

 

 

ibn Şihab'ın bildirdiğine göre de ibn Ka'b şöyle demiştir: Bu ekip geri döndüğünde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) minberin üzerindeydi. Onları görünce: ''Yüzler ak olsun'' buyurdu. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Yüzün daima aktır" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onu öldürdünüz mü?'' diye sorunca, onlar: "Evet!" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kılıcı bana verin'' buyurdu ve verdikleri kılıcı kınından sıyırıp baktı. Sonra da: ''Evet! Kılıcın üzerinde hala kanları duruyor'' buyurdu.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

İbn Nubeyh el-Huzeli'nin Öldürülmesi ve Bu Olayda Peygamberliğe Dair İşaretler