DELAİLU NÜBÜVVE |
UHUD GAZVESİNE DAİR BÖLÜMLER |
"Allah yolunda
öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklandırılırlar"[Al-i İmran 169] Ayeti; Uhud Şehitlerinin Fazileti ve Onların Kabirlerini Ziyaret
Etmek
Mesruk der ki: Abdullah bin Mes'ud'a:
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler,
Rableri katında rızıklandırılırlar"[Al-i İmran
169] ayetini sorduğumuzda şu karşılığı verdi: "Biz de bunu sormuştuk.
Şehitlerin ruhları yeşil kuş gibidir. Meskenleri Arş'a asılı olan
kandillerdedir. Cennette diledikleri gibi gezip dolaştıktan sonra dönüp bu
kandillere konarlar. Bir ara Rableri onlara baktı ve: ‘‘Benden dilediğinizi
isteyin’‘ buyurdu. Onlar: ‘‘Cennette istediğimiz gibi gezip dolaşırken canımız
daha ne istesin’‘ karşılığını verdiler. Bir şey istemeden bırakılmayacaklarını
anladıklarında da: ‘‘Rabbim! Yolunda bir daha öldürülmek için ruhlarımızı
tekrar bedenimize döndürmeni istiyoruz’‘ dediler. Yüce Allah da onların bir
şeye ihtiyacı olmadığını görünce de bıraktı.
Müslim bunu Sahih'te
Yahya bin Yahya kanalıyla Ebu Muaviye'den
rivayet etmiştir.
ibn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Kardeşleriniz Uhud savaşında
şehit düşünce Yüce Allah onların ruhlarını, Cennet nehirlerinden içip
meyvelerinden yiyen, Arş'ın gölgesinde asılı altından kandiller üzerine konan
yeşil kuşların içine yerleştirdi. İçeceklerinin, yiyeceklerinin ve
meskenlerinin ne kadar güzel olduğunu gördüklerinde: "Cihaddan
yüz çevirip savaştan uzak durmamaları için diri olduğumuzu ve Cennette rızıklandırıldığımızı kardeşlerimize kim bildirir?’‘
dediler. Yüce Allah da: ‘‘Sizin adınıza onlara bunu ben bildiririm’‘
buyurdu." Bu konuda hakkında da Yüce Allah: "Allah yolunda öldürülenleri
sakın ölü sanmayın, bilakis onlar diridirler, Rableri katında rızıklandırılırlar. Allah'ın keremiyle kendilerine
verdiklerinden sevinerek arkalarından henüz kendilerine katılmayanlara;
kendilerine korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini, müjdelemek
isterler"[Al-i İmran 169] ayetlerini indirdi. --- Ebu
Davud, cihad (2520).
Cabir bin Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud şehitlerinden bahsedince şöyle derdi: "Vallahi;
dağın eteğindeki ashabımla beraber öldürülmeyi isterdim.'' Asım: "Vallahi,
ben Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onlarla şehid
edilmiş olmasını istemem" derdi. --- Ahmed, Müsned (3/375).
Davud bin Halid bin Dinar anlatıyor:
Bir gün Yusuf veya Ebu Yusuf isimli bir adamla
birlikte Rabia'nın yanına gittim. Adam Rabia'ya: "Biz senden başkasındanda olmayan hadis duyuyoruz" deyince Rabia
ona: Vallahi bende çok hadis var. Ancak ben, Talha bin Ubeydillah
ile sohbeti olan ibnu'-Hudeyr'i
işittim. "Talha bin Ubeydillah'tan (o kadar
sohbetime rağmen) sadece bir hadis işittim" dedi. Bunun üzerine ona:
"Hangi hadis o?" deyince şu karşılığı verdi:
Talha bin Ubeydillah dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile
beraber Uhud şehitliğine gitmek için yola çıktık. Vakim taşlığının üzerine çıkıp da oradan indiğimizde bir
dönemeçte mezarlar gördük ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kardeşlerimizin
mezarı mı?" diye sorduk. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Hayır, bunlar arkadaşlarımızın mezarlarıdır" buyurdu. Şehidlerin kabirlerine geldiğimizde ise: "İşte bunlar
da kardeşlerimizin mezarlarıdır" buyurdu.
Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şehitlerin mezarına ziyarete gider ve dağlar
arasından açılan yolun ağzına geldiğinde Uhud şehidlerine şöyle derdi: "Sabrettiğiniz şeylere
karşılık selam sizlere. Yurdun ne güzel sonucudur bu." Daha sonra Hz. Ebu Bekr de Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sonra bunu yapardı. Hz. Ebu Bekr'den
sonra Hz. Ömer de aynı şeyi yaptı, Hz. Ömer'den sonra Hz. Osman da aynı şeyi
yaptı.
Ukbe bin Amir'in
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir gün gidip Uhud
şehitleri için cenaze namazı kıldı. Sonra minbere çıkıp şöyle buyurdu:
"Ben sizin) Havz başına ilk ulaşanınız
olacağım ve sizin için şahitlik edeceğim. Vallahi ben şu anda muhakkak
cennetteki Havz)ıma bakıp
görüyorum. Şüphesiz bana Arzın hazinelerinin anahtarları -veya Arzın
anahtarları- verilmiştir. Vallahi ben) benden sonra sizin şirke dönmenizden
korkmam. Ancak ben sizin dünyalık için birbirinizle yarışıp didişmenizden
korkarım. ''
Buhari bunu Sahih'te Amr bin Halid kanalıyla Leys'ten rivayet
etmiştir.
Abdullah bin Ebi Ferve'nin bildirdiğine göre
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Uhud şehitliğini ziyaret etti ve: "Allahım! Kulun ve Peygamber'in, bunların şehit olduğuna
şahitlik eder. Kıyamet gününe kadar bunları ziyaret edene veya selam verene
karşılık verirler'' buyurdu.
Attaf der ki: Teyzem, şehitlerin mezarını ziyaret ettiğini
söyleyip şöyle dedi:
Yanımda sadece bineğimi koruyan
iki çocuk vardı. Şehitlere selam verince, karşılık verip şöyle dediklerini
işittim: "Vallahi, birbirimizi tanıdığımız gibi sizi de tanıyoruz."
Bu cevaptan ürperdim ve: "Ey çocuk! Beygirimi yaklaştır" deyip ona
bindim.
Attaf bin Halid der ki: Teyzem şöyle
dedi: Bir gün şehitlerin kabrini ziyaret için yola çıktım -Teyzem devamlı
şehitliği ziyaret ederdi- Hamza'nın mezarının yanında inip namaz kıldım. Bu
sırada vadide hiç kimse yoktu. Sadece bineğimin yularını tutan çocuk vardı.
Namazı bitirince elimle işaret edip:
"Esselamu aleykum" dedim.
Yerin altından selamıma karşılık verildiğini işitip ürperdim. Allah'ın beni
yarattığından, geceyi gündüzden ayırabildiğimden emin olduğum gibi selamıma
yerin altında karşılık verildiğinden emindim.
Vakıdi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud şehitlerini her yıl ziyaret ederdi. Dağlar arasından
açılan yolun ağzına geldiğinde Uhud şehidlerine şöyle derdi: "Sabrettiğiniz şeylere
karşılık selam sizlere. Yurdun ne güzel sonucudur bu." Daha sonra Hz. Ebu Bekr de Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sonra bunu yapardı. Hz. Ebu Bekr'den
sonra Hz. Ömer de aynı şeyi yaptı, Hz. Ömer'den sonra Hz. Osman da aynı şeyi
yaptı. Hz. Fatıma da onları ziyaret edip orada
durarak onlara dua ederdi. Sa'd bin Ebi Vakkas ta onlara selam verir,
sonra arkadaşlarına dönüp: "Selamınıza karşılık verecek olan topluluğa
selam vermeyecek misiniz?" derdi.
Ebu Said el-Hudri
de bu kabirleri ziyaret ederdi. Ümmü Seleme, Abdullah
bin Ömer ve Ebu Hureyre'nin
de aynı şeyi yaptığı söylenmiştir.
Vakıdi der ki: Fatıma el-Huzaiyye şöyle derdi: "Şehitlerin mezarındayken güneş
battı ve bu sırada kız kardeşim de yanımdaydı. Ona: "Gel de Hamza'nın
mezarına selam verelim" deyince: "Olur" karşılığını verdi ve
mezarının yanında durup: "Allah'ın selamı üzerine olsun, ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) amcası" dedik. Bize: "Allah'ın
selamı ve rahmeti sizin de üzerinize olsun" diyen bir ses duyduk.
Yakınımızda da hiç kimse yoktu.
Cafer bin Muhammed'in
babasından bildirdiğine göre Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı
Fatıma, amcası Hamza'nın mezarını ziyaret eder ve
mezarın başında ağlardı.
Ömer bin Ali'nin
oğullarından Haşim bin Muhammed el-Ömeri şöyle dedi:
Bir Cuma günü fecir vakti babam Medine'de beni şehitlerin mezarını ziyaret için
götürdü. Ben babamın ardında yürüyordum. Mezarlığa varınca yüksek sesle:
"Sabrettiğiniz şeylere karşılık selam sizlere. Yurdun ne güzel sonucudur
bu" dedi. Kendisine: "Allah'ın selamı senin de üzerine olsun, ey Ebu Abdillah" cevabı
verildi. Babam bana dönüp: "Sen mi cevap verdin, evladım?" diye
sorunca: "Hayır" cevabını verdim. Babam elimden tutup beni sağ
tarafında durdurarak tekrar selam verdi. Babam her selam verişinde selama
karşılık veriliyordu. Babam bunu üç defa tekrar etti. Bunun üzerine babam şükür
secdesine kapandı.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: