DELAİLU NÜBÜVVE |
UHUD GAZVESİNE DAİR BÖLÜMLER |
Savaş Bitip Müşrikler
Gittikten Sonra Şehit ve Yaralılarla ilgilenilmesi, Savaşta iyi çarpışanlar ve
Şehitlerden Zuhur Eden Haller
Urve bin ez-Zübeyr anlatıyor:
Ebu Süfyan, Uhud'dan ayrılırken Allah Resulü' ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Gelecek yıl Bedir'de, arkadaşlarımızı öldürdüğünüz yerde
görüşeceğiz" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona,
olur deyin'' buyurdu. Sahabe de: "Olur, görüşürüz" dediler. Müşrikler
eşyalarının yanına dönünce, müslümanlar onların ne yapmak istediklerini
anlayamadılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Eğer bineklerine
bindiklerini ve eşyalarının yüklü olduğu hayvanların da peşlerinden gittiğini
görürseniz, Medine üzerine yürümek istiyorlardır. Canım elinde bulunan Allah'a
yemin ederim ki, Medine üzerine yürüyecek olurlarsa, ben de arkalarından varırı
kendilerini cezalandırırım'' buyurdu.
Müşrikler gidince
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sa'd bin Ebi Vakkas'ı peşlerinden
gönderdi ve: ''Ne yapacaklarına bak'' buyurdu. Sa'd peşlerinden gittikten sonra
geldi ve: "Yüklerini yükleyip atlarına bindiklerini gördüm" deyince
düşmanın Mekke'ye gitmesi sebebiyle müslümanlar rahatladılar ve ölülerine
bakmaya başladılar. Bütün öldürülenlere müsle yapılmıştı. Sadece Hanzala bin
Ebi Amir'e, babasının müşrik olması sebebiyle müsle yapılmamıştı. Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası Hamza bin Abdilmuttalib'in karnı yarılmış
ve ciğeri çıkarılmıştı. Vahşı onu öldürüp karnını yararak ciğerini Hind binti
Utbe'ye götürmüştü. Hind, Bedir günü babası öldürülünce böyle yapmayı adamıştı.
Müslümanlar ölülerini defnetmeye başladılar.
Muhacir ve Ensar'ın
kadınları su ve yiyecekle müslümanların yanına gelmişti. Hz. Fatıma babasının
üzerindeki kanları görünce ona sarıldı ve yüzündeki kanları silmeye başladı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sırada:
"Allah'ın gazabı,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü kanatan bir topluluğa artmıştır.
Allah'ın gazabı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürdüğü kişiye
artmıştır' diyordu. Ali bin Ebi Talib, Fatıma'ya: "işini iyi yapan şu
kılıcı tut" deyip kalkanıyla su getirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) sudan içmek isteyince suyun koktuğunu görüp: "Bu su bozulmuş"
deyip sadece ağzını çalkaladı. Hz. Fatıma babasının yüzündeki kanları yıkadı.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ali'nin kılıcının kana bulanmış olduğunu
görünce: "Eğer güzel savaştıysan, Asım bin Sabit, Haris bin es-Sımme ve
Sehl bin Huneyf te güzel savaştı'' buyurdu. Sonra: "İnsanlar ne yaptı
-veya- neredeler?'' diye sorunca, Hz. Ali: "çoğu nankörlük etti"
cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Artık müşrikler
bir daha bizi bunun gibi bir musibete uğratamayacaklardır!'' buyurdu. Sonra
müslümanlar evlerine gittiler.
ibn Abbas der ki: Hz.
Ali Uhud günü yamulmuş kılıcıyla gelip Hz. Fatıma'ya: "Bu kılıcım bugün
bana sadakat gösterdi, görevini yerine getirdi" deyince Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sen kılıcınla iyi
çarpıştıysan, Sehl bin Huneyf, Ebu Dücane, Asım bin Sabit ve Haris bin es-Sımma
da kılıçlarıyla iyi çarpıştılar.'' --- Hakim, Müstedrek (3/24).
Ebu Hureyre'nin
bildirdiğine göre Uhud'dan ayrılırken şehid olan Mus'ab bin Umeyr'e uğradı ve
yanında durup ona dua etti. Sonra: "İnananlardan, Allah'a verdiği ahdi
yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de
beklemektedir. Ahidlerini hiç değiştirmemişlerdir"[Ahzab 23] ayetini okudu
ve şöyle dedi: ''Şahitlik ederim ki kıyamet günü bunlar, Allah katında
şehittir. Bunlara gelip ziyaret ediniz. Canım elinde olana yemin ederim ki
kıyamet gününe kadar bunlara selam veren herkese karşılık verirler.'' ---
Hakim, Müstedrek (3/200).
Ebu Zer der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü savaştan sonra şehid olan
(yerde şehid olarak yatan) Muslab bin Umeyr'e uğradı ve: "İnananlardan,
Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu uğurda canını
vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir"[Ahzab
23] ayetini okudu. Kuteybe bunu Hatim'den mürsel olarak nakletmiştir.
Muhammed bin Abdillah
bin Abdirrahman el-Mazin'i"nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Sa'd bin er-Rebi'nin ne yaptığına kim bakar?"
dedi. Bir adam onu ölüler arasında yaralanmış ve ölmek üzere gördü ve ona:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) senin ölü mü, yoksa hayatta mı
olduğunu öğrenmem için gönderdi" dedi. Said: "Ben ölülerdenim. Benden
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) selam söyle ve ona de ki: ‘‘Said bin
er-Rebi şöyle diyor: "Allah seni bizden dolayı, ümmetini doğru yola
yönelten bir peygamber olarak en hayırlı, en üstün bir mükafatla
mükafatlandırsın.’‘ Kavmine de selam söyle ve de ki: Said bin er-Rebi şöyle
diyor: ‘‘Gözleriniz kımıldarken Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
düşmanlar tarafından zarar vermeye yol bulunursa, Allah katında sizin için
ileri sürülebilecek hiçbir mazeret bulunmaz.’‘ Sonra ben ayrılmadan vefat etti
ve gelip Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olanları anlattım. ---
Hakim, Müstedrek (3/201).
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ölüler arasında Hamza'yı aradı ve onu vadinin ortasında karnı
deşilmiş, ciğeri parçalanmış, burnu ve kulakları kesilmiş bir şekilde buldu.
Muhammed bin Ka'b der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hamza'ya müsle yapılıp burun ve
kulaklarının kesildiğini görünce: ''Eğer benim gördüğüm şeyleri görünce
Safiyye'nin üzülmesi ve benden sonra da bir sünnet ve adet olmak korkusu
olmasaydı, Hamza'nın cesedini gömmez, yırtıcı hayvanların karınlarına ve
kuşların kursaklarına girsin diye olduğu gibi bırakırdım" dedi.
Muhammed bin Ka'b
el-Kurazi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hamza'yı müsle yapılmış
bir şekilde görünce: ''Eğer Kureyş'e karşı zafer kazanırsam onlardan otuz
kişiye müsle yapacağım" dedi. Sahabe Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) içinde bulunduğu üzüntüyü görünce: "Eğer onlara karşı zafer
kazanırsak, onlara öyle bir müsle yapacağız ki; Araplardan hiç kimse kimseye
böyle müsle yapmamıştır" dediler. Bunun üzerine: "Eğer ceza vermek
isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu,
sabredenler için daha iyidir ... "[Nahl 126-128] ayetleri nazil olunca
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları affetti.
ibn ishak, kendilerinden
Uhud kıssasını naklettiği hocalarının şöyle dediğini bildiriyor: Safiyye binti
Abdilmuttalib, anne baba bir kardeşi Hamza'yı görmek için Uhud'a gelince,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlu Zübeyr'e: ''Ona yetiş ve geri
çevir, kardeşini bu durumda görmesin" buyurdu. Zübeyr ona yetişip:
"Anneciğim! Resulullah geri dönmeni emrediyor" deyince Safiyye:
"Neden geri döneceğim! Ben zaten kardeşimin cesedinin kesilip biçildiğini
öğrenmişim. Bu, ona Allah yolunda yapılmış bir şeydir ve biz buna razıyız.
Bunun mükafatını Allah'tan bekleyeceğim ve inşaallah sabredeceğim"
karşılığını verdi. Zübeyr Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip
Safiyye'nin söylediklerini aktarınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Öyleyse onu serbest bırak" buyurdu. Safiyye gidip Hz. Hamza'nın cesedine
baktı ve: "inna lillahi ve inna ileyhi raciun " diyerek Hamza için
Allah'tan rahmet ve mağfiret diledi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Hamza'nın defnedilmesini emretti.
ibn Abbas der ki: Hz.
Hamza Uhud savaşında şehid edildiği zaman, Safiyye, Hamza'yı aramaya çıktı,
zira kendisine ne olduğunu bilmiyordu. Hz. Ali ve Zübeyr ile karşılaşınca, Hz.
Ali, Zübeyr'e: "Annene Hamza'yı (şehid olduğunu) söyle" dedi. Zübeyr
de: "Onun durumunu halana sen anlat" karşılığını verdi. Safiyye,
onlara: "Hamza ne yaptı?" diye sorunca, ona bilmediklerini
söylediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince: "Ben onun
(Safiyye'nin) aklına bir şeyolmasından korkuyorum" deyip elini göğsüne
koyarak onun için dua etti. Bunun üzerine Safiyye "inna lillah ve inna
ileyhi raciun" deyip ağladı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) kendisine müsle yapılan Hamza'nın yanına gelip: ''Eğer kadınlar içinde
bir üzüntü hissetmeyecek olsaydı, Hamza'nın cesedini gömmez, kuşların
kursaklarında ve yırtıcı hayvanların karınlarında haşr olsun diye olduğu gibi
bırakırdım!" buyurdu. --- Heysemi, Mecma (6/118).
Bu hadis başka bir
kanalla şu ilaveyle nakledilmiştir: Sonra öldürülenlerin getirilmelerini
emredip namazlarını kılmaya başladı. Dokuz kişi ve Hamza'yı koyup yedi tekbirle
namazlarını kılıyor, sonra dokuz kişi kaldırılıp Hamza bırakılıyor, dokuz kişi
daha getirilip onlara da yedi tekbir alıp namazını kıldırdı. Böylece dokuzar
dokuzar onların hepsinin namazını yedi tekbirle kıldı. --- Heysemi, Mecma
(6/118).
Yezid bin Ebi Ziyad
hadisi bu şekilde nakletmiştir. Cabir'in hadisinde ise namazlarının kılınmadığı
geçmektedir ve bu hadis daha Sahihtir ve gelecektir.
ibn Abbas der ki: Hamza
şehid edilip kendisine müsle yapıldığı zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Kureyş'e karşı zafer kazanırsam onlardan yetmiş kişiye müsle
yapacağım" dedi. "Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla
mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir ...
"[Nahl 126-128] ayeti nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Sabrederiz ya Rabbi" dedi.
Ebu Hureyre'nin bildirdiğine
göre Hamza şehit edildiği zaman Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanında durup öyle bir manzaraya baktı ki daha önce kalbi böylesine acıtacak
bir şeye asla bakmamıştı. Ona baktığında müsle yapılıp uzuvlarının kesildiğini
görünce şöyle buyurdu: ''Allah'ın rahmeti üzerine olsun. Bildiğim kadarıyla sen
akrabalarını ziyaret eder ve çok hayır işlerdin. Senden sonra sana olan
hüznümüz olmasa, Allah'ın seni ayrı ayrı ruhlarından haşr etmesi için öylece
bırakmak beni mutlu ederdi. Vallahi! Senin yerine onlardan yetmiş kişiye müsle
edeceğim.'' Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha oradayken Cibril, Nahl
Suresi'nin son ayetlerinden: "Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın
misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır"[Nahl
126] ayeti ile nazil oldu. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yemin kefareti verdi ve yapmak istediği şeyden vazgeçip sabretti. --- Heysemi,
Mecma (6/119).
Ebu Hureyre: "Hamza
şehit edildiği zaman Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında durup öyle bir
manzaraya baktı ki daha önce kalbi böylesine acıtacak bir şeye asla
bakmamıştı" deyip, hadisin devamını ibn Abbas'ın hadisi gibi nakletti.
Ubey bin Ka'b'ın
bildirdiğine göre Uhud savaşında Ensar'dan altmış dört kişi, Muhacirlerden
aralarında Hamza'nın da bulunduğu altı kişi şehid edilmişti. Müşrikler müsle
yaparak şehitlerin uzuvlarını kesmişti. Ensar: "Eğer başka bir savaşta
bizde onlardan öldürürsek, biz de yaptıklarından daha fazla müsle
yapacağız" dediler. Mekke fethi gününde Allah: "Eğer ceza
verecekseniz, size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette
bu, sabredenler için daha hayırlıdır"[Nahl 126] ayetini indirdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kimseye dokunmayın'' buyurdu. ---
Tirmizi (3129) ve Ahmed, Müsned (5/135).
Hişam bin Urve'nin
bildirdiğine göre babası şöyle dedi: "Uhud günü Safiyye, Hamza'nın iki
elbisesini alarak gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu gördü ve
Hamza'yı o durumda görmesini istemedi. Müşrikler ona müsle yapmıştı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Safiyye'ye engel olması için Zübeyr'i gönderdi.
Zübeyr gelip: "Dur ey anneciğim!" deyince: "Beni bırak, yoksa
hakkımı sana helal etmem" karşılığını verdi. Zübeyr, Safiyye'nin kendisini
dinlemediğini görünce: "Beni sana gönderen Allah'ın Resulüdür" dedi.
Zübeyr ona böyle deyince Safiyye durdu ve iki giysi çıkarıp: "Onu bunlarla
kefenleyin" dedi. Bu iki giysi ile Hamza'yı kefenlemeye geldiğimizde
yanında Ensar'dan bir kişinin öldürülmüş olduğunu gördük. Ona da Hamza gibi
müsle yapılmıştı. Bu sebeple Hamza'yı iki kefenle kefenleyip Ensariyi kefensiz
bırakmanın ayıp olacağını düşünüp: "Ensariyi de bir giysi ile
kefenleyelim" dediler. Giysilerden biri diğerinden daha büyüktü. Aralarında
kura çektik ve her kişi kendine düşen giysi ile kefenlendi. --- Ahmed, Müsned
(1/165). Bakın: Heysemi, Mecma (6/118)
Zühri'nin Mekke'nin
fethedildiği yıl dünyaya gelen Abdullah bin Sa'lebe bin Suayr'dan bildirdiğine
göre doğduğu zaman kendisini Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
götürdüler ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünü okşayıp ona dua etti.
Abdullah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud şehitlerinin
yanında durup şöyle buyurdu: "Ben bunlara şahidim. Allah yolunda yaralanan
hiçbir kimse yoktur ki; kıyamet günü Allah onu yarası; rengi kanı kokusu misk
olduğu halde kanıyorken diriltmesin. Bakınız; Kur'an'ı en çok bileni mezarda
öne koyunuz.'' Şehitler ikişer üçer bir mezara defnediliyordu.
ibn ishak der ki:
"Müslümanlardan bazıları ölülerini Medine'ye götürüp defnetmişlerdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu yasakladı ve vefat ettikleri
yerde defnedildiler."
İshak bin Yesar'ın, Beni
Seleme'den bazı kişilerden bildirdiğine göre Amr bin el-Camuh ve Abdullah bin Amr
bin Hıram Uhud günü vurulunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bunları aynı mezara defnediniz. Çünkü bunlar dünyada birbirlerini
severlerdi'' buyurdu.
ibn ishak der ki:
Ensar'dan bazı ihtiyarlar şöyle dediler: "Muaviye kendisine ait olan ve
şehitler mezarlığının üzerinden geçen su kaynağının yatağını değiştirmek
isteyince yardım istendi. Kaynak suyu mezara akınca mezarda olan Amr bin
el-Camuh ve Abdullah bin Amr bin Hiram'ı mezardan çıkardık. Üzerlerinde
yüzlerini örten bir giysi vardı. Ayaklarının üzerinde ise ot konulmuştu. Onları
çıkardığımızda sanki dün defnedilmişler gibi bedenleri kıvrılıp bükülüyordu.
Cabir der ki:
"Muaviye kendisine ait olan ve Uhud şehitlerinin bulunduğu yerden geçen su
kaynağının yatağını değiştirmek isteyince bizden yardım istendi. Onları
mezardan çıkardığımızda daha yeni vefat etmişler gibi uzuvları
bükülüyordu." Hammad der ki: Bir dostum bu hadisi bana naklederken:
"Hamza'nın ayağına bir darbe gelince ayağı kanadı" ibaresini ilave
etmiştir.
Aynı manada bir hadis:
"Kırk yıl sonra onları çıkardığımızda yeni ölmüşler gibi uzuvları
bükülüyordu" ibaresiyle nakledilmiştir.
Cabir'in bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud şehitlerinin öldükleri yere
defnedilmelerini emretti.--- Ahmed, Müsned (3/297).
Cabir bin Abdillah
el-Ensari der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerle savaşmak
üzere Medine'den çıkarken babam Abdullah bana: "Ey Cabir! Medine'de kalıp
sonucun ne olacağını bekleyenler arasında kalmanda bir sakınca yok. Şayet
geride kızlarımı bırakmıyor olsaydım senin de savaşa katılmanı ve önümde şehit
düşmeni isterdim" dedi. Medine'de geride kalanlarla birlikteyken bir ara
halam bir su devesinin üzerinde babam ile dayımın cesetlerini getirdi. Onları
Medine'deki mezarlığımızda gömmek üzere götürürken bir adamın: "Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdiğiniz ölüleri geri götürmenizi ve
öldükleri yerde gömmenizi emrediyor" diyen çağrısını işittik. Bunun
üzerine ölülerimizi geri götürdük ve onları öldürüldükleri yerde gömdük.
Muaviye bin Ebi
Süfyan'ın halifeliği döneminde adamın biri geldi ve: "Ey Cabir bin
Abdillah! Muaviye'nin işçileri çalışırken babanın mezarı açıldı ve bir kısmı
göründü" dedi. Bunun üzerine mezarına gittim. Ölmüş olması dışında
gömdüğümüz gün gibiydi ve hiç değişmemişti. Açılan yeri geri kapatıp
gömdüm.Muhammed bin Ömer el-Vakıdi'nin hocalarından bildirdiğine göre Abdullah
bin Amr bin Hiram'ın kıssasını anlatırken şöyle dediler: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Uhud günü: "Abdullah bin Amr bin Hiram ve Amr bin
el-Camu-h'u bir mezara defnediniz" buyurdu. Aralarında olan dostluktan
dolayı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle dediği söylenmiştir.
Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dünyada birbirini seven bu iki kişiyi
bir mezara defnediniz" buyurdu. ikisine de o kadar müsle yapılmıştı ki
bedenleri tanınmaz haldeydi. Abdullah bin Amr, kumral, kel ve kısa boyluydu.
Amr bin el-Camuh ise uzun boyluydu. Sel olduğu zaman mezarları selin geçtiği
yerdeydi. Mezarları kazıldığında üzerlerinde iki giysi vardı. Abdullah elinden
yaralanmıştı ve diğer eli yarasının üzerindeydi. Eli yarasının üzerinden
kaldırılınca kan akmaya başladı. Eli tekrar yaranın üzerine konunca da dindi.
Cabir: "Babamı mezarında gördüm. Sanki uyuyordu" deyince:
"Kefenini gördün mü?" diye soruldu. Cabir: "Bir giysiyle yüzü
örtülmüş, ayaklarına da ot konulmuştu. Giysinin olduğu gibi durduğunu ve
ayağındaki otların da (çürümeden) olduğu gibi durduğunu gördük. Bu olay
Abdullah bin Amr'ın vefatından kırk altı yıl sonra olmuştur. Cabir, babasına
misk sürmeyi teklif edince sahabe bunu reddetti.
Denildiğine göre Muaviye
dere yatağını değiştirip mezarlığın içinden geçireceği zaman bir münadi
Medine'de: "Kimin Uhud'da ölüsü varsa ölüsünün yanına gitsin" dedi.
Onları mezarlarından ikişer ikişer olarak, henüz bedenleri taze bir şekilde
çıkardılar. Kürek onlardan birinin ayağına değince yarılıp kanamaya başladı.
Bunun üzerine Ebu Sa'd: "Bundan sonra artık hiçbir inkarcı inkar
edemez" dedi. Aynı mezara defnedilmiş olan Abdullah bin Amr ve Amr bin
el-Camuh çıkarılıp başka mezara defnedildi. Su kanalı onların mezarının
üzerinden geçtiği için böyle yapıldı. Aynı mezara defnedilmiş olan Harice bin
Zeyd bin Ebi Züheyr ve Sa'd bin er-Rebi mezarlarından kanal geçmediği için
yerlerinde bırakıldılar. Uhud'da toprağı kazarken üzerlerine misk kokusu
yayılmıştı.
Meğazi alimlerine göre
Abdullah bin Amr ve Amr bin el-Camuhi zikredilen vakte kadar aynı mezardaydı.
Ata'nın bildirdiğine
göre Cabir şöyle dedi: Uhud zamanı babam gece vakti beni çağırdı ve: "Ben
Peygamber'in ashabından ilk şehid edilecekler içinde şehid olacağımı
zannediyorum ve ben kendimden sonraya Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dışında senden daha değerli kimseyi geride bırakmıyorum. Benim üzerimde bir borç
vardır. Bu borcu sen öde. Kız kardeşlerine iyi davran" dedi. Sabah olunca
babam ilk şehidlerden oldu ve bir mezar içinde diğer bir şehidle beraber
gömüldü. Sonra gönlüm, onu başka bir kimseyle terk etmeye razı olmadı ve altı
ay geçtikten sonra onu mezarından çıkardım. Bir de gördüm ki o, kulağı hariç,
tüm vücudu yeni gömülmüş gibi duruyor.
Buhari bu hadisi
Sahih'te bu şekilde rivayet etmiştir. Sünen kitabında bu hadisi tahric ettik.
ibn Ebi Necih'in Ata'dan, Cabir'den olan rivayeti: "Onu mezarından
çıkarmadan rahat edemedim ve çıkarıp tek başına bir mezara defnettim"
şeklindedir.
Cabir bin Abdillah'ın
bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud şehitlerinden iki
kişiyi bir kefenle kefenleyip: ''Hangisi Kur'an'ı daha çok biliyor?'' diyordu.
Birine işaret edilince mezarda onu ön tarafa koyuyor ve: ''Kıyamet günü ben
bunlara şahidim" diyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud
şehitlerinin kanlarıyla defnedilmesini emretti. Cenaze namazları kılınmadı ve
yıkanmadılar.
Buhari bunu Sahih'te
Kuteybe'den rivayet etmiştir. --- Buhari, cenaiz (78).
Bu hadis başka bir
kanalla şu ibareyle nakledilmiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) cenaze namazlarını kılmadı ve onları yıkamadı." Buhari bunu
Sahih'te Abdan'dan rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi (26).
Hişam bin Amir der ki:
Uhud günü Ensar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek:
"Yaralı ve yorgunuz. Bu şartlar altında ölülerimize kabir kazma hususunda
bize ne emredersin?" diye sordular. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Kabri genişçe
kazınız, ölüleri kabirlere ikişer üçer koyunuz" buyurdu. Ensar:
"Bunların hangisi öne geçirilecek?" diye sorunca: "Kur'an'ı en
çok bilenler" cevabını verdi. Hişam der ki: "Babam Amir o gün şehid
edildi, iki kişinin arasına -veya tek başına- defnedildi." --- Buhari,
cenaiz (78).
Aynı manada bir hadis:
"Mezarı derin kazınız" ibaresiyle nakledilmiştir. --- Ebu Davud,
cenaiz (3215)
Said bin Hişam bin
Amir'in bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Uhud günü Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yaralı olduğumuz için mezar kazmakta zorlandığımızı
söylediğimizde: "Mezarları derin kazın ve Kur'an'ı daha çok ezberleyeni
öne (lahdin duvarına ilk sıraya) koyunuz" buyurdu. Babam iki adamın önüne
konuldu. --- Tirmizi, cihad (1713).
Cabir bin Abdillah der
ki: Uhud günü babam öldürülünce ağlayarak yüzündeki örtüyü kaldırmaya başladım.
Sahabe bana engel olurken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) engel olmadı
ve: "Onun için ağlama! Onu yerinden kaldırıncaya kadar melekler kanatlarıyla
ona gölge yaptılar'' buyurdu.
Aynı manada bir hadis
başka bir kanalla şu şekilde nakledilmiştir: "Halam ağlayınca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onun için ağlama! Onu yerinden
kaldırıncaya kadar melekler kanatlarıyla ona gölge yaptılar' buyurdu.
Buhari bunu Sahih'te
Ebu'l-Velid'den, Müslim ise başka bir yolla Şu'be'den rivayet etmiştir. ---
Buhari, megazi 26 (4080) ve Müslim, fadail 26 (130).
Hz. Aişe der ki: Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Cabir'e: ''Ey Cabir! Sana müjde vereyim mi?'' diye sorunca,
Cabir: "Evet, Allah seni hayırla müjdelesin" karşılığını verdi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
''Bilmiyor musun ki;
Allah babanı diriltti ve: ‘‘Dile benden ey kulum!’‘ buyurdu. Baban da Allah'a:
‘‘Ey Rabbim! Sana hakkıyla ibadet edemedim. Dünyaya geri döndürüleyim de
Peygamber'inle beraber savaşıp tekrar senin yolunda öldürüleyim’‘ dedi. Allah
buyurdu ki: ''Ben hükmettim ki onlar oraya dönmeyecekler."
Cabir bin Abdillah der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana bakıp: ''Üzgün olduğunu
görüyorum'' buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Babam öldürüldü ve geriye
borç ve çocuklar bıraktı" karşılığını verince Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Sana haber vereyim ki, Allah hiç kimseyle perde
arkasından olmaksızın konuşmamışken babanla yüz yüze konuştu ve ona: ‘‘Ey
kulum! İste Benden, vereyim’‘ buyurdu. Baban: ‘‘Senin yolunda ikinci bir kez
öldürülmek için tekrar dünyaya döndürülmek istiyorum’‘ dedi. Yüce Allah: ‘‘Daha
önce söz verdim. Onlar ölenler oraya (dünyaya) katiyen döndürülmeyecekler’‘
buyurunca baban: ‘‘Arkamda kalanlara bunu ulaştır’‘ dedi. Allah da: ‘‘Allah
yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın ... ‘‘[Al-i İmran 169] ayetini
indirdi.''
ibrahim bin Sa'd'ın,
babasından bildirdiğine göre dedesi şöyle dedi: ibn Avf'a yemek getirilince
dedi ki: "Mus'ab bin Umeyr öldürüldü. Benden daha hayırlıydı, ama onu
kefenlemek için bir giysiden başka bir şey yoktu. Hamza veya başka bir adam-
öldürüldü. O da benden daha hayırlıydı, ama onu da kefenlemek için bir giysiden
başka bir şey yoktu. Korkum şu ki iyiliklerimizin mükafatı bize dünyadayken
peşin olarak verildi."
Buhari bunu Sahih'te
Ahmed bin Muhammed el-Mekkı kanalıyla İbrahim'den rivayet etmiştir. --- Buhari,
cenaiz 25(1274).
Habbab der ki: Allah
rızasını gözeterek Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber hicret
ettik. Artık mükafatını Allah'tan bekleriz. Arkadaşlarımız arasında bu
nimetlerden tatmadan ahirete gidenler vardır ki Mus'ab bin Umeyr bunlardan
biridir. O, Uhud günü şehid olmuştu da, kendisini saracak bir kefen dahi
bulamamıştık. Yalnız şehidin bir giysisini bulmuş ve bu şehidi ona sarmaya
çalışmıştık, Ancak başını örterken ayakları açılıyor, ayaklarını kapatırken de
başı açığa çıkıyordu. Nebi bize: "Başını giysiyle örtün, ayaklarını da
izhir otuyla örtün" buyurdu. Bizden kimisi yaptığının karşılığını dünyada
nimet olarak derleyip toplamaktadır.
Buhari bunu Sahih'te
Muhammed bin Kesir'den rivayet etmiştir.--- Buhari, cenaiz 27(1276).
Urve bin ez-Zübeyr der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud'dan dönüp Medine'nin
sokaklarına girince evlerden ağıt sesleri duyup: "Bu nedir?" diye
sordu. Ona: "Bunlar, ölülerine ağlayan Ensar kadınlarıdır'' cevabını
verdiler. Ağlama sesini duyan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası
Hamza'yı hatırlayıp onun için bağışlanma diledi ve: "Ancak bugün Medine'de
Hamza'nın ağlayanı yoktur" dedi. Bunu işiten Sa'd bin Muaz, Sa'd bin
Ubade, Muaz bin Cebel ve Abdullah bin Revaha, Medine'deki bütün ağıtçı
kadınları topladılar ve: "Vallahi bugün Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) amcası Hamza dışında kimse için ağıt yakmayacaksınız. Çünkü Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun ağıtçısı olmadığından bahsetti"
dediler. Sahabe Hz. Hamza'yı severlerdi. AğıtÇI kadınları toplayanın Abdullah
bin Revaha olduğu da söylenmiştir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ağlama sesi duyunca: "Bu nedir?'' diye sordu. Ona, Ensar'ın kadınlarına
emrettiği şeyi söylediklerinde onlar için bağışlanma diledi ve güzel şöyler
söyledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem); rızası için bunu yapanlardan
da razı olduğunu söyleyip: "Ben bunu istemedim. Ölünün ardından ağlamayı
da sevmem'' buyurarak böyle yapmalarını yasakladı.
ibn ishak, Uhud
kıssasını anlatan ihtiyarlardan nakleder: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Uhud'dan Medine'ye dönerken karşısına Hamne binti Cahş çıktı.
Kendisine; kardeşi Abdullah bin Cahş'ın şehit olduğu haberi verilince: "inna
lillahi ve inna ileyhi raciun" dedi ve onun için Allah'tan mağfiret
diledi. Sonra dayısı Hz. Hamza'nın şehit olduğu haberi verilince yine:
"inna lillahi ve inna ileyhi raciun" dedi ve onun için Allah'tan
mağfiret diledi. Kocası Mus'ab bin Umeyr'in ölüm haberi verilince ise
dayanamayıp feryad edince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun
kardeşi ve dayısının ölüm haberine karşı sabrından dolayı: "Kadın için,
kocası bir yana, her şey bir yanadır."
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'dan Abduleşhel oğullarının evlerinin
yanından geçerken ölüleri için ağıt yakıldığını işitti ve gözleri dolarak:
"Ancak Hamza için ağlayan yoktur" dedi. Sa'd bin Muaz ve Useyd bin
Hudayr, Abduleşhel oğullarının evine dönünce kadınlarına gidip Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası için ağlamalarını söylediler. Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınların Hamza için ağladığını işitince
Mescid'in kapısının yanında ağlayan bu kadınların yanına çıktı ve: "Allah
size merhamet etsin, geri dönün" buyurdu.
İsmail bin Muhammed bin
Sa'd bin Ebi Vakkas der ki: Uhud günü Ensar'dan, Zabyan oğullarından bir
kadının kocası ve kardeşi şehid olmuştu. Bunların ölüm haberi kendisine
verilince: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne yaptı?" diye
sordu. Ona: "iyidir, ey Ümmü Falan!" cevabı verilince: "Onu bana
gösterin, gözlerimle göreyim" dedi. Ona Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gösterdikleri zaman: " Sen sağ olduktan sonra, her musibet bizim
için önemsizdir" dedi.
Sonraki sayfa için aşağıdaki
link’i kullan: