DELAİLU

NÜBÜVVE

UHUD GAZVESİNE DAİR

BÖLÜMLER

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kendisine Suikast Düzenlemeyi Planlayan Ebu Süfyan bin Harb'e, Amr bin Umeyye ed-Damri Komutasında Gönderdiği Müfreze

 

Abdulvahid bin Ebi Avn ile Cafer bin Amr bin Umeyye derler ki: Ebu Süfyan bin Harb, Mekke'de Kureyşli birkaç kişiye: "Muhammed'e sokaklarda yürürken kim suikast yapacak da öcümüzü almamıza yardımcı olacak?" demişti. Bedevinin biri gelip Ebu Süfyan'ın evine girdi ve ona şöyle dedi: "Eğer ücretimi tam verirsen, ben gidip Muhammed'e suikast yaparım. Çünkü ben yolları iyi bilirim. Kılavuzluğum vardır. Yanımda öyle bir hançer var ki, kartal kanadı gibidir." Ebu Süfyan: "işte sen bizim aradığımız adamsın" diyerek ona deve ve bir miktar harçlık verip: "Bu işini gizli tut. Çünkü bunu duyan bir kimse gidip Muhammed'e haber verebilir" dedi. Bedevi de: "Hayır, bunu hiç kimse bilmeyecektir" karşılığını verdi.

Adam gece vakti bineğine binip yola çıkarak beş gün boyunca yol gitti.

 

Altıncı günün sabahında Medine'ye vardı ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nerede olduğunu sorarak namazgaha geldi. Adamın biri ona: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Beni Abdileşhel mahallesine doğru gitti" deyince bedevi de bineğini o tarafa sürdü. Mahalleye vardığında bineğini bir yere bağladı. Sonra Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aramaya başladı. Onu ashabından bir topluluk arasında mescidde sohbet ederken buldu, içeriye girdiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görünce ashabına: ''Bu adam hıyanet yapmak istiyor. Ama Allah onun amacını gerçekleştirmesine engel olacaktır" dedi. Adam gelip durdu ve: ''Abdulmuttalib'in oğlu hanginiz?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Abdulmuttalib'in oğlu benim" cevabını verince adam kulağına bir şey fısıldayacakmış gibi yaparak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine eğildi. Ama arkadan Useyd bin Hudayr onu tutup çekti ve:

 

"Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uzak dur" dedi. Eteğinin altına elini sokunca hançerini gördü ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu suikastçıdır, haindir'' dedi. Suikastçı bedevi telaşa düşüp: "Canımı bağışla ey Muhammed" dedi. Useyd bin Hudayr da onun çenesine vurmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

''Bana doğruyu söyle. Sen kimsin, niçin geldin? Eğer bana doğru söylersen, doğruluğun sana fayda verir. Eğer bana yalan söylersen senin niyetinin ne olduğunu anlarım" dedi. Suikastçı: "Eğer doğru söylersem güvenlikte olur muyum?" diye sorunca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Evet güvenlikte olursun" karşılığını verdi.

 

Adam, Ebu Süfyan'ın durumunu ve kendisine vaad ettiği ücreti anlattı.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), emir verip adamı Useyd bin Hudayr'ın yanında alıkoydu, ertesi sabah onu çağırıp: ''Sana eman verdim. Dilediğin yere gidebilirsin veya bundan daha hayırlı bir şey yapabilirsin" dedi. Adam: "O hayırlı olan şey nedir?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah'ın ResUlü olduğuma şahadet etmendir" karşılığını verdi. Adam: "Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve senin de Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ederim!" deyip şöyle devam etti:

 

"Allah'a yemin ederim ki, ey Muhammed! Ben etrafındaki adamlardan korkmuş değilim. Yalnız seni görür görmez aklım başımdan gitti, gevşedim ve gücüm kalmadı. Bu arada benim niyetimin ne olduğunu anladın. Yoksa daha önce benim maksadımın ne olduğunu hiç kimse fark etmemiş ve benden önce de sana haber vermek üzere herhangi bir süvari buraya gelmemişti. Anladım ki sen, Allah tarafından korunmaktasın ve hak yoldasın. Ebu Süfyan taraftarlarının da şeytan taraftarları olduğunu anladım."

 

Böyle demesi üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), gülümsedi. Adam, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında birkaç gün kaldıktan sonra gitmek için Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izin istedi. Kendisine izin verilince çıkıp gitti. Ondan sonra da kendisinden herhangi bir haber alınamadı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Amr bin Umeyye ed-Damri ile Seleme bin Eslem bin Hureyş'e: "Mekke'ye gidip Ebu Süfyan bin Harb'i bana getirin. Eğer fırsatını bulursanız onu öldürün'' buyurdu.

 

Amr şöyle anlatıyor: Ben ve arkadaşım yola çıktık. Batn-ı Ye'cic'e varınca develerimizi bağladık. Arkadaşım bana: "Ey Amr! Var mısın Mekke'ye gidelim, Kabe'yi tavaf edip iki rekat namaz kılalım" deyince: "Ben Mekke'yi alaca attan daha iyi bilirim. Onlar beni görürlerse tanırlar. Ben biliyorum ki; hava kararmak üzere olduğunda avlularına su serperler, sonra avluda otururlar" karşılığını verdim. Arkadaşım öğüdümü dinlemedi ve birlikte Mekke'ye vardık. Kabe'yi tavaf edip iki rekat namaz kıldık. Oradan ayrılırken Muaviye bin Ebi Süfyan'la karşılaştım. Beni tanıdı ve: "Amr bin Umeyye ha! Gel ey hüzün, gel" deyip babasına haber verince Mekkeliler gelişimizi birbirlerine duyurdular ve: "Amr, iyi bir iş için gelmez" dediler.

 

Cahiliye döneminde Amr, adam öldüren, kötülük yapan bir kimse idi.

 

Mekkeliler onun gelişi üzerine toplanıp bir araya gelince Amr ile Seleme kaçtılar. Mekkeliler onları aramaya çıkınca dağa doğru koştular.

 

Amr der ki: "Bir mağaraya girip Mekkelilerden gizlendim ve sabaha kadar orada kaldım. Onlar bizi gece boyunca dağda aradılar. Allah, Medine yolunu onlara göstermedi. Ertesi sabah kuşluk vaktinde Osman bin Malik bin Ubeydillah et-Teymi, atına ot toplamak için çevremizde dolaşıyordu. Seleme bin Eslem'e: "Eğer bu bizi görürse burada olduğumuzu Mekkelilere duyurur. Halbuki onlar bizden uzaklaşıp gittiler" dedim.

 

Osman bin Malik, mağara kapısına gittikçe yaklaşıyordu. Nihayet gelip bizi gördü. Ben de çıkıp memesinin altına hançerimi saplayınca bir çığlık atıp yere düştü. Çığlığını duyan Mekkeliler, gelip orada toplandılar. Ben de tekrar mağarama girip gizlendim ve arkadaşıma: "Sakın kımıldama" dedim. Mekkeliler, mağara kapısına kadar geldiler ve Osman bin Malik'e: "Seni kim yaraladı?" diye sordular. Osman: "Amr bin Umeyye ed-Damrı yaraladı" cevabını verince, Ebu Süfyan: "Amr'ın iyi bir iş için gelmediğini zaten biliyorduk" dedi. Aldığı yaradan yerde ölmek üzere olan Osman bin Malik, bizim nerede olduğumuzu onlara anlatamadan son nefesini de verip öldü. Onlar da bizi aramaktan vazgeçtiler ve ölülerini alıp götürdüler. Mağaramızda iki gece kaldık. Artık bizi aramaktan vazgeçmişlerdi. Nihayet oradan çıkıp Ten'ım'e vardık. Arkadaşım: "Ey Amr bin Umeyye! Hubeyb bin Adiy'in yanına gidip onu darağacından çözüp indirmeye var mısın?" deyince:

 

"O nerededir?" diye sordum. Arkadaşım: "işte o şurada. çevresinde bekçiler de var" deyince şu karşılığı verdim: "Bana biraz süre tanı ve benden uzaklaş. Eğer bir şeyden korkarsan hemen buradan uzaklaşıp, devene bin ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip haberi ona bildir ve beni kendi halime bırak. Çünkü ben Medine yolunu bilirim."

 

Sonra gidip Hubeyb'in darağacının etrafında dolaştım ve onun cesedini gördüm. Onu alıp sırtlayarak yirmi arşın kadar oradan uzaklaştım. Bekçiler durumun farkına varıp peşime düşünce ağacı yere attım. Ağacın düşerken çıkardığı sesi hala unutmuş değilim. Sonra ayağımla üzerine toprak attım ve Safra yoluna koyuldum. Nihayet bekçiler beni takipten bıktılar ve geri döndüler. O kadar yorulmuş ve korkmuştum ki bende ruh kalmış mıydı, kalmamış mıydı, bilemiyorum. Arkadaşım da devesine binip Medine'ye gitmiş ve durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatmıştı. Ben de Medine yoluna koyuldum. Nihayet Dacnan otlağına varınca bir mağaraya girdim. Yanımda yayım, oklarım ve hançerim vardı. Ben mağarada iken Beni Bekr kabilesinden tek gözlü, uzun boylu olup koyun ve keçi gütmekte olan bir adam gelip mağaraya girdi ve: "Sen kimsin eyadam?" diye sordu. Ben:

 

"Beni Bekr kabilesinden bir adamım" cevabını verince: "Ben de Beni Bekr kabilesindenim" dedi. Sonra sırtını mağaranın duvarına yaslayıp sesini yükselterek şu şiiri söyledi:

Hayatta olduğum müddetçe Müslüman olmam. Müslümanların dinine de girmem.

Ben de kendi kendime onu kastederek: "Vallahi öyle sanıyorum ki, seni öldüreceğim" dedim. Adam uykuya daldığında kalkıp onu öldürdüm. O güne kadar başka hiçbir kimseyi onu öldürdüğüm gibi, fena bir şekilde öldürmüş değildim. Sonra mağaradan çıktım ve aşağı inerek yola koyuldum. Doğru yola vardığımda Kureyşlilerin haber almak için gönderdikleri iki adamla karşılaştım. Onlara: "Teslim olun" dedim. Birisi teslim olmaya yanaşmayınca ona bir ok atıp öldürdüm. Diğeri bu durumu görünce teslim oldu. Ben de onu sıkı bir şekilde bağlayıp Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdim. Medine'ye geldiğimde oyun oynamakta olan çocuklar geldiler. Büyükleri benim geldiğimi duyunca: "işte bu gelen Amr'dır" dediler. Çocuklar koşup Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelişimi haber verdiler. Ben de esirimi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) götürdüm. Başparmağını yayımın kirişi ile bağlamıştım. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bu duruma güldüğünü gördüm. Sonra bana hayır duada bulundu. Seleme, Amr'dan üç gün önce Medine'ye gelmişti. ---  Taberi, Tarih (2/542-545) Bakın: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (4/69-71).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kurradan Olanların Öldürüldüğü Maune Kuyusu Müfrezesi