DELAİLU NÜBÜVVE |
UHUD GAZVESİNE DAİR BÖLÜMLER |
Red Gazvesi, Asım bin
Sabit bin Ebi el-Aklah ve Hubeyb bin Adiy'in Kıssasında Görülen Olağanüstü
Olaylar
Vakıdi der ki: "Red
gazvesi, hicretin otuz altıncı ayı olan Safer ayının başında yapılmıştır. Red,
Usfan'a yedi mil mesafededir."
Ebu'l-Esved der ki
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kureyş müşriklerinin Müslümanlara
karşı askeri bir hareket hazırlığı içinde bulunup bulubmadıklarından vaktinde
haberdar olmak için ashabından bazılarını Mekke taraflarına gözcü olarak
göndermişti. Necdiyye'den geçip Red denilen yere geldiklerinde Lihyan oğulları
yollarını kesti.
Ebu Hureyre anlatıyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başlarına Asım bin Ömer bin
el-Hattab'ın dedesi Asım bin Sabit bin Ebi'l-Aklah'ı komutan tayin ettiği on
kişiden oluşan bir grubu gözcü olarak görevlendirdi. Grup Usfan ile Mekke
arasında bulunan Hedde denilen yere ulaşınca, bunların hareketi, Huzeyl'in bir
kolu olan ve Lihyan oğulları denilen kabileye haber verildi. Lihyan oğulları
yüze yakın okçudan oluşan bir grupla peşlerinden gittiler ve izlerini takip
ederek konakladıkları yerde yedikleri hurmaları görüp: "Bu, Yesrib
hurmalarının çekirdeğidir" dediler ve takibe devam ettiler. Asım ve
arkadaşları izlendiklerini fark edince, kendilerini savunabilecekleri yüksekçe
bir yere sığındılar; ama düşman da onların çevresini sardı ve: "inin
aşağı, elinizdeki silahları bırakıp teslim olun. Söz veriyoruz hiç birinizi
öldürmeyeceğiz" dediler. Bunun üzerine Asım bin Sabit: "Vallahi! Ben,
bir kafirin sözüne güvenerek aşağı inmem. Allahım, durumumuzu Peygamber'ine
bildir" dedi. Bunun üzerine düşmanlar, Asım'la beraber yedi kişiyi oka
tutup şehit ettiler. içlerinden üç kişi, Hubeyb el-Ensari, Zeyd bin ed-Desine
ve bir kişi daha verilen söze güvenerek inip teslim oldular. Müşrikler bu üç
kişiyi ellerine geçirince, yay tellerini çıkarıp bağladılar. Durumu gören
üçüncü kişi: "Bu bize yapılan ilk kalleşliktir. Vallahi size asla teslim
olmayacağım. Bunların öldürülmesi bana güzel bir örnektir" diye direndi.
Onu zorla sürükleyip götürmek istediler ise de şiddetle karşı koydu. Bunun
üzerine onu da şehit ettiler. Hubeyb ve Zeyd bin ed-Desine'yi götürüp Bedir
Gazvesi sonrasında Mekke'de sattılar. Hubeyb'i, Bedir Gazvesi'nde öldürdüğü
Haris bin Amir bin Nevfel bin Abdimenaf'ın oğulları satın aldı. Hubeyb,
kendisini öldürmeye karar verdikleri güne kadar onların elinde esir olarak
kaldı.
Bu esaret günlerinde
Hubeyb, etek tıraşı olmak için Haris'in kızlarından birinden bir ustura
isteyince o da verdi. Bir ara kadının gafletinden yararlanan küçük çocuğu,
Hubeyb'in yanına sokuldu. Hubeyb'in elinde ustura olduğu halde çocuğu dizine
oturttuğunu gören kadın, son derece telaşlandı. Durumu sezen Hubeyb:
"çocuğu öldüreceğimden mi endişeleniyorsun? Ben böyle bir şey yapmam"
dedi.
Kadın dedi ki:
"Allah'a andolsun ki ben hayatımda Hubeyb'den daha ıyı bir esir görmedim.
Vallahi ben onu, zincire bağlı olduğu ve Mekke'de hiç bir meyvenin bulunmadığı
bir gün; taze üzüm yerken gördüm. Bu, Allah'ın Hubeyb'e lütfettiği bir
rızıktı."
Onu öldürmek için Harem
bölgesinin dışına Hill denilen yere çıkardıkları zaman Hubeyb onlara:
"Müsaade edin de iki rekat namaz kılayım" dedi. Müsaade ettiler ve
Hubeyb iki rekat namaz kıldıktan sonra: "Allah'a yemin ederim ki, ölümden
korktuğumu zannetmeyeceğinizi bilsem, bu namazı daha fazla kılardım"
deyip: "Allahım! Bunların her birini tek tek mahvet, birer birer canlarını
al, hiç birini sağ bırakma!" diye dua edip şu beyitleri okudu:
Müslüman olarak öldükten
sonra, Nasıl öldüğümü asla dert etmem. Bunların hepsi elbette Allah uğrunda;
Dilerse O, pek kolaydır, parçalanmış vücudumla rahmete ermem!
Sonra Ebu Sirvea Ukbe
bin el-Haris kalkıp onu öldürdü. Böylece Hubeyb, idam edilecek her müslümanın
iki rekat namaz kılması adetini başlatan kişi oldu. Allah, Asım bin Sabit'in
şehid edildiği gün yaptığı duayı kabul etti ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), düşman tarafından kuşatıldıkları gün bu on kişilik müslüman
kafilesinin başına gelenleri ashabına anında bildirdi. Asım bin Sabit'in şehit
edildiğini haber aldıkları zaman Kureyş'in bazı ileri gelenleri, (Bedir
savaşında) kendilerinden birini öldürmüş olması sebebiyle onu tanımaya
yarayacak bir parçasını getirmek üzere adamlar yolladılar. Bunun üzerine Allah,
Asım'ı korumak için bir arı sürüsü gönderdi. Bu arı bulutu Asım'ın cesedini
kapladı. Kureyş'in adamları, onun cesedinden hiç bir şey koparmaya imkan
bulamadılar.
Buhari bunu Sahih'te
Musa bin İsmail kanalıyla İbrahim bin Sa'd'dan rivayet etmiştir.
Urve bin ez-Zübeyr ile
Musa bin Ukbe şöyle dediler: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Asım bin
Sabit bin Ebi'l-Akleh ve Mersed bin Ebi Mersed'i, aralarında Hubeyb bin Adiy ve
Zeyd bin Desine'nin de bulunduğu arkadaşlarıyla Kureyş hakkında bilgi toplamak
üzere gözcü olarak gönderdi. Necdiyye yolundan gidip Red denilen yere geldiler.
Ravi bazılarının öldürülmesinden, bazısının da esir edilmesinden bahsedip, Ebu
Hureyre'nin rivayetine benzer bir kıssayı aktarmıştır.
Urve, Hubeyb'in şu
sözünü ilave etmiştir: "Allahım! Burada düşman yüzünden başka bir yüz
göremiyorum. Allahım! Resulü'ne elçi olarak göndereceğim kimseyi bulamıyorum.
Resulü'ne selamımı tebliğ et." Cibril Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gelip bunu haber verdi.
Musa bin Ukbe ise şöyle
dedi: Söylendiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o gün
otururken: "Size ve sana selam olsun. Kureyşliler Hubeyb'i öldürdül! dedi.
Zeyd bin ed-Desine'yi ise zikretti mi bilmiyorum. Söylendiğine göre
ibnu'd-Desine'yi oklarla vurarak dininden döndürmek istemişler; ancak bu
hareketleri onun imanını arttırmaktan başka bir işe yaramamıştır.
Urve ve Musa, Ebu
Hureyre'nin rivayetinden farklı olarak şöyle de dediler:
Hubeyb direğe bağlandığı
zaman ona: "Doğru söyle; Muhammed'in şimdi senin yerinde olmasını ister
miydin?" diye sordular. Hubeyb: "Vallahi, benim kurtulmam
karşılığında onun ayağına bir diken bile batmasına razı olmam" cevabını
verince ona güldüler Musa bin Ukbe der ki: Red seferine katılanların altı kişi
olduğu söylenmiştir.
Bunlar; Asım bin Sabit
bin Ebi'l-Akleh, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin ed-Desine el-Beyadi, Abdullah bin
Tarık, Halid bin el-Bukeyr el-Leysi, Mersed bin Ebi Mersed el-Ganevi'dir.
Adel ve Kara
kabilesinden bir heyet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip:
"Aramızda müslümanlar
var. Bizimle beraber ashabından bir grup gönder ki, bize dini bilgiler
öğretsinler" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kişileri
onlarla gönderdi. Red denilen yere geldiklerinde, bu gelenler onlara ihanet
edip, yakalamaları için Huzeyl kabilesini yardıma çağırdılar. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı binekleri üzerinde iken etraflarını
kılıçlı adamların çevirmesi üzerine tehlikeyi görüp korkarak çarpışmak için
kılıçlarına sarıldılar. Lakin bu gelenler: "Bizim sizi öldürmek gibi bir
isteğimiz yoktur" deyip onlara zarar vermeyeceklerine dair güvence
verdiler.
Bunun üzerine Hubeyb bin
Adiy, Zeyd bin ed-Desine ve Abdullah bin Tarık teslim oldular. Asım bin Sabit,
Halid bin Bukeyr ve Mersed bin Ebi Mersed ise teslim olmayı kabul etmeyerek
ölene kadar onlarla çarpıştılar. Huzeyl, teslim olan bu üç kişiyle yola çıkıp
Zahran'a vardıklarında Abdullah elini bağdan çıkarıp kılıcına sarıldı ve
toplumdan geri kaçmaya çalıştıysa da, onu taşa tutup öldürdüler. Müşrikler
Hubeyb ile Zeyd'i alıp Mekke'ye gelerek Hubeyb'i Huceyr bin Ebi ihab'a
verdiler. O da Haris bin Amir'e karşılık onu öldürdü. Zeyd'i de Safvan bin
Umeyye'ye verdiler. O da Zeyd'i babasına karşılık öldürdü. Söylendiğine göre
Hubeyb'i, Amr bin Umeyye defnetti.
Asım bin Ömer bin
Katade'nin bildirdiğine göre Uhud savaşından sonra Adel ve Kara kabilesinden
bir heyet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Artık
aramızda İslam dini yayıldı. Ashabından bir grubu, dinimizi ve Kur'an okumayı
öğretmek için bizimle gönder" dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onlarla Hubeyb bin Adiyy'i yolladı.
ibn ishak bu altı
kişinin adını aynen Musa bin Ukbe gibi vererek şu ilaveyi yaptı: Asım şehid
olunca, Huzeylliler Asım'ın başını Sülafe binti Sa'd bin eş-Şehıd'e satmak için
kesmek istediler. Bu kadın Uhud günü iki oğlunu da Asım öldürdüğü zaman, eğer
bir gün eline fırsat geçerse Asım'ın kafatası içinde şarap içmeyi adamıştı.
Ancak Huzeyl, Asım'ın cesedine yaklaşınca eşek arısı sürüsü onlara hücum ederek
onun cesedini korudu. Bunun üzerine: "Akşamı bekleyelim de arılar onun
etrafından dağılsın" dediler. Allah da vadiye bir sel gönderip Asım'ın
cesedini sürüyüp oradan götürdü.
Asım daha önce: "YA
Rabbi! Ne bana müşrik dokunsun, ne de ben onlara dokunayım, sen buna imkan
verme!" diye Allah'a and vermişti.
Ömer bin el-Hattab şöyle
derdi: "Allah mümin kulunu nasıl da koruyor! O müşriklerin kendisine,
kendisinin de onlara sağ oldukça dokunmayacağına dair Allah'a nezretmişti.
Dünyada onun kendini bundan koruduğu gibi, ölümünden sonra da Allah onu
korumuştur."
ibn ishak der ki:
Hubeyb, müşrikler kendisini idam ederken şöyle dedi: Hizipler etrafımda
toplanmış, kabilelerini de çağırmışlar.
Onların hepsi düşmanlığı
açığa vurup bana karşı gayrete gelmişlerdir. Çünkü ben zincirlerle bağlanmışım.
Oğullarını ve
kadınlarını toplamışlar. Kırılmaz, uzun bir ağacın yanına getirildim.
Garipliğimi, hüzün ve kederimi ancak Allah'a şikayet ederim. Hiziplerin, yere
yıkılmam esnasında benim için toplanmalarını da. Ey Arş'ın sahibi! Bana
yapılmak istenen şeye karşı sabır ver.
Benim etimi lime lime
ettiler ve artık umudum kesildi.
Bu, Allah'ın elindeki
bir şeydir. Eğer o dilerse parçalanmış, koparılmış eklemleri birleştirmekle
mübarek kılar. Beni, küfür ile ölüm arasında tercih sahibi kılmışlardır.
Halbuki benim gözlerim, sabırsızlık göstermeksizin yaşlarını döküyordu. Ben
ölümden korkmam. Çünkü ben ölüyüm. Fakat benim kaçınmam her tarafı saran
Cehennem'in alevli yanmış ateşi demektir. Allah'a yemin ederim ki ben, Müslüman
olarak öldüğüm takdirde her nereye düşüp ölürsem, nereye yıkılırsam benim için
önemli değildir.
Ben düşmana karşı boyun
eğecek bir kimse değilim.
Sabırsızlık ta
göstermem. Çünkü benim dönüşüm Allah'adır.
Asım ise onlara
saldırırken şöyle diyordu:
Beb iyi ok atan bir
yiğidim, içinde ok bulunan yayım da pek kuvvetli, Onun geniş ağzından ölüm
gerçek, hayatta batıl olur. Allah'ın takdir ettiği her şey kulun başına gelir.
Kul da zaten o kadere dönüp varır. Eğer çarpışmazsam anam beni kaybetsin.
Büreyde bin Süfyan
es-Sülemi: ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Asım bin Sabit'i Beni
Lihyan'a gönderdi'' deyip kıssayı zikretti ve şöyle dedi: ''Asım bin Sabit'in
başını kesip Sü,lafe binti Sa'd bin Süheyl'e vermek istediler. Ancak Yüce Allah
eşek arıları gönderip onu korudu ve başını kesemediler.
Büreyde bin Süfyan
es-Sülemi, Hubeyb bin Adiy'in durumunu anlatırken şöyle dediğini söyledi:
''Allahım! Selamımı Resulüne tebliğ edecek kimseyi bulamıyorum. Selamımı
Resulüne ilet.'' Söylendiğine göre o zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Allah'ın selamı onun da üzerine olsun.'' deyince, sahabe: ''Ey
Allah'ın Resulü! kim?'' diye sordular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Kardeşiniz Hubeyb bin Adiy öldürülüyor'' cevabını verdi. Hubeyb'i
direğe bağladıklarında Hubeyb dua etmeye başladı. Bir adam şöyle dedi: ''Onun
dua ettiğini görünce yere yapıştım.'' Bir yıl geçmeden bu adam dışında oradaki
herkes öldü.
Cuhayr bin Ebi İhab'ın
azatlısı Maviye şöyle dedi: Hubeyb Mekke'de benim evimde hapsedildi. Bir gün
ona baktığımda, elinde başından daha büyük bir üzüm salkımı gördüm, ondan
yiyordu. O gün Mekke'de hiç üzüm yoktu.''
Cafer bin Amr bin Ümeyye
ed-Damri'nin babasından bildirdiğine göre dedesi şöyle dedi: ''Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni tek başıma gözcü olarak gönderdi.
Görülmekten korkarak Hubeyb'in asılı olduğu direğe tırmandım. Onu çözdüğümde
yere düştü. Sonra biraz uzaklaştım. Arkama baktığımda bir şey göewmedim. Sanki
yer onu yutmuştu.''
Aynı manada bir hadis
başka bir kanalla şu ibareyle nakledilmiştir: Biraz uzaklaştıktan sonra dönüp
baktığımda Hubeyb'i göremedim. Sanki yer onu yutmuştu. Şimdiye kadar Hubeyb'in
bir parçasının bile görülmediği söylenmiştir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: