DELAİLU

NÜBÜVVE

HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA

DAİR BÖLÜMLER

 

Kurayza Oğullarının Sa'd bin Muaz'ın Vereceği Hükme Göre Teslim Olması, Sonrasında Erkeklerinin Öldürülmesi, Kadınlar ile Çocuklarının Esir Alınması

 

Ebu Said el-Hudri der ki: Kurayza oğulları Sa'd bin Muaz'ın vereceği hükme razı olarak teslim oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) haber gönderip Sa'd'ın gelmesini istedi. Sa'd bir merkep üzerinde geldi. Mescid'e yakın bir yere ulaştığında Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: "Efendiniz" veya: "Hayırlınız için ayağa kalkın'' buyurdu. Sa'd'a da: "Bunlar senin vereceğin hükme razı olarak teslim oldu" dedi. Sa'd: "Savaşçıları öldürülsün, çoluk çocukları da esir alınsın" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onlar hakkında Allah'ın (veya Melik'in) vermiş olduğu hükmü verdin" buyurdu.

Lafız Affan'ın lafzıdır. Buhari ve Müslim, Sahih'lerinde Şu'be'den rivayet etmişlerdir.

 

 

 

Musa bin Ukbe ve Zühri anlatıyor: Yahudiler durumları konusunda Müslümanlardan bir adamın hüküm vermesini Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) isteyince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ashabımdan dilediğiniz kişiyi seçin" buyurdu. Yahudiler Sa'd bin Muaz'ı seçtiler. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabul edince Yahudiler Sa'd bin Muaz'ın vereceği hükme razı olarak teslim oldular. Teslim olduklarında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) silahlarının alınmasını söyledi. Toplanan silahlar bir çadıra konuldu. Sonra emrederek Yahudiler bağlanıp Usame'nin evinde hapsedildiler.

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Sa'd bin Muaz'a haber gönderip gelmesini söyledi. Dediklerine göre Sa'd palanı liften olan bir merkep üzerinde geldi. Gelirken Sa'd'ın peşine Abduleşhel oğullarından bir adam takıldı ve onunla birlikte yürümeye başladı. Yürürken de Kurayza oğullarının haklarından, müttefikliğinden, Buas savaşlarında kendisine yardımlarından dem vurmaya ve: "Kendilerine şefkat ve merhamet edip acıyacağını umdukları için diğer insanlar içinden hakem olarak seni seçtiler. Onları hayatta bırak ki yeri gelince sana yardımcı olup yanında dursunlar" demeye başladı.

 

Adam bu konuda durmadan konuşmasına rağmen Sa'd ona herhangi bir karşılık vermiyordu. Yaklaştıklarında adam: "Sana söylediklerime neden cevap vermiyorsun?" dedi. Sa'd: "Şu an Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından çekinmeyeceğim bir andır" karşılığını verince adam onun yanından ayrılıp kabilesinin yanına gitti. Kabilesi: "Ne oldu? diye sorunca, adam Sa'd'ın onları hayatta bırakmayacağını, Sa'd'a söylediklerini, Sa'd'ın da cevabını bildirdi.

Sa'd, Yahudilerin savaşçılarının öldürülmesine, çocukları ile kadınlarının esir alınmasına ve mallarının Müslümanlar arasında paylaştırılmasına hükmetti. Söylediklerine göre Sa'd bu hükmü verince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Onlar hakkında Yüce Allah'ın verdiği hükmün aynısını verdin" buyurmuştur.

 

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kurayza oğullarının savaşçılarını öldürttü. Söylendiğine göre de altı yüz savaşçıları vardı. Bu savaşçılar Ebu Cehilin Balat'taki evinin yanında öldürüldü ki o zamanlar henüz taşlık bir yer değildi. Söylendiğine göre onlardan akan kanlar çarşıdaki Zeyt taşlığına kadar ulaşmıştır. Kadınları ve çoluk çocukları esir alındı. Malları da bu savaşa katılan Müslümanlar arasında paylaştırıldı. Bu savaşta Müslümanların otuz altı atlısı vardı. Bu atlılardan her birine ganimetten iki hisse verildi.

Huyey bin Ahtab öldürülmek üzere öne çıkarıldığında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Yüce Allah seni perişan etti mi?" dedi. Huyey: "Beni yendin! Sana karşı olan sert mücadelemde de kendimden başkasını suçlamam" karşılığını verdi. Sonra emrederek boynu vuruldu. Bütün bunlar da Sa'd bin Muazlın gözetiminde yapıldı. Yahudi olan Amr bin Said da esirler arasındaydı. Öldürmek üzere aradıklarında ortalıkta göremediler ve: "Onu bulamıyoruz. Bağlı olduğu ipler de burada! Nasıl kurtulduğunu bilmiyoruz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İçindeki Allah korkusundan dolayı bizden kurtuldu" buyurdu.

 

O sırada Haris bin el-Hazrec oğullarına mensup biri olan Sabit bin Kays bin Şemmas, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Zübeyr ile karısını bana hibe et" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zübeyr ile karısını ona hibe etti. Bunun üzerine Sabit, Zübeyr'in yanına gitti ve: "Ey Ebu Abdirrahman! Beni tanıyor musun?" diye sordu. Zübeyr de o zamanlarda yaşlıydı ve gözleri görmüyordu. Ona: "insan kardeşini tanımaz mı?" karşılığını verince, Sabit:

 

"Daha önce bana yaptığın iyiliğin karşılığını şimdi vermek istedim" dedi. Zübeyr de: "Ver! Zira cömert olan biri kendisine cömertlikte bulunan kişiye bunun karşılığını verir" dedi. Sabit de: "Verdim" karşılığını verdi.

 

Sabit: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) seni bana hibe etmesini istediğimde bunu kabul etti. Ondan dolayı seni esirlikten kurtarıyorum" deyince, Zübeyr:

"Yol göstermede bana yardımcı olacak biri yok! Zira karımı ve oğullarımı aldınız" karşılığını verdi. Sabit, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gitti ve Zübeyr'in karısı ile çocuklarını kendisine hibe etmesini istedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları da Zübeyr'e hibe etti.

 

Sonrasında Sabit, Zübeyr'in yanına gitti ve: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sana karın ile çocuklarını verdi" dedi. Zübeyr malları konusunda:

 

"İçinde hurmalarım bulunan bir bahçem vardı Benim ve ailemin tek geçim kaynağıydı" deyince, Sabit, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip Zübeyr'in bahçesini istedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bahçeyi ona hibe etti. Sabit, Zübeyr'in yanına gitti ve: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aileni ve mallarını sana geri verdi. Sen de Müslüman ol ki selamete eresin" dedi. Zübeyr: "Filan iki kişiye ne oldu?" diye sorup kabilesinden iki kişinin isimlerini söyleyince, Sabit: "Ölüp gittiler. Belki Yüce Allah sana hidayeti verir de hayatta kalman daha hayırlı olur" karşılığını verdi. Zübeyr:

 

"Allah aşkına ve sana yaptığım iyiliklerin hatırına beni de o iki adama kavuşturmanı istiyorum. Onlardan sonra yaşamanın bir anlamı yok" deyince, Sabit bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iletti. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zübeyr'in öldürülmesini emretti.

 

Yüce Allah, Kurayza Oğullarına yönelik hükmünü verip, müminleri o bölgeden yana gelecek tehlikelerden kurtarınca bu konuda Kur'an ayetleri indi. Nazil olan bu ayetlerde düşmana karşı Yüce Allah'ın müminlere ihsan ettiği yardımdan, rüzgarı ve görülmeyen orduları göndermesinden bahsedilmiştir. Zira Müslümanlara hem önlerinden, hem arkalarından düşmanlar saldırıya geçmiş, gözler kaymış, yürekler ağza kadar gelmiş, böyleSi bir musibet karşısında Allah'tan ümitlerini kesmiş, münafıklardan yana büyük sıkıntılara maruz kalmışlardı. Münafıklardan bazıları: "Allah ve Resulü bizi aldattı" derken, bazıları Allah'a ve Resulüne yardım etmek istememiş ve kardeşlerine çağrı yapıp Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uzaklaşmalarını istemişlerdir. Kur'an'da yine onların sert sözlerinden ve böylesi bir sıkıntı karşısında Müslümanları terk etmelerinden bahsedilmiştir.

 

Sonra böylesi bir musibet karşısında Müslümanların sabrı ve sebatından bahsetmiş ve: "Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. işte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir"[Ahzab 23] buyurmuştur. Bu konuda yine: "Allah, inkar edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta müminlere kafi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir"[Ahzab 25] buyurmuştur.

 

Ardından Allah ve Resulü'nün düşmanlarıyla işbirliği yapan Kurayza oğullarından bahsedip: "Allah, kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı''[Ahzab 26] buyurmuştur.

 

Sonra Müslümanların onları öldürmeleri ve esir almalarından bahsedip: "Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı''[Ahzab 27] buyurmuştur.

 

Bu konuda Kur'an'da 29 dokuz ayet nazil olmuştur ki okuyan kişi ayetlerin bu konuda olduğunu bilir. Bu ayetler de: "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi''[Ahzab 9] ayetiyle başlamaktadır.

 

 

 

Urve bin ez-Zübeyr der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kurayza oğullarını uzun süre muhasara altında tutunca sonunda arada bir hakemin tayin edilmesini ve bu hakemin vereceği hükme razı olup teslim olacaklarını söylediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: ''Ashabımın içinden istediğiniz kişiyi seçin'' buyurdu ...

 

Sonrasında ravi olayı Musa bin Ukbe'nin zikrettiği şekilde nakleder. Ancak "Ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı"[Ahzab 27] buyruğunu zikrettikten sonra şu eklemeyi yapar: "Dediklerine göre bu yer Hayber'dir. Bana göre ise Yüce Allah'ın Müslümanlara fethini ihsan ettiği veya kıyamet gününe dek fethini ihsan edeceği her yerdir."

 

 

 

ibn ishak, Kurayza oğullarının Sa'd bin Muaz'ın vereceği hükme razı olup teslim olmalarını, bu konuda Sa'd'ın söylediklerini zikredip şöyle devam eder:

 

Sonrasında Kurayza oğulları teslim oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları Medine'de Neccar oğullarından bir kadın olan Zeyneb binti'l-Haris'in evinde toplayıp hapsetti. Ardından Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'de içinde bir hendeğin bulunduğu Henadik çarşısına çıktı. Bu çarşı bugün hala Medinelilerin kullandığı bir çarşıdır. Sonra bu Yahudilerin getirilmesini emretti. Sırayla getirilen Yahudilerin boyunlarını hendeğin başında vurdu.

 

içlerinde de Allah düşmanı Huyey bin Ahtab ve Ka'b bin Esed de vardı. Ka'b kabilenin reisiydi ve Yahudileri sırayla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi götürüyordu. Kurayza oğullarından orada sekiz yüz veya dokuz yüz kişi vardı. Fazla olduklarını iddia edenler de sayılarının sekiz yüz ile dokuz yüz arasında olduğunu söyler. Yahudiler Ka'b bin Esed'e: "Ey Ka'b! Sence bize ne yapacak?" diye sorunca, Ka'b: "Hiçbir zaman aklınızı kullanmadınız! Görmüyor musunuz sizi çağıran bundan el çekmiyor ve yanına gidenler geri dönmüyor? Vallahi sizleri öldürecek" karşılığını verdi.

 

Bu şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hepsini sırayla öldürttü. Huyey bin

Ahtab yanına getirildiğinde üzerinde kırmızı bir cübbe vardı. Ölümünden sonra onu kimse almasın diye de her bir tarafından onu parmak kalınlığında delmişti. Elleri boynunda iple bağlanmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bakınca, Huyey: "Sana yaptığım düşmanlıklarda kendimi suçlamıyorum. Ancak Allah'ın hüsrana uğrattığı kişi hüsranda kalacaktır" dedi. Sonra oradaki insanlara doğru döndü ve: "Ey insanlar! Yüce Allah, israil oğullarına kargaşa ve öldürülmeyi yazıp takdir etmiştir ve bu takdirine karşı çıkılmaz" dedi. Ardından çöktü ve onun da boynu vuruldu. Huyey öldürülünce Cebel bin Cevval es-Sa'lebl şöyle dedi:

 

"Ömrüme yemin olsun ki Ahtab'ın oğlu kendini kınamıyor Ancak Allah'ın hüsrana uğrattığı kişi hüsranda kalacaktır Gücü bitip tükeninceye kadar mücadele etti

İzzeti umud ederek çırpınıp durdu."

 

Bazıları da bu beyitleri söyleyen kişinin Huyey bin Ahtab olduğunu söylemiştir.

 

 

 

ibn ishak der ki: Zühri de Ebu Abdirrahman künyeli Zübeyr bin Bata el-Kurazi'nin Sabit bin Kays bin Şemmas ile karşılaştığını bana anlattı ve Musa bin Ukbe'nin rivayetinin benzerini daha ayrıntılı bir şekilde bana nakletti. Bana anlattığına göre Zübeyr'in Sabit'e sorduğu kişiler arasında Ka'b bin Esed, Huyey bin Ahtab ve başkaları da vardı. Bunların öldürüldüğünü öğrenince de Sabit'e: "Ey Sabit! Beni de onlara ulaştırmanı istiyorum! Vallahi onlardan sonra yaşamanın bir anlamı yok. Ben de sevdiklerime kavuşana kadar sabredemem" demiştir. Bunun üzerine Sabit, Zübeyr'i öne çıkarıp boynunu vurmuştur. Ebu Bekr, Sabit'in sevdiklerine kavuşmayı istediği sözünü duyunca: "Vallahi onlara, ebedi olarak kalacağı cehennemde kavuşacaktır" dedi. Bu olayda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kasık kılları çıkan her bir erkeğin öldürülmesini emretmişti.

 

Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kurayza oğullarının mallarını, kadınlarını ve çocuklarını Müslümanların arasında paylaştırdı.

 

 

 

ibn ishak der ki: Abdullah bin Ebi Bekr bin Muhammed bin Amr bin Hazm da bana şunu bildirdi: "ilk ganimet taksimi ve hisse paylaşımı Kurayza oğulları savaşında vaki oldu. Bu savaşta Müslümanların otuz altı atlısı vardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu savaşta atlılar ile yayaların ganimetteki payını belirledi ve sonraki savaşlarda ganimet taksimi bu şekilde devam etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu savaşta atlıya, atına iki binicisine de bir hisse olmak üzere üç hisse verirken, yayaya bir hisse verdi."

 

 

 

ibn ishak anlatıyor: Daha sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abduleşhel oğullarına mensup Said bin Zeyd'i Kurayza oğulları esirleriyle birlikte Necd kabilesine gönderdi ve onların karşılığında at ve silah satın aldı. Kadın esirler içinden de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi için Amr bin Kurayza oğullarının kadınlarından biri olan Reyhane binti Amr bin Hunafe'yi seçmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edene kadar da eşi olarak kaldı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onunla evlenip hicab giydirmek istedi, ancak Reyhane: "Ey Allah'ın Resulü! Beni kendi dinimde bırak! Bu hem senin, hem de benim için daha rahat olacaktır" dedi. Reyhane esir düştüğünde İslam'a girmeyi kabul etmemiş ve Yahudi olarak kalmak istemişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu kendi dininde bıraktı. Ancak Müslüman olmaması kendisine ağır geldiği için ondan uzak durdu.

 

Bir defasında ashabıyla birlikte bir mecliste otururken ayak sesi işitti ve: ''Bu Sa'lebe bin Sa'ye'dir! Reyhane'nin Müslüman olduğu müjdesini vermek için geldi!" buyurdu. Sa'lebe gelince: "Ey Allah'ın Resulü! Reyhane Müslüman oldu!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu habere çok sevindi.

 

 

 

Atiyye el-Kurazi der ki: "Kurayza oğullarından elde edilen esirlerin arasında ben de vardım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kasık kılları çıkan erkeklerin öldürülmesini emretti. Benim kıllarım çıkmadığı için de öldürülmemiştim."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Yaralanan Sa'd bin Muaz'ın Duası, Yüce Allah'ın Bu Duasına İcabet Etmesi ve Bu Yöndeki Kerameti