DELAİLU

NÜBÜVVE

HENDEK -AHZAB- SAVAŞINA

DAİR BÖLÜMLER

 

Ahzab'ın Gelmesi ve Beni Kurayza'nın, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İle Aralarındaki Söz ve Anlaşmayı İhlal Etmesi

 

ibn ishak der ki: Müşrikler yola çıkınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç bin kişilik ordusunu hendek ile Sel' dağı arasında konuşlandırdı. Müşrikler ise on bin kişiydi. Aralarında Ehabişler, Kinane oğulları, Tihame, Gatafan, onlara uyan Necd'liler vardı. Müşrikler Uhud tarafına doğru uzanan yerde ordugahlarını kurdular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ordunun arkasını Sel' dağına dayadı. Onlarla müşrikler arasında hendek vardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuk ve kadınların kalelere ve hisarlara yerleştirilmelerini emretti. Huyey bin Ahtab, Kurayza oğulları adına Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile anlaşmayı yapan Ka'b bin Esed'e gitti. Ka'b, Huyey bin Ahtab'ın kendisiyle konuşmaya geldiğini işitince, kapısını kapatmıştı. Huyey: "Yazık sana ey Ka'b! Girmem için kapıyı aç'' deyince, Ka'b: "Asıl sana yazık ey Huyey! Sen uğursuzun birisin. Benim sana ve geldiğin şeye ihtiyacım yok. Ben Muhammed'den, doğruluk ve vefadan başka bir şey görmedim. Ben onunla anlaşma yapmışım. Beni bırak ve buradan git. Benim sana ihtiyacım yoktur" karşılığını verdi. Huyey: "Vallahi sen kapıyı başka bir sebeple değil, sadece Cüşeyşe dediğiniz, etli pilav yemeğinizi seninle beraber ben de yemeyeyim diye kapadın" deyip te ısrar edince, Ka'b kapıyı açtı. Huyey ona şöyle dedi: "Ey Ka'b! Yazık sana! Ben sana hayatın en büyük izzetini getirdim. Ben sana Kureyş kabilesini başlarında liderleri ile getirip Rume'de konaklattım. Gatafanlıları da liderleriyle getirip, Uhud tarafında konaklattım. Sana dalgaları kabaran bir denizle geldim." Ka'b, Huyey'e şöyle karşılık verdi: "Vallahi, sen bana hayatın zilletini ve içindeki suyunu yıldırım ve şimşeğini boşaltıp, hiç bir yağmur özelliği kalmayan bulutları getirdin Beni kendi halime bırak. Benim sana da söylediğin şeylere de ihtiyacım yoktur." Huyey bin Ahtab, Ka'b'ı ikna etmeye çalışıp sonunda: "Eğer Kureyş ve Gatafanlılar, bu harpte Muhammed'e bir şeyolmadan Medine'den geri dönecek olurlarsa, Mekke'ye gitmeyip seninle birlikte kalene geleceğim ve sana bir bela ulaşacaksa bana da ulaşacak" diye söz vererek onu ikna etti. Bunu duyan Ka'b, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile arasında bulunan anlaşmayı bozduğunu ilan etti.

 

 

 

ibn ishak der ki: Asım bin Ömer bin Katade şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ka'b'ın anlaşmayı bozduğunu öğrenince, Hazrec kabilesinin lideri Sa'd bin Ubade ve Evs kabilesinin lideri Sa'd bin Muaz'ı, Havvat bin Cubeyr ve Abdullah bin Revaha ile gönderdi ve şöyle buyurdu: ''Haydi gidip onlara varıp bir bakın. Onlar hakkında bizim duyduğumuz doğru mu değil mi? Eğer doğru ise onu öyle bir üslupla anlatın ki, sadece ben anlayayım diğerleri anlamasın. Müslümanlar arasında bunu yayıp ta maneviyatını bozmayın. Eğer anlaşmalarına hala vefalı olup, bizimle aralarındaki sözde duruyorlarsa bunu insanlara anlatın.''

 

Bunlar yola çıkıp, Kurayza oğullarının olduğu yere geldiler ve onların durumunun kendilerinin duyduğundan daha da kötü olduğunu, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sövüp sayarak: "Aramızda anlaşma falan yok" dediklerini gördüler. Söze Sa'd bin Ubade başladı. Sa'd sert yapılı biriydi. O da onlara çok kötü sözler söyledi. Bunu gören Sa'd bin Muaz ona: "Sen onların bu kötü laflarına böyle cevap verme. Bizimle onlar arasında bir anlaşma bulunması düşmanlık bulunmasından daha karlı" dedi.

 

Böylece Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Adel ve Kara halkı gibiler" diyerek, Red faciasında Hubeyb ile arkadaşlarına tuzak kuran Adel ve Kara halkı gibi, ahdi bozup hıyanet etmişler, demek anlamına getirdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu duyunca: "Allahu Ekber! Müjde ey müslümanlar" buyurdu.

 

 

 

ibn ishak der ki: Asım bin Ömer bin Katade dedi ki: Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Gatafan kabilesinin liderleri olan Uyeyne bin Hısn ile Haris bin Avf'a haber göndererek yanlarındaki adamları ile birlikte Medine'yi terk edip gitmeleri şartıyla Medine'de o yıl yetişen meyvelerin üçte birinin kendilerine verileceğini söyledi. Hatta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile aralarında bir de sulh anlaşması yapıp, bunun maddeleri de yazılmıştı. Ancak ne üzerine imza atıldı, ne sulh gerçekleşti, sadece bu konuda teşvikler yapılabildi. 

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu anlaşmayı yapmak isteyince Sa'd bin Muaz ile Sa'd bin Ubade'yi çağırıp onlarla bunu istişare etti. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! Bu, yapmamızı senin istediğin bir şey midir? Yoksa bu, Allah'ın sana emrettiği ve bizim de muhakkak yerine getirmemiz gereken bir şey midir? Yahut, yapılmasını bize bıraktığın bir şey midir?" diye sordular. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu, benim sizin için yaptığım bir anlaşma olacak, vallahi bu anlaşmayı Arapların hepsinin toplanıp size aynı yaydan ok attığını görmeseydim asla yapmazdım. Ancak ben bir kısmıyla anlaşarak onların güçlerini sizden kırıp vazgeçirmek için yaptım'' buyurunca, Sa'd bin Muaz şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Biz ve şu Gatafanlılar bir zamanlar Allah'a ortak koşar, putlara tapar, Allah'a ibadet etmez, onu tanımazken bile, bunlar misafirlik veya bir şey satın alma dışında Medine'den bir tek hurma yemeyi dahi düşünemezlerken; Allah bize şimdi İslam dinini ikram etmiş ve seninle, bize izzet bahşetmişken mi onlara malımızı vereceğiz? Vallahi böyle bir şeye asla ihtiyacımız yok ve Vallahi Allah onlarla aramızdaki kararını verene kadar bunlara kılıçtan başka verecek hiçbir şeyimiz yok."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Haydi bildiğin gibi yap'' buyurunca Sa'd bin Muaz anlaşma yazılı bulunan kağıdı alıp yazılarını sildi ve ardından: "Haydi güçleri yeterse gelsinler" dedi. Böylece düşmanlar, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Müslümanları kuşatma altında tuttular.

 

 

 

Cabir bin Abdillah'ın bildirdiğine göre Ahzab günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kim bize düşmandan haber getirir?'' deyince, Zübeyr: "Ben" karşılığını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha: "Kim bize düşmandan haber getirir?" deyince, Zübeyr yine: "Ben" karşılığını verdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim de havarim Zübeyr'dir" buyurdu.

Buhari bunu Sahih'te Muhammed bin Kesir'den rivayet etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah (s.a.v.) ve Müslümanların, Muhasara Altındayken Karşılaştıkları Sıkıntılar, Münafıkların içlerindeki ihaneti Açığa Çıkarmaları, Mücadeleyle Meşgul Olan Müslümanların Farz Namazını Kaçırmaları, Teke Tek çarpışmalar, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Savaş, Hileden ibarettir" Buyurması ve Allah'ın Müşriklere Rüzgarı ve Orduları Gönderip Hezimete Uğratması