DELAİLU

NÜBÜVVE

UHUD GAZVESİNE DAİR

BÖLÜMLER

 

Resulullah'ın (s.a.v.) Maune Kuyusunda Öldürülenlere Üzülmesi, Katillere Beddua Etmesi, Onlar Hakkında İnen Ayetler ve Amir bin Fuheyre'de Görülen Olağanüstü Haller

 

Enes bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Enes'in dayısı Ümmü Süleym'in de kardeşi olan Haram'ı yetmiş kişiyle beraber gönderince, Bi'r-i Maune faciası günü hepsi de şehid edildiler. O zaman müşriklerin reisi Amir bin et-Tufeyl'di. Bu kişi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmiş ve: "Seni üç şeyden birini seçmekte muhayyer bırakıyorum. Ya ova ve kır sakinleri senin, şehir ve köy halkı da benim olacak, ya senden sonra halifen ben olacağım veya bin tane erkek, bin kızıl deve ile, Gatafan kabilesiyle sana saldıracağım" demişti. Amir bin et-Tufeyl, bir kadının evinde veba hastalığına yakalanınca şöyle dedi:

 

"Develerin hastalığı gibi bir hastalıktan ve falanca kadının evinde yatarak mı öleceğim. Bana atımı getirin." Böyle dedikten sonra atına binip çıktıktan sonra atın sırtında öldü. Ümmü Süleym'in kardeşi Haram da askerlerinden birisi topal olmak üzere iki kişiyi yanına alarak ilerledi ve düşmana yaklaşınca yanındaki iki adama: "Siz burada durun. Ben düşmanın yanına varayım, eğer bana teminat verirlerse, yakın olduğunuz için hemen gelirsiniz. Vermezlerse arkadaşlarınızın yanına dönersiniz" dedi ve düşmana doğru ilerleyip onlara:

"Size Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrini tebliğ edinceye kadar bana teminat verir misiniz?" dedikten sonra onlar: "Tamam" deyince, onlarla konuşmaya başladı.

Onlar da içlerinden birine işaret ettiler. Adam, Haram'ın arkasından gelip sırtına bir mızrak sapladı. Haram: "Allahu Ekber! Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki muvaffak oldum" dedi. Sonra bu sırada dağın başında olan topal dışında hepsini şehid ettiler. Bize "Kavmimize bildirin ki, Rabbimize kavuştuk, o bizden razı oldu, biz de ondan razı olduk" mealinde bir ayet nazil oldu;ama bu ayet daha sonra neshedildi. Allah'ın Resulü bu olay üzerine yetmiş sabah üst üste Ri'l, Zekvan, Beni Lihyan ve Allah ile peygamberine isyan eden Usayye kabilelerine beddua etti.

 

Hadisin lafzı Musa'ya aittir. Abdullah bin Reca'nın rivayeti: "Otuz sabah" şeklindedir.

Buhari bu hadisi Sahih'te Musa bin İsmail'den: "Otuz sabah" şeklinde rivayet etmiştir. Sahih olan da budur. --- Buhari, megazi 28(4091) ve cihad 9(2801).

 

 

 

Enes bin Malik der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Maune kuyusunda müslümanları öldürenlere yetmiş sabah üst üste Ri'l, Zekvan, Beni Lihyan ve Allah ile peygamberine isyan eden Usayye kabilelerine beddua etti. Maune kuyusunda öldürülen müslümanlar hakkında "Kavmimize bildirin ki, Rabbimize kavuştuk, o bizden razı oldu, biz de ondan razı olduk" mealinde bir ayet nazil oldu ama bu Ayet daha sonra neshedildi.

 

Buhari bunu Sahih'te ismail bin Ebi Üveys'ten ve Müslim ise Yahya bin Yahya'dan rivayet etmiştir. --- Buhari, cihad 19(2814) ve Müslim, mesacid 54(297).

 

 

 

Enes bin Malik'in bildirdiğine göre Ri'l, ZekvAn, Beni Lihyan ve Usayye kabileleri düşmana karşı Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yardım istediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara Ensar'dan zamanlarının karileri dediğimiz (Kur'an hafızı) yetmiş kişiyi gönderdi. Bu kişiler gündüz odun toplar, gece ibadet ederlerdi. Bu kariler Maune kuyusuna gelince önlerine çıktılar ve onları öldürdüler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu öğrenince bir ay boyunca sabah namazında kunut yaparak Ri'l, Zekvan, Beni Lihyan ve Usayye kabilelerine beddua etti.

 

Enes bin Malik der ki: Onlar hakkında "Kavmimize bildirin ki, Rabbimize kavuştuk, o bizden razı oldu, biz de ondan razı olduk" mealinde bir ayet nazil oldu; ama bu ayet daha sonra neshedildi.

 

Buhari bunu Abdula'la bin Hammad'dan rivayet etmiştir.

 

Sabit der ki: Enes, ailesine bir mektup yazmış ve "Ey kurralar! Şahid olun!" demişti. Ben onun bu sözünden hoşlanmadım ve: "Sen onların ve babalarının adını da ansan daha iyi olmaz mıydı?" dedim. Enes: "Benim size ‘‘Ey kurra topluluğu!’‘ demem de bir sakınca yok ki, size, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında kendilerine "Kurra" diye hitab edilen kardeşleriniz hakkında bir şeyler anlatayım mı?" diyerek yetmiş tane Ensar'ın adını sayarak sözüne şöyle devam etti: "Onlar, gece olunca Medine'deki bir öğretmene gelip ondan ders alarak orada yatarlardı. Sabah olunca gücü kuvveti yerinde olan ya odun toplar, ya da tatlı kuyulardan su getirirlerdi. içlerinden hali vakti biraz yerinde olanlar da koyun satın alıp keserlerdi. Sonra bu getirdiklerini Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evlerinin kapılarına asarlardı. Hubeyb şehid edilince, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları yollamıştı. içlerinde dayım Haram da vardı. Bunlar Süleym oğullarına ait bir mahalleye geldiler. Haram kendi başkanlarına: "Bana müsaade et de şunlara bizim kendileri için gelmediğimizi haber vereyim de önümüzden çekilsinler" dedi. Haram onlara varıp: "Biz size gelmiş değiliz, yolumuzdan çekilin" dediyse de içlerinden biri gelip ona mızrağı öyle sapladı ki mızrak onu delip ucu öte tarafından çıktı. Mızrağı karnının içinde gören Haram: "Allahu Ekber, Kabe'nin Rabbine andolsun ki muvaffak oldum" dedi. Müşrikler hemen onları kuşatıp hepsini öldürdüler ve durumu bildirecek kimse bırakmadılar.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara üzüldüğü kadar başka bir şeye üzüldüğünü görmemiştim. Sabah namazını her kılışında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerini kaldırıp onlara beddua ettiğini görürdüm. Daha sonra Ebu Talha bana: "Dayın Haram'ın katilinden intikam almak istiyor musun?" diye sordu. Ben: "Allah'ın zelil ettiği o adama da ne olmuş?" cevabını verince, Ebu Talha: "Sakın öyle bir şey yapma, zira o Müslüman oldu" dedi.

 

 

 

Enes bin Malik der ki: "Ensar'dan bazı gençler Kur'an'ı dinledikten sonra Medine'nin bir tarafına çekilirler ve orada ilim öğrenip namaz kılarlardı. Aileleri onları Mescid'de sanırdı. Mescid ahalisi de onları evlerinde ailelerinin yanında sanırdı. Sabah olduğu zaman odun toplamak ve su çekmek gibi işlerle uğraşırlardı. Sonra odunları getirip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evinin dış duvarına yaslarlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları toplu olarak (İslam'ı öğretmeleri için) gönderdi ve Bi'r-i Maune gününde hepsi öldürüldüler. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on beş gün boyunca sabah namazında onları öldürenlere beddua etti.

 

 

 

Enes bin Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ay boyunca sabah namazında kunut yapıp Ri'l, Zekvan ve Allah ve Resulü'ne isyan eden Usayye kabilelerine beddua etti.

 

Muaz'ın rivayeti şu şekildedir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ay boyunca rükudan sonra kunut yapıp, Beni Süleym'den olan Ri'l ve Zekvan kabilelerine beddua etti."

 

Buhari ve Müslim bunu Sahih'te Süleyman et-Teymi'den rivayet etmiştir.

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Ebu Bekr, Kureyş tarafından kendisine yapılan eza şiddetlendiği zaman Mekke'den Medine'ye hicret için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yerinde ikamet et'' buyurunca, Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Sana da Medine'ye hicret hususunda izin verilmesini mi arzu ediyorsun?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunu ümit ediyorum'' diye cevap verdi. Aişe der ki: "Ebu Bekr bu iznin verilmesini beklerken bir gün öğle vaktinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr'e geldi ve ona seslenerek: "Yanında kim varsa dışarı çıkar'' buyurdu. Ebu Bekr: "Onlar iki kızımdır" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mekke'den çıkmak hususunda bana izin verildiğini bil'' buyurdu. Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Ben de seninle beraber olmak isterim" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Evet, isteğin üzere benimle berabersin'' buyurdu. Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Yanımda iki tane binek devesi vardır. Ben onları Mekke'den hicrete çıkış için hazırlamıştım" deyip onlardan birisini Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi. Bu, Cedva isimli devedir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu Bekr develere binip hareket ettiler ve Sevr dağındaki mağaraya geldiler ve orada gizlendiler. Amir bin Fuheyre, Abdullah bin et-Tufeyl bin Sahbere'nin kölesi idi. Abdullah bin et-Tufeyl, Aişe'nin ana bir kardeşi idi. Ebu Bekr'in sağmal hayvanları vardı. Amir bin Fuheyre, o sağmal hayvanları öğleden sonra ve daha evvel Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr'in bulunduğu yöne doğru otlatmaya götürürdü. Bir de gecenin sonunda yine sürüyü Peygamber ile Ebu Bekr'in yanına doğru yürütür, sonra da kuşluk vakti meraya sürerdi. Onun bu işini çobanlardan hiçbiri bilmezdi. Peygamber'le Ebu Bekr mağaradan çıktıkları zaman Amir de onların beraberinde Medine'ye doğru yola çıktı.

 

 

 

Diğerinde şu ekleme vardır: Amir bin Fuheyre, Maune kuyusu günü şehid edilmiş, Amr bin Umeyye ed-Damri de esir edilmiştir. Amir bin et-Tufeyl onu göstererek Amr'a: "Bu kimdir" diye sorunca, Amr: "Bu, Amir bin Fuheyre'dir" cevabını verdi. Amir bin et-Tufeyl şöyle dedi: "Ben onun öldürüldükten sonra göğe yükseltildiğini ve hatta gök onunla arz arasında kaldıktan sonra tekrar yere indirildiğini gördüm."

 

Maune Kuyusunda olanların haberi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince onların öldürüldüklerini sahabeye bildirdi ve şöyle buyurdu: "Arkadaşlarınız müşriklerle karşılaşıp öldürüldüler. Onlar Rablerinden istekte bulunarak: ‘‘Rabbimiz! Senden hoşnut olduğumuzu, senin de bizden razı olduğunu kardeşlerimize bildir’‘ dediler. Rableri de Cibril vasıtasıyla onların durumunu haber verdi.''

 

Maune Kuyusu günü öldürülenlerin arasında Urve bin Esma bin es-Salt da vardı. Urve bin ez-Zübeyr onun ismiyle isimlendirildi. O şehitlerin içinde Munzir bin Amr da kumandan olarak şehid edilmişti. Münzir de onun ismiyle isimlendirildi.

 

Buhari bunu Sahih'te Ubeydullah bin ismail kanalıyla Ebu Usame'den rivayet etmiştir.

 

Urve: "Münzir bin Amr yola çıktı ... " deyip kıssayı aktardı ve şöyle dedi: Amir bin et-Tufeyl, Amr bin Umeyye'ye: "Bunları tanıyor musun?" diye sordu. Amr: "Evet" deyince, Amir ölülerin arasında dolaşıp Amr'a neseplerini sormaya başladı. Sonra: "Bunlar arasında bulamadığın kimse var mı?" diye sordu. Amr: "Ebu Bekr'in, Amir bin Fuheyre adındaki bir azatlısını göremiyorum" cevabını verdi. Amir: "Nasıl biriydi?" diye sorunca, Amr:

"Bizim en faziletlilerimizdendi" cevabını verdi. Amir: "Sana onunla ilgili bilgi vereyim mi?" deyip bir adamı işaret ederek: "Bu ona mızrağını saplayıp çıkarınca, adam gökyüzüne yükselerek gözden kayboldu." Amr der ki: Ben:

 

"Bu kişi Amir bin Fuheyre'dir" dedim. Amir bin Fuheyre'yi öldüren Kilab kabilesinden Cebbar bin Selma adında biriydi. Bu kişinin söylediğine göre onu mızraklayınca: "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, muvaffak oldum" demiş. Kendi kendime: "Muvaffak oldum" derken neyi kastediyor acaba?" diyerek Dahhak bin Süfyan el-Kilabi'ye varıp olanı anlattım ve: "Vallahi muvaffak oldum" sözünün manasını sordum. Bana: "Cenneti kazandı" deyip müslüman olmamı teklif etti ve müslüman oldum. Müslüman olmama sebep olan şey, Amir bin Fuheyre'nin ölümü ve gökyüzüne yükselmesidir. Dahhak, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), meleklerin onun cesedini defnettiğini ve gökyüzüne çekildiğini bildiren bir mektup yazdı.1

 

Derim ki: Onun gökyüzüne yükseltilmesi, yükseltildikten sonra tekrar yere indirilmesi şeklinde olabilir. Melekler onun cesedini defnettiği için bulunamamış olabilir.

 

Musa bin Ukbe'nin Megazi'sinde bu kıssayla ilgili olarak, Urve bin ez-Zübeyr'in: "Amir'in cesedi bulunamamıştı ve onu meleklerin defnettiği söylenmiştir" dediği nakledilmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ben-i Nadir Gazvesi, Yüce Allah'ın Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Nadir Oğullarının Tuzaklarını Haber Vermesi